Alper GÖRMÜŞ
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı bünyesinde oluşturulan “Medialog Platform - Kültürlerarası Diyalog” grubunun düzenlediği “Medyamızda Gayri Müslim Algısı” başlıklı çalıştay 11 – 12 mayıs tarihlerinde Heybeliada’da yapıldı. Toplantıda ben de “Medya tecrübemizde gayrımüslim önyargısının beslenmesi ve tahkimi” başlıklı bir sunum yaptım.
Medyadaki gayrımüslim algısını konu alan bir toplantıyı anlatan bir yazının başlığına neden “devlet”i de dâhil ettiğime birazdan geleceğim. Fakat önce, organizasyonun havasını aktarmak istiyorum. Bu işiRadikal yazarı Orhan Kemal Cengiz çok güzel yapmıştı, ben de onun satırlarına başvuracağım:
“Ada’ya iner inmez ilk iş, Ruhban Okulu’nda soluğu alıyoruz. Bizi taşıyan faytonlardan birisi, bir diğerine, gideceğimiz yeri ‘Papaz Okulu’ diye tarif edince, okulun ‘yerel’ adını da öğrenmiş oluyorum. Okul 1971’den beri kapalı. İçeride gezerken duvarda Atatürk’ün ‘Ey Türk Gençliği’ diye başlayan hitabesi ve hemen yanında ‘Ey Büyük Ata’ diye başlayan ‘cevabı’ görünce, bütün gün bunların önünden geçen Rum gençlerinin neler hissetmiş olabileceğini düşünüyorum...
“Başpapazın davetlisi olarak katıldığımız öğle yemeği oldukça keyifli geçiyor. Başpapazın Yunanca ettiği duayla başlıyoruz yemeğimize. Bu defa da etrafımdaki mütedeyyin insanların bu ‘yemek duası’ sırasında neler hissetmiş ve düşünmüş olabileceklerini merak ediyorum. Hiç kimsenin yüzünde bir rahatsızlık ifadesi görmemiş olmak keyfimi yerine getiriyor. Derken gözüm ev sahiplerinin olduğu tarafa giden iki şişe şaraba takılıyor. Bardağımı uzatıyorum kırmızı şarapla doldurmak için. Masanın benim oturduğum tarafında başörtülü hanımlar çoğunlukta. Şarap içmem konusunda, ‘Ev sahiplerinin kendilerini yalnız hissetmemeleri için yaptığım bir fedakârlık bu’ diye espri yapınca, masamızdan kahkahalar yükseliyor. ‘İşte benim Türkiye’m’ diye düşünüyorum içimden. Tam burada, dindar Müslüman’ı, Hıristiyan’ı, Yahudi’si ve seküleriyle, bir masanın etrafında farklılıklarımızdan keyif alarak bir arada var olabiliyoruz...”
Orhan Kemal Cengiz’e teşekkürler; benim de hissiyatım tastamam böyleydi.
Medyamız “normal” olsaydı...
Yazının bundan sonrasında, çalıştaydaki sunumumun temel noktalarından hareketle, mutlaka tartışmamız ve yol almamız gereken “medyadaki gayrımüslim algısı” konusundaki yaklaşımımı özetlemeye çalışacağım.
Türkiye’nin “normal” bir medyası olsaydı, ülkedeki İslamiyet dışı inanç gruplarının tarihten kaynaklanan ve günümüzde de devam eden sorunlarını ülkeyi yönetenlere duyurmak için gayret sarf eder, mikrofonlarını onlara uzatır, ekranlarını onlara açardı.
Tablonun böyle olmadığını biliyoruz. Çünkü Türkiye’de medya, “demokratik normal”ler içinde davranmıyor. Yani toplumsal talepleri “devlet”e duyurmak için “media”lık (ortam) yapmıyor. Tam tersine, devletin toplumdan taleplerinin aracısı olarak görev yapıyor. Bunun için gerekirse toplumu korkutarak toplumu devletin arzu ettiği kıvama getirmek için gayret sarf ediyor. Bu hâliyle Türkiye’de medya ayakları üstünde durmuyor, başaşağı duruyor.
Algı belirleyicisi ve yöneticisi olarak devlet
Türkiye’de bütün algıların belirleyicisi olan devlet (“bütün” kelimesini, biraz abartıyı ve indirgemeciliği göze alarak kullanıyorum), medyadaki gayrımüslim algısının da temel belirleyicisi durumunda... Medya, esasen devlette pişirilen gayrımüslim algısının toplumsal algı haline dönüştürülmesinde önemli bir rol oynuyor.
Bu bizi çok önemli bir noktaya getiriyor: İlişkinin yönü böyleyse, ki ben böyle olduğuna eminim, şu rahatlıkla söylenebilir: Medyada bu alanda ortaya çıkabilecek olumlu gelişmelerin ön koşulu, devletteki olumlu gelişmeler olacaktır.
Bu noktada sembolik önemi çok büyük bir örnek vereyim: Mesela Başbakan Erdoğan’ın çok sevdiği ve sık kullandığı “Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü” cümlesini izleyen ve “Kürt’üyle, Türk’üyle, Çerkes’iyle, Boşnak’ıyla...” diye giden cümlenin de yeniden formüle edilmesinde sayısız yararlar vardır. Başbakan bu cümlesini “... Ermeni’siyle, Musevi’siyle, Rum’uyla” diye tamamlar ve medya bu cümleyi böyle kullanırsa, zaman içinde toplumdaki gayrımüslim algısında önemli değişiklikler bekleyebiliriz.
