Leyla İPEKCİ
Gözlerimizin önünde haftalardır Afrika'da açlıktan kırılan insanların görüntüsüyle Nairobi Havaalanı'na indik.
Fakat bambaşka bir imge havuzuna daldık: Gözüme ilk çarpan Safari ilanlarıydı! Etrafımızdaki yolcular outdoor giysileriyle turistik bir seyahat yapmak için geliyorlardı Kenya'ya. Sahil kenti Mombasa'daki deniz safarisinin de olağanüstü olduğundan bahsediliyordu.
Kimse Yok mu Derneği'yle birlikte Somali'ye götürdüğümüz yardım çantaları ilk anda tatilcilerin bavulları arasında kaybolmuştu. Çıkış kapısına ilerlerken gümrük görevlisi "Bu çantalarda ne var?" diye sordu, kontrol etmek istedi. Arkadaşlarımız durumu anlatırken, ilgisiz bakışlarla dinleyip "Haa, Somali, anladım, tamam iyi" diyerek geçirdi bizi.
Kenya'nın sınırına dek beş yüz kilometre yürüyerek ulaşabilen insanların sığındığı Dadaab kampı ise billboard'larda göz seyrine sunulmaya elverişli bir tüketim nesnesi değildi. İnsanlığın egosunu şişiren vahşi düzenin devam edebilmesi için onu gözlerden saklamak gerekir. Ya da tüketim dünyasının şaşaasında ancak belli görsel estekik ölçülerde kendine yer bulabilecektir.
Oysa açlığın kırdığı insanlar, gündelik hayatın dev panoları arasından yüzümüze tutulan bir ayna. Onların mazlum yüzüne nasıl -hangi yüzle- baktığımız, bizler için bir insanlık sınavı. İnsanlığın kurak ikliminde bir damla yağış olabilmek, bir tek kişinin ölümüne engel olmak, insanlığı saniyeler içinde ayağa kaldırabilir.
Bunun için buradaydık biz. "Bunları doyursan ne olur, yarın nasılsa ölecekler" demek yerine, insanlık okyanusunda dev dalgalarla boğuşan yardım örgütlerini destekleyebilmek, onların çabalarını yansıtabilmek için. Duayla yetinmeyip, dua niyetine o okyanusta tek damla olabilmek için.
Nairobi'de kaldığımız süre boyunca edindiğimiz izlenimler, din ve mezhep ilişkileri, Afrika kabilelerinin ulus devletleri karşısındaki tavrı, kabile çatışmalarının sosyopolitik arka planı, yoksulluğun çokuluslu şirketlerle organik bağı gibi meseleleri bir başka yazıya bırakıyorum. Nairobi'den sonraki durağımız Mogadişu olacaktı ve her türlü analizin ötesinde bir hayat pratiği bekliyordu bizi.
Yarını olmayanların sorumluluğunu taşıyabilmek
African Airways'in uçağıyla havaalanına indik. İç bölgelerde kilometrelerce devam eden çölün okyanusa kavuştuğu sahil sonsuza dek sürecek gibiydi. Başbakan'ın uçağıyla gelen sanatçıların sandığının aksine oraya inip kalkan uçaklar vardı bizimki gibi. Nitekim Abu Dabi şeyhinin oraya gelişine bizzat tanıklık edecektik ertesi gün.
Kabinede bakan olduğunu söyleyen 26 yaşındaki (ama sanki çok daha genç) bir yetkili bizi kalacağımız yere götürmeye gelmişti. Çat pat İngilizcesiyle birkaç kelam ettikten sonra, bir gerçeği ayırt ettim: Doğu Afrika'nın en gelişmiş ülkesi olan Kenya'da insan ömrü ortalama 40 yaşı geçmezken, bir devlet dahi kuramayan Somali'de bu ortalama herhalde çok daha düşüktü. Politikaya atılmak için geç bile kaldığı söylenebilirdi yani bu genç adamın.
Havaalanından çıktığımız ilk andan itibaren buranın ne Afganistan'a, ne Irak'a, ne de Pakistan'a benzediğini, çok ama çok daha zor durumda olduğunu idrak ettik. Yol olarak farz edebileceğimiz açık alanın iki yanına yüzlerce insan dizilmiş bize bakıyorlardı. Çukurlar, taşlar arasında metruk birkaç yapı, çoğu harabeye dönmüş binalar arasında perişan insanlar, bazı küçükbaş hayvanlar, çer çöp, toz toprak... Üç- dört dakika sonra daha geniş bir alana geldik, bir direğin altında toplaşmış oturan insanlar ve hayvanlarla karşılaştık. Burası şehrin meydanıydı. Bütün ikişer veya en fazla üçer katlı binalar çatışmalarda yıkılmaya devam ediyordu. Ne pencere vardı, ne çatı.
