Mehmet TIRAŞ

Sovyetler Birliği Komünist Partisinin(SBKP) son Genel Sektreteri ve Devlet Başkanı Mihail Sergeyeviç Gorbaçov, 30 Ağustos 2022 Tarihinde 91 yaşında Moskova’da hayata gözlerini yumdu.
Gorbaçov hakkında yazı yazmadan önce merakla biraz bekledim…
Kim ne diyecek ne yazacak yankısı nasıl olacak diye merakk ettim.
Demokratik ülkelerin yöneticileri ve yeryüzünün önde gelen saygın yayın organları; Gorbaçov’u ve ölümünü “insanlık adına yeri doldurulamaz” büyük bir liderin kaybı yorumunu yaparak verdi.
Biz de muhalifini düşman gören kendileri gibi düşünmeyenleri,kendini “solcu” olarak takdim etse de ihanetlikle suçlayan,Perinçek soyundan gelen ,sözde devrimci geçinen bir dinazor takımı var.
Gorbaçov’un ölüm haberini “sosyalizme ihanet eden, Sovyetleri dağıtan hain, Batı’nın ve ABD’nin Sovyetlerdeki ajanı öldü “ hakaretleriyle verdiler.
Odatv ise Gorbaçov’un ölümünü, ‘haberi bile yapılacak birisi değil’ diyerek duyurma cüretini bile gösterdi.
İdeolojisi korkunç körleşmiş, ilkel ve yobaz fanatik bir inanca dönüştüren sözde solcu takımı, Gorbaçov’un arkasından, bir tek siyasal faşist islamcıların sevmediklerine söyledikleri, “ateşi bol olsun” demediler.
Hakbuki Gorbaçov parti genel sekreterliğine gelir gelmez “devletçi sosyalizmi” masaya yatırdı..
“Uygulanan sosyalizmin toplumdan kopuk olduğunu,toplumun her kesimini kucaklamadığını,bireyi özgürleştirmediğini,toplumu sosyalleştirmediğini,toplumsal sorunları çözemediklerini;Batı ve ABD’de yaşayan insanların refahı ile vatandaşlarının refah düzeyi arasında çok büyük fark olduğunu” söyledi.
Sosyalist ülkelerde yaşayan insanlarda Batı ve ABD’ye karşı büyük bir hayranlığın arttığını;sosyalist ülkelerde yaşayan vatandaşların yurt dışı yasağının kaldırılmasını ve yeniden yapılanmanın ve açıklık politkasının kaçınılmaz olduğunu saptayarak kollarını sıvadı.
İlk defa bireyin özgürlüğünden,çoğulculuktan söz eden sosyalist bir lider oldu.
Söyledikleri SBKP’de ve değişime karşı çıkan sosyalist ülkelerinin komünist partilerinin yöneticilerinde, ezber bozuyordu.
Gorbaçov,”hani biz devrimden sonra fabrikaları işçilere,toprağı da köylülere devredecektik?
Ama hepsini devletleştirdik.
Sendikaları bile devletleştirdik,işçiler temsilcilerini kendileri seçmiyor parti atıyor..
Fabrikaları da işçi sınıfının temsilcileri değil, partinin görevlendiridği kişiler yönetiyor.
İvedi olarak Batı standartlarında özgürlükçü reformlar yapmalıyız .
Bürokrasi de göreve getirilen yöneticilerde liyakat değil de,partiye bağlığın aranmasına son vermeliyiz;partili olmayan liyakat sahibi insanlarda bürokraside görev almalı” diyordu.
Uzaya ilk Astronot gönderen ülkeyiz,75 yılda bir gözüken kuyruklu Halley yıldızını denetlemeye çalıştık ama,mutfakta tencere yapamadık,kalkınmayı sadece savunma sanayi de geliştirdik” diye..
Özeleştiri yapıyordu.
Dış dünyaya da soğuk savaşın sonunda patlak verebilecek bir nükler savaşın, insanlığın sonunu getireceği üzerinde de duruyordu.
