Berrin Sönmez
Son günlerde sanat, edebiyat ve medya dünyasından tanınmış kişilerin sosyal medya paylaşımlarıyla gündeme gelen videolarda cinskırım kavramının geçmesi, kavramın duyulmasına katkı sağladı. Ancak bilindiğini söylemek mümkün değil. Tersine hayli kafa karışıklığı yarattığını söyleyebilirim. İlk defa duyanlar, yeni bir kavram olduğunu düşünenler pek çok. Video paylaşımlarından bir gün önce de EŞİK- Eşitlik için Kadın Platformu, dördüncüsünü yayınladığı Meclis İzleme Raporu'nda cinskırım kavramına yer vermişti. Onun öncesinde ise bu köşedeki yazılarda yer almış ve pek çok feministin söyleminde hayli etkili bir yere sahip olmuştu cinskırım kavramı.
Soykırım kavramını andırıp, benzerliği vurgulayan cinskırım kavramı çokları için itici geliyor. Kimilerini hayli tedirgin ediyor. Kadın cinsinin kırıma uğratılması gerçeğiyle yüzleşmek, erkek şiddeti ya da ataerkil şiddet kavramlarını bile kabullenmeyenler açısından hiç kolay değil fakat ortada yadsınamayacak bir gerçeklik de var: Kadın cinayetleri. Resmi veriler sağlıklı tutulmadığı ve/veya kamuoyu erişimine açık olmadığı için deyim yerindeyse kadın örgütleri el yordamıyla ilerleyerek veri toplamaya çalışıyor. Medya taraması yoluyla yapıldığı ve birbirlerinden az çok farklı yöntemler kullandıkları için örgütlerin cinayet ve diğer şiddet türleri için ulaştıkları, raporladıkları sayısal veriler, her zaman tam olarak örtüşmüyor. İlaveten sistematik veri paylaşımı görevini yerine getirmeyen kamu kurumları, periyodik olarak filan değil sadece canları istediği zaman bazı rakamlardan söz ediyorlar. Hatta keyif kahvesi niyetine rakam açıkladıklarını bile söylemek mümkün çünkü şiddetin azaldığını iddia etmek için cinayet sayılarının düşük çıktığı aylarda açıklama yapılıyor. İlaveten bu düşük gösterilen rakamları, kadın örgütlerince periyodik olarak kamuoyuna sunulan verileri değersizleştirmek için özel caba harcadıkları beyanatlarla sunuyorlar topluma. Kendileri düzenli açıklamıyor, düzenli açıklayanları karalamaktan da çekinmiyor. Neden ve ne için cinayet rakamlarını düşük göstermeye çalışıyor kamu kurumları?
Kadına yönelik şiddet, kadına karşı şiddet, erkek şiddeti, ataerkil şiddet, aile içi şiddet, ev içi şiddet gibi kavramların her birini diğerinden ayıran nüanslar var. Ancak hangisini kabul ederseniz edin çok yaygın olan bu şiddetin en yakıcı boyutu olan cinayetlerdeki artışı görmezden gelemez, görünmez kılamazsınız. Bu şiddetin sonucunda işlenmiş olan cinayetlere de ister ülkemizde genel kabul görmüş ismiyle kadın cinayeti deyin, ister İngilizcedeki ismiyle femicide deyin, ister Fransızcadan alınmış haliyle feminicide deyin isterseniz de benim gibi ataerkil cinayet deyin sonuç değişmiyor. Sonuç: Cinskırım. Kamu kurumlarının rakamlarla oynamasının sebebi de cinskırım gerçeğini gizleme çabasından ibaret.
Peki, ama nedir bu cinskırım, nereden çıktı, soruları sıkça geliyor. Bu soruların cevabını en açık ve kolay anlaşılır şekliyle Prof. Dr. Gülser Öztunalı Kayır yıllardır veriyor. Verdiği dersler ve seminerlerden, yaptığı sunumlardan toparlayarak cinskırım kavramının yeni olmadığını söyleyelim. Ataerkil şiddetin tarihi çok uzun olsa da hukuken varlığının kabul edilmesi henüz dün gibi. Örneğin literatürde ilk defa “kadının öldürülmesi” fiilinin yer aldığı tarih 1801. İnsanlık ancak on dokuzuncu yüzyılın başında kadının öldürülmesini, bir sorun olarak görmüş. Ancak tabii ki çok az sayıda insan için bir sorundu bu o tarihlerde. Nitekim bundan ancak yarım yüzyıl sonra 1848’de Anglosakson hukuka kadın katili kavramı girer. Gülser Kayır’a göre “1853 yılında Toussenel tarafından siyasi ve doğalcı içerik kazanmış, kadınların öldürülmesiyle sınırlı kalmamış, kadın üzerindeki baskıları da içerir” olmuştur.
