Alper GÖRMÜŞ
Gazetelerde 9 Nisan’da yayımlanan bir haber, Gezi Davası’na bakan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 18 Şubat 2020’de sanıklar Osman Kavala, Ayşe Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Ali Hakan Altınay, Çiğdem Mater Utku, Tayfun Kahraman, Şerafettin Can Atalay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Mine Özerden hakkında verilen beraat kararına İstanbul Cumhuriyet Savcısı Edip Şahiner’in itiraz ederek davayı istinaf mahkemesine taşımasına dairdi:
“(...) Cumhuriyet Savcısı Edip Şahiner, tüm sanıklar hakkında verilen beraat kararının kaldırılarak haklarında mahkumiyet kararı verilmesini ve sanık Osman Kavala'nın da tutuklanmasını talep etti. (...) 90 sayfalık istinaf başvurusunda, mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek...”
Katı siyasi ideolojilerin kendi varsayımlarını mutlak doğru sayıp onun üzerine meşruiyet bina etmelerine benzer biçimde, hukuksuz rejimlerin yargı sistemleri de kendi varsayımlarını delil kabul edip onun üzerine iddia tesis ederler. Gezi davasında, iddia makamının mahkemenin verdiği beraat kararlarına itiraz için kaleme aldığı başvuru metni kendi varsayımını delil sayan yargısal bakışın mükemmel bir örneği.
Lütfen sabırla okuyunuz
Şu satırlar, başvuru metnindeki “Değerlendirme” başlığının hemen altında yer alıyor (biraz uzun bir alıntı olacak, fakat lütfen sabırla okuyunuz):
“Uluslararası spekülatör George SOROS’un kurduğu ve günümüzde 70’ten fazla ülkede faaliyet gösteren Açık Toplum Enstitüsü ve bileşenlerinin temel yöntemleri, seçilmiş hükümeti devirmek veya bir karara zorlamak için alışılagelmiş terörist faaliyetler yerine, kendilerini legalize ederek örgütledikleri kitlelerin başkaldırılarıyla amaçlarına ulaşmaktır.
(...)
Temel dayanak noktaları farklı duyarlılıklar oluşturarak toplumların dönüştürülmelerini, bunun sonucu olarak da dünya üzerindeki farklı kültürlerin yozlaştırılarak kendilerinin kontrol altında tutabildikleri evrensel kültüre sahip topluluklar yetiştirilmesini sağlamaktır. Bu sayede hem legal görünüm altında istedikleri zaman harekete geçirebilecekleri gençler yetiştirebilecek, hem de avuçlarının içinde tuttukları kapital sistemi kendi çıkarları doğrultusunda devam ettirecek evrensel bir tüketim topluluğu oluşturabileceklerdir. Bu dönüşüm ve yozlaştırma/kültürüne yabancılaştırma hareketi için de dünyanın her yerinde fonladıkları sivil toplum örgütlerini aktif olarak kullanmaktadırlar.
George SOROS’un Türkiye’deki en önemli uzantısı Açık Toplum Vakfı ve sanık Mehmet Osman KAVALA’nın da kadın hakları, çocuk istismarı, kadına şiddet, azınlıkların asimilasyonu, ifade özgürlüğü, çevre duyarlılığı gibi son derece masumane konularda toplumun çeşitli kesimlerinde direnç noktaları oluşturarak, bu projeler için bir araya gelecek insanlara ortam hazırladıkları, istedikleri zaman da herkesin derdinin aynı olduğu, özgürlüklerin önündeki engelin mevcut iktidar olduğu ve iktidarın değiştirilmesi gerektiği savıyla birbirinden bağımsız bu toplulukları istedikleri her yönetime karşı kışkırtabildikleri ve böylelikle amaçlarına engel gördükleri tüm yönetimleri kitlesel kalkışmalarla saf dışı bırakmayı denedikleri anlaşılmıştır.”
“Büyük resmi gören” bir komplo teorisi gibi...
Bunu yazan bir savcı...
Bir insan, Soros Vakfı’nın, “Dünya üzerindeki farklı kültürlerin yozlaştırılarak kendilerinin kontrol altında tutabildikleri evrensel kültüre sahip topluluklar yetiştirilmesini sağlamak” amacıyla kurulduğunu öne sürebilir, kahvehane arkadaşlarını bu inancına müşteri yapabilmek için onlara dil dökebilir... Ya da “büyük resmi” gören bir komplo teorisyeni, bu apaçık hakikate inanmak yerine onu sorgulayanlar karşısında samimi hayretini gizlemekte güçlük çekebilir... Hadi, evet, bir savcı da kişisel olarak buna inanabilir. Fakat bu ona “anlaşılmıştır” diyerek kendi varsayımını “delil” mertebesine yükseltme ve oradan da suç isnadına sıçrama hakkı verir mi?