3 Ekim 1985 Tarihinde,Fransız Parlamenterlerle tanışma münasebetiyle basına açık, yaptığı konuşmasında:
“Bu salondan bulunan herkesin ideolojimizi benimsemediğini biliyorum.Kendi inancımızı kabul ettirmeye girişmeyeceğim.Hepimiz ,bizlere önceki kuşakların teslim ettiği yaşam ateşinin koruyucularıyız.
Her kuşak,kendi misyonunu yerine getirdi ve dünya uygarlığını kendine göre zenginleştirdi.
Rönesans çağının ve Fransız Devriminin militanlar,Rusya’da Ekim Devrimi’nin zafer ve direnişin kahramanları,hepsi tarih karşısındaki görevlerini yerine getirdiler.
Ya bizim kuşağımız?
Büyük buluşlar gerçekleştirdi ama aynı zamanda “insan soyunun kendi kendisini yok etme” biçimlerini de buldu.Üçüncü bin yılın eşiğinde nükleer ‘Simya’ nın kara kitabını yakmalıyız artık”diyordu.
1983 yılında Polanya’da Gıdanks tersanesinde başlayan Lech Walese’nın başkanlığındaki Dayanışma sendikası altında örgütlenen işçilerin direnişini kırmak için;Polanya hükümeti dayanışma sendikasını yasa dışı ilan edip, Lech Walese ve arkadaşlarını tutukladı…Ama eylemler daha da geniş kesimlerin desteğiyle kitlesel gösterilere dönüşünce; hükümet Walese ve arkadaşlarını bir yıl sonra serbest bırakırken, yasadışı ilan ettiği Dayanışma sendikasını da tanımak zorunda kaldı.
Aslında Dayanışma sendikasının başında olan Lech Walese ve arkadaşları, devletçi sosyalizmin güvenlik örgütünün mekezi olan ”Varşova Paktının” sonunu getirecek işaret fişeğini patlatmışlardı…
Gorbaçov parti genel sekreterliğine henüz daha gelmemişti..
1988 yılına gelindiğinde Polanya’da Dayanışma sendikası artık rejime karşı muhalefetliğe soyundu ve hükümetle çok partili sisteme geçmek için, bir dizi protokol anlaşmasını imzaladı.
Lech Walese yeni kurulan İşçi Partisi’nin Genel Başkanı oldu.
1990 yılında Polanya’da yapılan serbest seçşimlerde Lech Walese, 5 yıllığına Cumhurbaşkanı seçildi.
Lech Walesa örneği sosyalist ülkelerde muhalif gösterileir hızlandırdı.
1989 yılında Berlin duvarının yıkılması ile devletçi sosyalizmin tabutuna son çivi çakıldı.
1991 yılında Gorbaçov parti genel sekrerliğinden istifa etti.
Komünistleri ve yandaşları dışında toplumu kucaklamayan devletçi sosyalizm, aslında yukarıda da belrtiğimiz gibi,Gorbaçov göreve gelmeden çok önceden dağılma sürecine girmişti.
Gorbaçov yaptıkları reformları 1 Ocak 1993 yılında,Sabah gazetesinden gazeteci Nilgün Cerrahoğlu’na verdiğ mülakatta açıklıyordu:
“Parti içi demokrasiyi hayata geçirdik..
Sansürü ve siyasi polis baskısına son verdik..
Yasaklanan kitaplar ve filmler bizim dönemimizde gün yüzü gördüler.
Siyasi tutuklular özgürlüklerine kavuştu..
Muhalif aydınlar sürgünden döndü..
Ruslar ilk defa yurt dışına seyahat etme özgürlüğüne kavuştu..
Yeterli olmasa da serbest seçimler yapıldığını” açıklıyordu.
Sosyalist ülkerdeki devletçi sosyalizmden özgürlükçü bir yola girildiğini böyle özetlemişti.
Dünyada insanlığın en önemli sorununun “Barış ve özgürlük”olduğu tezinde ısrarlıydı.
Gorbaçov, insanlığın sonunu getirecek “Nükler savaşın” önünü kesemezsek; tüm insanlığı büyük bir tehlike beklediğinin mücadelesini veren, hümanist entelektüel bir siyasetçi olarak tarihe geçti..
