Alper GÖRMÜŞ
Bugün 2 Mart Çarşamba, yani Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, saat 16:00’dan itibaren herkesi bulunduğu noktadan Sur’a yürümeye çağırdığı gün... Karanlıkta ıslık çalmaya gerek yok: Hepimiz biliyoruz ki, ancak “ağzından yel alsın” temennisiyle birlikte dile getirilebilecek felaketli sonuçlara gebe bir çağrı bu... Dileyelim ve umalım ki, bugün bu ihtimallerden hiçbiri gerçekleşmesin.
Oysa geçtiğimiz yılın tam bugünlerinde bambaşka bir atmosfer vardı ülkede... 28 Şubat’ta HDP’nin İmralı heyetiyle hükümet temsilcileri arasında Dolmabahçe’de bir toplantı gerçekleşmiş, 10 maddelik bir mutabakat metni kabul edilmişti. Toplantı sonrasında, Abdullah Öcalan’ın PKK’ya Türkiye sınırlarını terk etme çağrısında bulunacağı da açıklanmıştı.
Bakın o açıklamanın ertesi günü Sabah gazetesi hangi manşetle çıkmıştı:
Manşet cümlesi: Çözüm süreci toplantısından PKK’ya tarihi çağrı çıktı: Silah bırak... ŞİMDİ BARIŞ ZAMANI...
Alt başlık: Bugüne kadar ‘karşılıklı ateşkes’ önerisinden öteye gitmeyen Öcalan, ilk kez olarak PKK’dan kongresini toplayıp silah bırakma kararı almasını istedi.
Spotlar:
Birinci spot: Öcalan bu talebini önceki gün İmralı’ya giden HDP heyetine bildirdi. Tarihi çağrı, HDP’lilerin Barış Süreci’ni götüren hükümet üyeleriyle yaptığı görüşmenin ardından kamuoyuna açıklandı.
İkinci spot: HDP’li Önder, Öcalan’ın çağrısını şöyle duyurdu: “PKK’yı bahar aylarında olağanüstü kongreye davet ediyorum. Bu, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır.”
Gazete, manşetin iki yanından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’nun Dolmabahçe mutabakatına ilişkin görüşlerini, manşetin altından da bazı başka değerlendirmeleri başlıklar halinde aktarıyordu. Onları da hatırlayalım:
Erdoğan: Çağrılar güzel, sıra uygulamada.
Davutoğlu: Darbe gitti, çözüm geldi.
Kılıçdaroğlu destek verdi: Silahı bırakmak huzur getirecek.
Bahçeli: Bir bakalım, değerlendirelim.
Demirtaş: PKK, hazırlığını buna göre yapmalı.
Sadece Sabah değil, sadece hükümeti destekleyen gazeteler değil, ikisi hariç bütün gazeteler olumlu, güzel bir gelişme olarak değerlendirmişti Dolmabahçe’de bir gün önce gerçekleşen toplantıyı. (Memnuniyetsiz iki gazete Sözcü ve Aydınlık’tı... Sözcü: “Atatürk’ün önünde teslimiyet anlaşması...”, Aydınlık: “Cumhuriyet’e silah çektiler...”)
Erdoğan’dan peşpeşe salvolar
Ertesi gün durum biraz daha netleşti. Öcalan tarafından kaleme alınan, Dolmabahçe’de Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu mutabakat metninin “10 madde”si sonraki iki ay içinde taraflarca masaya yatırılacak, tarafların mutabık kalmasından sonra da Öcalan HDP’ye “silah bırakma” çağrısında bulunacaktı:
“İmralı’da Abdullah Öcalan, HDP heyeti, devlet heyeti ve izleme kurulu temsilcileri en geç iki hafta içinde 10 maddeyi konuşmak için masaya oturacak. (...) Eğer masada bu 10 maddenin hayata geçirilmesi konusunda bir mutabakat sağlanırsa Öcalan, PKK’ya ‘Olağanüstü kongreyi toplama ve Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleye son verme kararı alması’ çağrısı yapacak.” (Hürriyet, 2 Mart 2015).
O günleri hatırlayacaksınız: Hemen hiç kimsenin “kabul edilemez” bulmadığı; 30 yılı aşkın süredir devam eden çatışma bir gün bitecekse, o çatışmayı bitirecek anlaşmanın olmazsa olmaz maddelerinden ibaret bir mutabakat metninden söz ediyoruz...
Kamuoyu, “Bu iş bu defa oluyor galiba” diye umutlanıp (ki çözüm sürecine destek Türkiye çapında yüzde 70, Güneydoğu’da yüzde 90’dı) gelişmeleri izlerken, Mart ayı içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan peş peşe beklenmedik çıkışlar geldi. Erdoğan önce 15 Mart’ta Balıkesir’de halka hitaben yaptığı konuşmada, “Kardeşim ne Kürt sorunu ya? Artık böyle bir şey yok … Neyin eksik senin?” dedi. Ardından da önce İmralı’da yürütülecek görüşmeleri izleyecek heyete (ki isimleri aşağı yukarı kesinleşmişti), sonra da kendisinin bilgilendirilmediğini söylediği Dolmabahçe Mutabakatı’na karşı çıktı.
Masayı kim yıktı?
Sonrasını biliyorsunuz: Hükümet adına konuşan Bülent Arınç, Erdoğan’ın bütün gelişmeleri bildiğini ve buna rağmen İzleme Heyeti’ne ve Dolmabahçe Mutabakatı’na karşı çıktığını; fakat hükümetin en kısa zamanda İzleme Heyeti’ni teşkil ederek görüşmelere başlayacağını duyurdu. Ne var ki Arınç’ın bu vaadi gerçekleşemedi; İzleme Heyeti de Dolmabahçe mutabakatı da yavaş yavaş silindi, kadük oldu.
O günlerin gözde tartışmalarından biri de, Dolmabahçe’deki masayı kimin devirdiğiydi...
Madem birinci yıldönümünde “masa”yı konuşuyoruz, sıcak tartışmalar durulmuşken dönüp o günlerde neler olmuş, bakalım...
Hakikatlere dayalı, hakkaniyetli bir değerlendirme yapacaksak, önce çözüm süreci ile ateşkesi biribirinden ayırmalıyız. Çünkü “masa”, çözüm sürecine dair bir unsur; “ateşkes”in bozulması ise “masa”nın devrilmesinden yani çözüm sürecinin bitmesinden sonrasını ilgilendiriyor.
Bu temel noktayı hiç unutmadan o günleri kısaca hatırlayalım...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mutabakatı tanımadığını beyan etmesinden önce, PKK-KCK tarafından mutabakat aleyhine herhangi bir itirazın gelmediğini biliyoruz. KCK yöneticilerinden Mustafa Karasu’nun Dolmabahçe toplantısından bir gün sonra (1 Mart 2015) ANF’ye verdiği söyleşi, özellikle Hürriyet yazarı Taha Akyol’un sunumuyla böyle bir izlenime yol açtıysa da, hakikat Akyol’un sunduğu versiyondan farklıydı. Akyol, “Kim bozdu” başlıklı makalesinde şöyle yazmıştı:
“28 Şubat 2015 günü Dolmabahçe’de Öcalan’ın 10 maddelik bildirisi okundu. Hükümetten taleplerini sıralayan Öcalan, PKK’nın silah bırakma kongresi toplamasını istedi. Hemen ertesi günü KCK adına Mustafa Karasu buna karşı çıktı, bu şartlarda silah bırakmayacaklarını, kimsenin bunu isteyemeyeceğini söyleyerek Dolmabahçe mutabakatını sabote etti.”
