Fehim TAŞTEKİN
Ansızın sis perdesi aralanıyor, aydınlanma yaşıyoruz; Ebu Muhammed el Colani’nin IŞİD ve El Kaide’den taallukatını unutuyor, Ahmed el Şera’nın seçkin aile fertleriyle taltif dünyasına açılıyoruz. Suriye’den önce bir lider inşa etme ameliyesi, Riyad’daki kırmızı halıdan Ankara’daki turkuaz halıya geçerken zirve yapıyor. BM Güvenlik Konseyi kararıyla girdiği terör örgütleri listesinde ama dönemsel siyaset bunu sorun etmiyor.
Aile ya hazinedir ya da yüktür. Colani’nin ailesi kendi ‘kriminal yükünü’ hafifletecek bir hazineyi andırıyor. Gün yüzüne çıkan eşi Latife el Darubi de öyle. Kendisinden ilk olarak Şam’da Halk Sarayı’na teşrif eden Suriyeli kadınlara takdim edilirken haberdar olmuştuk. Colani "Vallahi, sadece bir tane, başka kimse yok ve sosyal medyada duyduğunuz her şey söylentiden ibaret" diyerek espri yapmıştı. Sonra Kâbe ziyaretinde birlikte görüntü verdiler. Bu, eşlerini protokollerden gizleyen liderlerden farklı davranacağının ilk işareti. Liderlik inşasında önemli bir aşama!
***
Eski rejimle bağlantılı herkes lanetleme seanslarından nasibini alırken PR bombardımanında iki ailenin mühim şahsiyetleri karşımıza çıkıyor. Seçkin, itibarlı, devletli bir aile! Aile seçkinse geçmişin sicili de siliniveriyor. Colani’nin babası Hüseyin el Şara, Golan Tepeleri’ndeki Fik kasabasında toprak ağası bir aileden geliyordu. İsrail’in 1967’deki işgaliyle birlikte Golan’dan sürülen aileler arasındaydı. Hüseyin el Şara, Hafız el Esad döneminde iki farklı zaman diliminde Başbakanlık Ofisi’nde çalıştı. Ancak Baas’ın ilk döneminde yani Esad darbesinden önce hapse atılmıştı. Suçu Nasırcı olmaktı. Suriye’nin Mısır’la ortak devletten ayrılmasına karşıydı. O vakit Baas Nasırcıları tasfiye ediyordu. Hapisten kaçmış, FKÖ ile iş birliği için gittiği Ürdün’de yakalanmış, sürgün yeri olarak Irak mı Suudi Arabistan mı diye sorulmuş, o da kendini Irak Baas’ına yakın gördüğü için Bağdat’ı seçmişti. Arap milliyetçisiydi. Ailede bir Suriye milliyetçiliği var. Colani, Velid Canbolat’la görüşmesinde Dürzi lider Sultan Paşa el Atras gibi dedelerinin de Fransız sömürgeciliğine karşı savaşıyla övünmüştü. Babasının kuzenini zaten tanıyoruz: 2013’te görevi bırakan eski Devlet Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Faruk el Şara. Colani, Esad devrildikten hemen sonra Faruk el Şara’yı ziyaret etmişti.
Yeni Suriye’de Colani’nin kardeşleri de protokole girdi. Erdoğan’la görüşmeye giren üçüncü şahıs Hazım el Şara’ydı. Colani’nin ağabeyi. Riyad ziyaretinde de vardı. Hukuk doktorası yapmış bir iş insanı. Irak Kürdistan Bölgesi’nde Pepsi’nin ortağı El Hayat’ın CEO'su idi. Erbil’de yaşıyordu. Baas rejimi devrilince Halk Sarayı’na danışman olarak girdi. Resmi bir sıfatı yok. Küçük kardeşi jinekolog Mahir el Şara da HTŞ hükümetinde Sağlık Bakanı. Rusya eğitimli ve Rusların damadı.
Humus-Karyateyn’den gelen Latife el Durabi ise Arapça dili ve edebiyatı dalında lüksek lisans yapmış. Ailesinin de maşallahı var. Öne çıkan isimlerin başında Osmanlı döneminde üç farklı sancakta mutasarrıflık, Sivas ve Basra vilayetlerinde valilik, Fransız işgali döneminde Suriye’de kısa süreliğine başbakanlık yapmış ve suikasta kurban gitmiş Alaaddin el Darubi geliyor. (Osmanlı tarihi araştırmacısı ve Osmanlı arşivi uzmanı Orhan Özdil’in bana geçtiği bilgi notundan.) Hafız el Esad döneminin Petrol Bakanı Gazi el Darubi ve din adamı Şeyh Abdülgaffar el Darubi de aynı aşiretten.
Colani’nin cihatçı saflar için terk ettiği ailesi şimdi referansa dönüşüyor. Ne ala! Liderliği genetik kodlarda arayanlar cımbızla ve mercekle buyursunlar buraya! Ailesi iştir, şahsa bakılmaz yani!
***
Ağırladığı heyetlerde ve konuştuğu gazetecilerde vizyoner bir imaj bırakıyor. Yol haritasına dair ulusal konferans, anayasal bildiri, kapsamlı hükümet, hesap veren yönetim, kurumsallık, mezhep ve ırk kotasını dışlayan liyakate dayalı kadrolaşma ve profesyonel ordudan söz ediyor. Adamları ise Hama’da, Humus’ta, Lazkiye’de ya da Tartus’ta terör estiriyor; öldürüyor, yargısız infaz yapıyor, kaçırıyor, işkence ediyor, darp ediyor, mezhepçi diskur çekiyor... Kimi bakanları, atadığı valiler ya da komutanlar +18’lik korku filmlerine konu olabilecek icraatlarıyla biliniyor. Sahnenin bir yüzünde El Kaide devlet olmuş, bayram ediyor; öteki yüzünde idealize edilen bir lider rolünü çok iyi oynuyor!
***
Colani farklı ülke istihbaratlarını atlatmış, değişik kimliklerle yaşamış ve Muhaberat’ın çuvallamasına neden olmuş birisi olarak çetrefilli oyunlara yatkın birisi. Kimi kiminle dengeleyeceğini bildiği izlenimi veriyor. Yedi Kocalı Hürmüz durumunda olmak da bu yeteneğini artıracaktır.
Gelelim bu denge hesaplarında Türkiye’nin yerine…
İlk dış gezisini Riyad’a yapması hem işlevsel hem simgeseldi. Suudi Arabistan yeniden inşa için para, İslam dünyası için meşruiyet, Batı için referans kaynağı. Arap Birliği’nin yolu da Riyad’dan geçiyor. Ankara, Riyad’ın yerini dolduramaz. Bu tercih aynı zamanda Batı’ya “Suriye, İran’a karşı Suudi liderliğindeki Sünni eksende yer alıyor” mesajı veriyor. Bu yaptırım ve kara listelerden kurtulmanın bir reçetesi sanki.
Erdoğan ilk buluşmada çerçeveyi stratejik ortaklık olarak çizdi. Aşağısı kurtarmaz tabii! Yeniden inşada aslan payı, yeni ordunun eğitiminde başat rol, savunmada ortaklık, liman-üs tahsisatı ve SDG’yi sıfırlayacak koordinasyon stratejik çerçevenin köşelerine oturuyor. Hepsi rekabete ve meydan okumalara açık. Yine de Ankara sanki “Kardeşim Şara tamamdır, bir de Trump’ın iyi tarafına denk gelirsek ne ala!” havasını basıyor. Adriyatik’ten Çin Seddi'ne kadar bütün coğrafyayı bin kez Türk hakimiyetine sokan yandaş medyaya bakılırsa Osmanlı'nın çağdaşı yedi düveli hortlatacak adımlar belirlendi.
Neler yok ki?
Suriye’de illerin yıkım ve inşası için raporlar hazırlanacak; deniz ulaşımı, liman işletilmesi ve kıta sahanlığı konusunda anlaşmalar imzalanacak; Fırat’ın doğusu, Humus ve Lazkiye-Tartus aksında Türk üsleri kurulacak, buralarda askeri eğitim verilecek; iletişim alt yapısına el atılacak; Şam’a tren yolu canlandırılacak; elektrik ağı geliştirilecek; limanlar arası koridor oluşturulacak; Suriye hava sahası Türk savaş uçaklarına açılacak; SDG’nin kontrolündeki sınır kapıları, barajlar ve petrol kuyularının devri gerçekleştirilecek.
Bunlar ‘niyet beyanı’ olarak okunabilir. Hayata geçirilmelerinin önünde çok fazla hendek olacaktır.
Reuters da hedeflenen anlaşmadaki başlıkları Türkiye'nin Suriye'de hava üsleri kurması, Suriye hava sahasını askeri amaçlarla kullanması ve yeni ordunun eğitiminde öncü rol üstlenmesi diye sıraladı. Reuters’a göre Badiye Çölü'nde iki Türk üssü kurulması öngörülüyor. Bu yerler Palmira askeri havaalanı ile Humus vilayetindeki T4 üssü olabilir.
***
Üslerle ilgili yer seçimi bazı stratejik hedef ve kaygılara işaret ediyor. Sanırım Şam kırsalına sokulan İsrail’in oyun alanıyla çakışmak istemiyorlar. Bu bölge Batı’ya “IŞİD’le mücadeleyi biz üstleniyoruz” diyebilecekleri bir yer. Enerji kaynaklarına yakın durmak da işin diğer boyutu.
Buradan meselenin çıktığı yer SDG.
Erdoğan, SDG’yi halletmek için Şam’a her türlü katkıyı vereceklerini söylüyor, tam bir fikir birliği olduğunu vurguluyor. Ama ABD’nin pozisyonu nedeniyle Türkiye’nin yapamadığını HTŞ yönetimi nasıl yapacak? Ya da Erdoğan’ın aklında olup diline yansımayan bir orta yol bulundu da bu da açıkça söylenmiyor.
SDG konusunda ne kadar uyuşursa uyuşsunlar yüzlerini yeniden Washington’a dönmeleri gerekiyor. Trump şimdilik başka şeylerle meşgul. Kanada, Grönland, Meksika Körfezi ve Panama Kanalı’na göz dikti. Suriye’de ilgisini çeken bir şey çıkmadı sanırım. Son olarak Oval Ofis’teki masasında İsrail’in Lübnan’da düzenlediği terör saldırılarının anısına altın kaplama çağrı cihazı hediyesine bakarken ilgilendiği şey, Gazze’deki Filistinlileri sürüp ‘Soykırım Şeridi’ni dünya elitleri için Orta Doğu’nun Riviera’sına dönüştürmekti. Suriye’de gözünü dolduran tek şey karmaşa! Erdoğan’ın en büyük avantajı bu olabilir. Ama yetmez. O yüzden ABD’nin Suriye’de kalmak için yaslandığı gerekçeleri açığa düşürecek bir senaryo lazım.
***
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın IŞİD’e karşı bölgesel eksen kurma yönündeki girişimleri biraz bununla alakalı. Trump’ı ayartacak bir teklif çıkarmaya çalışıyor. Danışmanları ‘Trump kendi planlarına karşı çıkanlardan alternatif teklif görmek ister ve bununla ilgilenir’ diyor. Koca kafa böyle çalışıyor.
Haliyle Türkiye, Ürdün, Irak ve Suriye dörtlüsü Suudilerin de desteğiyle bir koalisyon kurabilirlerse Trump’a buradan yollayacakları mesajı tahmin ediyoruz: Bak seni yükten kurtarıyoruz; IŞİD’le savaşı ABD’nin bölgesel ortakları olarak biz üstleniyoruz; IŞİD’lilerin tutulduğu hapishanelere de Suriye gardiyan olacak, Kürtleri de dert etme onları da Şam’da yönetime ortak ediyoruz; artık SDG’yi bırakabilirsin!
