Alper GÖRMÜŞ
Siyasi liderlerin milliyetçi atmosferleri sevmelerinin nedenlerinden biri de, böyle atmosferlerin onlara siyasi bir bedel ödemeksizin, meydan okuma üslubuyla konuşma (âmiyânesiyle söylersek “sallama”) fırsatı sağlamasıdır. Çünkü normal koşullarda liderlerinin laflarının önünü arkasını hesap ederek konuşmasını bekleyen insanlar milliyetçilik atmosferinde bu ölçüyü unuturlar. Artık ihtiyaç duydukları şey ölçülü sözler değil, şaha kalkmış duygularını daha da şahlandıracak sözlerdir. Ertesi gün ya da ertesi hafta lider geri basıp söylediklerinin tam tersini söyleyebilir, fakat ne gam, onlar zaten duyulmaz bile: Duymak istemeyenin sağırlığından daha güçlü bir sağırlık türü var mıdır?
Lider, işte buna güvenerek, “ya dediğimi yapamaz, geri basmak zorunda kalırsam millet beni tefe koymaz mı” kaygısına hiç kapılmadan her şeye, herkese meydan okur. Bundan âlâ siyasi konfor olur mu?
Bu dediklerimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, sözünü ettiğim konforu kullanma örneklerinden yola çıkarak göstermeye çalışacağım.
Aklımda dört örnek var.
“Muhatabım Trump, o gelirse görüşürüm”
Barış Pınarı harekâtının, başlangıçtaki hedefinden henüz çok uzakta olduğu bir anda ABD’den yapılan bir açıklamada, ABD Başkan Yardımcısı Pence ve Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Türkiye’ye gidecekleri duyuruldu. Herkes biliyordu ki, konukların sebeb-i ziyaretleri harekâtın durdurulmasına dair Trump’ın görüşünü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletmekti.
Fakat 17 Ekim’de Erdoğan gazetecilerin sorularını ayak üstü cevaplarken Sky News muhabiriyle arasında şu diyalog yaşandı:
Muhabir (ziyareti hatırlattıktan sonra): Endişeli misiniz?
Erdoğan: Neden endişeli olayım?
Muhabir: Pence ve Pompeo’ya neler söyleyeceksiniz?
Erdoğan: "Ben dimdik ayaktayım, Onlar karşıtlarıyla (mevkidaşlarıyla) görüşecekler. Ben Trump geldiği zaman konuşurum."
Bu görüşme doğal olarak gazete ve televizyonlarda, Erdoğan’ın haberi veren ABD medyasını yalanladığı suretinde haberleştirildi. Dünyada birçok haberin başlığı ise “Erdoğan, Pence ile görüşmeyi reddetti” şeklindeydi.
Aynı gün Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Erdoğan’ın sözlerine rağmen ikilinin Ankara’ya gidecekleri duyuruldu. Bu da, kolayca tahmin edilebileceği gibi iktidar basınında ve sosyal medya hesaplarında raconu en sonunda işte böyle Reis’in kestiğine dair içeriklerle duyuruldu: Reis’le görüşemeyecekleri halde “muhataplarıyla” görüşmeye razı olup Türkiye’ye gelmeye karar vermişlerdi!
Fakat sonrası iyi gelmedi. Ziyaret, planlandığı gibi ertesi gün gerçekleşti ve muhataplık konusundaki bir gün önceki büyük laflara rağmen ikili Erdoğan’la görüştü.
“Ben turist miyim, ne işim var orada, siz gelin buraya”
Benzer bir büyük laf, bu görüşmeden kısa bir süre sonra ortaya çıktı.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, yaz aylarında Türkiye, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın katılacağı dörtlü bir Suriye zirvesi için teklifte bulunmuş, adres olarak da Paris’i göstermişti.
Ekim ayının son günleri ya da kasım başı için planlanan toplantının günü yaklaşırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantının Türkiye’de yapılması gerektiğini söyledi (30 Ekim):
“’Berlin’de, Londra’da bir toplantı yapsak...’ Bu toplantının yapılacağı üç yer var. Ya Şanlıurfa ya Gaziantep ya İstanbul; gelin burada yapalım. Olayın olduğu yer burası. Sen beni Berlin’e çağırıyorsun. Ben turist miyim ya ne işim var benim orada?”
