Kerem ALTAN
10 Kasım’dan bu yana garip bir tartışmaya tanıklık ediyoruz.
Kendilerini bu ülkenin sahibi sanan iki “tek adamcı” zihniyetin acıklı kavgası büyük bir ciddiyetle devam ediyor.
Bir yanda Kemalistler, diğer yanda Tayyipistler. Ya da bir yanda kışlacılar diğer yanda camiciler, ne derseniz deyin.
Yanlış anlamayın, çoğu zaman iki tarafın da birbirleri hakkında söylediklerine yürekten katılıyorum.
Örneğin, 10 Kasım’da Koç grubunun “Olmasaydın olmazdık” ilanına Akit gibi bir gazeteye “Olmasaydın da olurduk” diye ilan vererek “cevabı yapıştıran” Sancaktar Dergisi’nin kurucularından Eyüp Gökhan Öztekin’in şu sözlerinin altına imzamı atmaktan hiç çekinmem:“Mustafa Kemal’in icraatlarını beğenmiyorum, dünya okumasını paylaşmıyorum, geleceğe dair perspektifini onaylamıyorum.”
Hatta Öztekin’in belki de çekindiği için söyleyemediği bazı eklemeler de yapılabilir.
Mustafa Kemal bir diktatördü. Ya da Mustafa Kemal gerektiğinde en yakınındakileri bile bir kalemde silebilecek kadar, hadi başımı daha fazla derde sokmayayım, “gözükaraydı” gibi.
Veya Mustafa Kemal’in demokrasi denen yönetim biçimiyle uzaktan yakından ilgisi yoktu gibi.
Bunların hepsine varım.
Fakat iş bu kadarla kalamaz.
Çünkü bu söylenenlerin hepsi yeni bir Atatürk olma heveslisi Recep Tayyip Erdoğan için de geçerli.
Cami ve kışla aşkıyla coşmuş bir toplumda, özelikle böyle bir zamanda bu gerçekleri söylemek ne kadar akıllıca bilemiyorum ama böyle bir tercihin tek bir adamın peşine takılıp hem kendinin hem de başkalarının hayatını karartmaktan daha onurlu olduğuna inanıyorum.
Üstelik iki tarafın bu acıklı didişmesi yüzünden kaybedilen yılları, kaçırılan fırsatları, yitirilen hayatları hatırladığımızda ve ülkenin bugün vardığı noktayı soğukkanlılıkla idrak ettiğimizde iki tarafa da gerçekleri hatırlatmak, bu gerçeği gören herkesin boynunun borcu bence.
İki tarafın da demokrasiden hoşlanmamak gibi çok kuvvetli bir ortaklıkları var, iki taraf da bu ülkede yaşayan herkesin kendilerine benzemesi gerektiğine inanıyor, iki taraf da devleti kutsayıp insanı küçümsüyor, iki taraf da kendilerinin “efendi” diğerlerinin köle olduğuna iman ediyor, iki taraf da “kutsallıklarla” hayata yön vermeye uğraşıyor, iki taraf da bütün insanların kıyafetlerine, inançlarına, hayatlarına karışma hakkına sahip olduklarına emin.
İki taraf da gerçeklerden hoşlanmıyor, iki taraf da “liderlerinin” süper kahramanlar olmasını istiyor, iki taraf da bu görüşlerinin herkesçe kabul edilmesi için ısrar ediyor.
İki taraf da korkunç bir erkek bencilliğiyle kadınlara hükmetmeye, kadınların nasıl yaşayacaklarını belirlemeye uğraşıyor.
Birinin kadını “açmaya” diğerinin “kapamaya” kalkmasının aslında nasıl korkunç bir benzerlik olduğunu iki taraf da fark etmiyor.
Özgürlükten, eşitlikten, çeşitlilikten iki taraf da hoşlanmıyor.
Bu ülkede yaşayan herkese bu iki taraftan birini seçmek zorunda olduğu, bu ikisinden başka seçenek olmadığı söyleniyor sürekli.
Demokrasi diye bir başka seçenek olduğu iki tarafça da saklanıyor.
Birbirlerine saldırıp duruyorlar, ikisine de benzemeyenlere ise birlikte hücum ediyorlar.
İki tarafı da iktidarda gördük, ülkeyi cehenneme çevirdiler. Kendilerine benzemeyene yaşam hakkı tanımamak için koca bir ülkeyi yaşanmayacak bir hale getirdiler.
Ve tüm bunlar onların tek adamlığa olan düşkünlükleri yüzünden oldu.
Şimdi de karşılıklı ilanlar veriyorlar, “olsaydı” mı olurlardı “olmasa mıydı” mı olurlardı, onu tartışıyorlar.
Eğer bir gazeteye ilan verecek gücüm olsaydı ben de koskocaman “Oldunuz da ne oldu?” diye sorardım.
Oldunuz da ne oldu?
Olduğunuz şeyden ve memleketi getirdiğiniz halden çok mu memnunsunuz?
Düşmanlıktan, nefretten ve baskıdan kırılıyor bu ülke sayenizde.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.01.2015
7.01.2015
30.12.2014
24.12.2014
16.12.2014
28.11.2014
18.11.2014
11.11.2014
4.11.2014
21.10.2014