Mücahit BİLİCİ

Mücahit BİLİCİ
Mücahit BİLİCİ
Tüm Yazıları
Mele Hikmet û Remezan Çavuş
20.07.2015
3325

 Bayram günü siyasi fikir gündemine biraz ara verip çocukluk hatıraları tahattur edelim. Çocukluğum Diyarbekir’in Silvan (Farqin) ilçesinde geçti. Şimdi daracık görünen sokakları, tıpkı neden küçüldüklerini anlayamadığım çocukluğun ayakkabıları gibi geniş ve mesafeli idi. Henüz akla kapılmamış hayat olarak akardık biz çocuklar o sokakların içinde. Hepsi oyun değildi elbette. “Al datli, baalll! Teze şireli datlii” diye bağırdığım zamanlar çoktu. Küçük tepside sekiz tane halka tatlıya dayanan bir zaruret ekonomisi. Bir yarımdatli da yeme hakkı olarak tatlı yapıcısının ikramı olurdu. Elimde boya sandığı kahvehane önünde kundura boyacılığı yaptığım zamanlarda artık ortaokul öğrencisiydim. Yine de hem erkenden tanıyıp hem en sevdiğim yer “medrese” idi: Bugünkü adıyla Nur dersanesi. Orada insanlar haftada birkaç gün toplanır,kırmızı çay içer ve kırmızı kitap okurlardı. Çocukluğum ve lise gençliğim Risale-i Nur sohbetlerinin feyziyle geçti. Resmî okulda öğrendiklerimden daha fazlasını ve daha önemlisini o risale kültürünün içinde edindim. Orada öğretmen, öğrenci, imam, memur, çocuk, ihtiyar herkes biraraya gelir imani konularıişleyen Nur’ları anlamaya çalışırdı. Kürdistan’daki sohbet halkası elbette çok neşeli olurdu. Her zaman ilginç karakterler vardı. Bunlardan ikisi Mele Hikmet ile Remezan Çavuş idi.

Mele Hikmet bir camide imamdı. Âdet olduğu üzere ona Seyda derdik. Bizim oralarda artık dükkân kapatan klasik medrese eğitiminin uzatmaları oynayan ve maalesef çok da nitelikli olmayan talebeleri az da olsa hâlâ vardı. Bu skolastik medrese tahsilini almak isteyenler seydalara talebe (feqî) olurlardı. Mele Hikmet’in kendisi ise zaten imamlık yaptığı yerde resmî imam olabilmek için sonradan mecburi tutulan İmam- Hatip okulunu dışarıdan bitirmek, yani sınavlara girmek zorundaydı. Kürdistan’daki nice âlime yapılan bu Türkçe işkencenin örnekleri çoktur. Mesela, Mele Hikmet, psikolojide savunma mekanizmalarını ezberlemek zorunda kalmıştı. Bazı feqîlerin sınavda minare şerefesi ile filmlerdeki içki şerefesini birbirine karıştırdıkları rivayet edilirdi, Kürdî bir geleneğin, Türkî bir modernlikle karşılaşmasının yolaçtığı yangından çok mizah örnekleri alevlenirdi. Eskiden imamlar ve medrese feqîleri arasında R. Nurlara fazla ilgi olmazdı. Çünkü geleneksel ilimleri edinme ve tekrara dayalı tarzın, sorgulama ve tefekkürü önemseyip, imanı önceleyen bu reform çizgisine intibakı kolay değildi. Bu açıdan Nurcu bir mele olarak Mele Hikmet bir anomali idi. Cami vaazlarında imanî bahisleri anlattığı için, cehennem ateşiyle tehdit edilmeye alışmış çoğu yaşlı olan cami cemaatinden şöyle tepkiler alırdı: “Bizim seyda iyi, hoş biri ama vaazlarında kuşlardan, böceklerden, çiçeklerden bahsediyor.”

Mele Hikmet vaktiyle Musa Anter’in köyünde de imamlık yapmıştı. Bazen onunla Bediüzzaman hakkında sohbetler yaptığını anlatırdı. Seyda’nın doğal bir tevazusu vardı. İlim erbabının çoğunda görülen kibir veya benlik onda sıfır idi. Memuriyet kültürüne aykırı olarak pantolonu her zaman ütüsüz idi. Ruhu hür bu seyda hâlâ Silvan’da muhtemelen emekli olarak idame-ı hayat ediyor. “Iyd u erefat”ı mübarek olsun!

Silvan dersanesinin demirbaşlarından biri de kaymakamlıkta katiplik yapan Remezan Çavuş idi. Gerçek soyadı Fidan olan Remezan Abi, askerde çavuş olduğu için Remezan Çavuş olarak bilinirdi. Silvan’da herkesin tanıyıp sevdiği kısacık boylu ve yüzünde tebessüm eksilmeyen bir insandı. Kürdlerin mütekebbir ve tedhişçi devlet karşısında ya kızıp dağa çıktığı ya da korkuyla hazrola girdiği o zamanlarda Remezan Çavuş o sevecenliği ile kendinden genç kaymakamlara “ehmeq” derdi. Çok konuşmaz, hattâ konuşmayı pek beceremezdi. Fakat büyükçe kalbiyle etrafa neşve saçardı. Çoğu Nurcu Risale dersi arasında içilen çaya limon katmayı sever. Remezan Abi’nin önemli bir özelliği ise çayını içerken, limonları kabuklarıyla birlikte yemesiydi. Remezan Çavuş’un evi o zamanlar Silvan’ın dışı sayılan Çola Heşto’daydı. Takım elbisesi, hep beyaz gömleği ve 1950’lerden kalma briyantinli beyaz saçlarıyla her an işe gitmeye hazır dinç memur hâliyle evden çıkar, Çola Heşto’dan Silvan’ın merkezindeki Hükümet Konağı’na gelinceye kadar her zaman cebinde bulundurduğu şekerleri yol boyunca çocuklara dağıtırdı. Çocuklar onu tanır ve görür görmez ona doğru koşarlardı. Yakın zamanda duydum ki Remezan Abi, ihtiyar hâliyle bir caddede karşıdan karşıya geçerken bir araç çarpmış. Bir süredir, yatıyormuş. Kendisine bu bayram gününde Allah’tan şifa ve selamet diliyor, ellerinden öpüyorum.

***

Akademide olması gereken ancak bulması zor olan merdane bir hakperestliği ve haysiyeti temsil eden, fikir ve vicdan hürriyeti için bedel ödemiş bir insan olan İsmail BeşikçiSrebrenitsa ve Halebce yazısı vesilesiyle yazdığı mektubunda bazı değerlendirmelerde bulunuyor ve Türkiye’de devletin her zaman dindarlığı denetimi altında tutmaya çalıştığına ve Kürdlerin aleyhine seferber edilecek şekilde manipüle etmeye çalıştığına dikkat çekiyor. Teveccüh ve haklı değerlendirme notu için kendisine teşekkür ederim.

Bu arada yakın zamanda kitaplarını gönderme nezaketi gösteren Edip Yüksel ve Murad Ciwan’a da teşekkür ederim. Norşin’den Arizona’ya Sıradan bir Adamın Sıradışı Öyküsü (Ozan Yayıncılık) Edip Yüksel’in ilginç ve renkli otobiyografisidir. Murad Ciwan’ın çalışması ise tarihte ilk Osmanlı-Kürt ittifakının konu ediniyor: Çaldıran Savaşı’nda Osmanlılar, Safeviler ve Kürtler – İlk Kürt-Osmanlı İttifakı (1514)(Avesta Yayınları).

Herkese hayırlı bayramlar!

[email protected]

Twitter: @mucahitbilici

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar