Ergun BABAHAN

Yunan adalarının temel farkı kültürü
14.07.2015
2418

 Yunanlılar Avrupa Birliği ile olan sorunlarına odaklanmış durumda. Girdiğiniz her dükkanda, oturduğunuz her restoranda konu hemen buraya geliyor. Siyasi fikri ne olursa olsun hemen herkes gururla referandumda “Hayır” oyu verdiğini söylüyor. Özellikle Merkel ve Almanlar’ın sert tavrı Yunanlıları bedeli ne olursa olsun “Sonuna kadar” gitme noktasına getirmiş.

Türkiye’ye yakın adalarda beklenti, Ramazan’ın sona ermesiyle birlikte gelmesi beklenen Türk turistler. Onların gelmesiyle rahat bir kış geçireceklerine inanıyorlar. Türkiye’den tatile çıkan insanlar da giderek daha fazla Yunan adaları ve kıyılarını tercih ediyor.

 Yıllarca sırtı denize dönük yaşayan Türkler, Turgut Özal sayesinde tatil anlayışında ciddi bir dönüşüm yaşadı. Ege ve Akdeniz kıyıları bugün önemli tatil merkezleri haline geldi. Aslında işin ölçüsü fazlaca kaçtı ve çevreye zarar verici bir boyuta ulaştı.

Türkiye turizmcilerinin zaman zaman gazetelerde çıkan Yunan adaları övgüsünden rahatsız olduklarını öğreniyoruz. Türkiye’deki tesislerin daha kaliteli olduğunu, Yunanistan’ın abartıldığını söylüyorlar.

 SADECE COĞRAFYA DEĞİŞİYOR...

 Haklılar mı peki?

 Bence değiller. Çünkü turizm sadece tesisten ibaret değil. Yunanlılar bin yılı aşkın denizle barışık bir kültürün mirasçıları. Mutfakları, yaşam biçimleri bunun üzerine kurulu.

 Türkiye’de ise özellikle lüks tatil, görünmek ve görmek üzerine kurulu. İstanbul’u alıp Bodrum’a taşıyınca mesele çözülmüş olmuyor. Lokantaları, mağazalarıyla tüketim üzerine kurulu bir tatil anlayışı geliştiriyorsunuz. Tesisleriniz ne kadar kaliteli olursa olsun, bu mekanlardan dışarı çıktığınızda kavruk bir ortama düşüyorsunuz.

 İstanbul’daki evlerin bire bir aynısını Bodrum’a yapınca sadece yaşadığınız coğrafya değişmiş oluyor. Aynı hayatı tatil kasabasına taşıyınca şehirdeki yaşamınız devam ediyor. Aynı evler, aynı lokantalar, aynı mağazaları farklı yerlerde tüketiyor oluyorsunuz.

 MENÜDE UZMANLAŞMA FARKI

 Benzer bir durumu deniz sporlarında da görüyoruz. Yelken kültürü yeni kök salıyor ve kendi teknesini kullanan insan sayısı giderek artıyor. Yine de yeterli değil. Denizle yeterince barışık değiliz.

 İstanbul’un en ünlü restoranlarını alıp Bodrum’a taşımakla veya Bodrum’da yıldızı parlamış bir balıkçıyı alıp büyüterek aslında turizme bir fayda sağlamıyorsunuz. Küçük bir grup tatilciyi memnun ediyor, geniş yığınları önemli merkezlerden soğutuyorsunuz.

 Herhangi bir Yunan adasında hiç bir mekanın diğerleriyle tıpa tıp aynı yemek servisi yapmaması, hepsinin kendi menüsünde ısrar edip uzmanlaşması bir fark oluşturuyor, zenginlik sağlıyor. Balık aynı balık, ahtapot aynı ahtapot, makarna aynı makarna ama hepsi onu kendi usulünce pişirip servis ediyor.

 Başarılı olanların arsız bir hırsla mekanını büyütme çabasına girişmek yerine kalitesini korumak ve geliştirmek kaygısının ağır bastığını görüyorsunuz. Her adası farklı bir zenginlik sunuyor size. Bu kültürü öğrenmemiz mümkün olabilir mi çok kuşkuluyum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar