Merve Şebnem Oruç
İlginçtir, 1915 olaylarını tek kelimeye indirgeyenler, konuyu hep tarihsel bağlamından ayırarak değerlendirir. Örneğin Çanakkale hakkında yazılıp çizilenlerde Ermenilerden, Ermeniler hakkında yazılıp çizilenlerde Çanakkale'den nadiren bahsedilir. Oysa Gelibolu Muhaberesi ile tehcir doğrudan ilişkilidir. Düşünün, Balkanlar'dan Kafkasya'ya milyonlar bir daha yurtlarına dönemeyecek şekilde muhacir durumuna düşmüş, yüz binler hayatını kaybetmiş, Sarıkamış faciaya dönmüş, İngilizler ve Fransızlar Gelibolu'ya yaklaşıyor, İstanbul Ruslara söz verilmiş... Sadece devlet olarak Osmanlı değil, millet de uçurumun kenarında. Böyle bir dönemden bahsediyoruz.
Ha keza, dönemin Sykes-Picot gibi gizli anlaşmaları sadece Orta Doğu'yu kapsıyormuş algısı var. Oysa Rusların Nisan 1915'te Paris ve Londra'ya temsilci olarak gönderdiği Dr Hakob Zavriev ve ona eşlik eden Ermeni Delegesi Başkanı Bogos Nubar Paşa'nın, savaş sonrasında, Osmanlı topraklarında Rus himayesinde Adana, Mersin ve Urfa'ya kadar uzanacak otonom bir Ermeni Devleti kurma önerisi unutulur. Rusya'nın bu denli güçlenmesini istemeyen İngiliz ve Fransızlar, bu teklife sıcak bakmaz ama Sykes-Picot Anlaşması için mekik dokuyan Sir Mark Sykes ve Georges Picot'la da görüşen Ermeni delegesi, sonunda Fransızlarla, bu bölgede bir devlet kurma karşılığı, Fransız-Ermeni lejyonu kurmak için anlaşır.
Yakın zamana kadar 1915 olaylarını konuşmayı tabulaştıran tamamıyla inkar üzerine kurulu devlet politikalarının değişmesinden memnun biri olarak, parçalanan Osmanlı Devleti'nin durumunu hariç tutup olanları tek bir kelimeye indirgeme ısrarını şüpheli bulduğumu söylemeliyim. 2. Abdülhamit'e karşı İttihat ve Terakki Cemiyeti'yle işbirliği yapan, ancak Osmanlı topraklarında bağımsız Ermeni Devleti hayaliyle birkaç yıl sonra kendini Çarlık Rusyası'nın hizmetine adayan Taşnak Komitesi'nin rolü gibi faktörleri değerlendirmeden bir kelimenin peşinde koşmak, en az inkarcı devlet politikası kadar inkarcı bir yaklaşım. Üstelik bugün coğrafyada yaşananlar her gün biraz daha yeni bir 'Sykes-Picot' planının devrede olduğunu açık ederken, devlet arşivlerini açmaya hazır olan Türkiye'yi bir 'oldu-bitti'yle köşeye sıkıştırmaya çalışma hamleleri sizde de şüphe uyandırmıyor mu?
Bu hafta Federal Meclis'te onaylanan tasarıyla Almanya, 1915 olaylarını 'soykırım' olarak niteleyen 29. ülke oldu. Kararın neden şimdi alındığı sorusuna eminim çoğunluk, Suriye'ye bağlı gelişmeler üzerinden cevap verecektir. Ancak bugün 'güncel', 'geçmiş'le hiç olmadığı kadar alakalıyken, geçmişe ilişkin bu karar, güncelle sadece dolaylı olarak değil doğrudan da bağlantılı olabilir. Suriye'nin kuzeyinde IŞİD adlı harici terör oluşumunun kaldıraç olarak kullanılmasıyla meşrulaştırılan PYD'ye yeni bir söz verildiğini artık anlamayan kalmadı. Suriye'de kurulacak bir PKK devletinin, gelecekte Türkiye topraklarında kurulması istenen bir PKK devletinin ateşleyicisi olacağını tahmin etmek güç değil. Açıkçası Kürt halkına karşı takındığı ikiyüzlü tutumu giderek ortaya çıkan PKK'nın hayalindekinin, bir Kürt özerkliği değil de, 100 yıl önce vaat edilen Ermeni devletini kurmak olduğunu, salt son bir yıldaki söylem ve yöntemlerinden dahi fark etmek mümkün. Öte yandan, Türkiye-Rusya ilişkilerinin Suriye nedeniyle bozulması sürecinde Ermenistan'ın işgal ettiği Azerbaycan'ın Dağlık-Karabağ bölgesinde ateşin bir kez daha yükselmesi, bu iki meselenin ayrı değerlendirilemeyeceğini düşündürüyor.
