Akın ÖZÇER
Türkiye’de 17 Aralık “rüşvet ve yolsuzluk” operasyonuyla birlikte kamuoyunda yepyeni bir kutuplaşma alanı oluştu. Daha sadece iddia aşamasında olmakla birlikte AK Parti’nin şüpheye yer vermeyen bir kararlılıkla yaptığı öne sürülen yolsuzluklarını ön plana çıkaran kesimle, bu operasyonun aslında devlet içinde -özellikle yargıda- örgütlenmiş bir çetenin işi, dolayısıyla bir tür darbe girişimi olduğunu savunanlar karşı karşıya geldi. Aslında bu kutuplaşma, AK Parti ile karşıtları arasında hiç de yeni olmayan ve Başbakan’ın otoriterleştiği temasıyla daha geçen yıl tırmanmaya başlayan gerilimin yerel seçimler öncesi eksik demokrasimiz açısından ulaştığı tehlikeli boyutu ortaya koyuyor.
Tarafların birbirlerini içinde yer aldıkları cepheden bakarak “hırsız” ya da “darbeci”olarak suçladığı ölçüye varan kutuplaşmalar, iktidar-muhalefet ilişkilerini, demokrasilerde olması gereken karşılıklı saygıya dayalı siyasi rekabet çizgisinin çok ötesine taşırıyor. Böylelikle demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerin öncelikle demokrasiyi korumak ve daha da geliştirmek olarak nitelenebilecek ortak görevleri göz ardı edilmiş oluyor.
Bugün siyasi partiler arasında demokrasi için asgari ölçüde bir işbirliği bile yok ne yazık ki. Olsaydı, TBMM Uzlaşma Komisyonu’ndan yeni bir anayasa çıkar, çözüm süreci elbirliğiyle ileri götürülebilirdi. Bunlar olmadığı gibi, kutuplaşma tüm toplum kesimlerini olduğu gibi, kendini sol ya da sağ demokrat (liberal demokrat/sosyal demokrat) olarak tanımlayanları da ayrıştırmış bulunuyor. Nitekim Halil Berktay’ın “Serbestiyet’teki farklar ve tartışmanın tanımı” başlıklı yazısında ortaya koyduğu gibi, ortak paydamız demokratlık olan bizlerin bile hızla gelişen son olaylara bakış açımızda bazı farklılıklar var.
Farklı görüşler ufkumuzu açan bir zenginlik ve demokrasinin “sine qua non”koşullarının başında geliyor kuşkusuz ama etrafında birleştiğimiz ortak değerlerin farklılıklarımızdan çok daha önemli olduğunu kabul etmek gerekir. İşte bu yazımda demokrat olmanın olmazsa olmaz koşulları üzerinde durmak istiyorum. Türkiye’nin mevcut siyasi kriz ortamında demokratların mutlaka “evet” diyeceği ve yine mutlaka “hayır” diyerek karşı çıkacağı şeyleri kastediyorum. Peki, nedir bunlar?
Demokratların ‘evet’ dedikleri
Demokratların “evet” dedikleri şeylerin aslında Türkiye’yi evrensel ölçütlerde demokratik bir hukuk devletine dönüştürecek normlar olduğuna kuşku yok. Uzunca bir süredir bu ülkenin yeni, demokratik bir anayasaya gereksinip duyduğunu söyleyip duruyoruz. Bunu söylemekle kalmıyor, ayrıca çalışıyoruz da. Bu bağlamda, birçoğumuz anayasa taslakları hazırlamış ve yeni anayasada yer alması gereken ilkeleri belirleyerek TBMM’ye sunmuş olan gruplar içinde yer aldık.
Demokratların “evet” dedikleri evrensel ölçütlerdeki yeni anayasa, mevcut anayasanın gözden geçirilmiş, makyajlanmış bir versiyonu değil. O bakımdan demokratlar mevcut anayasanın başta ilk üç maddesi olmak üzere bazı maddelerini kırmızıçizgileri olarak ilan eden siyasi partilere –iktidarda veya muhalefette olduklarına bakmadan- karşı çıkarlar.
Demokratların “evet” dedikleri yeni anayasada, bireysel temel hak ve özgürlüklerin Kürt sorununu da çözecek şekilde hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmadan yer alması gerekir. Tartışma konusu yapılan ana dilde eğitim de bu temel hak ve özgürlüklerin ayrılmaz bir parçası sayılır elbette.
