Halil BERKTAY
Yanılmışım; ASMEA’dan ITS’ye ve oradan eski YÖK’e, milliyetçi-devletçi ideolojinin bilim kurumları ve hayatını nasıl enstrümantalize ve dejenere ettiğini yazamazmışım henüz. Her nasılsa, bu yazının 24 Nisan’dan bir gün sonra çıkacağını unutmuşum. Gerçi, 1915 Ermeni tehciri ve katliamlarının (Ermeni soykırımının) 97. yılı, bazı “T.C. üniversiteleri”nde bir kere daha böyle dejeneresans gösterilerine tanık olmuyor değil. Ve “Hocalı katliamı” mitingine bakılırsa, herhalde bunlar, Büyük Felâket’in 2015’teki 100. yıldönümüne doğru berbat bir tırmanış gösterecek.
Ama ben bu iki haftayı (bir açıdan) sadece sorunun içeriğine ayıracağım. Hayır, tam ne olduğuna ve nasıl yapıldığına; Talât Paşa’nın Dâhiliye Nezareti’ndeki resmî makamı ile evinde kurdurduğu telgrafhane (yani gizli merkezi) arasında nasıl bir “işbölümü”nü gerçekleştirdiğine; valilere açık-yasal emirlerin nereden ve Teşkilât-ı Mahsusa’nın arazideki operasyonel görevlilerine yasadışı talimatın nereden gittiğine; izlerini silme çabalarına, 1918’de Nezaretlerde alelacele yapılan belge temizliğine ve Bahattin Şakir’lerin de bavulla belge kaçırmasına karşın, bu tezgâhın ne gibi ipuçlarının satha çıktığına... Bu ve benzeri nice somut ayrıntıya değinmeyeceğim. 2000 Sonbaharından bu yana o kadar çok yazdım ve konuştum ki bunları, sıkılıyorum da artık. Zaten çok daha fazlası, bütün çerçeve ve arkaplanla birlikte, Taner Akçam’ın (ve Dadrian’ın, Bloxham’ın, Suny’nin ve daha nicelerinin) kitaplarında var.
Bunları yeni baştan anlatmaktansa, bir kısım faşistleşmiş eski solcuların “büyük” veya “emperyalist yalan” söylemine karşı, dönemin özellikle solcu, radikal, sosyalist tanıklıklarına başvuracağım. Neymiş bakalım, “emperyalist yalan” ? Olmamış mı böyle bir olay ? Sonradan mı icat edilmiş ? Cereyan ettiğinde kimse mi görmemiş, duymamış, kaydetmemiş ? Jean Jaurès, Karl Liebknecht, Hasan Tahsin, Nâzım Hikmet –bunlar da mı, kendi yaşamlarında, gözlerinin önünde olup biteni bilmiyorlarmış da nasılsa o “büyük yalan”a âlet edilmişler ?
Jaurès’le başlayalım : birleşik Fransız Sosyalist Partisi’nin bir bakıma asıl kurucusu ve sıkı enternasyonalist, anti-militarist lideri. Nitekim, ancak Jaurès’in 31 Temmuz 1914’te bir suikaste kurban gitmesinden sonradır ki, PSF’nin direncini kırıp savaş kredileri lehine oy verdirtebilmek mümkün oldu. Tabii bu arada 1915’i göremedi Jaurès. Ama oraya giden yol, yani meselâ 1894-96’da Ermenilerin başına gelenler hakkında, Parlamentoda konuşmuştu henüz 37 yaşındayken.
Aşağıdaki bilgileri, Le Monde’un kitap eki olan Le Monde des Livres’de 2 Mart 2007’de yayınlanan (Jérôme Gautheret imzalı) tanıtım yazısından aktarıyorum. Tanıtıma konu olan kitap, bir Jaurès derlemesi : Il faut sauver les Arméniens (Ermenileri kurtarmalıyız). 1894 yazından başlayarak 120,000 Ermeni’nin, Abdülhamid’in emriyle (ve doğu Anadolu’da, kendi adını taşıyan Hamidiye Alayları’nca) gerçekleştirilen katliamları zamanın Büyük Devletleri iki yıl görmezden gelirken, 3 Kasım 1896’da Jaurès kürsüye çıkıp bir buçuk saat konuşmuş, ortalığı birbirine katmış. Sultanı, Avrupa’yı ve özellikle Fransız hükümetini yerden yere vurmuş : Ağzınızdan tek bir çığlık fışkırmadı, vicdanlarınızdan tek bir itiraz sözü yükselmedi (Pas un cri n’est sorti de vos bouches, pas une parole n’est sortie de vos consciences). Dahası, çarpıcı bir teşhiste bulunmuş : “Asıl önemli ve vahim olan, insanın bu denli hayvanlaşması, bu yanının uyanması ve zincirinden boşanması değildir. İşin asıl vahim yanı, bunun kendiliğinden olmamasıdır” (Ce qui importe, ce qui est grave, ce n’est pas que la brute humaine se soit déchaînée là-bas; ce n’est pas qu’elle se soit éveillée. Ce qui est grave, c’est qu’elle ne s’est pas éveillée spontanément). Bu sözlerle facianın planlı karakterinin altını çizen Jean Jaurès, devamında, Osmanlı devletinin bir yandan öldürürken bir yandan da suçu Ermenilere atarak bu kan banyosunun gerçek tarihinin yazılmasını engellemeye çalıştığına dikkat çekiyor : “Ermenilere zorla (...) her şeyi kendilerinin başlattığını söyletmek istiyorlar” (Il s’agissait de faire dire aux Arméniens par force (...) que c’étaient eux qui avaient commencé). 1894-96’dan, 1915’e ilişkin bugünkü inkârcılığa, pek birşey değişmemişe benziyor.
Bundan birkaç ay sonra Jaurès, Fransız anti-semitizmine kurban edilmek istenen Alfred Dreyfus’u savunmak için de kendini ortaya atacak, Emile Zola’yla saf tutacak. Dreyfus Vakası biliniyor da, 1894-96 Ermeni katliamları gözden kaçıyor. Oysa her ikisi de, yeni bir kamusal vicdanın uyanışı açısından büyük önem taşımakta.
Son bir not. “İnsanlığın kendi deliğinde, katledilmiş bir halkın kadavrasıyla yan yana yaşayabileceği günler artık geride kaldı” demiş Jaurès, olanca sosyalist iyimserliğiyle (Nous en sommes venus au temps où l’humanité ne peut plus vivre avec, dans sa cave, le cadavre d’un peuple assassiné). 1915-16’da ve sonra 1942-45’te, maalesef en az iki kere, korkunç bir şekilde yanlışlanacak.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024