Alper GÖRMÜŞ
Hatırlayanlar olabilir, aşağıdaki dökümü üç yıl önce önce yapmıştım. (“Cumhurbaşkanımızın liderliği: Olmasaydı olmaz mıydık?”, Serbestiyet, 12 Mayıs 2020).
Büyük depremin ardından bu dökümü tekrar hatırlatmak gereği duyuyorum. Nedenini söyleyeceğim, ama önce dökümü gözden geçirelim…
“Son birkaç yılda ülkenin herhangi bir başarısından söz ederken, cümlenin önüne ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde’ ibaresini ilave etmek politik bir refleks haline geldi. Bakanların kendi alanlarında başarı olarak niteledikleri bir gelişmeyi, faraza ‘Bakanlığımızın başarısı’ gibi bir cümleyle takdim etmeleri artık imkânsız.
“Google’a ‘Cumhurbaşkanımızın liderliğinde’ yazın ve tıklayın; karşınıza, bir bardak suyu bile bu liderliği zikretmeden içemeyen çok sayıda iktidar sözcüsü çıkacak. Ben bu işi yaptım. İnternette yüzlercesine rastlayabileceğiniz örneklerden birkaçını sizinle de paylaşayım…”
Bu sunuştan sonra aktardığım döküm şöyleymiş:
“Savunma sanayii çerçevesinde yaptığımız çalışmalar Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği, desteği, teşviğiyle çok ciddi bir ivme kazandı ve çok şükür savunma sanayiindeki yerli ve millilik oranları yüzde 70’lere dayandı.” (Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar.)
“Cumhurbaşkanımızın liderliğinde başlattığımız Milli Teknoloji hamlemiz…” (Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank.)
“Biz, sayın cumhurbaşkanımızın liderliğinde Kanal İstanbul projesini yapacağız.” (Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum.)
“Cumhurbaşkanımızın liderliğinde demiryolunda çok büyük bir devrim yaşıyoruz.” (Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu.)
“Cumhurbaşkanımızın liderliğinde inşallah yarınların pek çok alandaki sportif başarısını hep birlikte gerçekleştireceğiz.” (Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu.)
“Cumhurbaşkanımızın liderliğinde millete hizmet etmenin yaşattığı huzur, Ramazan-ı Şerif’in manevi iklimi ile birleşip bizleri ziyadesiyle mutlu etmektedir.” (Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu.)
“Allah’ın izniyle Cumhurbaşkanlığımız liderliğinde bu saldırılara karşı hiçbir zaman geri adım atmadık, atmayacağız.” (Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan.)
“Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dünya ölçeğinde vicdanımız ve şefkatimiz var.” (Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk.)
O zaman böyle bir liste yapmaktan muradım, koca koca insanların kendilerini ne hale soktuklarını göstermekti; yani neticede mizahi bir dökümdü. Fakat o dökümü bugün, tarihimizin en büyük felaketiyle birlikte düşündüğümde görüyorum ki, mesele sadece koca koca adamların kendilerini düşürdükleri hal değildir; mesele, onları öyle konuşmaya mecbur eden yönetim anlayışının yol açtığı inisiyatif ve yetki kullanmaktan kaçınma keyfiyetinin nelere yol açacağıdır.
Geçenlerde, eski başsavcı İrfan Fidan’ın kuş uçuşu yöntemiyle önce Yargıtay üyeliğine, sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine kondurulması sürecinin son aşaması olan Anayasa Mahkemesi başkanlığına getirilmesi hamlesinin akim kalması vesilesiyle kaleme aldığım bir yazıda, anayasa hukukçusu Kemal Gözler’in ‘kuvvetli adamlar’ vurgusuna dikkat çekmiştim. Gözler, Fidan’ın yolculuğunun bir aşamasında Anayasa’nın ve kuvvetler ayrılığının neden bittiğini anlatırken kullanmıştı bu kavramı:
“(…) Türkiye’de kuvvetler ayrılığının olmamasının sebebi, kuvvetli adamların olmamasıdır. Kuvvetli adamların olmadığı yerde, kuvvetler ayrılığı olmaz. Kuvvetler ayrılığı teorisi, kendisine yasama, yürütme veya yargı yetkisi verilen insanların, kuvvetli kişilikler olduğu ve kendilerine verilen bu yetkilere sahip çıkacakları varsayımı üzerine kuruludur. Kuvvetli kişiliklerin olmadığı yerde kuvvetler ayrılığı da, anayasa da olmaz.” (Metnin tamamı için: https://www.anayasa.gen.tr/konstitusyon-bitti.htm)
Biz, büyük deprem felaketi bağlamında, “kendisine yasama, yürütme veya yargı yetkisi verilen insanlar”ın sadece ‘yürütme’ yetkisine sahip olanlarıyla ilgiliyiz, onlarla sınırlıyız.
Şimdi tekrar yukarıdaki döküme dönelim… Bu döküm, ülkede yürütme yetkisine sahip kişilerin en tepede olanının bir altında olanlarının, yani elinde çok yüksek yetkiler olanların dahi rutin dışında yetki kullanımı durumlarında nasıl davranacağını ortaya koymuyor mu? Böyle anlarda duruma müdahale etmekten çok “ya bir hata yaparsam” duygusunun önde olacağını göstermiyor mu?
O gece ordu neden harekete geçmedi? Malatya valiliğinin internet sayfasında 6 Şubat’ta ne yazmalıydı?
Yetki, sorumluluk, inisiyatif gibi kavramların son yılların şahsileşmiş yönetim biçiminde ne surette yorumlandığını, ne surette içselleştirildiğini birçok olayda test ettik, fakat hiçbiri bunun nelere mal olacağı konusunda büyük deprem felaketi kadar öğretici olmamış, can yakmamıştı.
O gece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) neden harekete geçmediği, geçirilmediği bu başlığın en ciddi sorusu. Biz de hadiseyi oradan somutlaştırmaya çalışalım.
Emekli tuğgeneral Osman Aydoğan kendi sitesi Şehriyar’da, harekete geçirilip kullanılsaydı TSK’nın deprem felaketi karşısında sahip olduğu kapasiteyi şöyle anlatıyor:
“TSK, dünyanın en güçlü ordularından birisidir. Denilebilir ki TSK’nin nakliye helikopteri filosu dünyada ABD’den sonra en büyük helikopter filosuna sahiptir. Denilebilir ki TSK’nin nakliye uçakları filosu dünyada ABD’den sonra en büyük nakliye uçağı filosuna sahiptir. Denilebilir ki TSK’nin tank taşıyıcı filosu (iş makinası taşıyabilmek maksadıyla) dünyada ABD’den sonra en büyük tank taşıyıcı filosuna sahiptir. TSK, sahra çadırı, sahra tuvaleti, sahra banyosu, sahra mutfağı konusunda hem en büyük kapasiteye hem de en büyük tecrübeye sahiptir. TSK, araç, gereç, teçhizat, organizasyon, haberleşme, disiplin, yönetim gücü açısından dünyanın sayılı orduları arasındadır. Türkiye’de, TSK kadar güçlü ve organize başka bir kurum bulunmuyor…”
Osman Aydoğan, bu bilgilendirmenin ardından soruyor:
“Böylesine büyük bir kapasiteye ve güce sahip TSK, 7269 sayılı Kanunun açık açık emrine rağmen, böylesine büyük bir afette neden valiler tarafından afet anında yardıma, göreve çağrılmıyor?”
Bu soru da bizi “Bu ülkede yürütme yetkisine sahip kişilerin en tepesinde olanının bir altında olanlarının bir altında olanlarının” yani valilerin sorumluluğuna ve yetki kullanımına taşıyor.
Ne diyordu Kemal Gözler? “Kuvvetler ayrılığı teorisi, kendisine yasama, yürütme veya yargı yetkisi verilen insanların kuvvetli kişilikler olduğu ve kendilerine verilen bu yetkilere sahip çıkacakları varsayımı üzerine kuruludur.”
Yetki kullanmanın cesaret gerektirdiği bir yönetim modeli…
Şimdi bakalım valilerimiz yeteri kadar ‘kuvvetli kişilikler’e sahip miymiş?
Serbestiyet’te 11 Şubat’ta Onur Erkan imzasıyla yayımlanmış “Deprem bölgesi valilerinin internet sayfaları, inisiyatifsizliğin aynası gibi!” başlıklı haberi okumuş muydunuz? Gelin o haberin spotunu bir daha hatırlayalım:
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bütün inisiyatifleri körelttiği eleştirisi 6 Şubat depremleri sonrasında bir kez daha doğrulandı. Deprem sonrasında, ellerinde birçok yetki olan valilerin adı duyulmadı; Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Şanlıurfa, Adana gibi depremden en çok etkilenen illerin valiliklerinin resmi internet sitelerinde, tamamı birbirinin aynısı olan sekiz içerik yayımlandı.”
Herkes cumhurbaşkanının, milli savunma bakanının, genelkurmay başkanının deprem bölgesinde bulunan ikinci orduyu o gece neden harekete geçirmediğini soruyor. Yanlış değil bu sorular. Fakat kanun, onlardan önce valilere veriyor bu yetkiyi. 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’’un 7. Maddesinin mükellefiyetler bölümünde bakın ne yazıyor:
“Afet bölgelerinde veya civarında bulunan ordu, jandarma, kıta, birlik ve müessese kumandanları, hazarda, kendilerinden vali tarafından istenilecek yardımları üstlerinden emir beklemeksizin yapmaya mecburdurlar.”
“(Osman Aydoğan’ın sözleriyle) Yani bu kanuna göre afetlere karşı tedbir almaktan sorumlu makam valilerdir. TSK’nin birlikleri de valinin talep ettiği yardımı, üstlerinden emir beklemeksizin yapmaya mecburdurlar.”
Yani Malatya valisi hatta bölgedeki herhangi bir ilin valisi o gece internet sayfasına cumhurbaşkanının, içişleri bakanının taziye mesajlarından önce “Valiliğimiz, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’a dayanarak, bölgemizde bulunan İkinci Ordu Komutanlığı’nın bütün gücüyle depremden etkilenen illerimizin yardımına koşması için gerekli talimatı vermiştir” gibi bir şey yazmalıydı.
Fakat işte, öyle bir yönetim anlayışı yerleşmiş durumda ki ülkeye, yetki sahiplerinin yetkilerini kullanmak için ‘kuvvetli’ ve ‘cesaret sahibi’ kişilikler olması gerekiyor.
Ve o gece anladık ki böyle kişilikler yok sistemde. Var olanlar özenle ayıklanmış, geriye bu kalmış.
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025