Ergun BABAHAN
Çölden esen kuru ama kavurucu bir sıcağın eşliğinde ulaşıyoruz Roj Kampı’na. Burası her milletten IŞİD’li kadın ve çocukların tutulduğu, derme çatma çadırlardan oluşmuş bir kamp.
Kamp sorumlusu bizi karşılayıp konteynerden yapılma ofisine alıyor. IŞİD’li kadın ve çocuklarla konuşup Suriye’ye geliş amaçlarını, ülkelerine dönüş umutlarını, çocukların durumunu anlamaya çalışmak istiyoruz. (Erkeklerin durumu belli: Sünni İslam’ı hâkim kılmak, bitmeyen cinsel iştahlarını masum insanların eşleri ve kızları üzerinde doyurmak, vahşi insan öldürme veya işkence etme arzularını tatmin etmek, gerçek İslam’ı yaşamak, zalim Esad’a karşı Suriye halkına yardım etmek gibi geniş bir yelpaze var önümüzde…)
Çadırların bir bölümünde Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Örgütü’nün damgaları var ama kampların bakımı konusunda uluslararası toplumun bir kuruş katkısı yok henüz.
On binlerce kadın ve çocuğun bakımı Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin sırtında, sayıları 12 bin 500 olarak ifade edilen IŞİD’li erkek tutuklularla birlikte. Bu kampta toplam 529 aile var, çoğunluk en az üç çocuklu…
Türkiye kökenli IŞİD’li kadınlar ile yabancı kadınlar sırayla görüşmeye geliyorlar ama konuşmama kararı almışlar. Özellikle siyah başörtülü Türk asıllı Belçika vatandaşı bir kadın ismini bile vermiyor bize. Nedenini kimi gazetecilerin anlattıklarını çarpıtması olarak açıklasalar da, asıl neden kamuoyunda bilinir olmalarının geri dönüş şanslarını azaltacağına inanmaları…
Hızlı trafik içinde mor-eflatun karışımı çarşafı ve başörtüsü, şık güneş gözlüğüyle uzun boylu bir hanım giriyor ofise… Kampın ünlü Fransız’ı Emily ile isim karışıklığı sonucu gelmiş. Moldovalı Gagavuz Türkü… Eşi İstanbul’da lüks villa inşaatıyla uğraşırmış. Eşinin ailesi hala aynı işle meşgul. Onların maddi desteğiyle kamptaki kantinden istediğini alabildiğini, zor şartlara rağmen nispeten rahat yaşadığını anlatıyor.
39 yaşında olduğunu söyleyen bu kadın dört çocuğu ile kampta. En büyük oğlu 17 yaşında. Kamp sorumlusuna oğlu 18 yaşına gelince ne olacak diye sorduğumda omzunu silkiyor ve “Kalmaya devam edecek” cevabı veriyor.
Yanlış Emily, eşiyle 19 yaşındayken İstanbul’da tanışıp evlendiklerini, hızlı bir hayatları olduğunu anlatıyor: “Reina’dan çıkmazdık” diyor. “Modern, istediğini giyen bir kadındım” diye ekliyor…
Sonra kayınpederinin İslam üzerine telkinleri başlamış: İslam’da kadınlar kollarını açık bırakan kıyafetler giymez, göğüs dekoltelerini kapatır, gibi… Belki de eşi çocuklardan sonra da gece hayatına devam eden Emily, kayınpederinin etkisiyle İslamı seçmiş. Anladığım kadarıyla o da eşini etkilemiş muhafazakâr yaşam konusunda. Eşinin radikal bir arkadaşının etkisine kadar sürmüş bir yaşam.
Suriye’ye gerçek İslam’ın yaşandığı inancıyla gelmişler. Gelir gelmez her yabancı gibi pasaportlarına IŞİD tarafından el konulmuş. Rakka’ya yerleşmişler. Kafa kesmeleri, kırbaçlamaları görüp rahatsız olup olmadığını sorduğumuzda eşinin kıskanç olduğu için sokağa çıkmasına izin vermediğini, olanların bir kısmını ancak komşularından duyduğunu söylüyor. Kaçakçılarla anlaşıp Türkiye’ye kaçmaya çalışırken 2017’de yakalanmışlar. Eşi cezaevinde, kendisi çocuklarıyla kampta. Çocukları Kürt yönetimin kurduğu okula devam ediyor.
