Atilla YAYLA
Ortalık yine toz duman. Böyle durumlarda hep olduğu gibi, bol keseden atıp tutanlar, kolayca karalayıp mahkûm edenler, farklı cinslerden şeyleri karşılaştırarak hüküm tesis edenler, bir kötüyü başka bir kötüyle yıkamaya yeltenenler etrafta cirit atıyor. Şöyle bir duralım, derin nefes alalım, liberal demokrasinin ve hukukun hâkimiyetinin temel ilkelerini hatırlayalım ve sonra olayları değerlendirmeye ve yorumlamaya çalışalım.
Yolsuzluklar tüm siyasî sistemlerin problemidir. Alternatiflerinden daha açık, şeffaf, denetlenebilir yönetim biçimi olması, demokrasilerde hem yolsuzluğun daha az vuku bulmasını hem de daha kolay ortaya çıkartılıp cezalandırılmasını sağlar. Yolsuzluklara, yolsuzluk yapanlara müsamaha gösterilemez. Yolsuzluk yapıldığıyla ilgili ciddî emarelerin bulunması hâlinde, yargı makamlarının mutlaka bunun üzerine gitmesi gerekir. Bu çerçevede, örneğin, bakan çocukları da, gerekirse, göz altına alınabilir, tutuklanabilir, yargılanabilir. Siyasîlerle ilgili benzer iddialar varsa, onlar için de ilgili usul kuralları işletilerek yargı mekanizmaları harekete geçirilir. Ayrıca, siyasî bir müeyyide veya ön tedbir olarak, yargı kararları beklenmeden azledilmeleri yahut istifa etmeleri sağlanabilir. Bunun aksi, yani siyasîlerin ve çocuklarının dokunulmaz olması düşünülemez. İşin esası budur. Bu tür operasyonların zamanlaması, kapsamı, tarzı, teknik boyutları, siyasî sonuçları elbette tartışılabilir, ama bunlar, olayın esasını değiştirmez.
Bu ilkesel bakış hükümetin yargının normal şekilde çalışmasını engelleyici idarî ve siyasî adımlar atmamasını gerektirir. Demokratik bir ülkede hukuka saygısı olan bir hükümet, iddiaların üstünün örtülmesine, yargı sürecinin önünün tıkanmasına ne kendisi tevessül eder ne de bunun yapılmasına izin verir. Yargı da, âdil yargılama ilkesinin gereklerine uygun olarak yargılamanın yapılması ve gerçeğin ortaya çıkartılması için gerekli tedbirleri alır. Bu çerçevede, hükümetin son iddialarla ilgili olarak yargıya müdahaleden kaçınması sadece ülkenin iyiliği için değil kendisinin itibarı ve inanılırlığı açısından da yapması gereken şeydir.
Bu arada, üç hususa ayrıca dikkat çekmek isterim. İlki, komplocu açıklamalara ihtiyatla bakmak. Olayı sırf komployla açıklamaya çalışmak kolaycı ve inandırıcı olmaktan uzak bir tavır. Hadisenin uluslararası boyutları bulunsa bile iç dinamikler ve boyutlar ihmal edilmemeli. İkincisi, masumiyet karinesine saygı göstermek. Kişiler suçlu olduğu mahkemece karara bağlanana kadar masumdur. Sanıklardan masum olduklarını ispat etmeleri beklenemez. Savcılığın görevi mahkeme önünde onların suçlu olduğunu ispatlamaktır. Ortalama insana tuhaf görünen (evde külliyetli miktarda para bulundurma veya paraları ayakkabı kutusuna istif etme gibi) durumlar ortada bir suç olduğunu kanıtlamaz. Üçüncüsü, retorik aşırılığından uzak durmak. Gezi hadiseleri boyunca ve sonrasında bazıları Başbakan'a 'diktatör' demeyi pek sevmişti. Bu olay bunun abartılı ve haksız bir niteleme olduğunu kanıtladı. Hangi diktatörün yönetimi böyle bir muameleye maruz bırakılabilir?
Liberal demokrasinin bir diğer temel -hatta yolsuzlukla savaştan daha önemli- ilkesi, Weberyen anlamda aklî ve hukukî kurallara göre çalışan bir idare cihazının (buna devlet diyelim) işleyişine seçimle gelmiş bir politikacı heyetinin (buna hükümet diyelim) nezaret etmesi ve onun ana politik çizgisini belirlemesidir. Daha somut bir deyişle, kamu siyasasını tayin etmesidir. Belirli bir alanda hükümet tarafından benimsenen kamu siyasasının doğruluk ve yanlışlık derecesi bu kuralın geçerliliğiyle alâkalı değildir. Seçilmiş hükümetler hata da yapabilirler. Liberal demokrasiler hükümetlerin ağır maliyeti olan hatalar yapmaları tehlikesine siyasetin alanın daraltılmasını (kamusal karara bağlanması gereken konuların sayısını azaltılmasını) sağlayarak ve siyasî yetkilileri siyaseten hesap verir kılarak çözüm arar. Kısaca, kamu siyasasını hükümet belirler; çünkü, demokratik meşruiyete o sahiptir. Üst seviye bürokratlar hükümetin belirlediği siyasayı beğenmiyorlarsa kenara çekilmek zorundadırlar. Kendi başlarına bir politika oluşturup uygulayamazlar, hükümetin politikasını açık veya örtülü, doğrudan veya dolaylı yollarla sabote edemezler. Ederlerse ve bu durum/uygulama yaygınlaşırsa, yani bürokratların iradesi siyasetçilerin iradesine üstün gelirse, ortaya bürokratik diktatörlük çıkar.
Şimdi, bu soyut değerlendirmeyi bir somut olay üzerinden anlamaya çalışalım. Türkiye'nin en ağır probleminin, yani Kürt sorununun çözüm yolunu kim belirleyecektir? Hükümet. Politikacı çözüm yolunu seçer ve bürokrat bu politikayı uygulamada ona hizmet eder. Türkiye'de yıllarca bu olmadı. Bu yüzden Kürt problemi çözülemedi ve topluma ağır bir maliyet bindirildi. Bunun sebebi, asker bürokratların politikacıyı baypas edip, politikacı gibi siyasa belirlemesiydi. Özal'ın inisiyatifi bu yüzden çöktü. Erdoğan hükümetleri bu yüzden 2010'a kadar inisiyatif alamadı. Ne zaman ki askerî vesayet ortadan kaldırılır gibi oldu, siyasetçiler öne çıktı ve çözüm yolunda ilerlemeler gerçekleşmeye başladı. Oslo görüşmeleri bunun bir parçasıydı, ancak, öyle anlaşılıyor ki, bürokratik vesayetçi çabalarla engellendi. Şimdi içinde bulunduğumuz barış/çözüm süreci de politikacının inisiyatifinin eseri. Onun da bürokratik vesayetçi ataklarla karşılaştığı yolunda kuvvetli işaretler var. Yanlış olan bürokratik vesayetin kendisidir, bürokratik vesayet girişiminin üniformalı memurdan mı üniformasız memurdan mı geldiği meselenin özünü değiştirmeyen bir teferruattır.
Liberal demokrasiye ve hukukun hâkimiyetine gerçekten bağlı olan biri elbette yolsuzluklara karşı çıkacak, yolsuzluk şüphelilerinin kim olurlarsa olsunlar âdil ve etkili şekilde yargılanması için mümkün her desteği verecektir. Ancak, bu, bürokratik vesayet teşebbüslerinin onanmasını gerektirmez. Liberal demokratlar yolsuzluğa olduğu gibi bürokratik vesayete de hayır demek zorundadır.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları





























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019