Gürbüz ÖZALTINLI
İlkelerin, vicdanın bu kadar hoyratça reel politikaya kurban verildiği bir dönem yaşadık mı bilmiyorum. Üstelik bu, her zamankinden daha güçlü bir “ilkesellik ve vicdan”vurgusuyla yapılıyor. Daha ilginci; okuduğunuz yazıların, önünüze gelen metinlerin çoğunun altındaki imzalara baktığınızda kasıt aramanız mümkün değil. Nesnellik endişesini, kuşku duygusunu buharlaştıran bir “aşırı politizasyon” a maruz kaldık. Ve sanırım bunun çok farkında değiliz.
“Yeniden yargılama” konusunda tanık olduğumuz tartışmalara bakın, ne dediğimi anlarsınız. Özellikle Gezi’yle birlikte keskin bir AKP alerjisine yakalanan kesimler, konunun gündeme gelmesini hükümetin politik manevrası olarak okudular. Haklıydılar. Ben de öyle okudum. Fakat sözü burada kapatabilir miyiz? Erdoğan’ın bizi çok kızdırmış olması, yolsuzluk inancı, eski rejim güçlerinin hortlaması korkusu, “orduya kumpas”iddiasını kısa yoldan çöpe atmamızı haklı kılar mı?
Üstelik bu yazarların bir kısmı Balyoz kararı açıklandığında, Ergenekon davası içinden çıkılamayacak biçimde genişletilip bir torba davaya dönüştürüldüğünde, ya da Ahmet Şık, Nedim Şener olaylarında ciddi kuşkular belirtmişken; şimdi “kumpas” iddiası hiç haz etmedikleri hükümetten geldiği için “manevra” deyip noktayı koyunca, ilkeli ve vicdanlı mı davranmış oluyorlar, yoksa “politik” mi?
İş “politik manevra” tespiti yapıp konuyu kapatmakla kalsaydı yine iyiydi. Orada kalmadı. O dönemin operasyonlarındaki kuşkulu, karanlık noktaları son derece inandırıcı biçimde kurcalayan çabaları, önce duymazdan geldiler. Şimdi de bazıları ağır bir dille saldırıyorlar. Bu itibarsızlaştırma kampanyasının zehirli oklarının herkesten çok Yıldıray Oğur’a yönelmesi rastlantı değil. Onun politik tercihleri ve davalara ilişkin eski yazdıkları üzerinden gürültü yaratılıyor. “Tutarsızlık”, “yandaşlık”, “kullanışlılık” mermilerini ensesine sıkıyorlar. Evet, bu saldırı dürüstçe yapılmıyor. Verdikleri cevapları okuyun; hiç birisi Yıldıray’ın emek ürünü gazetecilik çabalarıyla elde edip bize anlattığı bilgileri karşılamıyor. Ben ilk kez İzmir’de başlatılan “Askeri Casusluk” soruşturmasıyla ilgili derli toplu bilgileri onun yazısından öğrendim. (“Bir ‘kumpasın’ hikâyesi”) Şimdi çoğumuzun “hakikaten neydi o” diye tam hatırlayamadığımız, zamanında Türkiye’yi sallayan “Kafes” eylem planıyla ilgili ayrıntıları onun köşesinde okudum (“Nasıl ‘kafes’lendik?”) Soruların çalındığı gerekçesiyle İptal edilen Temmuz 2010 KPSS sınavına dair çarpıcı rakamları o yazdı. (“279.889 kişinin hakkına girmek…”) Ortaya bir resim çıkıyor…
Zamanında hepimizin derece derece kuşkulandığı, odaklandığımız öncelikler nedeniyle üzerinde durmadığımız, ucunu sınırını bilmediğimiz bir gerçeğe dokunuyoruz. Ve bunu büyük ölçüde “tutarsız, kullanışlı, yandaş!” bir gazeteciye borçluyuz. Ona sataşan“İlkeli ve vicdanlı” aydınlara değil…
Bende gittikçe güçlenen kanaat, toplumun geçtiğimiz dönem yaşadığı aydınlanmaya çok güçlü bir karartmanın da eşlik ettiğidir. Buna isterseniz “kirli aydınlanma”diyebilirsiniz.
