Abdullah Kıran
Türkler 830’lu yıllar ile Selçukluların tarih sahnesinde belirişi demek olan (ve Selçuklu devletinin kuruluşu olarak kabul edilen) 1040 yılı (Dandanakan muharebesi) arasında, yani yaklaşık 200 yıllık bir zaman dilimi içinde, Ortadoğu coğrafyasında, genellikle Fars ve Arap nüfusun egemen olduğu topraklarda, çoğunlukla asker ve ordu komutanları olarak varlıklarını hissettirdi. Abbasiler döneminde oldukça güçlendiler; iktidarı ve halifelik makamına oturacak kişileri belirleyebilecek bir pozisyona geldiler. Ancak Türklerin bu gücü, toplumsal desteğe dayalı içtimai bir güç değil, ordudan kaynaklanan askeri bir güçtü. Ancak merkezi Abbasi yönetiminin dağılması ve İslam coğrafyasında farklı iktidar odaklarının ortaya çıkması, zamanla Türklerin, toplumsal desteğini ağırlıklı olarak Kürt ve Türk nüfustan alan yönetimler kurmasına yol açtı. Türk kimliğiyle anılan bu ilk yönetimler, tarihi bakımdan genellikle Kürt halkının meskûn olduğu topraklarda ortaya çıkmaya başladı.
Türk komutan Eşnas’a hil’at verilmesi
Özellikle el-Mu’tasım’ın oğlu el-Vâsık Billah Ebu Cafer (H.227-232/842-847) döneminden itibaren Türklerin devlet idaresindeki gücü ve etkisi her geçen gün daha da arttı. Mesûdi şöyle yazar: “Halife Mu’tasım, Türkleri toplamayı sever ve onları sahiplerinden satın alırdı. Elinin altında dört bin Türk vardı. Onlara çeşitli kumaş elbiseler giydirir, altın kemer ve altın ziynet takardı. Onları kıyafetleri itibariyle diğer askerlerinden ayırmıştı. Yemen, Mısır ve Kayyıs uçlarından da asker toplamış ve onlara ‘Magaribe’ adını vermişti. Horasan askerlerini Fergana’dan, diğerlerini Üruseniyye’den [Uruşene: Maveraünnehir’de bir bölge] seçerdi. Orduları çoğalmıştı. Türkler sokaklarda atlarıyla giderken başkentte halka eziyet eder; zayıflar ve çocuklar zarar görürlerdi. Bağdat halkı, bir kadına veya yaşlı birine yahut çocuk ve âmâya çarptıklarında onlara öfkelenir ve bunu yapanı öldürürlerdi. Bu yüzden Mu’tasım onları şehir dışında boş bir araziye nakletmeye karar verdi ve Bağdat’a dört fersah mesafedeki Baradan’a yerleştirdi.” (Mesudi, 2017:395)
Halife Mu’tasım, Samarra kentini inşa etmekle hem orduyu Bağdat halkı ile karşı karşıya gelmekten uzak tutmak, hem de kendi güvenliğini sağlama almak istemişti. Ancak orduyu izole etme politikası, beklediği sonucu doğurmadı. Zira izole edilen ordu giderek daha güçlendi ve özerkleşti. Üstelik ordu komutanlarından Eşnas, Büyük Boğa (Boğa el-Kebîr), Küçük Boğa (Boğa es-Sağir), Îtah, Wasif ve Sima gibi şahsiyetlere, yönetici sınıfın diğer seçkinleri gibi ikta (timar) tahsis edildi ve yüksek tabakaya mensup Türk görevlilere malikâne ve saraylar bile verildi. Mu’tasım oğlu el-Vâsık Billah Ebu Cafer (ö.10 Ağustos 847), 843 yılında hassa ordusunun Türk komutanlardan Eşnas’a, saltanat sembolü olarak kabul edilen değerli taşlarla süslü bir taç ile iki hil’at dahi bahşetti (İbn’ül Esir, 7:16)[1]. Ancak bu tür teveccüh gösterileri, karşılığında mutlak bir bağlılığı getirmedi. Bağdat’tayken halifenin emri üzerine derhal derdest ve idam edilebilen bir asker veya yöneticiyi, Samarra’ya taşındıktan sonra ordunun elinden almak mümkün olmadı. Samarra’ya taşındıktan sonra ordunun, daha doğrusu Türk askeri sınıfının halifelik makamı üzerindeki etkisi ve ağırlığı daha da pekişti. Aynı dönemde Medine’de patlak veren isyanlar, ordunun daha da güçlenmesine yol açtı.
Bedevi isyanları Türklerin güç ve etkinliğini arttırdı
844-45 yıllarında, Bedevilerin Medine çevresine yaptığı akınlar ve huzursuzluk çıkarmaları, Süleymanoğullarının Mekke ve Medine civarındaki pek çok yeri yağmalayıp iki şehir arasındaki yolu kapatmaları üzerine Halife el-Vâsık, komutanı Ebu Musa Boğa el-Kebir’i (Büyük Boğa) bir ordu eşliğinde Medine’ye gönderdi (İbn’ül Esir, cilt 7:20). Büyük Boğa, Süleymanoğullarını aman dilemeye ve Halife el-Vâsık’a itaat etmeye çağırdı. Ancak bu çağrı karşılık bulmayınca, Büyük Boğa saldırıya geçerek bir kısmını öldürdü, bir kısmını da esir aldı. Boğa, Süleym ve Hilaloğullarından yaklaşık 1300 kişiyi Medine’de hapse atıp Mürreoğulları üzerine yürüdü. Hapishanenin altından tünel açan tutuklular kaçmaya kalkınca, bu kez Medineliler tamamını öldürdü. Bununla da yetinmeyip, şehre zahire almaya gelmiş olan bütün Bedevileri öldürdüler. Olaylar üzerine Medine’ye dönen Boğa’nın, olup bitenlerden üzüntü duyduğu söylenir (İbn’ül Esir, cilt 7:24).
Fezare ve Mürreoğullarının Fedek arazisini işgal etmeleri üzerine, Boğa kendilerini bertaraf etmek için tekrar Medine’den ayrıldı. Boğa’nın harekete geçtiğini duyan bu iki kabile Şam’a doğru kaçtı. Hicaz ile Şam arasında, Hayfa adlı bir köyde kırk gün kadar ikamet eden Boğa, Fezare ve Mürreoğulları’dan bir kısmını derdest edip Medine’ye döndü. Bunun üzerine Gatafan, Fezare, Eşca ve Sa’lebeoğullarından bir kısmı, aman dileyip boyun eğdi. Daha sonra Boğa Kilaboğullarına saldırmak üzere Darriyye denilen yere gitti. Kilaboğullarından üç bin kadar adam Boğa’nın yanına gelince, Boğa bunlardan fesat çıkartan bin kişiyi esir etti ve gerisini serbest bıraktı. 846 yılının Mayıs ayında Medine’ye dönen Boğa, oradan Mekke’ye gidip hac ibadetini yerine getirdi (İbn’ül Esir, cilt 7:25).
Fakat İslâm imparatorluğundan isyan, çatışma ve iç savaş eksik olmuyordu. Hep aynı 846 yılında, Abbasoğulları’nın rakiplerinden Malik el-Huzai’nin torunu Ahmet b. Nasır da bazı sadık adamlarıyla birlikte Bağdat’ta başkaldırdı. Gene aynı yıl, hassa ordusunun Vasıf et-Türki adında bir başka komutanı, Fars ve İsfahan civarında “fitne ve fesat” çıkartan Türk gruplarının üzerine yürüyüp onları ezdi, bastırdı. Vasıf et-Türki’ye bu hizmetine karşılık 75,000 dinar verildi ve bir kılıç hediye edildi (İbn’ül Esir, 7:28). Hep o uğultulu 846 yılı içinde el-Vâsık, o sırada Medine’de bulunan Büyük Boğa’ya bir mektup yazıp Numeyroğulları’na savaş açmasını istedi. Boğa, Mir’a’ya kadar gidip Numeyroğulları’nı itaate çağırdı, ancak Numeyroğulları es-Sevd dağlarına çekilip boyun eğmeyi reddetti. Sayıları üç bini bulan Numeyroğlu savaşçıları, Boğa’ya zor anlar yaşattı. Büyük Boğa’nın öncü kuvvetleriyle ilk çatışmalarında sol kanadını dağıttılar, 120 kadar askerini öldürdüler, bol ganimet elde ettiler. O geceki itaat çağrısını da geri çevirip, ertesi sabah gene saldırıya geçerek Boğa’nın güçlerini bir kere daha yenilgiye uğrattılar. Boğa da zor bela canını kurtarıp karargâhına döndü. Lâkin daha sonraki çatışmalarda Numeyroğullarından 1500 kadarını öldüren Boğa, sonunda bu isyanı da bastırabildi (İbn’ül Esir, 7:32).
