Alper GÖRMÜŞ
Gerek devletin gerekse de PKK’nın “son ve büyük bir şiddet”i izleyecek “huzurlu, mutlu günler”e dair bir kanaate ulaştıkları anlaşılıyor...
Cemil Meriç, “şiddete son verecek şiddet” inancı için “yalanların en alçakçası değilse, vehimlerin en şairanesi” demişti.
Günlerdir gazetelere bakıyorum, “açılım” günlerinden bu yana her zaman en yoğun kategoriyi oluşturan ve kahir ekseriyetini “paralel (yeni) merkez medya” gazetelerinin ve orada yazan köşe yazarlarının oluşturduğu “diyalog dışında çözüm yok” savunucuları dillerini her gün biraz daha esnetiyorlar... Başbakan dilini sertleştirdikçe, onlar da “hükümetin sertlikten başka çaresi kalmadı” noktasına savruluyorlar.
Aslında bu gerekçe, hükümetin de onu destekleyen basının da yapmaması gereken şeyi açıkça gösteriyor. Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, yayımladığı bildiride bunu çok güzel anlatmış:
“Enteresan olan, böylesi bir gelişmenin hiçbir biçimde sorun çözücü, ilerletici olmayacağının herkes tarafından bilinmesidir. Başbakan, tırmanan PKK eylemliliğinin ardında ülkeyi kanlı bir iç savaşa sürükleme hesabının olduğunu söylemektedir. Bu durumda yapılması gereken şey bu oyunu bozmak olmalı değil midir? Tam tersini yapıp savaş tamtamlarını daha da yükseltmek mantıklı değildir.”
Politik cesaretin yoksa...
Bu en korkunç günlerden sadece iki ay önce barışa en yakın günlerde olduğumuzu, bunu ortak bir kanaat halinde ifade ettiğimizi unutmayalım... Geçtiğimiz haftalarda bu köşede yayımlanan üç bölümlük “Masasız barış, Öcalan’sız masa olmaz” başlıkla yazıda, benzer sorunlar yaşayan ülkelerde “barışa en yakın” günlerde mutlaka gidişatı engellemeyi amaçlayan büyük provokasyonların yaşandığını örneklerle anlatmıştım. Fakat gerek Güney Afrika’da, gerekse de İrlanda’da bunlar politik cesaret sahibi liderler tarafından “barışa tuzak” olarak değerlendirilmiş, böylece etkisizleştirilmişlerdi.
Provokasyonları bu yolla etkisizleştirecek politik cesarete sahip değilseniz, o zaman yapay bir akıntı yaratan birilerinin müstehzi ve memnun gülümsemeleri eşliğinde o akıntıya bırakırsınız kendinizi.
Aileler arası kan davasını irrasyonel bir davranış olarak kınayıp mahkûm edenlerin pozisyonu, “şehitlerin kanı yerde kalmamalı, cevabını misliyle almalılar” diyenlerin pozisyonundan çok mu farklı?
Benden ille de bir karşılaştırma yapmamı isterseniz, evlatları öldürülen ailenin duygusunun, “şehitlerimizin kanı yerde kalmasın, gidelim, hepsini öldürelim” diyenlerin duygusundan daha samimi olduğunu söylerim.
Şurada yüzyüze bakıyoruz, hepimiz biliriz ki ateş gerçekten de düştüğü yeri yakar; sahici acı ancak orada yaşanır. “Şehitlerimizin kanı yerde kalmasın” diyerek intikam talep eden geniş kalabalıkların asıl duygularının “öfke” olduğunu bilmiyor muyuz?
“Misyonerlere karşı kampanya” günlerindeki gibi
Öte yandan, PKK saldırılarından gûya derin bir acı duyduğunu söyleyen, fakat gerçek duyguları “öfke” bile olmayan bir kesim daha var ki, onların, hükümetin girdiği yeni çizgi karşısında zil takıp oynadığı konusunda hiçbir şüphem yok.
Halkı büyük ve stratejik korkularla esir alıp, oradan ülkeyi yönetme ehliyeti peydahlayan malûm azınlıktan söz ediyorum...
Şimdi, bütün korkuların hızla eskidiği ve birinciliğin “ülkemiz bölünüyor” korkusuna verildiği günlerdeyiz... Sözünü ettiğim malûm azınlığın, ortaya çıkacak kaotik ortamdan yeni bir yönetme ehliyeti çıkarmanın hayallerini görmeye başladığını söylemek kâhince bir şey sayılmamalı.
Vaziyeti biraz, 2004-2005’teki misyonerlere karşı mücadele günlerine benzetiyorum... Sözünü ettiğim kesimler o günlerdeki “misyonerlere karşı kampanya”yı nasıl sahici dinî duygularla değil de, “irticacı hükümet”i güç durumda bırakmak amacıyla tezgâhladıysalar, bugün de “Kürt sorununun şiddet yoluyla çözüm”üne bu amaçla destek veriyorlar.
AK Parti, 2004-2005’te, kendi kuyusunu kazmak için üretilen “misyoner tehlikesi”nin gerçek niteliğini kavrayamamak bir yana, misyonerlere karşı kuyu kazıcılarla birlikte hareket etmiş, en azından onların kazmalarını eksik etmemek için elinden geleni yapmıştı.
Bugünkü manzara da ondan çok farklı değil.
Hükümet ve basındaki “Sri Lanka çözümü”nden yana destekçileri bari bunu görebilse...
Kanırtıcı üçüncü sayfa haberciliğinin kıymet ve hikmeti
Tarafokuru, Psikiyatrist Halûk Sunat birkaç hafta önce bana bir e-posta attı ve şu soruyu sordu:
“Taraf’ta da örneklerine bol bol rastladığımız, kanırtıcı üçüncü sayfa haberciliğinin kıymet ve hikmeti nedir (bilhassa da, ‘Taraf’ gibi bir gazete için)? Memleket ve insan gerçekliğine dair okura içgörü kazandırması, muhtemel eğilimler/i doğrultusunda okuru aydınlatma ya da ıslahı veyahut hayat bilgilerimizin donatımı faslından bir katkısı var mıdır, bu ‘sado-mazo’ sözde hakikat anlatıcılığının?”
Ben de cevap olarak, o çerçevede köşemde eleştirel bir şeyler yazmayı düşündüğümü belirttikten sonra “Siz yazmak ister misiniz” diye sordum. Birkaç gün sonra bana aşağıda okuyacağınız metni gönderdi:
Özellikle de, Taraf gibi, ‘taraf olmak üzere düşünmeye’ davet eden bir gazetenin, kendi ‘üçüncü sayfa haberciliği’ni durup düşünmesi gerekmiyor mu? Somut örnekleri üzerinden gidelim. Hadi, diyelim, “Lara Plajı’nda jet-ski dehşeti” ya da “Barlar Sokağı’na ‘içmeyin’ baskını” gibi haberler, yüzme ve içme kültürümüzün ne türden tehditler altında olduğuna ilişkin biz okurları bilgilendirdi, uyardı. Peki, “Damat evinde dünür katliamı”, “Anneyle kızını benzinle yaktı”, “Kaşarlı tost cinnet geçirtti”, “Siyanürle intihar etti”, “Sığınma evinde bıçakladı”, “14 yaşında sevgilisini cinayete azmettirdi”, “Ölmek için evini havaya uçurdu”, “Hasmını arabayla ezerek öldürdü” (yetmiyor, ara başlık: “Üzerinden birkaç kez geçti”), “evine gittiği eski eşini üzerine benzin dökerek ateşe verdi”... türü haberlere ne demeli?
Olayın içinde anılan insanların (haberleştirilmiş kendileri olarak kendileri ile karşılaştıklarında) örseleyici, incitici duygular yaşamalarına yol açabilecek yakışıksız, pervasız haber dilini (“Aziz Yıldırım arabası ile durağa daldı” haber başlığını hatırlayalım) ve haber içeriklerini geçiyorum. Son günlerin Taraf sayfalarından aktardığım başlıklarıyla kurulmuş olan haberlerin ve haberciliğin muradı nedir, peki? Okura bir yararı var mıdır (hayata uygun taraftan bakmaya davet edici)? Ya da, Taraf gazetesi de, okurunun, bu türden haberlere yönelik her gün yeniden karşılanmaya muhtaç bir talebi olduğu kanaatinde midir?
İntihar, cinayet, tecavüz gibi, kişisel sınırlar içinde yaşansa da, okur tanıklığı içinde duygusal etkililiği olan ‘hayat’ olayları, ancak, uygun bir mesafeden, uygun bir dolayım ve donatı ile aktarıldığında yapıcı bir ‘hayat bilgisi’ hâline gelir ve ancak, o halleri ile ‘gazetecilik’ değeri kazanır. Nasıl, çarpıcılığı –bir kendinde gerçeklik olarak– tartışmasız hayat olaylarını doğrudan aktarmak ‘sanat’ değilse ve nasıl, ‘psikoterapi’lerde, uygun bir mesafeden bakılmadıkça sorunun sorunsallaştırımı/ çözümlenmesi mümkün değilse, intihar, cinayet, tecavüz gibi hadiseleri doğrudan aktarmak da gazetecilik olmayıp insani olanı kötüye kullanmak, yaşananı, ‘pornogrofik’ bir seyre ya da sapkınca bir tüketime vesile kılmaktır. Zira, haber diye yinelenen benzer yazılı ve görsel metinler, o halleri ile, herhangi bağlayıcı bir anlam dünyasına göndermeyen, kendilerine indirgenmiş, kaba tesirleri ile tüketilip geçilen, giderek kanıksanan ya da –anlam katı soyulmuş– kaba öykünmeciliklere vesile olabilecek şeylerdir. Duygu olarak okurda kalansa, nedeni belirsiz sıkıntı, tedirginlik, endişe, güvensizlik, korku, uyarılmış öfkelilik ya da kendini verili hayat gerçekliğinden soyutlama çabası ile yaşanan, yadsıma, umursamazlık ve yansıtma hallerinden mürekkep bir yabancılaşma hâlidir.
***
TARAFOKURLARINA İKİNCİ ÇAĞRI:“Taraf’ın ‘eğlenceli’ başlıklarından memnun muyuz” başlıklı yazımla ilgili olarak çok sayıda uzun, içerikli cevap aldım. Cevaplardan anladım ki, Tarafokurlarının çoğunluğu eleştirilerime hak veriyor. Tabii “memnunuz biz” diyenler de var. Hepsini satır satır okuyup, Tarafyazıişlerindeki arkadaşlara gönderdim. Bu vesileyle Tarafokurlarının çok özel bir okur kategorisi oluşturduğuna bir kez daha memnuniyetle tanıklık ettim. Önümüzdeki günlerde bu mektuplardan bazı bölümleri yayımlayacağım.
Şimdi de Taraf’ın “3. sayfa” (aslında “5. sayfa”) haberciliğine ilişkin olarak Halûk Sunat’ın, benim de tamamen katıldığım eleştirisi hakkındaki görüşlerinizi merak ediyorum. Lütfen yazın bana...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025