İnanması pek müşkül ama, “George SOROS’un Türkiye’deki en önemli uzantısı Mehmet Osman KAVALA” temel olarak işte bu varsayım-delil üzerinden “seçilmiş hükümeti devirme” suçunu işlemekle itham ediliyor.
Suça dair somut deliliniz yok, fakat bir varsayımınız var ve varsayımınızın neden geçerli ve doğru olduğuna dair tek bir kelime söylemeksizin ona “delil” muamelesi yapıyor, böylece “delilden suça” gitmiş oluyorsunuz.
Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AK Parti) kapatmak için 2008’de açılan davanın mantığının bundan bir farkı var mıydı? O dava da bir varsayım-delile dayanmıyor muydu?
Kendilerini “örgüt”lerden ayırma çabası da aleyte delil
Osman Kavala’nın ve yargılanan öbür kişilerin şiddeti teşvik eden hiçbir eyleminin ya da sözünün gösterilememesinden doğan güçlüğü aşmak için bulunan çare de yine bir varsayım-delile dayandırılıyor:
“Açık Toplum Enstitüsü ve bileşenlerinin temel yöntemleri, seçilmiş hükümeti devirmek veya bir karara zorlamak için alışılagelmiş terörist faaliyetler yerine, kendilerini legalize ederek örgütledikleri kitlelerin başkaldırılarıyla amaçlarına ulaşmaktır.”
Yani, şiddeti bir araç olarak kullanmayı benimsememek de suç, çünkü böylece bir Sorosçu taktik olan “kendini legalize etme”nin arkasına saklanılıyor ve menfur emellere “barışçı”, “sivil” bir görünüm veriliyor.
İstinaf başvurusunda öyle tapeler var ki, suçlananların, kendilerini şiddet kullanan “sol örgütler”den ayrıştırma çabaları bile aleyte deliller torbasına yerleştirilebiliyor. Çünkü mantık, “ayaklanma”nın, şiddeti reddeden sivil toplum unsurlarınca gerçekleştirileceği varsayımına dayanıyor (yine varsayım!)
Mesela Osman Kavala ile Tuğrul Paşaoğlu arasında Gezi’nin ilk günlerinde (2 Haziran 2013) geçen şu telefon konuşmasına bakın:
Tuğrul: “Ahmet ile, dün gene moralimiz biraz bozuktu. Yani hani iş böyle yağma bilmem neye döndü. Fakat sabahleyin inanılmaz bir temizlik kampanyası başladı.”
Mehmet Osman: “Güzel.”
Tuğrul: “Taksim Parkı girdiğimizden daha iyi halde. tek tek izmarit topluyorlar. Bi de yemek organizasyonu yapıldı, yani şey aktivist çoğunluk, etrafın temizliği ve geride duruyor. Her solcu, sosyalist gruplarımız ise miting yapıyorlar.”
Mehmet Osman: “Bu şeyler hala orda mı?”
Tuğrul: “Kim?”
Mehmet Osman: “İşçi Partisi takımı.”
Tuğrul: “Yok yok onlardan kimse yok, şey var. Kaldıraç maldıraç işte diğerleri, hepsi o, klasik bildikleri yöntem. (...) Bana sorarsan şeyi bırakıp ne derler, meydanı bırakıp.”
Mehmet Osman: “Tabi tabi artık meydanı bırakıp.”
Tuğrul: “Meydanı solcular tutuyorlar ve çıkmayacaklar. O sorun değil. Meydanı bırakıp Gezi’ye yüklenip Gezi’de organize olmak lazım. Yani ses sistemiyle, gece bir tane jeneretör
gelmiş.”
Mehmet Osman: “İyi iyi, yani Gezi’deki durumu normalleştirmek lazım artık.”
Tuğrul: “Evet evet, işin en iyi tarafı Gezi’de şeyler yok.”
Mehmet Osman: “Örgütler yok.”
Tuğrul: “Yani o örgütler yok.”
Doksan sayfalık istinaf başvurusunda böyle bir diyaloğa yer verilmesi ilk bakışta tuhaf bulunabilir. Fakat değil, çünkü iddia makamının derdi sanıkların şiddet kullandıklarını ispat etmek değil. Tam tersine, onların şeytani emellerine şiddeti dışlayarak ulaşmaya çalıştıklarını ispat etmeye çalışıyor.
Bu istinaf başvurusu bana, karşısındaki kuzuyu yemek için bahane bulamayınca “suyumu bulandırdın”a baş vuran kurt hikâyesini hatırlattı. Fakat bir fark var: Hikâyede su gerçekten de bulanık, burada ise bulanık olduğu varsayılıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025