Fehim TAŞTEKİN
Kamışlı’dan, Afrin’den, Kobani’den Kürt gençleri Kürt bölgelerinin çok dışında Sırrin’de, Ayn İsa’da, Tabka’da, Rakka’da, Deyr el Zor’da öldüler, ölmeye devam ediyorlar. Doğudan batıya, kuzeyden güneye yüzlerce kilometrelik güzergâhta Halk Koruma Birlikleri (YPG) ve Kadın Koruma Birlikleri’nden (YPJ) ölen askerlerin fotoğrafları her yerde kadrajınıza giriyor. Bu bedel Araplarla geleneksel ilişkilerin boyutlarını değiştirdiği gibi Kürtlerin ‘Rojava’ olarak terimleştirdiği bölgesel tahayyüllerini ve yol haritalarını da etkiledi. Bu süreç, YPG’yi ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun ortağı yaptı. Hakimiyet alanı Arapları da içine aldıkça sistem de dönüştü. Üç kantonlu Rojava’dan ‘Rojava ve Kuzey Suriye Demokrat Federal Sistemi’ne, oradan ‘Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’na ve sonunda ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne dönüşen ‘demokratik özerklik’ projesi Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) yenilgisiyle birlikte yeni bir eşiğe geldi.
Ortak düşman ortadan kalktıktan sonra ortaklığın gücü ve karakteri test ediliyor: IŞİD sonrası bölgenin askeri, siyasi, ekonomik idaresinde kim ne kadar söz sahibi olacak? Temel sorun bu. Zorlu olan, savaştan sonraki paylaşım savaşı.
ABD’nin çekilme planını değiştirip uluslararası koalisyonu Fırat’ın doğusuna sabitlemeye çalıştığı, Türkiye’nin güvenli bölge planıyla Suriye’nin kuzeyine girmeye çalıştığı, Suriye’nin aşiretleri “Artık devletinize dönün” diye markaja aldığı, İran’ın Deyr el Zor aşiretlerindeki Şii damarlar üzerinden ‘aslınıza dönün’ kampanyası yürüttüğü, Rusya’nın ‘Geleceğin anahtarı benim’ dediği bir süreçte dış faktörlerin belirleyiciliği tartışılmaz. Ancak Kürtlerin birlikte yürüdükleri halklarla ortaklığının geleceği açısından iç dinamikler ve çelişkiler de önem kazanıyor.

Amude’de kadınlar…
Kobani, Amude ve Derik bir tarafa Kamışlı, Haseke, Serekaniye, Tel Ebyad gibi yerlerde Kürtlerle diğer halklar birbirini gözeterek ancak yol alabilir. Bu saydığım yerlerde birliği tehdit eden riskler var ama durum idare edilebilir. Kürtlerin önünde boş beyaz bir kâğıt yok tabii. Bu hatlarda Kürtlerle Arapların ilişkilerini tanımlayan şeyin ‘komşuluk’ olduğu biraz hakikat biraz da temennidir. Nüfus ve toprak transferleriyle komşuluk ilişkilerinin zehirlendiği yerler az değil. İki halkın ilişkilerini tanımlayan 1930’lardan sonra Arap milliyetçilerinin gündemde tuttuğu ‘Kürt Kemeri oluşuyor’ korkusuydu. Buna 1962’de ‘Arap Kemeri’ ile yanıt verildi. Yapılan nüfus sayımında 1945’ten önce Suriye’de doğduğunu ispat edemeyen Kürtlerin ‘yabancılar’ (ecanib), sayıma katılmayanların ‘kayıtdışı-kaçak’ (maktumin) ilan edilip vatandaşlık haklarından mahrum bırakıldığı başka bir süreç de işledi. 2012 sonrası dönemde ilişkileri tekrar tanımlayan şey yeniden ‘Kürt Kemeri’ endişesi oldu. Kürtlerin Kobani ile Afrin arasında koridor açmayı düşündüğü sıralarda bu, karşı propagandaya dönüştü.
‘OYUN KURUCU KÜRT’ ARAP SOKAĞI İÇİN BEKLENEN BİR SONUÇ DEĞİL
Tamamen Arap bölgelerine gelindiğinde Kürtlerin ‘oyun kurucu’ olarak öne çıkması alttan alta bir direnci besliyor. IŞİD’e karşı ortaklık Araplarla yakınlaşmada birincil katalizördü. Bu yakın mesafeyi koruyan harici faktör Amerikan varlığı ve müdahaleleri. Tabii ABD’nin bölgesel müttefiki Suudilerin, Arabistan kökenli aşiretleri ihata etme girişimleri de bir yan faktör.