Elbette ki sembolik adımlar yetmez. Geçmişteki büyük günahlarla yüzleşmek ve özür dilemek de gerekir.
Devletteki “rasyonel”e hitap etmek daha işlevsel
Tam bu noktada beni, medyadaki gayrımüslim algısındaki değişim için devletten medet ummakla eleştirebilir; tam tersini yapmadığım, yani “bağımsız ve özgür medya”yı devletteki sorunlu algıyla mücadele etmeye çağırmadığım için itham edebilirsiniz.
Bu eleştirinin “ilkesel” planda haklı olduğunu hemen teslim edeyim, fakat bu türden çağrıların bir işe yaramayacağını düşünüyorum. O nedenle “pragmatik” davranıp devlet aktörlerine çağrıda bulunmayı, oradaki –artık ne kadarsa– “rasyonel”e hitap etmeyi daha işlevsel buluyorum.
Medyanın gayrımüslim algısındaki değişimin, medyanın kendi içindeki hayırlı bir dönüşümle gerçekleşebileceğine dair umutlarımı azaltan şeylerden biri de, bir dönemde gücü elinde bulunduranlara karşı eleştirel pozisyon alabilmiş medya kesimlerinin, gücün el değiştirip“kendilerinden olanlara” geçmesinden sonra bu niteliklerini kaybetmiş olduklarını tecrübe etmiş olmam...
Böylece bir kez daha gördük ki, yenisiyle eskisiyle merkez medyalar hükümet ve devlete karşı bağımsız bir pozisyondan eleştiri üretmek konusunda yapısal-ideolojik zaaflarla malûldür.
Medyanın eleştirel yaklaşmasını beklediğimiz alan üstelik toplumsal önyargılarca da beslenen bir alansa (ki gayrımüslim algısı tam böyle bir alana işaret ediyor), o zaman “bağımsız bir değişken olarak medya”dan çok da fazla bir şey umamayız.
Televizyonlar ve özellikle de diziler...
Medyanın, “reytingci” doğası gereği kalabalıkların eğilimlerini de (ve tabii önyargılarını da) hesap etmek zorunda olduğunu düşünürsek, ondan neden daha fazlasını umamayacağımız daha bir açıklıkla çıkar ortaya.
Çalıştay’daki sunumumda, bu medya doğasına işaretle, “medyadaki gayrımüslim önyargısının beslenmesinde ve tahkiminde” televizyonların ve özellikle de televizyon dizilerinin oynadığı olumsuz role özel olarak dikkat çektim.
Orada da söylediğim gibi, böyle bir toplantıyı düzenleyen insanlarla, yönettikleri televizyonlarda olur verdikleri diziler üzerinden (Samanyolu televizyonundaki Tek Türkiye, Şefkat Tepe gibi diziler) sözü edilen “önyargı”nın beslenmesinde ve tahkiminde en büyük paya sahip olan insanların aynı dindarlık algısını paylaşıyor olmaları bence çok çarpıcı...
Toplantının sunuşunda Şefkat Tepe’yle ilgili olarak daha önce bu sayfalarda kaleme aldığım yazıdan bir bölümü de okudum:
“Karşımda biçimsel olarak televizyon standartlarıyla değerlendirildiğinde dahi bir karikatür; içerik olarak ise medeni bir ülkede kesinlikle ‘nefret söylemi’ çerçevesinde değerlendirilip defteri dürülecek bir dizi vardı. Mesela bir bölümde, erlerden biri, komutanının ‘dağ faresi’ dediği birkaç PKK’lıyla ilgili olarak ‘Komutanım, bu hamsileri yağda mı kızartayım, yoksa buğulama mı yapayım’ diye soruyordu.”
Bana bu dizi hakkında yazmam için “baskı” yapan dindar okurum Özlem Yağız da şöyle eleştirmişti diziyi:
“Ne kadar ironiktir ki yıllardır Ortadoğulu, Arap, Afgan vs. insanları bir nevi böcekleştirip, kötü kalpli birtakım terörist yaratıklar olarak sunan Hollywood dizilerinden nefret etmiş ‘dindar’ bir kitleye hitap eden bir televizyon, ısrarla ve ısrarla kendi ülkesinin insanlarını böylesine şeyleştirip insan hüviyetinden çıkararak yapılmış dizilere konu ediyor. Ve o kitle de bunu hazmediyor olmalı ki reyting durumları sağlam.”
“Ermeni dölü”nün yeni sürümü...
Diziyi konumuz açısından daha korkunç ve öğretici kılan şey, “dağ fareleri”nin kendilerini“gayrımüslim” bir inancın (Zerdüştlük) iğvasına kaptırmış olmalarıydı: Zerdüştlük dizide açıkça, onların her şeyi hak ettiklerini kanıtlayan bir öge olarak, “Ermeni dölü”nün taze bir versiyonu olarak kullanılıyordu.
Şefkat Tepe’nin, zaten aralarında hiçbirinin tek bir olumlu özellik taşımadığı “dağ fareleri”nin üzerine bir de “Zerdüştlük” sosu boca etmesinin, Başbakan Erdoğan’ın iki yıl boyunca bu temayı işlemesinden (“Dini Zerdüştlük olanın başörtüsüyle işi ne?”) bağımsız olduğunu ben şahsen düşünemiyorum.
Buyurun size, medyadaki gayrımüslim önyargısının tahkiminde devletin oynadığı role dair küçük ama sembolik değeri çok büyük bir başka örnek.
Devlet değişmeden medya değişmez.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025