Evet, devlette çok etkili bir suç çetesi vardı. Askerin odakta olduğu karanlık bir yapı siyasete her türlü kriminal yöntemle müdahale ediyordu. Bir kısım paşalarımız da darbe provalarına soyunmuştu. Darbe girişimi de Ergenekon da bu ülkenin ürkütücü gerçekleridir. Bunun ortaya dökülmesi aydınlanmadır. Arınmadır. Fakat giderek anlaşılıyor ki bu gerçeğin bir yüzüdür. Öteki yüzünün tam boyutlarını bilmiyoruz. Ama her geçen gün, devlette boşalan derin katların fethedilmesi amacına odaklanmış bir yapının parmak izlerine rastlıyoruz. Davaların bu amaçla keyfi olarak genişletildiği, rakip görünenlerin olmadık yollarla tasfiye edildiği, her türlü yöntemin mubah sayıldığı karanlık bir stratejiye maruz kalmış olduğumuz kuşkusu güçleniyor.
Yıldıray’ın yazdıkları cevap bekliyor. Gölcük’te bulunan 5 No’lu hard diske başka bir bilgisayardan daha sonraki bir tarihte dosya aktarılarak yapılan müdahale cevap bekliyor. Bir dönem sadece Alper Görmüş’ün üzerinde durduğu, yaşadığı her şeyi kayda geçiren Özden Örnek’in günlüklerinde Balyoz’un izine rastlanmamasına rağmen “dijital delillerde” bulunan eylem planıyla darbe sanığı yapılmasının inandırıcılığı cevap bekliyor. Hanefi Avcı olayı cevap bekliyor.
“İlke ve vicdan” sahibi olanların, konunun üstüne gidenleri “tutarsız, yandaş, kullanışlı” olarak nitelemekten öteye söyleyecek sözleri olması beklenir.
Ben bu noktada artık “Taraf”ı ayırıyorum. Ondan böyle bir beklentim yok. Taraf’ın tutumu, Balyoz ve Ergenekon’un görünen gerçeğinin ardına sığınıp ortalığı galiz küfürlerle terörize ederek, görünmeyen gerçeği karartmaya çalışan bir panik izlenimi veriyor. “Kullanışlı aptallar” yazısı sıradan bir polemiğe benzemiyor. Hedefe oturttuğuYıldırayOğur’un “Plan semineri darbe girişimi değildir” demediğini bile bile bütün sözünü bu söylenmeyen sözü çürütmek üzerine kurmak, okuyucuyu ahmak yerine koyan fazla telaşlı bir aklın ürünü gibi geldi bana. “Plan semineri” ile, olayı bütün komutanları içine katacak şekilde genişleten “Balyoz bavulu”nu aynı şeymiş gibi gösteren “kurnaz” bir kalemden çıkmış yazı. Fehmi Koru da “TÜBİTAK sizin bavulun içinden bir delil sahte çıktı diyor, neden bu konuda tek satır yazmıyorsunuz?” diye sorduğu için almış hakaretlerden payına düşeni!
Evet, Taraf’ın tutumu üzerine tüy diken bu yazı, bizim neden gazeteden tasfiye edildiğimizi anlamayan gözlere de umarım ışık tutar. Taraf’ı bir yana bırakalım.
Asıl sözüm; “bu AKP’nin politik manevrasıdır” tespitinden “Darbeciler AKlanıyor”a sıçrayan muhalif aydınlara.
Siyasetin ne yapmaya çalıştığıyla ilgilenmeye kimsenin söyleyecek sözü olamaz.
Peki pragmatizmin bütün inceliklerine tanık olduğumuz kriz, gözümüze bilmediğimiz olguları sokmaya başlamışsa buna kör kalmak hangi ilkeyle açıklanacak?
Siyasi tutumlarını paylaşmadığımız bir gazeteci, kendisine “kullanışlı aptallık” sıfatını da yapıştırmaktan sakınmayarak ciddi cevaplar bekleyen soruşturmalara girişmişse; bize kestirmeden tepkiler vererek, ona geçmişini hatırlatarak, yakışıksız nitelemelerle saldırmak mı düşer?
Yoksa onu cesaretlendirmek mi?
Hakikaten düşünelim
Vicdanımız ne diyor?
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023