Hadi ULUENGİN

Dinci ve laikçi ortaklar
30.01.2015
1547

 LAİK, hatta laikperest ulusalcılık dinci, hatta sofu birulusalcılıkla bütünleşebilir mi?

Tabii ki evet!

Zaten bu satırların yazarı da son üç- beş senedir yukarıdaki tehlikeye dikkat çekiyor.

Yeri geldiğinde satır üstüne satır karaladım.

Meselâ ne zamanki sabık başbakan Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üyelikten bahsediyor veya ne zamanki onun medya kalemşorları jeo-stratejik bağlamda bir “Yeni Türkiye”den (!) dem vuruyor, ânında eleştiri getirmeyi ve uyarıların dozunu yükseltmeyi hep farz addettim.

***

HÂLBUKİ bazıları tehlikeyi abarttığımı ve işi mübalağaya vardırdığımı öne sürdüler.

Zira onlara göre, en azından lâ-dinî ulusalcılığın dinci bir siyasi İslam’la buluşması maddenin tabiatına aykırı bir gelişme oluşturur. Dolayısıyla da yan yana gelemezler…

Oysa hayır! Kazın ayağı hiç de öyle değil!

***

DEĞİL, çünkü gerek laik, gerek dinci ulusalcıları ortak kılan temel paydayı her iki tarafın da “ötekine” duyduğu husumet, hatta nefret duygusu oluşturuyor.

Bunun bilinçaltında ise hem çok derin, hem de yine ortak bir kompleks yatıyor.

Tabii o “öteki” de gerek birinciler, gerek ikinciler nezdinde Batı’yla özdeşleşiyor.

Bu birinciler Kemalist- Leninist lügat paralayarak “emperyalist devletler” veya “metropol ülkeler” diyormuş…

İkinciler ise “diyar-ı küffar” veya “düvel-i muazzama” terimlerini kullanıyormuş…

Ha Ali Veli, ha Veli Ali…

Böyle bir retorik farklılığı yukarıdaki husumetin ve nefretin özünü asla değiştirmiyor.

Kaldı ki, bir yandan Türkiye İslam’ında daima milliyetçi bir damar olduğunu; diğer yandan ise laik Cumhuriyet’in aslında ülkeyi sosyolojik açıdan Müslümanlaştırmak projesi ekseninde yükseldiğini düşünürsek, tarihî perspektifteki yakınlığı da saptamak gerekiyor.

Ve ikisi arasındaki bu yakınlık AKP’nin otoriterleşmesine, dolayısıyla da demokrasi coğrafyalarından uzaklaşmasına paralel olarak her geçen gün biraz daha berraklaşıyor.

***

ÖRNEĞİN, gerek iktidarın, gerekse dinci ulusalcılığın esas sözcüsü olduğu için Yeni Şafak gazetesini ve onun komplo teorileri üstâd-ı azamı yönetmenini emsal alalım.

Çalakalem bir Batı nefreti, kumpas uydurmacılığı, Hizmet intikamcılığı falan…

Bunlar bin bir maske takınan neo-Nazi Maocuların Karanlık varakparesi veya yalanı “Soma’da işçiler betonlaştırıldı” (!) ahlaksızlığına vardıran OdaTV dezenformatörü gibi laikçi ulusalcıların organlarında yutturulmaya çalışan herzelerle hemen tamamen uyuşuyor.

Zaten aynı iktidara mensup temsilcilerin İttihatçı Talat gibi tescilli bir katili bile sahiplenmekten utanmayan aynı neo-Nazi Maocuların meczup ve kifayetsiz muhteris reisini desteklemek için Strazburg’daki AİHM şovuna gitmeleri de tesadüf oluşturmuyor.

Artı, dünkü Ergenekoncuların bugün AKP’yle mahcup bir flörte girmesi o ulusalcı ideolojinin ortaklığında al gülüm, ver gülüm bir ortam yaratmak çabasından kaynaklanıyor.

Evet evet, öyle uzun vadede falan değil, yakın gelecekte bu flörtün daha da netleştiğini ve somutlaştığını göreceğiz ki, şimdiden kendimizi hazırlayalım…

***

FAKAT hayır, laikçi ve dinci ulusalcılık ikizliği maddenin tabiatına aykırı değildir.

Tam tersine, maddenin tabiatına tıpatıp uygundur!

Çünkü buradaki madde ortak komplekslerden kaynaklanan ve kimliği konusunda da yine ortak uzlaşmaya varılmış olan “ötekine” husumet ve nefret duygusudur!

Ve malûm, husumetlerin ve nefretlerin tabiatı daima ve daima aynıdır!

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar