Atilla YAYLA
Türkiye “komşularla sıfır sorun” politikasını bir süre yürüttü. Şüphesiz bu, komşu ülkelerin de buna istekli olmasıyla ve dönemin şartları içinde mümkün oldu. Sonra etrafımızda çok şey değişti. En vahimi Suriye’de olanlardı. Arap baharı kaçınılmaz olarak bir şekilde Suriye’yi de etkiledi. Böylece Suriye istikrarlı bir diktatörlükten istikrarsız bir diktatörlüğe dönüştü. Türkiye’nin Suriye’de olan bitene kayıtsız kalması ve orada vuku bulacak hadiselerden etkilenmemesi imkânsızdı.
Kötü zamanların gelmekte olduğunu tahmin eden Türkiye Suriye’deki diktatörlüğü önce demokratik reformlar yapmaya ikna etmeye çabaladı. Davutoğlu defalarca Suriye’yi ziyaret edip görüşmeler yaparak bir alt yapı hazırlamaya çalıştı. Maalesef olmadı, bu başarılamadı. Ardından halkın rejime tepkisi sokaklara yansıdığında Türkiye Suriye yönetimine barışçıl gösterilere silahla müdahale edilmemesini tavsiye etti. Esed ve sözcüsü olduğu egemen tabaka yine kulak asmadı. Çatışmalar başladı, büyüdü, iç savaşa dönüştü. Türkiye doğal olarak muhalif hareketlere destek verdi. Zorba, gayri meşru, halkını katleden rejimin devrilmesini istedi. Bunun için Batı’ya çağrıda bulundu. Savaştan kaçan sivillere dil, din, ırk ayrımı yapmadan kapılarını açtı. Bütün bunlar doğru, uygulanması gereken politikalardı.
Türkiye Suriye’de ne olacağını tek başına belirleme gücüne ne dün sahipti ne de bugün sahip. ABD yönetimi başlangıçta Türkiye’ye paralel bir politika izlemekteydi. Hedef Esed’in birkaç ay içinde tasfiye edilmesi ve Suriye’de çoğulcu demokratik bir rejimin kurulmasıydı. Sonra ABD makas değiştirdi ve Türkiye yoluna yalnız devam etmek zorunda kaldı. Aradan geçen yıllar içinde birçok aktör savaşa doğrudan veya dolaylı müdahil oldu. Suriye toprakları büyük küçük çeşitli güçlerin oyun arenasına dönüştü. IŞİD’in doğması ve hızla yayılması da denklemi önemli ölçüde değiştirdi. Maalesef, bugün Suriye içinden nasıl çıkılacağını kimsenin bilmediği korkunç bir kaosta. Her zaman olduğu gibi en büyük sıkıntıyı kadınlar ve çocuklar çekiyor. Yüz binlerce insan öldü. Milyonlarca insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Büyük bir insanî dramla karşı karşıyayız.
Türkiye’nin Esed rejimine karşı politikası genel olarak doğru ama Suriye Kürtlerine yönelik politikası da aynı derecede doğru mu? Buna hayır diyenler var. Geçenlerde Hürriyet Gazetesi’nde Verda Özer ilginç bir yazı kaleme aldı. Ekopolitik adlı kuruluşta Kürt sorunu üzerine araştırmalar yapan Tarık Çelenk’in konuyla alâkalı fikirlerini aktardı. Çelenk şöyle diyor: “Ankara’nın PYD ile ilişkilerini normalleştirmesi hem Esed’in hem Rusya’nın elinden ‘Kürt kartı’nı alır, hem ABD ile işbirliğinin yolunu açar, hem de içerde terörün belini ciddî şekilde büker. Sınırlarımızda dost bir Kürt şeridi bu sorunlara karşı güçlü bir tampon oluşturur.”
Çelenk’e göre Türkiye Rojava ile hem ekonomik ve kültürel olarak hem de güvenlik çerçevesinde ilişkilerini iyileştirmeli. Aynı Irak Kürdistan Yönetimi’yle olduğu gibi bu bölgeyle ticarî işbirliği yapmalı ve Rojava’nın yeniden yapılanmasına lojistik destek vermeli. Özetle, Türkiye PYD’ye yönelik politikasını kökten değiştirmeli. Onu düşmandan dosta, hasımdan ortağa dönüştürmeli, müttefiki hâline getirmeli.
Çelenk’in önerisinin ne kadar isabetli olduğunu bilmiyorum. Ancak, ülkenin tek senaryoya mahkûm edilmemesi, başka senaryoların da masada tutulması gerekir kanaatindeyim. Kuşku yok ki, Özer’in haklı olarak işaret ettiği üzere, terörün azdığı, PKK ile PYD arasında organik bağların bulunduğu bir ortamda Çelenk tarafından tavsiye edilen politikaya geçmek hiç kolay değil. Ancak, Türkiye’ye gerçekten yararlı olması ihtimâli varsa, bu politika üzerinde düşünmeye değer. Bu çerçevede bir şans, AK Parti hükümetlerinin kritik zamanlarda önemli politika değişikliklerine karar verme ve bu kararları uygulama kabiliyetine sahip olması. Bu sefer de, gerekli görülürse, Erdoğan ve Davutoğlu’nun öncülüğünde PYD’ye yaklaşımda bazı değişiklikler yapılabilir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019