Gorbaçov Tarihin yönünü değiştirirken statükocuların ve savaş tamtamcılarının da ezberini bozuyordu.
Gorbaçov’un ölümünün ardından başta sözde devrimci geçinen Perinçekçi,Maocu faşist ırkçı,bozkurtlar koro halinde hakaret ettiler,bir tek zil takıp oynamadıkları kaldı.
Bazı gazeteci geçinen şarlatanlar,Canlı yayında Gorbaçov’un resmini ekran vererek bu “adamı iyi tanıyın,bu sosyalizmi dağıtan,Sovyet halklarına ihanet eden, vatan haini”;rejiye işaret ederek Gorbaçov’un resminin yanına, bizde de vatanına ihanet eden Kenan Evren’in fotografını koyun diyene de,rastladık.
Gorbaçov’la Kenan Evren’i aynı karede göstermenin en hafifinden bir zihinsel özür hali olduğunu söyliyebiliriz..
Kenan Evren askeri darbe yaparak ağzında süt kokan çocukları asmış birisidir..
Erdal Eren asıldığında 17 yaşından yeni ay almıştı.Evren’e neden insanları asıyorsun diye sorulduğunda,”asmayalım da besleyelim mi” diyordu.
Gorbaçov ise insanlığın sonunu getirecek nükler savaşın önünü kesip,soğuk savaşı sonlandıran,parçalanmış halkların birleşmesinin önün açmış,dünyayı tüm insanlığın ortak vatanı şiarı ile mücadele vermiş ve tarihin akışını değiştirmiş entellektüel bir siyasetçiydi.
Bugün Gorbaçov’u vatan haini,Batı ajanlığı ile suçlayanlar;Sovyetler Birliği dağılmadan önce Sovyetler Birliğine “Sosyal emperyalist”,”Sovyet rejimin savunan komünistlere ve solculara sosyal faşistler” diyerek;sloğan türetip meydanlarda “TİP,TSİP,TKP Revizyonistler,Amerika gitsin Rusya’mı gelsin sosyal faşistler” diye maniler söyleyenler ne gariptir ki,şimdi dağılan Sovyetleri savunuyorlar.
Bu solcu geçinen yobaz tayfası,nedense insanı ölçü almazlar.
Gorbaçov “Peresroika ve Glanost” adlı eseri ile dünyada taşları yerinden oynattı,tarihin akışını değiştirdi.
Gorbaçov SBKP’nin Genel sekreteri olduğu süreçte yeryüzünde ve demokratik kamuoyunda çok büyük ses getiren “Perestroika ve Glastnost” adlı kitabını yayınlaması; sadece mevcut sosyalizmin sorunlarını ele almıyordu.. İnsanlığın geldiği ve gideceği yer konusunda siyasetten,ekonomiye ve sosyal hayatın her alanına çok geniş bir düşünce sistematiğini sunuyordu.
“Perestroika” dünyada yılın kitabı seçildi ve onlarca yabancı dile çevrildi..
Gorbaçov’da Nobel barış ödülü aldı.
Perestroika, Türkiye’de 1988 yılından beri kitabevlerinin raflarında satılıyor.
“Perestroika ve Glasnost” kelimesi ne anlama geliyor diye insan üzerinde biraz düşünür..
Gorbaçov’un reformlarına karşı çıkanların başında, SBKP’nin başına çöreklenmiş,köfnemiş Şefleri geliyordu.
Gorbaçov bu şeflerin de şefliğini bitirdi.
Gorbaçov tarım alanlarını,çiflikleri,fabrikaları yerinde gezdi ve gördüklerine inanamıyordu.
Tam bir sefalat ve başı bozukluk ve sorumsuzluk vardı.
Parti programlarında yazılı olanlar hak getireydi.
Gerçek özgürlüğün sahibi olması gereken işçi sınıfı güya iktidardaydı ama gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu.
Gorbaçov,devletçi sosyalizmden,demokratik katılımcı sosyalizme geçilmesini savunuyordu.
Bireyin özgürlüğünü öne alıyor hayata insan odaklı bakıyord.
Eşit vatandaşlık hukukundan, evrensel değerlerden bahsediyordu.
Bu ülkede komünist partisi üyesi olmayanlarında kamu kurumlarında yönetici olmalı diyordu..
Bunları niye dile getiryordu:
SBKP üyesi olmayanlara liyakat sahibi olsalar dahi bürokraside görev verilmiyordu.
Sovyetlerde vatandaşların yurt dışına seyahat etme özgürlükleri yoktu.
Uluslararası spor yarışmalarına katılan sosyalist ülkelerin başarılı sporcuları, gittikleri ülkeden geri dönmüyor ve o ülkeden sığınma talebinde bulunuyordu.
SBKP’nin politikalarına dışarıdan muhalefet etmek şöyle dursun, parti içinde partinin politikalarını eleştirenlerin bile iş güvenliği bir tarafa, can güvenlikleri yoktu.
Aslında devletçi sosyalizm ile ülkede bir parti devleti oluşmuştu ve bunun adına da sosyalizm deniliyordu.
Partinin en üst yetkili organı olan Polit Büroda bulunan bir avuç kişi ülkeyi yönetiyordu.
70 yılda hiç mi güzel bir şey yapılmadı?
Güzel işler de yapıldı..
Eğitimde çok büyük başarı elde ettiler devrim olduğunda her 4 kişiden,3’nün okur yazarlığı yoktu.Sağlıkta,çevre,toplu taşımaclıkta metro hizmetleri, küçümsenemez başarılar elde ettiler.
Sosyalist ülkelerde eril bir iktidar ağırlığı vardı, kadınlar devlet yönetiminde yok gibiydi..
Hiçbir ülkenin Komünist partisinin genel sekreterliğine kadın getirilmedi.
Sosyalizmi Gorbaçov dağıtmadı..
Dağılma tehlikesinden devrimin 5.yıl dönümünde,Devrimin lideri Lenin’de söz etmişti:
“Eğer 10 yıl içerisinde Almanya’da devrim olmazsa sonumuzu felaket bekliyor,diyordu.”
Lenin’in konuşmasında tartışılmayan iki ülke arasındaki çarpıcı farkı ortaya koyuyordu..
Rusya’da Devrim olduğunda 4 kişiden 3’nün okur yazarlığı yoktu, sanayi de çalışan işçi sayısı ise yüzde 5’di.Rusya da güçlü örgütlü bir işçi sınıfı ve sendikal hareket yoktu,Ekim devrimi bir köylü hareketinin eseriydi.
Almanya,sanayi devrimini tamamlamış,okur-yazar oranı yüzde 80’en,sanayi de çalışan işçi sayısı ise yüzde 40’dı.. Almanya’da iktidara baş kaldıran güçlü ve örgütlü bir sendikal hareket vardı.
Sovyetler birliğini ve sosyalist ülkelerin 70 yıllık sürecini, bir makaleyle anlatmak mümkün değil, bu tartışma daha çok su kaldırır.
Gorbaçov’un bizi terketmesii ile ilgili son sözümü söyleyeyim:
“Güle güle büyük düşünür,barış sever adam, toprağın bol olsun, seni hep saygı ile hatırlayacağız.”
Not:Bu satırların yazarı da Tarihi TKP geleneğinden gelen birisi.Yıllarca Sovyetler Birliğinde ve sosyalist ülkelerde yaşamış;Gorbaçov’un tezlerini savunmuş Tarihi TKP’nin son genel sekreteri ve partinin üst düzeyinde görev yapmış arkadaşların, Gorbaçov’un ölümü üzerine sessizliğe bürünmelerini,”sağır ve dilsiz rolü” oynamalarını anlamış değilim.Arkadaşlar sizin Gorbaçov hakkında negatif veya pozitif söyleyecek hiç mi bir sözünüz yok?
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları


































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025