Oysa silah bırakma, Hürriyet’in de yazdığı gibi 10 maddelik mutabakat başlıkları üzerinde iki ay boyunca yürütülecek görüşmelerin olumlu biçimde sonuçlanması durumunda ilan edilecekti. Mustafa Karasu da söyleşinin, Taha Akyol’un iktibas etmediği bölümlerinde buna işaret ediyordu:
“AKP Hükümeti Önderliğin ortaya koyduğu 10 başlıkta müzakere edip sorunu çözecek midir, çözmeyecek midir? Bu sorunun cevabı çok önemlidir. Bu sorun çözülmeden PKK silah bırakacak, PKK Kongresini yapıp silah bırakma kararı alacak biçimindeki yaklaşımlar demagojidir, aldatmak ve sorunu çarpıtmaktır.”
Görüldüğü gibi Mustafa Karasu o söyleşide mutabakata karşı çıkmıyor, mutabakat müzakere edilmeden silah bırakma beklentisine karşı çıkıyordu.
Yani, “masa”nın KCK-PKK tarafından yıkıldığını söylemek gerçekleri yansıtmıyor. Bu yönde esas inisiyatifin doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldiğini söylemek yanlış olmaz.
Fakat, yukarıda da dediğim gibi çözüm süreci (ya da “masa”) başka, ateşkes başka... PKK, çözüm süreci söndükten sonra da çatışmaları başlatmayabilir, siyasi teşhir ve mücadele yolunu tercih edebilirdi. Fakat bu yolu tercih etmedi, yeniden şiddete yöneldi.
Diyelim ki hepsi aldatmaca...
PKK’nın, Kürtlerin çoğunluğunun da ikna olmadığı gerekçelerle savaşı yeniden başlatmasına; çözüm süreci boyunca şehirlerde yaptığı yığınaklara ve hendek siyasetine baktığımızda şu söylenebilir: Çözüm sürecinin bozulmasında esas sorumluluk hükümette olabilir ama, PKK-KCK da bütün hazırlıklarını bir gün savaşı daha da büyük bir şiddetle yeniden başlatmak için yürütüyormuş, fırsat kolluyormuş. Nitekim hükümet böyle bir fırsat verdiğinde de bunu kullanmaktan çekinmedi.
Kanaatimce bu da doğru...
Sonuçta anladık ki iki taraf da samimiyetsizmiş; zaten Kürtlerin hem devlete hem PKK’ya karşı kızgın olmalarının nedeni de bu.
Aklımı kurcalayan, cevabını bulamadığım bir soruyla bitireyim:
Diyelim ki hükümet ve hükümeti destekleyen basın haklı. Yani, PKK-KCK’nın bütün arzusu çatışmaları yeniden başlatmak üzere bir bahane bulmaktı ve çözüm süreci Dolmabahçe mutabakatı doğrultusunda devam etseydi dahi onlar savaşı yine de başlatacaklardı. (Biliyorsunuz, bu tez özellikle “Suriye’deki iç savaşın PKK’ya sunduğu imkânlar” hatırlatılarak öne sürülüyor.)
Benim sorum, Kandil’in bu “imkânlar” nedeniyle Türkiye dahilinde bir çözümden mutlak surette uzaklaştığı için hükümetin çözüm sürecinde ısrar etmesinin bir anlamının olmayacağını öne sürenlere...
Bu kişiler, Öcalan faktörünü ihmal ederek varıyorlar bu sonuca. Öyle ya, Öcalan, kaleme aldığı “10 madde”nin de gösterdiği gibi “Türkiye içi” bir çözümden yana olduğunu net bir biçimde ilân etmişti geçtiğimiz yılın 28 Şubat’ında.
Sorum şu: Hükümet, Dolmabahçe’den sonra “masa”yı kurup HDP heyeti ve Öcalan’la görüşmelere başlasaydı, bu durumda Öcalan’la Kandil arasında gerçek bir gerilim doğmaz mıydı? Bu durumda Kandil, savaşı yeniden başlatmaya cesaret edebilir miydi?
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025