Erkek şiddeti ve cinayet boyutuna ilişkin gelişmeler tahmin edilebilecek nedenlerle bu tarihten sonra uzun bir sessizlik evresi geçirerek ancak 1970’lerde yeniden akademinin ve giderek hukukun gündemine giriyor. Kadınların mücadelesi, kadın kazanımlarında belirgin bir aşamaya geçilmesiyle kadına karşı şiddet ikinci dalga feminizmin temel konuları arasına girdiğinde akademik feministlerin uğraşı ve hareketin ivmesiyle ancak hukuki gelişmeler yaşanıyor ki buna o tarihlerde daha çok zaman var. Femicide kavramının ilk olarak 1975’te Carol Orlock tarafından kullanıldığını belirten Gülser Kayır, femicide kavramının Türkçeye kadın cinayeti olarak değil kadın cinskırımı olarak çevrilmesi gerektiği görüşündedir. Femicide/kadın cinskırımı kavramı üzerine akademik çalışmalar yapılır ve bir sonraki yıl Brüksel’de toplanan kadın cinayetleri mahkemesinde kavramdan söz edilmiştir. Mahkemenin söz edişi cinayetlerin tanımlanmasında yaşanan gelişmeyi, cinayetlerin içeriğinin hukuken kavranışını ortaya koyar. “Kadın cinayetlerinin bir cinsiyet politikası olduğu” belirtilmiştir çünkü.
Femicide kavramı üzerine akademik çalışmalar sürer ve ‘kadın cinskırım ne demektir?” sorusuna cevap üretilir. 1992’de Jacquelyn Campbell “Bütün kadınlar femicide riski altındadır” başlıklı makalesinde “hiçbir kadının can güvenliğinin olmadığı bir dünyada yaşadığını” söyler. Kayır’a göre bu yaklaşım “olgunun yaygınlığını ve tüm kadınları içeren mantığını vurgular” niteliktedir. 2012 yılında yayınlanan Viyana Femicide Deklarasyonu femicide’ın alarm verdiğini “kadının sadece güçsüzleştirilmesi ve bağımlılığının geliştirilmesi değil buna ek olarak topluma önlenemez ve kaçınılmaz olduğunu anlatan negatif mesaj verdiğini” söyler. Viyana Deklarasyonu'nda cinayet tipleri şöyle sıralanıyor:
1) Aile içi/partner cinayeti
2) İşkence ve kadın düşmanlığı cinayeti
3) Namus adına kadınların ve kız çocuklarının öldürülmesi
4) Savaş dönemlerinde kadınların ve kız çocuklarının hedef alınması
5) Çeyiz nedeniyle
6) Toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimleri nedeniyle kadınların ve kızların öldürülmesi
7) Yerli kökenleri nedeniyle kadın ve kızların öldürülmesi
8) Kız çocuklarının erkek cinsiyet tercihi nedeniyle öldürülmesi
9) Kadın sünnetiyle ilgili cinayetler
10) Büyücülük suçundan dolayı öldürme
11) Uyuşturucu, insan ticareti, organize suçlar gibi cinayetler listesi verilmiştir.
Daha sonraki tarihlerde “multicidal kavramı eklenerek çoklu/seri öldürmeler” de kavram içeriğine dahil edilmiş ve kimilerince kadına karşı erkek terörü olarak kullanılmıştır.
Öldürülen kadınlar ve cinayet failleri tek tek bireyler olarak gündeme gelse de kadına karşı erkek şiddetinin münferit olaylar olmadığını gösteren, yukarıdaki öldürme saiklerinin hepimiz için çok tanıdık oluşudur. Soykırım gibi kolektif cinayetler olmasa da cinskırım politik ve sistematiktir. Kadına karşı ataerkil şiddetin cinayet boyutu için cinskırım kavramını kullanarak bu erkek terörünün durdulması ve başta yaşam hakkı olmak üzere kadınlara yönelik tüm hak ihlallerine son verilmesi için “Meclis göreve” dedik. Cinskırımı durdurmak için, yasa ve sözleşmelerin etkin uygulanması için, uygulamadaki sorunları giderecek politikalar geliştirilmesi için parlamentoda tüm siyasi partilerin ve parlamenterlerin sorumluluğunu yerin getirmesi biraz da bu çağrıya, kadınların sesine toplumun sesini katmasına bağlı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024