Acı bir andı, çünkü çaresizliğin öteki yüzüyle göz göze gelmiştik: Zulme şahit olmanın sorumluluğunu taşıyabilecek miydik? Sefalete dev ekranlardan bakmıştık günlerdir, şimdi vücudumuzla oradaydık ve sadece bakmakla yetinemeyeceğimize göre nereden başlayacaktık? Bakmakla yetinirsek, bizler o aç insanlardan çok ama çok daha daha sefil olmaz mıydık? Zulüm altındaki insanları sadece izlemekle yetinmek insanlığın nefsine daha çok zulmetmek değil miydi?
Yollarda yarını olmayan bir insan topluluğu dizilmiş en fazla bir günlük gelecek vaadi bekliyordu. Ve siz başınızdaki hasır şapkayla kolonyalist bir İngiliz edasıyla da davranabilirsiniz onlara. Kucaklaşarak, omuz vererek, hatırını sorarak, göz hizasından konuşarak da. Üzerine bastığın yere alnını koymanın bir sırrı da buradaydı işte.
Mogadişu'nun hiçbir yerinde kesin bir güvenlik olmadığı için, "aman" dediler, otel diye tanımladıkları bir binaya bizi yerleştirirken, "Sakın kapının önüne çıkıp durmayın. Şebab örgütü otuz kilometre kadar uzağa çekildi fakat her an canlı bomba saldırısında bulunabilirler." Başbakan'ın gelmesine daha bir gün vardı, yardım ekipleriyle birlikte kampları gezmeye başladık biz de.
Kapılarda kampa giremeyen yüzlerce insan birikmişti. Girişteki ajite hallerine rağmen, yüzlerinde bir trajedi, bir isyan yoktu. Öylece duruyorlardı. Kaderlerini seçmiş, razı gelmiş gibiydiler. Bir çadırın önünde iki kız çocuğu duruyordu, birinin kucağında kardeşi vardı. Üç gofret uzattım, bu da kardeşine diyerek. Çekindi, üçüncüsünü almak istemedi, başkasına vermem gerektiğini ima etti. İşte bir sınav daha: Bazı uluslararası yardım kuruluşları gibi, güvenlik sorununu bahane ederek, kamyondan aşağı yardım paketlerini hayvanlara yem atar gibi fırlatırsanız, insanlar kapışmak için birbirlerine girerler. Eğer Kimse Yok mu gönüllülerinin yaptığı gibi yemeği orada hazırlayıp tek tek dağıtım yapıyorsanız, karşısınızdakilerden de insanî tavır görürsünüz.
O vakit neden bu aç insanların yüzünde hiçbir trajedi olmadığını, nasıl bu kadar mütebbessim durduklarını anladım: Böylesine yarınsız olmak, anın sonsuzluğunda onlara gereken manevî doygunluğu sağlıyordu. Fazladan bir gofret, ya da bir yudum su manevî gıdaya dönüşebiliyordu onlar için. İnsan ancak böylesine koyu bir çaresizlikte tastamam teslim olabiliyordu.
Başbakan'ın geleceği gün, kamplarda büyük hazırlık erken başladı. Çocuklara balonlar, Türkiye'deki futbol oyuncularının formaları, flamalar dağıtıldı. Halka oldular, karşılama provası yaptılar. Coştular. Bir kadın, su dağıtılan yerde elindeki maşrapadan kuma su atıyordu. İlgimi çekti. Baktım, ona bu görev olarak verilmiş. Çok kalabalık olacağı için, rüzgar estiğinde toz kalkmasın diye herhalde, Başbakan ve ekibinin geçeceği yerlere su döküyordu mütemadiyen. Yanına gittim. Birbirimize baktık. Kadının su dökmekte ne kadar zorlandığını o an fark ettim. Yıkanmak veya içmek için bulamadığı suyu, o en büyük nimeti kuma döküyordu! Yüzündeki o perdelenmiş ıstırabı anlamaktan ne kadar uzaktık o anda bizler.
Mogadişu'da silah sesleri karanlığı delerken, kaldığım odada ise müthiş bir deneyim yaşadım o gece. (Devam edeceğim.)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018