Bu güçlü ve kesin açıklamadan bir hafta sonra Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın Mabeyn Köşkü’nde Almanya, Fransa, İngiltere liderleriyle Türkiye arasında yapılacak 4’lü görüşmeyle ilgili olarak şöyle dedi: “Toplantının NATO Zirvesine kadar yapılamayacağı anlaşıldı. Bunun üzerine de Londra’da 3-4 Aralık’ta yapılacak olan NATO Zirvesi marjında bu dörtlü zirvenin yapılmasında mutabık kalındı.”
“Süre dolar dolmaz harekât kaldığı yerden devam eder”
Erdoğan, gerek ABD gerekse Rusya ile yapılan mutabakatlar için yine çok kesin konuşmuş, kendisini “onlara verilen süre biter bitmez”le bağlamıştı.
Erdoğan’a göre, iki ülkeye verilen süreler dolduktan sonra 30 kilometrelik derinlik içinde hâlâ YPG’liler kalmışsa, süre dolar dolmaz harekât durduğu yerden başlayacaktı. Peki, tevile kapalı bu sözlerin gereği yapıldı mı? Yapılmadı, üstelik de her iki bölgede YPG’lilerin varlıklarını sürdürdüklerini de bizzat Erdoğan açıkladı:
“YPG-PYD, DEAŞ, PKK'nın çekileceği sözünü verenler, şu anda bunu gerçekleştirmiş değil. Rusya ile yaptığımız mutabakatta da onların ağırlıklı kontrolünde olan bölgelerde 150 saat geçti, o bölgelerden de teröristler çıkmış değil.”
Erdoğan bu açıklamayı 8 Kasım’daki Macaristan ziyareti sırasında yaptı. Aynı açıklamada, “Harekâtın kaldığı yerden devam edeceğini” bir kez daha tekrarladı.
Milliyetçlik atmosferinde bu haber tabii ki arka planı, yani Erdoğan’ın bunu zaten daha önce de söylediği hatırlatılmadan verildi. Fakat problem şurada ki, yurtdışında bu haberler böyle verilmiyor. Haberler, önceki, dikkatle seçilmemiş, kendini kesin olarak bağlayan sert çıkışlarla birlikte veriliyor ve bu da inandırıcılığı zedeliyor.
“444 km’lik sınırın tamamının denetimi bizde olacak”
Hatırlayacaksınız, Erdoğan, harekât öncesinde ve harekât sürürken Fırat’tan Irak sınırına kadar 444 kilometrelik sınırın tamamında denetimi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) sağlayacağını duyurdu; hem de defalarca.
Fakat harekâtın dokuzuncu gününde, henüz bu hedeflerden çok uzaktayken Rusya’nın inisiyatif kullanmasıyla birlikte Tel Abyad-Resulayn arasındaki 120 kilometrelik bölümün dışında kalan sınır bölgelerine Suriye ordusunun askerleri yerleşti.
Erdoğan, bu oldu bitti karşısında önceki tavizsiz sözlerini unutarak bunda bir sorun görmediğini söyledi. Neticede bu askerler kendi topraklarını koruyorlardı.
Ne var ki bu, minareye kılıf uydurma çabasından başka bir anlama gelmiyordu. Öyle ya, şimdi birileri çıkıp, “madem bu sizin ihtiyacınızı karşılıyor, o halde 120 kilometrelik alandan çıkın ve oraya da Suriyeli askerler yerleşsin” dese, buna verilecek doyurucu bir cevap bulunabilir mi?
Hiç şüpheniz olmasın ki böyle sorular burada sorulmuyor ama dışarıda soruluyor.
Yani içerdeki milliyetçi atmosfere güvenip meydan okuma üslubuyla konuşmanın dışarıda yarattığı büyük bir inandırıcılık sorunu var.
Şöyle diyebilirsiniz bana: “Dışarıyı umursayan mı var? Herkes her şeyin farkında ve bütün oyun iç kamuoyuna doğru oynanıyor. O nedenle bu yolla birilerini ikna etme çaban hiçbir işe yaramaz, haberin olsun.”
Eh, bu da doğru ama ben yine de söyleyeyim: Bu yolun da bir sonu var. Ülke yöneten iderler haklı olarak milliyetçi atmosferleri çok severler ama hiçbir şey de sonsuza kadar gitmez.
Eklemeden bitirmeyelim: Türkiye örneğinde onların en büyük yardımcıları her zaman “dış politikada tek ses”i her durumda yurtseverliğin bir gereği sayan muhalefet olagelmiştir. Bu da herhalde Türk siyasetinin en tuhaf ezberlerinden biri sayılmalı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025