Mehmet TEZKAN
Geçen haftalarda gündemin ağırlıklarından biri akademik özgürlüklerdi. Bu hafta ise hukuk, adalet ve bireysel ahlâk kavramları ekseninde "yargı"yı konuştuk, tartıştık. Artık pek bir anlamı, geçerliği ve yaptırım gücü kalmamış Anayasa'da bağımsız olduğu yazan yargı aygıtında bağımsızlığın ne kadar kaldığı bir kez daha ve bu kez epey sert gözler önüne serildi.
Yargının siyasal iktidara, aslında AKP Reisi ve takımına bağımlılığının somutlandığı Yargıtay'ın Anayasa Mahkemesine (AYM) yollayacağı üye seçiminde yaşananlar sahiden de artık bağımsız yargı kavramını tartışmanın bir anlamı kalmadığının kanıtıydı.
Önce paraşütle Yargıtay üyesi yapılan, İstanbul'un ünlü (hem de ne ünlü) başsavcısı İrfan Fidan'ın, 20 günlük Yargıtay misafirliğinin ardından ülkenin en deneyimli, kıdemli yargıçlarından oluşması gereken Yargıtay Genel Kurulu'nda, 107 üyenin oyları ile AYM'ye tırmandırılması ve artık kimseyi şaşırtmayan AKP Reisi'nin de imzayı bastırarak AYM'nin oylama dengesini değiştirecek bir atama yapması ülkenin pek çok saygın hukukçusunca "Elveda Anayasa, elveda Anayasa Mahkemesi" diye değerlendirildi.
İrfan Fidan
Anayasa'ya ve mahkemesine "elveda" demek aslında hukuk'a ve sonuç olarak da adalet'e elveda demektir.
Bu değerlendirmelerin öfke ile, öznel görüşlerle gölgelenmediğini, hukuksal bilgileri tartışılamaz iki hukuk insanının sözlerinde, cümlelerinde somutlandı.
Kadim avukatım ve kadim arkadaşım, kaç yılın hukuk savaşçısı Turgut Kazan'ın, Halk TV ekranlarında bizim Şirin Payzın'ın programındaki konuşmasını dinlemenizi şiddetle öneririm. Burayı tıklayın ve izleyin.
"İrfan Fidan olayı"nın anlamını daha da derinlemesine kavramak isterseniz, bir başka hukuk bilgesinin, Anayasa hukuku profesörü Kemal Gözler'in tek sözcükle "muhteşem" makalesini okumalısınız. Hukukçu olmayanların da kolayca anlayabileceği bir yalınlıkta ama değme hukukçunun beceremeyeceği bir derinlik taşıyan bu makale için tıklayın.
Daha başka önemli kaynaklar da var Ama bir gazete yazısı için iki saygın hukukçunun görüşleri kanımca yeter de artar bile…
Görülüyor ki Türkiye'de bağımsız yargıdan söz etmek artık ve ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve onun yakın çevresinde halkalanmış başdanışmanlar için mümkün. Geri kalanlar içinse "bağımsız yargı" terimi ancak kederli bir gülümsemeye ebelik edebiliyor.
* * *
Şimdi artık sıra daha can alıcı bir soruya geldi:
Türkiye'de yargı bağımsız mıdır ve bağımsız mıydı?
Bu sorunun "Tırmık"ta sorulduğuna bakıp "Bu yazan herifi tanıyoruz, soruya elbette hayır diyecektir" dediniz ya da böyle düşündüyseniz fena halde yanıldınız.
Türkiye'de yargı erki oldum bittim bağımsızdı. Hukuktan ve ister istemez adaletten bağımsız…
Ne yani 1925 ilkbaharında Şeyh Said'i yargılayıp (yargılayıp?) sonra da idam eden Şark İstiklâl Mahkemesi hukuktan ve adaletten bağımsız bir yargı organı değil miydi?
Ne yani 1926'da Atatürk'e suikast hazırladıkları iddiası ile İzmir'de asılan Lazistan mebusu Ziya Hurşit'i, Ankara'da asılan Cavit Bey'i yargılayan İstiklâl Mahkemeleri hukuktan ve adaletten tümüyle bağımsız değiller miydi?
Çok mu gerilere gittim.
Peki, bugüne yaklaşalım.
27 Mayıs darbesiyle devrilen Demokrat Parti iktidarının Başbakanı Adnan Menderes'i, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'yu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ı yargılayan, idama mahkûm eden ve asan "Yassıada Mahkemesi" için hukuka bağlı, adalete uygun kararlar veren "bağımsız" bir mahkeme olduğunu söyleyebilecek bir vicdan sahibi var mıdır?
1971'de "darbe değilmiş gibi darbe" yapan generallerin kurduğu ve 1972'de bir şafak vakti Ankara'nın kara ünlü Ulucanlar cezaevinin avlusunda darağacı kurdurup Deniz Gezmiş, Yusuf İnan, Yusuf Aslan'ı idam ettiren üniformalı yargıçlardan (yargıçlar?) oluşan Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi kendini hukuktan ve adaletten tümüyle bağımsız kılmış bir mahkeme değil miydi?
12 Eylül 1980'de ülkenin tepesine çöken faşizmin sıkıyönetim mahkemeleri 517 yurttaşı idama mahkûm etti. Bunlardan 50'sinin idam cezaları infaz edildi. Şimdi 12 Eylül'de kurulan sıkıyönetim mahkemeleri için "hukuktan ve adaletten bağımsızlaştırılmış resmi cinayet kurumları"dır dense yanlış mı olur?
Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne, yargının bağımsızlığını, hukuku uygulayıp uygulamadığını, temel görevi olan adaleti sağlayıp sağlamadığını sorgulayan bir gezinti yaptık.
* * *
Geldik bugüne.
AKP iktidarınca adım adım biçimlendirilen bugünkü yargı erkine.
Evet, bugün artık sıkıyönetim mahkemeleri yok. Askeri yargıçların da araya sokuşturuldukları Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) de yok. Ülkede hukuku uygulama, adaleti sağlama görevi sivil yargı kurumlarının elinde ve yetkisinde. Adeta çağdaş hukukun temel ilkesi olan "tabii yargıç" ilkesine uyulmakta.
Birinci derece mahkemelerden en yüksek yargı organlarına, Yargıtay'a, Anayasa Mahkemesi'ne kadar bu böyle..
Peki bu mahkemelerin pek çoğu için de "hukuktan ve adaletten bağımsız" yargı organları desek haksızlık mı etmiş oluruz?
Sorunun cevabı için Osman Kavala, Ahmet Altan, Selahattin Demirtaş, Selçuk Mızraklı, Selçuk Kozağaçlı, Gültan Kışanak davalarına şöyle bir göz atmak yeterli. Daha pek çok örnek var ama bu kadarı yetsin.
* * *
Öyleyse bu yazının "Yargı bu ülkede her zaman bağımsızdı, hukuktan, adaletten bağımsız" diyen başlığında bir haksızlık, bir yanlışlık var mı?
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2025
27.02.2023
14.06.2022
23.05.2022
7.03.2022
7.02.2022
30.08.2021
19.08.2021
17.08.2021
11.08.2021