Coğrafyada siyasetin karakteri naifliğe yer bırakmıyor. İdeolojik davranmayan aşiretlerin yön arayışlarında bir yere kadar eski kavgalar etkili olsa da asıl belirleyici olan ‘hayatta kalma’ ve ‘akarı’ garantileme güdüsüdür.
ABD çekilme sinyali verdiğinde Fırat hattındaki aşiretler geleceği sağlama almak için Şam’a kanal açma eğilimine girdi. Aşiretler Amerikan müttefikliği konusunda Irak tecrübesinden hareketle temkinli davranıyor. Irak’ta Irak İslam Devleti’ne karşı aşiretlere ödeme yapılarak kurulan Uyanış Güçleri daha sonra ortada bırakılmıştı.
Suriye ve Türkiye de ortada kalma endişesi yaşayan aşiretleri yanına çekmek için girişimlerini artırdı.
Şam yönetimi bazı aşiret liderlerini 3 Haziran 2018’de Halep’in güneyinde Deyr Hafer’de toplayıp devlete sadakatlerini göstermelerini istedi. ‘Yabancı ve Amerikan Müdahalesine Karşı Suriye Aşiretleri’ başlığıyla düzenlenen toplantıya 70 aşiret temsilcisi katıldı. Yayımlanan bildiride Türk, Amerikan ve Fransız işgaline son vermek üzere direniş birlikleri kurulacağı belirtildi. Benzer bir toplantı bin 500 kişinin katılımıyla Ocak 2019’da Hama’da düzenlendi. İran da Deyr el Zor’da hükümetin kontrolündeki bölgelerde çok aktif. İranlılar Elbu Kemal’a kadar olan alanda Hüseyniyeler açarak Şii unsurlar barındıran ya da Şii geçmişi olan aşiretler üzerine yoğunlaşıyor.
Türkiye de Arap aşiretlerini Kürtleri yalnızlaştırmak ve ABD üzerinde baskı kurmak için önemli bir kart olarak görüyor. O yüzden de Rakka ve Deyr el Zor’dan Türkiye’ye kaçmış ya da Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği bölgelerde kalan aşiretlerin liderlerini örgütlüyor. Bu cenahta ilk toplantı 10-12 Ocak 2017’de İstanbul’da yapılmıştı. 21 Aralık 2018’de Urfa’da toplanan 150 kadar aşiret temsilcisi ‘Suriye Kabileler ve Aşiretler Meclisi’ni oluşturduklarını belirtip Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve YPG’yi ‘işgal’ ve ‘tehcir’ ile suçladı. Meclisin temsilcileri daha sonra Azez, Antep ve Urfa’da şubeler açtıklarını duyurdu.
Suriye krizinin başında birlikte hareket eden Riyad ile Ankara’nın aşiretlere biçtiği misyon birbirini tırpanlıyor. Suriye Demokratik Meclisi ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de aşiretleri 3 Mayıs 2019’da Ayn İsa’da toplayıp safları sıkılaştırmaya çalıştı. Demokratik özerklik temelinde Suriye geneli için ademi merkeziyetçi bir çözüm çağrısı yapıldı. Şam yönetimi bunu ‘döneklik, ihanet ve bağımlılık toplantısı’ olarak niteledi. Rusya da ABD’yi Kürtleri kullanmak ve aşiretleri parayla satın almakla suçladı.
Bu şekilde birkaç koldan aşiretler üzerinde çalışıldığını görüyoruz. Fırat hattında yol alırken hep bu ilişkilerin nereye varacağına dair konuşup tartıştık.
ASIL MESELE KAZANAN TARAFTA OLMAK
ABD’nin çekilme planını değiştirmesi aşiretlerin alternatif arayışlarını biraz azalttı. Bu dönemde en ses getiren deneme başından beri Kürtlerle hareket eden, bu çerçevede Cezire Kantonu Eşbaşkanlığı görevini üstlenen ve oluşturduğu Senadid Güçleri ile IŞİD’e karşı savaşa katılan Şemmar aşiretinin lideri Şeyh Humeydi Dehham el Hadi’nin temaslarıydı. Şeyh Humeydi, Bağdat’da “İran’ın adamı” Falih Feyyad’la, Hmeymim’de Ruslarla ve Şam’da Esad yönetimiyle görüştü.

Arap, Kürt ve Türkmenlerin yaşadığı Tel Ebyad demokratik özerklik modelinin test edildiği yerlerin başında geliyor.