Demokratların “evet” dedikleri anayasada devlet demokratiktir; bu bağlamda bir ideolojisi olmaz, herhangi bir milliyetçiliğe bağlı bulunmaz. Kaynağını milletten almayan, demokratik meşruiyeti bulunmayan vesayet kurumlarına izin vermez. Yargı bağımsız ve tarafsızdır ve bunun sonucu olarak siyasallaşmaz.
Demokratlar “evet” dedikleri yukarıdaki değerlere dayalı yeni anayasanın yanı sıra, PKK’nın silah bırakma sürecine de destek verirler. Bu sürecin demokratik ülkelerdeki uygulamalara uygun şekilde yürütülmesini ve tamamlanmasını savunurlar.
Demokratların ‘hayır’ dedikleri
Demokratlar en başta 1960’dan bu yana demokratikleşme sürecimizi yavaşlatan, askıya alan askerî darbelere, askerin siyasete müdahalesine “hayır” derler. Beğendikleri, beğenmedikleri, hangi siyasi parti iktidarda olursa olsun, demokratik olmayan yollarla düşürülmelerine karşı çıkarlar.
Bugün Başbakan Erdoğan’ı eleştirebilir, iktidardan gitmesini isteyebilir, ayrıca AK Parti’yi beğenmeyebilir, oy da vermeyebilirler ama bazı senaryolarda dile getirilen 27 Mayıs tipi genç subay kalkışmalarına şiddetle karşı çıkar ve böyle bir olasılığa karşı meşru hükümetin yanında yer alırlar.
Bugün yine köşelerde gündeme getirilen AK Parti’nin kapatma davasıyla düşürülmesine de “hayır” derler. Demokrasilerde siyasi partiler hakkında ancak şiddeti teşvik ettikleri ve silahlı örgütlerle organik bağı bulunduğu gerekçesiyle dava açılabilir. Esas olan siyaset yolunun açık olmasıdır.
Demokratlar, AK Parti’nin iktidardan düşürülmesi için gündeme getirilen toplu milletvekili istifaları vasıtasıyla 28 Şubat modelinin uygulanmasına da karşı çıkarlar. Bir siyasi partiden çok sayıda milletvekilinin ayrılması aslında o parti seçmenine saygısızlıktır. O bakımdan etik olan partisinden ayrılanların milletvekilliğinden de ayrılmalarıdır doğal olarak.
Bu ilkeler aslında iktidarda CHP, MHP, hangi parti olursa olsun geçerlidir. Demokratlar siyasi görüşleriyle örtüşmese bile halkın oyuyla seçilmiş olanlara karşı girişilen asker veya yargı darbelerine veya başka türlü hukuk dışı müdahalelere karşı çıkarlar. Çünkü en kötü yönetimin seçilmemiş olanların kendi iradelerini halka dayatmaları olduğunu bilirler.
Demokrasi sandıktan ibaret değildir ama bu ifade, sandığı yok saymak, seçim sonuçlarını çöpe atmak anlamına da gelmez. Seçimlere ilave olarak yukarıda ilk bölümde özelliklerini dile getirdiğim demokratik bir hukuk devletinin varlığını zorunlu kılar; devlet bu niteliği daha kazanmamışsa, siyasi partileri bu yönde politika üretmeye ve tutum almaya sevk eder.
Türkiye’de gözlemlediğimiz tablo bu değil ne yazık ki. Siyasi partiler demokratik bir hukuk devletinin inşası için bir araya gelmiyor. Bunun faturasını sadece iktidar partisine çıkarmak doğru değil, çünkü anayasa çalışmalarında gördüğümüz kadarıyla bu olumsuz tabloda bazı muhalefet partilerinin çok daha büyük sorumluluğu var.
Demokratikleşmenin yeni bir anayasa ile taçlandırılmasına katkıda bulunmayarak hata yapmış olan muhalefet partilerinin en azından iktidar partisinin demokrasi dışı yöntemlerle alaşağı edilmesi için yapılan girişimlere tepki göstererek bu hatalarını telafi etmeleri gerekir. Siyasi partiler vazgeçilmez unsurları oldukları demokrasiye muhalefetteyken sahip çıkamıyorlarsa, iktidara geldiklerinde ne yapacaklarını düşünüyorlar mı acaba?
http://serbestiyet.com/demokrat-olmanin-sine-qua-non-kosullari/
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
24.05.2018
9.02.2018
24.04.2018
11.04.2018
28.03.2018
22.03.2018
15.03.2018
1.02.2018
7.02.2018