Bunu bir de “İran’a karşı bir eksen” olarak da kurguladılar mı Trump’ın başı dönebilir!
Hem İsrail’in hem de "İran gitti, Türkiye geldi” diye duyar kasan bazı Arap ülkelerinin bariyerini Amerikan onaylı bir bölgesel ortaklıkla aşabilirler. Bu koalisyon Türk’ün Suriye’ye intikalinde bir Truva atı işlevi görebilir. Ama muhatapların bu tür bir plana ‘Evet’ dediklerine dair bir bilgi yok. Onların ikna olması yetmez; masasında altından bir şeyler görmek isteyen büyük patronun da kafa sallaması gerekiyor.
***
Öte yandan Colani-Erdoğan zirvesi derken, Şam’ın SDG’ye karşı pozisyonunu olgunlaştırma çabalarına değinmeden olmaz. Fidan’a bakılırsa Colani’nin kafasında taşlar yerine oturmuş. “PKK/YPG konusunda kafasının son derece net olduğunu gördüm" diyor. Fakat iki tarafın üslubunda bariz farklılıklar var. Colani, Ankara’ya gelmeden önce verdiği röportajda “Türkiye orada tam teşekküllü bir savaş başlatmaya hazırlanıyordu, ancak müzakerelere alan açmak için onlardan beklemelerini istedik" dedi. Elbette Ankara’nın harekât planını rafa kaldırtan faktör Şam’ın ricası değil Washington’ın gazabıdır. Fakat bu sözler müzakereyi önceleyen bir bakışı da yansıtıyor.
Evet, sırtını döndüğü babasından kendisine Arap milliyetçiliği de bulaşmış olmalı ki Colani cumhuriyetin ismindeki ‘Arap’ı sahiplenerek, ümmetçilikten öte ‘birleşik Suriye ulusu’ fikrini benimseyerek, bu minvalde federalizmi bölünme girişimi olarak reddederek Ankara’nın görmek istediği tabloyu sunuyor. Fakat Türkiye faktörü olmadan da Esad’a karşı muhalif güçlerin büyük çoğunluğunun eğilimi de bu yöndeydi. Colani, The Economist’e demecinde SDG’nin devlete entegre olmayı kabul ettiğini ama bazı konular üzerinde tartışmaların sürdüğünü belirtirken nihai bir anlaşma için iyimser olmadığını da itiraf ediyor. Bazı nokta atışları yapıyor ki müzakerelerin çökmesi halinde SDG’yi içeriden çözme seçeneğine oynayabileceklerinin işaretini veriyor. Diyor ki; “Federal sistem halk tarafından kabul görmüyor”; “Toplum federasyon pratiğine alışık değil”, “Bölge SDF yönetimini onaylamayan bir Arap çoğunluğa sahip”; “Bölgede Araplar SDG'nin egemenliğinin sonlandırılması çağrısı yapıyor”, “Türkiye ile çatışma geçmişi olan yabancı unsurlar var.”
Ankara’da tekrarlanan söylemlerin daha usturuplu formülasyonu… Aynı zamanda bu sözler çözüm olmazsa ikinci seçeneğin alt yapısını veriyor.
Kelamı bağlarsak; Şam-Ankara, Şam-Kamışlı, Ankara-Washington ve İmralı hattında kurulmuş dört masada saatler en nihayetinde Trump’ın politika deklarasyonuna ayarlanmış bekliyor. Trump geçenlerde Suriye’den çekilme planının İsrail’e iletildiği haberini yalanlarken bu konuda bir karar alacağını söylemişti. Ardından dün NBC News, Pentagon'un Suriye’deki askerleri 30, 60 veya 90 gün içinde çekmeyi öngören 3 senaryo hazırladığını öne sürdü. Trump konuşuncaya kadar bu meseleyi muallakta saymak gerekir.
Erdoğan, Suriye’nin yıkım sürecine ortak oldu, sonra Colani’den Şara’ya değişim hikayesine omuz verdi, şimdi hasat zamanı diyor. Muhtemelen onda kendi hırslarını da görüyor. Bu hırsın ortakları çoktur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025