Halife el-Mütevekkil’in öldürülmesi
Bundan sonraki süreçte, gerçek iktidar giderek halifelerin elinden çıkıp, çoğu Türk olan askeri idarecilere geçti. Bu Türk emirlerin baskısından ciddi anlamda rahatsız olmaya başlayan Halife Mütevekkil (847-861), bu baskıyı hafifletmek amacıyla hilâfet merkezini Dımışk’a (Şam) nakletme teşebbüsünde bulundu, lakin başarılı olamadı. Belki de bu teşebbüsü üzerine, önde gelen Türk komutanlar tarafından öldürüldü.
Halife olduktan sonra el-Mütevekkil lâkabını alan el-Mu‘tasım-Billâh (Özaydın, 2006, s. 527), 861 yılında saray muhafızı Türklerin tezgâhladığı bir suikast planı dâhilinde katledildi. Mesudi, olayın bizzat saray muhafızlarından, eş-Şarabi diye de bilinen Boğa es-Sağir (Küçük Boğa) tarafından planlandığını ve cinayetin Boğa es-Sağir’in sadık adamı Bâgir et-Türki tarafından işlendiğini ileri sürer. Açıklama, Boğa es-Sağir’in el-Mütevekkil’den hoşlanmamasına karşılık, halifenin oğlu Mutanasır’ın (veya Muntasır’ın) Türklerin sevgisini kazanmış olmasıdır (Mesudi, 2017:410). Taberi ise bir adım ilerisinde, açıkça söylemese de el-Mütevekkil’in Türkler tarafından öldürülmesinde oğlunun da bir payının olabileceğini ima eder. Taberi, el-Mütevekkil ile oğlu el-Mutanasır’ın aralarının iyi olmadığını; olay öncesinde el- Mütevekkil’in oğluna, “ben sana el-Muntasir” [muzaffer demek] adını verdim, senin aptallıkların yüzünden halk sana el-Müntazir [bekleyen, miras beklentisi olan] adını taktı, ancak şimdi sen el-Mustacil [sabırsız] olmuşsun!” dediğini kaydeder. Bu azarlama üzerine, Mutanasır babasına,” Ey müminlerin emiri, eğer kafamı kesmeyi buyursaydın, bu davranışına katlanmaktan daha iyi olurdu” diye karşılık verir (Taberi, cilt 34, 1989:176).
Olay gecesi Boğa es-Sağir meclise girerek hizmetçi ve şarkıcıların gitmelerini emredince, el-Mütevekkil’in kölesi Feth b. Hakan et-Türki (görüldüğü gibi o da bir Türk gulamdır) “Şu anda onların gitme saati değildir ve Müminlerin Emiri de henüz meclisi dağıtmamıştır” dediği kaydedilir. Bunun üzerine Boğa es-Sağir, “Müminlerin Emiri bana saat yediyi geçtikten sonra burada hiç kimseyi bırakmamamı emretmişti. Şimdiye kadar on dört rıtıl şarap içti ve şu anda da perdenin arkasındaki odasına geçmiş bulunuyor” diye karşılık verir (İbn’ül Esir, 7:85). Küçük Boğa mecliste bulunanları bu şekilde dışarı çıkarttıktan sonra, bütün kapıları kapatıp yalnız nehre açılan saray kapısını açık bırakır. İşte Halife el-Mütevekkil’i öldürecek olanlar bu kapıdan girer. Katiller halifeye saldırdığında, kölesi Feth b. Hakan efendisini korumaya çalışır, ancak tam ileri atıldığı sırada biri (Taberi’ye göre bizzat Boğa es-Sağir) kılıçla karnından yaralayıp saf dışı bırakır.[2] El-Mütevekkil’i öldüren katiller, oğlu el-Mutanasır’ın yanına gidip kendisine hilafet selamı vererek herkesin biat etmesini ister (İbn’ül Esir, 6:5). Halife el-Mütevekkil’in katillerinden biri olan Bâgir et-Türki’nin kendisi, birkaç yıl sonra (865’te) saray muhafızlarından Boğa es-Kebir ve Vasîf tarafından öldürülür (İbn’ül Esir, 7:118).
Abbasi halifeliğinin merkezi gücünün dağılmaya başlaması
Bağdat’tan Samarra’ya taşınmış olan halifelik merkezi, Mu’temid-Alellah’ın (Ebü’l-Abbâs el-Mu‘temid-Alellah Ahmed b. Ca‘fer el-Mütevekkil-Alellah el-Abbâsî, ö.892), halifelik makamındaki son yılı olan 892’de Samarra’dan tekrar Bağdat’a taşınsa da, Türk kumandanların halifeler üzerindeki baskısı devam etti. Abbasi hanedanının halifelikte somutlanan merkezî gücünün zayıflamaya başlaması, taşradan iktidara meydan okumaların çoğalmasıyla elele gitti.
Önce Endülüs’te başlayan bu gevşeme, daha sonra diğer bölgeleri de kapsamına aldı. Henüz Halife Harun er-Reşid (786-809) döneminde bile, Fas’ta İdrisîler (H.172/788-789) ve Tunus’ta Ağlebîler (H.184/800) kendi yerel iktidarlarını kurmuştu. Zaman içinde bu özerk emirlik ve sultanlıklar giderek çoğaldı. Taşrada nüfuz yerel hanedanların eline geçti. İbn’ül Esîr, Abbasi devletinin Halife er-Râdî (934-940) döneminde içinde bulunduğu durumu ise şöyle tasvir eder:
“Halifenin elinde Bağdat ve çevresi dışında hiçbir yer kalmadı. Bu bölgenin tamamı da İbn Raik’in kontrolündeydi ve halifenin hiçbir yetkisi kalmamıştı. Ama geri kalan bölgelerde, Basra, İbn Raik’in; Huzistan, el-Beridî’nin; Fars bölgesi, İmâduddevle ibn Büveyh’in; Kirman, Ebû Ali Muhammed b. İlyas’ın; Rey, İsfahan ve el-Cibal bölgesi ise buralar için sürekli mücadele eden Ruknuddevle b. Büveyh ve Merdâviç’in kardeşi Veşmgîr’in; Musul, Diyarbekir, Diyâr-Mudar ve Diyâr-Rabia, Hamdaniler’in; Mısır ve Şam, Muhammed b. Tuğc’un; Mağrib ve Tunus (İfrîkiyye) bölgesi, Alevî Ebu’l-Kasım el-Kâim Biemrillâh b. el-Mehdî’nin; Endülüs, en-Nâsıru’l-Emevî lakabını alan Abdurrahman b. Muhammed’in; Horasan ve Maveraünnnehir, Nasr b. Ahmed es-Samânî’nin; Taberistan ve Cürcan, Deylemliler’in; Bahreyn ve Yemâme de Tahir el-Karmatî’nin hâkimiyeti altında bulunuyordu.” (İbn’ül Esir, 8:220)
Abbasî halifeliğindeki bu çözülme, özellikle Arap olmayan Müslüman halklarda tezahür etti. Yerelde kendi iktidarlarını oluşturanlar, Abbasî devletinin dinî otoritesine bağlı kalmak şartıyla, iç ve dış bağımsızlıklarını adım adım geliştirmeye koyuldu.
(devam edecek)
[1] Eşnâs et-Türki hemen bir yıl sonra, 844’te vefat etti (İbn’ül Esir, 7:23). Hakkında çelişkili kanaat ve iddialar söz konusudr. Nitekim Halife el-Mu’tasım, Eşnâs’ı kendisinin yetiştirdiğini, ancak onun zayıf ve korkak çıktığını söyler (İbn’ül Esir, 6:461).
[2] Mesudi, suikast sırasında çok sarhoş halde olan Mütevekkil’in bizzat kendi kılıcıyla öldürüldüğünü yazar. Halifenin meclisinde bir gün kılıçlardan söz açılır ve Basralı birinde, Hindistan’dan gelmiş, eşi benzeri olmayan bir kılıç olduğu söylenir. Mütevekkil hemen Basra valisine mektup yazıp kılıcın kaç para olursa olsun satın alınması ve kendisine gönderilmesini ister. Yapılan araştırmada kılıcın Yemenli biri tarafından satın alındığı ortaya çıkar. Bu kez Mütevekkil Yemen’e birinin gönderilip kılıcın alınmasını emreder. Sonunda kılıç Yemen’den getirilir. Mütevekkil çok sevinir; Allaha hamdederek, kılıcı tahtının kıvrımının altına koyar. Mesudi “Vallahi bu kılıç sadece Bagir’in Mütevekkil’i öldürdüğü gün kınından sıyrıldı” diye devam eder (Mesudi, 2017:407). Taberi, cinayeti işleyenlerin olayı Mutanasır’a anlatırken suçu olay sırasında öldürülen Feth b. Hakan et Türki’nin üzerine yığdıklarını belirtir. Öte yandan, kendisi de el-Mütevekkil’in sarhoş olduğunu teyid eder (Taberi, cilt 34, 1989:179).
Yazarlar
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2025
26.11.2024
29.03.2024
18.07.2023
9.06.2023
20.05.2023
13.03.2023
15.11.2022
29.07.2022
7.03.2022