Gürbüz ÖZALTINLI
Aşırı politizasyonun, aktüel siyasi çatışmalara fazla angaje olmanın, aslında daha derin, daha gerçek, tek tek hepimizi daha dolaysız içine dahil eden sorunların dikkatlerden kaçmasına yol açtığını düşünmek haksızlık mı olur acaba?
Ayrımcılık, sömürü, adalet, eşitlik gibi soyut ve yüksek kavramların, düşünce hayatımızda neredeyse tamamen aktüel siyaset tartışmalarımıza tahsis edildiğini görüyoruz. Adil olup olmadığımızı, ayrımcılık karşısındaki ahlakımızı, eşitlikten ne anladığımızı siyasi tercihlerimiz üzerinden açıklıyoruz. Hayatta doğru yerde durmak, sahip olduğumuz siyasi kimliğe bağlı kılınmış gibi gözüküyor.
Bu iyi bir şey değil.
Hepimiz el birliğiyle sığlaşıyoruz. Kuşkusuz çok güçlü politik eleştirilere, zengin argümanlarla işlenen siyasal analizlere tanık oluyoruz. Bu tür parlak metinler daha çok muhalif, sorgulayıcı çevrelerden çıkıyor. İktidar savunusu alanında üretilen sözlerin büyük çoğunlukla çöp olduğunu söyleyebilirim. Bu mecrada uzunca süredir kuru, sığ, niteliksiz bir propaganda dili bütün sahayı kaplamış görünüyor. Ama asıl büyük sorun tartışmaların neredeyse tamamen güncel politik alana sıkışmış olması.
Siyasal kimliklerimizin örttüğü kör ve kirli noktalarımızla hesaplaşmamızı imkansızlaştıran bir ilişki ikliminde yaşıyoruz. Kültürel kodlarımızı eleştirel gözle çözümleyebilmemiz; kendimizin üzerine dengeli dürüst bir dış bakış oluşturmamız zaten çok yorucu bir iş. Bugünün siyasi cemaatleşmesinde bu daha da zorlaşıyor. Siyaseten anlaşan, ortak karşıtlık duygularında birleşen, dönüp dolaşıp aynı şeylerden konuşan, üstelik de yüksek bilinç ve ahlakımızdan hayli emin ve hoşnut olan insanlar durumundayız. Eh, kolay terk edilecek konfor da değil aslında bu…
Daha gerçek, üstelik dolaysız tarafı olduğumuz sorunlar var gerçekten.
Bunları tartışan, içinde yer aldığımız kültürel yapıları kurcalayan, bize konfor kaçırıcı aynalar tutan sesler duymayı daha anlamlı buluyorum artık. Siyasi aktörler üzerine kocaman laflar savurarak içimizi soğutanlardan daha heyecan verici bence. Daha fazla siyaset değil, daha fazla kültür tartışmalıyız.
Kültür kolay değişir bir şey değil elbette. Hep en geriden geliyor. Ekonomi, siyaset, hukuk birbirlerini çekiştire çekiştire sürüklerlerken kültür onların yanında ağır ve hımbıl kalıyor. Fakat kültür, bütün o alanları kuşatan, sınırları çizen, belki de son sözü söyleyen oluyor. Hayatın bütün veçheleri karşılıklı ve çok karmaşık etkileşim içinde kuşkusuz. Ancak bize en çok kim olduğumuzu söyleyen şey kültür. Diğerleri daha eğreti, daha uçucu kimlik ögeleri. Oysa kültür; işte o biziz…
Sorunlarımızın temelinde; tüm toplumu kuşatan, farklı davranma eğilimlerini marjinalleştiren ataerkil kültür kodlarının yattığını düşünenlerdenim. Bu noktaya çok hızlı geldiğimi söyleyemem. Politik tartışmaların açtığı bir ufuktan ağır aksak ilerleyerek, üzerine söz ürettiğimiz bu düşünsel çatışmaları ve aktörlerin kimliğini aşan daha üst belirlenimlerin olduğu sezgisine ulaştım. Gerçekten, sosyolojik özneler, siyasi partiler ve iktidarlar değişiyor fakat belli davranış kalıpları kendini durmadan tekrarlıyordu bu ülkede. Bütün politik tarafların repertuarları; mutlak iktidar fetişizmi, şiddeti temel alan güç kullanımı, ötekini düşmanlaştırma, boy ölçüşme, bilek bükme stratejileri ile yüklüydü. İktidar fikrine uzaklık, eşitler arası diyalog, güç ve şiddeti koşulsuz olarak dışlama, taviz verme, uzlaşma… Bunların tümü zayıflık; bekayı tehdit eden zaaflar olarak niteleniyordu.
Dikkat edilirse, ilk saydığım düşünce ve davranış modeli, ataerkinin maskülen nitelik yükleyerek benimseyip yücelttiği değerler kalıbıdır. Zaaf olarak görülüp reddedildiğini belirttiğim model ise, yine ataerkinin feminenlik olarak kodladığı düşünce ve davranış kalıplarına işaret eder.
Dikkatimden kaçan başka yazarlar olmamışsa eğer, ataerkilliğin siyasal analizlerde kullanımına ben ilk kez Etyen Mahçupyan’da rastladığımızı hatırlıyorum. Mahçupyan, Erdoğan tarzı siyaseti, kendisi uygun gördüğü hakları tanıyan fakat hak talebine muhatap olmayı sevmeyen; vermeyi uygun görmediklerinin kendisinden istenmesini otoriteye diklenmek olarak algılayan özelliğiyle, ataerkil olarak nitelemişti.
Mahçupyan’ın, bir köşesinden bence büyük bir isabetle yakaladığı bu kültürel yapı üzerinde ne yazık ki yeterince durulmadı. Hatta “Faşizm”, “otoriter siyaset”, gibi doğrudan sert siyasal kavramlarla tartışmayı seven kimi çevreler, Mahçupyan’ın “ataerkillik”tespitini yumuşatıcı, tepkileri ehlileştirici buldular. Oysa eksik kalan şey, politik kavramların kullanımı değil, bu ataerkil kültürün bütün boyutlarıyla masaya yatırılması, teşhir edilmesi olmuştur kanımca. Tamamen feminist dünyanın sırtına yıkılan bu ağır sorumluluğun önemi, siyasi kanaat ve düşünce üreten çevrelerce yeterince anlaşılamamıştır.
Bu konu, onu düşünmeye, tartışmaya ayırdığımız mesaiyle kıyaslanmayacak kadar önemli kanımca. Çünkü ataerkil kültürün biçimlendirdiği toplumsal cinsiyet rolleri yalnız kadın erkek ilişkilerini tanımlamıyor, yaşamın her alanında işleyen iktidar yapılarını da belirliyor.
Ataerkinin dönüşümü için harcanan çaba toplumun özgürleşmesi için yapılacak en değerli katkı olacaktır. Artık bundan hiç kuşkum yok. Ataerkinin beli bükülmeden alınacak mesafe yoktur. Bundan da kuşku duymuyorum. Sağcılar gider solcular gelir; laikler gider muhafazakârlar gelir… Ataerki orada mıh gibi durdukça hayatımız aynı kalır. İşin özeti bu…
İçinde yer aldığım erkek dünyasının buram buram soluduğu; farkında olarak ya da olmayarak durmadan yeniden ürettiği bu yıkıcı kültürü, belki iddialı teorileştirmelerle değil, fakat sıradan günlük yaşam izlenimleriyle önümüzdeki haftalarda yazmaya çalışacağım.
Umarım erkeklik dünyamıza hak ettiği sertlikte bir ihaneti başarabilirim…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023