Ardından Danimarka’dan eşiyle çıkıp Rojava’ya gelen gencecik Kürt kızı Yağmur Kılıç geliyor. Danimarka’da oturma izni var ama vatandaş değil. Eşi Fas asıllı Danimarkalı…
Gerçek İslam’ı yaşamak için gelenlerden olduğunu iddia ediyor. Babası Danimarka’da HDP yönetiminde yer alan genç bir kadının Kürtlerin kökünü kazımak için yola çıkan bir hareket içinde ne işi var diye sormadan edemiyor insan kendi zihninde...
Yüz ifadelerimizden anlıyor olsa gerek sessiz sorularımızı eşinin kendisini kandırdığını söylüyor fazla detaylandırmadan… Ancak eşine öfkeli olduğunu konuşma boyunca adını hiç anmamasından, sürekli babasından bahsetmesinden, “Babam beni bırakmaz. Ben gider Konya’da babamla yaşarım” demesinden anlıyorum.
Bir an önce buradan çıkmak, Türkiye’ye gitmek istiyor… Babasının yanına. Babasının kendisi için Danimarka’yı bırakıp Konya’ya yerleşeceğini söylüyor. Sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu için tek umudu, Türkiye… Kimi Kürtlerin Irak’a gidebildiğini, kendisinin ise kampta kısılıp kaldığını anlatıyor gözyaşları içinde. 2017’de nehri yüzerek geçip önceden görüştükleri YPG’ye teslim olduklarını söylüyor. Görüşmenin sonunda diğer kadınlar gibi o da gözyaşlarını tutamıyor, ağlayarak ayrılıyor yanımızdan.
Kamplarda Türk kadın ve çocuklar var. İsteyen her ülke bu insanları geri alabiliyor. Komutan Mazlum Kobane, bu insanları bırakmaları için Türkiye’nin kendilerini muhatap alması gerektiğini belirtiyor, “Her ülke gibi gelip resmi belgeleri doldurmaları ve işlemleri tamamlayıp vatandaşlarını almaları şart” diyor. Ankara’nın bölgeyi terörist yapılanma olarak nitelendirdiği bu dönemde bu şartın yerine gelmesi imkânsız elbette…
Peki, ne olacak? Belçika’dan buralara gelen ve siyah başörtüsünden inançlarında hala radikal olduğu anlaşılan Selin Yıldız, dil konusunda kafaları karışmasın gerekçesiyle çocuklarını kampın okuluna göndermiyor, “Arapça biliyorlar, Belçika’da Flamanca okuyacaklar” diyor ama açıkça çocuklarının Kürtçe öğrenmesini istemediği belli oluyor…
Roj, Al Hol’e göre daha “liberal” kadınların ağırlıkta olduğu bir kamp. Mor başörtüleri bunun göstergesi zaten. Biz Rojava’dayken Al Hol’daki bir kadın başörtüsü takmayan kızını boğarak öldürdü, bir gün sonra kampa IŞİD’in siyah bayrağı çekilip çevresinde çocuklarla gösteriler yapıldı.
Bu çocuklar annelerinin elinde zehirli bir ideoloji ve nefret duygularıyla yetişiyor. Kampta kaldıkları her gün daha fazla bu etkiye açık kalmaları anlamına geliyor. Kamplar yeni IŞİD’li savaşçıların eğitim merkezi işlevi görüyor bir anlamda. Bu çocuklar bir gün ülkelerine döner mi, dönerse toplum için ne gibi bir tehdit oluştururlar cevabı belirsiz sorular…
Rojava yönetiminin UNİCEF ile Cenevre’de imzaladığı anlaşma bu açıdan önemli. Mazlum Kobane’nin Birleşmiş Milletler’in siyasi temsilcilerinin katılması nedeniyle önem verdiği bu anlaşma Rojava’nın uluslararası izolasyonunu kırmada bir dönüm noktası olduğu kadar, binlerce kişinin rehabilitasyonu yolunda önemli bir adım olabilir.
IŞİD’le silahlı savaş şu an için bitmiş olabilir ama IŞİD’in yeniden üzerinde yükseleceği temeller yerli yerinde duruyor. Başta Avrupa, tüm dünya bu gerçeği görür ve gerekli adımları atar umarım...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021