Ben 2014’te Rimelan’da yönetim binasında kendisiyle röportaj yaptığımda ‘En hakiki Apocu’ pozu takınmıştı. “IŞİD tehdidi ortadan kalktığında Arap-Kürt birlikteliği sürer mi?” diye sorduğumda “Sorun Kürt-Arap sorunu değil. Her çağın bir filozofu var. Günümüzde de Öcalan’ın felsefesi var. Öcalan’ın bu toplumun kurtuluşu için geliştirdiği bu felsefe şimdi hayat buluyor” demişti. Oluşan ‘Öcalan cumhuriyeti’ havasından rahatsız olup olmadığı sorusuna da “Öcalan’da Kürtlüğü ya da Marksizmi görmüyoruz. Onu bir dünya filozofu olarak görüyoruz. Onun teorisi dağılmaya yüz tutan toplumu yeniden bir araya getirmeye yönelik yeni bir teoridir. Türklerin de Öcalan’la iftihar etmesi gerekiyor. Öcalan ulusal, dil ve dini farklılıkları kaldırarak insani bir kimlik öneriyor” yanıtını vermişti. Bu kadarı Apocuları bile şaşırtmıştı!
Fakat aradan 4.5 yıl geçtikten sonra Al Monitor’a “Esad ile el sıkışmaya hazırım… Kürt kardeşlerim inatçı olmayı bırakmalı. Önce kendi aralarında, sonra da rejimle barışmaları lazım” dedi. Federalizm konusunda, “Hepimiz Suriyeliyiz, hepimizin hakları var. 1980’den beri ademi merkeziyetçiliği savunuyorum. Ancak idari taksim etnisiteye dayanırsa bu, yeni savaşlara yol açar” diyen Şeyh Humeydi, YPG ve PYD’nin PKK’nin onayı olmadan hareket edemeyeceğini savundu:
“Ne yazık ki PKK ve rejim zihniyetlerini değiştiremez, onlar aynı okulun öğrencisi.”
Bu gezim sırasında çok istememe rağmen Şeyh Humeydi ile tekrar görüşemedim. Üstelik şeyhin sofrasına ortak olacağıma dair söz vermiştim. Yönetim binasına gittiğimde boştu. Şeyh’in bir süredir Rimelan’ı boşladığını ve köyünde kaldığını öğrendim. Bir Arap kaynak isminin yazılmaması şartıyla Şeyh Humeydi’nin temaslarıyla ilgili şunları söyledi:
“Bu aşiret İngilizlerden beri dengeli hareket ediyor; güçlü olanın yanında yer almaya çalışır. Şeyh Humeydi kendi başına gitmedi. Özerk yönetimden izin aldı. Humeydi yabancı güçlerin bölgeyi bırakmayacağını anlıyor. O yüzden özerk yönetim ile İran, Rusya ve Suriye arasında bir yakınlaşma için arabuluculuk yapmak istiyor. Ancak Şam nezdinde kredisi bitmişti. O yüzden Şam’a gitmeden önce Irak’a gidip Falih Feyyad ile görüştü. Sonra Hmeymim’de Ruslarla buluştu. İran ve Rusya’nın desteğini almak istiyordu. Bir müzakere kanalı açmak istiyordu.”
AŞİRET PAROLASI: EV YANMASIN
Kâhtaniye (Tırbespiyê) bölgesinde Cevvale aşiretinin lideri Şeyh Abdurrahman Reşid’le buluştuğumda aşiretlerin devlet ile Kürtler arasında kalması halinde tercihlerinin ne olacağını sordum. Arap, Kürt ve Süryanilerin barış içinde yaşadığı Kâhtaniye’de ilk başta YPG kontrol noktaları oluştururken sorunlar çıktığını ama bütün halkları kapsayan bir yaklaşım sayesinde bunların aşıldığını anlatan Şeyh Abdurrahman aşiret olarak hem askeri hem sivil birimlere toplam 10 bin kişiyle katıldıklarını kaydetti. Cezire bölgesindeki aşiretlerin Deyr el Zor’dakilerden farklı olduğunu vurguladı:

Şeyh Abdurrahman: “Kimse evinin yakılmasını istemez.”
“IŞİD buraya giremedi. Bu bölgenin insanı IŞİD’i kabul edebilecek bir kültüre sahip değil. Kürt ve Arap aşiretleri birleşerek kendimizi koruduk.”