Almanya'nın kararı, 1. Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın müttefiki ve 2. Dünya Savaşı'nda Holocaust'un sorumlusu olması nedeniyle kritik. İsveç, Hollanda, Fransa, İtalya, Rusya, Güney Kıbrıs, Suriye, Lübnan, Venezuela, Uruguay, Brezilya ve Vatikan dahil 29 ülke 1915'i 'soykırım' olarak tanırken, tanımayan ülkeler Azerbaycan, Norveç, Danimarka ve İsrail. İngiltere 'katliamlar' olarak tanımlarken, ABD'de 45 eyalette yine 'soykırım' olarak tanınıyor. Ermenistan'ın ısrarla sürdürdüğü 3T yani 'Tanıma, Tazminat, Toprak' taleplerinin yerine gelmesi vb hukuki açılardan bu tekil kararların bağlayıcılığı yok. Ancak her yıl 1915'i 'büyük felaket' olarak anan ABD'nin ne zaman diğerlerine katılacağı bir soru işareti olarak duruyor. 1915'i tarihi açıdan incelemeye kapıları kapatarak teker teker 'soykırım' kararı alan ülkelerin Ermenistan'ın tek kelimeye indirgemeci tezinde yavaş yavaş bir konsensüse doğru gittiğini görmek mümkün. Haliyle bir gün, bu devletlere ABD de katıldığında, BM'nin de hukuki karar verecek yasal bir mercii işaret etmekten vazgeçerek bu konuyu tartışmaya açma ihtimali güçleniyor.
Türkiye bu yüzden kendini anlatma kaçınılmaz olarak artık vites yükseltmek zorunda, zira Müslüman ülkelerin bile bu konuda kafası karışık. Örneğin Araplar, 1917 Bolşevik İhtilali sonrası Komünistler Sykes-Picot Anlaşması'nı Rus arşivlerinden çıkarıp dünyaya göstermeseydi, yapılan gizli planları bilmeyecekti. Bugün kendi topraklarında olanları bilseler de, hala diğer konulara uzaklar. Farzı misal, yarın bir gün, Filistin'in devlet olarak tanınması karşılığında Arap ülkelerinden 1915'in soykırım olarak tanınmasının istense, acaba ne derler?
İsrail'in 1915'i 'soykırım' olarak tanımama kararı, sadece Holocaust'un biricik tutmak istemelerinden değil, böyle bir ihtimal yüzünden olabilir. Açıkçası İsrail'in Ermenistan-Azerbaycan çatışmasında Azerbaycan'ın yanında durarak askeri anlamda da Azerbaycan'a yoğun destek vermesi de bu tezi destekler nitelikte.
Bu nedenle Türkiye'de her kesimin 'Erdoğan'ın despotluğuna boyun eğmeyeceğiz' tarzı ifadelerle akıl bulandırmaya çalışan Cem Özdemir ve Serj Sarkisyan gibilerin oyununa gelmeden bu konuya yaklaşması gerekiyor. Erdoğan üzerinden üretilen kutuplaştırma, gerçekleri görmemizi engellemek üzere bir kez daha devreye sokuluyor ve hedef şaşırtılıyor. Oysa bu mesele ne sadece Erdoğan'ın ne de Ak Parti'nin meselesidir; bu sağcısından solcusuna, dindarından ulusalcısına hepimizi ilgilendirmektedir.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018