Hilâl KAPLAN
Cumhurbaşkanlığı makamı, 12 Eylül anayasasını yazdıran darbecilerin, rejimin 'kötüellere' geçmemesi için siyaset kurumunun üzerinde kurduğu vesayet mekanizmalarından biri olarak tasarlanmıştı. O yüzden 2007'de Ak Parti kadroları ilk Cumhurbaşkanı adaylarını çıkarmaya hazırlanırken ellerinden geleni artlarına koymadılar. Cumhuriyet mitingleriyle sokağı hareketlendirdiler. Bunu, medyanın büyük çoğunluğunun desteğini alan e-muhtıra izledi. Terör azdırıldı. Ancak fayda etmedi.
Ak Parti hem erken seçime ülkeyi götürerek oy oranını %47'ye çıkardı, hem kendi içinden Cumhurbaşkanını seçti hem de Cumhurbaşkanını halkın seçmesine dair anayasa değişikliğini halkoyuna sundu. 21 Ekim 2007'de yapılan referandumda halkın %69'u "Cumhurun başını ben seçmek isterim" dedi. Böylelikle siyasî tarihimiz boyunca nerdeyse hep sorunlara yol açan Cumhurbaşkanı seçimi, demokrasilerde siyasî meşruiyetin kaynağı olan halka havale edilerek kriz olmaktan çıkarıldı.
Ancak darbe anayasası ve işleyişi, bu değişime uygun sistem dönüşümünün önündeki engel olmaya devam etti. Ak Parti, 2011 seçimlerinde, halkın oyunun yarısını almasına rağmen, her partiden eşit üyenin katılmasını sağlayarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu kurdu. Toleransın bu kadarı belki demokratikti ama verimli olmadı. Muhalefet, edindiği eşit gücü, sadece yeni anayasa yolunu tıkamanın bir fırsatı gördü. Uzlaşılan 60 maddeyi bile geçirme teklifini reddetti.
Tam 4 partinin de anayasa taslağı meclise sunulmuş, tartışmada sona yaklaşılmışken önce Gezi kalkışması, ardından 17-25 Aralık patlak verdi. Erdoğan, 30 Mart yerel seçiminde ilk dalgayı püskürttü ve ardından halkın oyuyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı olarak Beştepe'ye çıktı. Ancak bu, anayasal olarak partisinde, onca zorluğu uğruna aştığı -kendi deyimiyle- aşkından, sevdasından kopmasını gerektiriyordu.
Kopuşun sadece sembolik olarak kalacağı sözünü alarak hem dünyanın en büyük partilerinden birinin anahtarını hem de ülkedeki en büyük yürütme makamını Davutoğlu'na emanet etti. Bu arada bir kısım medyanın pompaladığı "Güçlü Başbakan ol, emanetçi olma" telkinleri, aslında hep Erdoğan'la çelişmeyi, istişareden uzaklaşmayı ve güç mücadelesine girmeyi teşvik ediyordu. Hâlbuki halkın seçtiği Cumhurbaşkanı'nın siyasetten uzak, geleni ağırlamaktan ibaret sembolik ve izole bir makama dönüşmesi beklenemezdi. Küfeyi sırtında taşımış olan Erdoğan, haklı olarak ne partisinden ne de devlet yönetiminden el etek çektirilmeyi hak ediyordu. Kavil de böyle değildi zaten. Ki 20 ay sonunda kongreye gitmenin kaçınılmaz olduğu, partinin en üst karar organının 50'de 47 kişilik kararıyla ortaya çıktı. 22 Mayıs'ta, tek aday belli olmasına rağmen Ak Parti tarihindeki en yüksek orandaki katılımla, tam 1411 delegenin oyuyla gerçekleşen bir kongre yapıldı. Parti teşkilatları, Binali Yıldırım'ı Genel Başkan seçti. O günden beri yazılanlarda dikkatimi çeken bir nokta var.
2014'teki temayül yoklamasından birinci çıkmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtelif sebeplerle yoklamadan üçüncü çıktığı söylenen Ahmet Davutoğlu'nu Genel Başkanlık koltuğu için uygun görmüştü. O zaman Ak Parti'ye yakın duran hiçbir kâlemin Erdoğan için 'tek adam', Ak Parti için 'neo-Kemalist', teşkilatlar için 'lider kültü meraklısı' iması yaptığını hatırlamıyorum. Nitekim Yıldırım da bu yorumlara kapı aralamadı ve Davutoğlu ismi açıklandıktan sonra, "Bizde liderlik kavgası, benlik kavgası olmaz. Davutoğlu'nu ilk ben tebrik ettim" demesi, dışarıdan esen tüm fitne ateşlerini söndüren bir rüzgâr etkisi oluşturmuştu. Yıldırım, partide bir rahatsızlık olduğunu da söyleme gereği duymamıştı çünkü yoktu!
Ne var ki, partinin en üst kurulu MKYK'nın, 29 Nisan'da Davutoğlu'nun partideki yetkilerini almasına kadar, mesleği gereği olguları bildirmek zorunda olduğu için hükümetin Külliye ile arasını açan tercihlerini kamuoyuna anlatan her gazeteciyi 'fitneci'diyerek fişleyen, "Sonuçta Davutoğlu'nu Erdoğan getirdi" diyerek 'lider' vurgusuyla ağızları kapayanlar, bakıyorum bugün pek bir muhalif, pek bir konuşkanlar.
Erdoğan ile uyum içinde hareket edeceğini, devletin işleyişini hızlandıracağını ifade eden Yıldırım'ı silik göstermek için bir gün biri bayrağı eline alıyor, ertesi gün diğeri. Hanımlar, beyler... Artık yeter! Fitne ise, bu yaptığınız en âlâsı. Yıldırım'ın Başbakanlığının gücünü, Cumhurbaşkanlığının gücünden ayrı görmemesi, ikisinin birbirini beslediğini ifade etmesi sizi neden bu kadar rahatsız ediyor? Bence ya karnınızdan konuşmayı bırakın ya da sonsuza dek susun. Dürüstlük en büyük erdem, tercih sizin...
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019