Ahmet TAŞGETİREN
Bunlar Sufi camiasının kavramları.
Şeyh, yolun önderi. Tarikatın lideri. Diğer ifadeyle mürşid. (Yol gösterici, uyarıcı, aydınlatıcı.)
Sufi muhitlerde bir de “Şeyh geçinen, sahte şeyh” anlamına gelen “müteşeyyih” tanımlaması var.
Tarikat “yol” anlamına geliyor. Seyr ü sülük ise, tarikat bünyesine girip, bir yolda ilerlemek anlamına.
Kişi bir şeyhe “intisab” ediyor, bağlanıyor, bir anlamda şeyhin rehberliğinde bir yürüyüşe karar veriyor. İntisab kararına varırken, şuna inanıyor, şeyh bu yolu yürümüş, bu yolun risklerini bilen, yokuşunu – inişini, dağını - tepesini bilen, insanı bilen, tanıyan, insanın ruh kıvrımlarından haberdar olan bir insan, onunla yürürsem bunları kolay aşarım ve menzil-i maksuduma, yani hedefime ulaşırım, diye düşünüyor.
Neden böyle bir yol? Hedef ne?
Tasavvufi literatürde hedefin “vüsul” olduğu ifade ediliyor. “Vüsul” kavuşmak demek. “Allah’a kavuşan” anlamına “Vasıl-ı illallah” ifadesi de var bu noktada. “Allah’a kavuşmak” ne demek bu dünyada? Bu nokta biraz derin, biraz mübhem.
Ancak daha rasyonel boyutta bir hedef var: “Kalb eğitimi.” İnsanda fizik anlamdaki kalbden öte, kişilik merkezi diye kabul edilen bir “kalb” var. Kur’an’da, Hazreti Peygamber aleyhisselamın hadislerinde bu anlamda kalb geçiyor. Mü’minler için “Kalbler ancak Allah zikriyle doyar” şeklindeki ayetten yola çıkarak bir “kalb doyması” ve bunun için “zikir” gündemi oluşuyor. Yolculuk sonunda kişi yine Kur’an’ın bildirmesiyle “Nerede olursa olsun Allah’ın kendisi ile birlikte olduğu” bilinciyle donanıyor.
Kalb âlemi, ele avuca sığmaz, psikolojik olayların yaşandığı bir âlem. İnsanlar nasıl psikolojik sorunlarını halletmek için bir psikiyatriste, psikoloğa ihtiyaç duyuyorlarsa, “kalb yolculuğu” denebilecek tasavvufi yolculuk için de bir rehbere ihtiyaç duyuyorlar. Vakıa bu. Şeyh ya da mürşid burada devreye giriyor.
Benim yaklaşımım şu: Adı tasavvuf olsun olmasın herkesin bir “kalb davası” olmalıdır. Dini bir alaka olmasa bile insanın kalb ya da ruh alanı diye bir dünyası vardır. Orasının sıhhatli olması önemlidir.
Ama pek çok insan, bu ihtiyacı bir “yapı”nın içinde bulunarak gidermeye yöneliyor. İslam dünyasında da var bu, başka inanç dünyalarında da.
Doğru düzgün şeyhler de var bu âlemde, bu alanın istismarcılarının oluşması da çok normal.
“Din – maneviyat üzerinden geçinmek” her dönemde olmuş.
Allah Rasûlü (s.a.v.)’nün bir uyarısı var: “Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.” (Tirmizî, Zühd, 43)
Sufi camiada seyr ü sülûkta insandan en son çıkacak kötü huyun “riyaset tutkusu – baş olma sevdası” olduğu ifade edilir.
“Hep mürid mi kalacağız?” söylemi, kalb yolculuğunda zihni bulanıp, statü edinmeye meyillenenlerin dünyasını anlatır.
Bir şeyhin vefatının ardından hemen her tarikatta bir “Yeni şeyh” sarsıntısı yaşanır, birçok kişi eski şeyhten bir “işaret”le “görevin kendisinde olduğu” iddiasıyla meydana çıkar. Çok çok mahviyet (kendini yok farz etme) sahibi insanın birdenbire “Niye ben değil de o?” tutkuları ile hareketlendiği görülür.
Statü saplantısı. Normalde seyrü sülük, “Nefsin - Egonun dizginlenmesi” amacını taşır, çünkü hayatta birçok sapma, Nefs - Ego kaynaklıdır.
Ama Kur’an “Nefsten emin olmamayı” da öğütler. Çünkü “Nefs çok çok kötülüğü telkin eder.”
Peki bir Peygamber’in (Hazreti Yusuf) sakındığı zaaf, herhangi bir insan söz konusu olduğunda nasıl dizginsiz bırakılabilir?
Maalesef bu alan bizde de bütün dünyada da dizginsiz bırakılan bir alan durumundadır.
Dünyada da arkasına yüzbinlerce insanı takan şarlatanlar var, bizde de…
Ve ne yazık ki, bağlananların adeta basiretleri de bağlanıyor. En bariz sapmalar için dinden izahlar üretiliyor. Şarlatanlar kendilerini de ateşe sürüklüyor, bağlılarını da…
Hazreti Peygamber “mü’minin basiretinden sakının, çünkü o Allah’ın nuruyla bakar” diye uyarıyor. Demek ki müteşeyyihlerin peşinden gidenler kendi bakış kalitelerine bakacaklar.
Bu iş her halü karda riskli bir iş. Şeyh her daim kendi kalbine bakacak, mürid her daim kendi kalbine bakacak.
***
Bu noktada sevindirici bir gelişme oldu. Birçok tasavvufi ekol yanında Diyanet ve İlahiyat camiası da kamuoyuna yaptıkları açıklamada hem doğru tasavvufi çizgide bulunmanın önemine işaret ettiler hem de sapkınlığa karşı tavır alıp toplumu uyardılar. Bu hiç kuşkusuz iyi bir gelişmedir.
İşin kriminolojik boyutu ise, devletin güvenlik güçlerini ve yargısını ilgilendiriyor. “Siyaseten kullanışlı” yapıların “Siyaseti kullanma” hesaplarına imkân ve fırsat tanımamak hassasiyetiyle…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
19.04.2025