Peki devlet aşiretlerden ne istiyor? Şeyh Abdurrahman ilginç bir bilgiyi paylaşarak yanıt verdi:
“Rejim başından beri bize ‘Kürtlerle birlikte hareket edin’ diyordu. Başta böyle bir yaklaşım vardı. Kürtlerle Arapları karşı karşıya getirmeye çalışanlar hariçteki aktörlerdi. Bazı aşiret reisleri üzerinden bunu yapmaya çalıştılar. Ancak birlikte yaşadığımız halklarla bu oyunları boşa çıkardık. Amaçları özerk yönetimi boşa düşürmekti. Sonradan rejimin tutumu da değişti. Suriye ve Rusya özerk yönetimin Ayn İsa’daki aşiret toplantısına katılmamızı istemedi. Katılanları hain ve işbirlikçi ilan ettiler. Özerk yönetim de rejimin Hama ve Halep’te düzenlediği aşiretler toplantısına katılmama çağrısı yaptı. Biz rejimin toplantılarına katılmadık.”
ABD çekilir, müzakereyle sorun çözülmez ve Suriye ordusuyla çatışma çıkarsa aşiretler kimle saf tutar? Şeyh Abdurrahman burada da gerçekliğin diliyle konuştu:
“Biz içinde bulunduğumuz gerçekliğin farkındayız. Aşiret üyeleri işsizdir. Özerk yönetim onlara iş olanağı sundu. Her aileden bir-iki kişi işe girdi. Rejim eskiden olduğu gibi aşiretlerin kendisine dönmesini istiyor. Fakat aşiret üyeleri reislerin denetimden çıkmış durumda. Artık iş bulmuşlar. Dolayısıyla reis istese de kopmazlar.
Büyük çoğunluk demokratik özerk yönetimle birlikte. Çatışma olursa kimse kendi evini yıkmak istemez. Ekonomik çıkarı olanlar özerk yönetimin kararına uyar. Bazıları rejimden yana döner. Bazıları Kürt karşıtı propagandadan etkilenebilir.”
Suudi Arabistan ve Türkiye’nin aşiretler üzerinden durumu etkileme çabasını da şöyle değerlendirdi:
“Diğer yerlerden farklı olarak Haseke’de rejimle ilişkisi olan aşiretler az. Haseke’de Türkiye’nin üzerine oynayabileceği aşiret de yok. Ama Deyr el Zor’da olabilir. Suudilerin de ilişki kurabildiği aşiretler daha çok Rakka ve Deyr el Zor’dadır. Bakara aşireti lideri Nevaf el Beşir de Suudilerle çalışıyordu, 5 yıl İstanbul’da kaldı, sonra Şam’a döndü. Suudilerin Şemmarlara ulaşma çabası da sonuç vermedi. Şeyh Humeydi ile araları zaten iyi değil. Bu aşiretten Ahmet Cerba’yı kullanmak istediler. O da rejimin adamı çıktı, Suudilerin parasını alıp Kahire’ye kaçtı.”
PETROLDEN PAY MESELESİ: IŞİD VERDİ SİZ DE VERECEK MİSİNİZ?
Bu dengelerin bir de sahaya yansıyan boyutları var. Bir süre önce aşiretlerin etkin olduğu bölgelerde, “Kürt işgaline hayır”, “Tutuklamalara son”, “Kürtler petrolümüzü çalıyor” diye pankartların açıldığı bazı gösteriler oldu. Bir seferinde göstericiler lastik yakıp Deyr el Zor-Haseke yolunu kapattı. IŞİD hücrelerine yönelik operasyonlar da tepkilere yol açtı. Bakara aşireti lideri Haçim el Beşir evinin basılması sonrası, “Kandil kadrolarına karşı ayaklanın” diye çağrıda bulundu.
Gerilimin yaşandığı yerlerin başında gelen Şuheyl’deki Ukeydat aşireti, ABD’lilerden kontrolün kendilerine bırakılmasını istedi. El Ömer petrol havzasının bulunduğu bölgede güçlü olan bu aşiret IŞİD ile işbirliği yapanların başında geliyordu. Bu Habur aşireti de SDG’ye açıkça savaş ilan etti.
Özerk yönetimin temsilcilerine göre bu kriz genel değil birkaç aşiretle sınırlıydı ve aşıldı. Bütün bölgelerde kurulan yerel askeri meclislerin devreye girmesiyle SDG bayrağıyla bölgede bulunan YPG’nin öfkenin muhatabı olmaktan kurtulması umuluyor. Fakat bu epey iyimser bir yaklaşım.
Deyr el Zor cephesinde bulunmuş bir YPG komutanı, “Biz aşiret liderleri ile halk arasındaki bağlara dikkat ediyoruz. Hatta IŞİD’le savaş sırasında Amerikalıların buyurgan yaklaşımlarına engel olduk. Eğer Araplarla bir şey yapılacaksa kimseye doğrudan emir vermedik; bir aşiret lideri üzerinden onlara gitmenin yollarını aradık. Bu yaklaşımla sonuçlar aldık” dedi.
