Etyen MAHÇUPYAN
İdeolojik temeli olan ve hak mücadelesi yapan siyasi hareketlerin er veya geç içine girdikleri sıkıntılı bir durum var.
Çözüm ihtimalinin belirginleşmesi ve o yönde ilerleme adımları atılmasıyla birlikte, bu türden siyasi hareketler sabırsız, tedirgin ve tabiri caizse ‘sinirli' oluyorlar. Uğruna mücadele edilen meşru idealler sahnedeki yerlerini korusa da, zihinleri ‘biz ne olacağız' sorusu işgal etmeye başlıyor. Çünkü ortada bir kurumsal yapı ve muhtemelen birbirine sıkı bağlarla bağlı bir cemaatsel yaşam var. Geçmişte örgütsel yapının idame edilmesi süren mücadelenin doğal sonucu iken, şimdi örgütün kendini yeniden üretmesi farklı bir ‘mücadele' tanımı yapılmasını gerektiriyor.
Bu hiç de kolay bir dönüşüm değil… Çünkü büyük haksızlıkların karşısına dikilmiş olmanın sağladığı prestij, bu haksızlıkların sona erme ihtimalinin belirmesi ve söz konusu beklentinin yaygınlaşıp sıradanlaşması ile birlikte zayıflayabiliyor. Siyasi hareketin taban nezdinde işlev ve anlam kaybına uğramasına neden olabiliyor. Böylece hak arayışının verdiği meşruiyeti aynı düzeyde sürdürmek zorlaşıyor… PKK da böyle bir geçiş sürecinin eşiğinde. Ama PKK için durum daha karmaşık, çünkü sadece Türkiye'de Kürt kimliğine eşitlikçi ve hakkaniyetli bir statü kazandırma ile örgütün geleceğinin ne olacağı sorusu arasında kalmış değiller. Eğer böyle olsaydı çözümün ‘sivilleşme' sözcüğü ile açıklanabileceğini söyleyebilecektik. Açıktır ki silah bırakan ve sivilleşen bir PKK'nın, hele bunu hızlı bir biçimde yapabilirse, önümüzdeki dönemde Kürtlerin yoğun yaşadığı Doğu ve Güneydoğu'da birinci parti olması, bölgede yeniden canlanmaya çalışan siyasi hareketler üzerinde hegemonya kurması en muhtemel sonuç.
Ne var ki PKK'nın bazı avantajları geleceği daha karmaşık hale getirdiği ölçüde bir dezavantaja da dönüşebiliyor. Söz konusu avantaj örgütün Ortadoğu'nun dört ülkesinde birden örgütlenmiş olmasıdır. Bu sadece PKK'nın stratejik bakışını ve arayışını etkileyen bir unsur değil. Doğrudan “PKK'lılığın” tanımını ve beşeri içeriğini de belirleyen bir faktör. Çünkü PKK içinde dört ülkeden de insanlar var ve hiyerarşinin çeşitli kademelerinde görev alıyorlar. Dolayısıyla PKK'nın gelecek stratejisini salt Türkiye üzerine oturtması pek gerçekçi değil. Ama yine de bunun büyük bir zorluk teşkil etmeyeceği, sonuçta örgütün her ülkede demokrasi ve özgürlük peşinde olduğu öne sürülebilirdi. Yeter ki hareket ‘sivilleşmeyi' her coğrafya parçasında geçerli olabilecek bir yeni siyaset çerçevesi olarak hayata geçirebilsin.
Ancak sıkıntı tam da burada… Çünkü Ortadoğu belirsiz bir süre daha kimliksel çatışmalara sahne olmaya aday. Kimse bundan on yıl sonraki devletler düzenini veya sınırları öngörecek halde değil. Ayrıca bu belirsiz geleceğin barışçı bir müzakere sürecini ima etmediği de açık. Kısacası PKK'nın önünde iki yol var: Ya sivilleşecek ve kendisini Türkiye ile sınırlayacak, ya da tüm bölgeyi kendi siyaset alanı olarak görüp silah bırakmayacak. Ancak tüm bölgeyi hedef alıp silah bırakmadığı durumda, eğer AKP hükümetleri şu anki reform çizgisini sürdürürse, PKK'nın Türkiye'yi ‘kaybetmesi', yani Kürt siyaseti üzerindeki hegemonyasını yitirmesi şaşırtıcı olmaz. Bu durumda ‘tüm bölgede' siyaset hedefinin zaten pek gerçekçi olmayabileceği ortaya çıkıyor. Günümüzün sıcak konjonktürünü düşündüğümüzde bunun anlamı PKK'nın Türkiye ile Suriye arasında bir tercih yapmak zorunda kalabileceğidir. Ancak bu ikilem aşılmaz gibi de durmuyor. Varsayalım ki Türkiye'de hükümetin reform sürecini yavaştan alması PKK'nın çatışmacı bir söylemi ayakta tutmasını sağladı. Dahası Türkiye'nin Rojava siyaseti de Kürtlerde tepki üretmeyi sürdürdü… Bu durumda PKK'nın hem silah bırakmayıp hem de Kürt siyaseti üzerindeki manevi prestijini sürdürmesi mümkün olabilir. Böylece örgütün ‘çok ülkeli' yapısı korunurken, ona toplum nezdinde anlamlı bir işlev de yüklenebilir. Ancak ne pahasına? Unutmamak gerek ki böyle bir ‘anlamlı işlev' bir tür çatışma ortamını ima eder ve bu da örneğin yerelin güçlenmesini, muhtemel bir ‘demokratik özerklik' yapılanmasını gündem dışına atar. İyi de sivilleşme olduğu takdirde gerçekleşme şansı çok yüksek olan bu gelişmenin ertelenmesine Türkiyeli Kürtler nasıl ikna olurlar?
PKK'nın önündeki üç hedefin üçünün birden hayata geçmesi imkansız görünüyor. Gerçekçi olunacaksa örgütün beka kaygısı nedeniyle silah bırakmayacağı ve Kürt siyaseti üzerindeki hegemonyasından da vazgeçmeyeceği öngörülebilir. Ama bunun maliyeti yerel yönetim reformunun ertelenmesidir ve sorumluluğun Kürtler nezdinde PKK'ya düşme ihtimali epeyce yüksektir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023