Özerk yönetimin yetkilileri SDG’nin motor gücünün YPG olduğu gerçeğinden hareketle biraz özgüven içinde hareket ediyor. Resmi demeçlere bakılırsa, “Araplar artan oranda özerklik modelini benimsiyor… Olayları kışkırtanlar rant peşindeki aşiretler ve IŞİD hücreleri.”
Kuşkusuz aynı cephede savaşan Kürtlerle Araplar arasında etkileşimler oldu. Kadın savaşçılara özenen Arap kadınların hikâyeleri medyadan teveccüh gördü. Kürtlerin Deyr el Zor ve Rakka’da can vermesinin yarattığı minnettarlık da bir etken. Yine de bazı aşiretler, “Teşekkür ederiz ama petrol bizde kalsın” diyerek sesini yükseltiyor.

Petrol Arap aşiretleriyle Kürtlerin ortak gelecek projesinin en önemli sınavı.
Kriz durulmuş gibi gözükse de petrol, daha Suriye devletiyle nasıl bir anlaşma sağlanacağına sıra gelmeden Araplarla ittifakı sarsabilecek bir konu olmaya devam ediyor. Kuyular merkezi hükümetin kontrolündeyken her şey devletin tekelindeydi. IŞİD geldiğinde aşiretleri kendine bağlamak için onlara pay verdi. Şimdi bu aşiretler “Kürtler geldi, gelirimizden olduk” diyor. Son durumu sorduğumda Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Yürütme Heyeti Eş Başkanı Fevza Yusuf tutumlarını şöyle açıkladı:
“Petrol dahil bütün yeraltı kaynakları tüm Suriye’ye aittir. Bütün halklar bundan eşit şekilde faydalanmalıdır. Herhangi bir grup ya da aşirete özel muamele yapılamaz. IŞİD’in yaptığı gibi yapamayız. Tüccarlar gelip ham petrolü satın alıyor, ya rafine ederek ya da ham haliyle karaborsada satıyor. Aşiretlere ‘Siz de gelip satın alabilirsiniz ve kâr koyarak satabilirsiniz’ önerisinde bulunduk. Amerikalılar da araya girdi, şimdilik sorun çözüldü.”
UZUN VE ZAHMETLİ BİR YOL
Aynı aşiretten bir kanat Kürtlerle birlikte hareket ederken bir diğer kanat Türkiye’ye el veriyor, üçüncü bir kanat Suriye devletine yaslanıyor. IŞİD’den önce Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) desteklemiş olan aşiretler de Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgesinde tuttukları güçlerini Deyr el Zor’a döndürmek istiyor. Bu, Türkiye’nin de oyun planına uygun. Aşiret refleksini anlamlandırmada Menbic’ten bir örnek işe yarayabilir:
Bu Bana aşiretinin lideri Muhammed Heyr el Maşi, krizden önce Suriye parlamentosunda vekildi. 2011’de yönetime karşı ayaklananları bastırmaya kalkıştı. Menbic, ÖSO’nun eline geçince o da Cund’ul Harameyn’i kurup onlara katıldı. IŞİD sonrası yeni adresi SDG oldu. Menbic’e Türkiye’nin girme ihtimali belirince bu kez Suriye devletiyle ittifakına geri döndü.
Sözün özü aşiret sistemi denilince hiçbir kazığın sabit olmadığını görmek gerekiyor. Aşiret yapısı demokratik özerklik modeliyle barışık değil. Bir kere bu sistem işlediğinde aşiretlerin tahakküm bağlarının çözülmesi kaçınılmaz. Irak ve Ürdün’deki aşiret-iktidar ilişkilerinin aksine Suriye’de Baas Partisi aşiret liderlerinin otoritesini aşındıran yollar denedi. Bazı aşiretlerin Kürt hareketiyle Baas’ı kıyaslamasının nedeni bu. Kürtlerin hizmet alanlarındaki organizasyon kabiliyetini Arap bölgelerine etkili bir şekilde taşımaları da güç. Arapların sivil yönetime katkı vermesi konusunda Rakka’da çok çalışıldı ve belli düzeyde yol alındı ama Deyr el Zor için bu daha da zor.
Fırat’ın doğusunda hem sosyolojik hem ekonomik hem de siyasal düzlemde taşlar bir kere yerinden oynadı. Dengenin nerede kurulacağı bir dizi iç ve dış dinamiklere bağlı. Görmek için izlemeye devam…
– SON –
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025