Murat Sevinç
Victor Klemperer’in LTI’si üzerine üçüncü ve son yazı…
“…Nazizmi oluşturan her şeyin tohumu romantizmde mevcuttur: Aklın tahtından indirilmesi, insanın hayvanileştirilemesi, iktidar fikrinin, vahşi hayvanın, sarışın canavarın yüceltilmesi… Alman düşünce hareketinin en belirleyici karakteristik özelliği, sınırsızlıktır.”
Klemperer’in LTI’si her başlığında yalnızca o güne değil, günümüze dair de düşündürüyor ve insanı, zihnindeki her şeyi bir kez daha sorgulamasına yol açıyor. Nasyonal sosyalistler komünistlere, liberal demokratlara, eşcinsellere, ari olmadıklarını düşündükleri her şeye düşman. İçtenlikli bir düşmanlık bu. Yalnızca iktidarda kalmak, savaş kazanmak vs. için körüklenen değil, içten bir düşmanlık. Büyük marifetleri ise en makul görünen insanı dahi bu delice düşmanlığa ikna ve ortak edebilmeleri. Bunu elbette büyük ölçüde propaganda ile başarıyorlar, ancak o propagandayı hazmetmeye hazır milyonlarca suç ortağı bulmakta hiç zorlanmıyorlar. Hem Klemperer’i ve hem de bugün onun satırlarını okuyan beni hayrete düşüren daha çok bu durum. Kaçıkların değil, kaçıklığa meyyal bir ortalamanın varlığı.
Okuru ikaz ettiği konulardan biri ‘akıl’ meselesi. Bir düşünce ya da uygulama, bilimsel ve aynı zamanda akıl dışı olabilir. Bilimselliğe yönelik hayranlık içeren her sözcüğü, bir de bu ‘olasılığın’ terazisine çıkarmak gerekiyor sanırım. Naziler bilimi kullanarak ‘aklı tahtından indiren’ insanlar. Yazının başındaki alıntıda geçen ‘sınırsızlık’ sözcüğü yerine ‘ölçüsüzlük’ ya da ‘had aşımı’ da kullanılabilir.
Antisemitizm, Nazizmi İtalyan faşizminden daha acımasız hale getiren ‘had aşımının’ ana motifi. Yazar bir yerde, Nazi sisteminde antisemitizmin rolünü abarttığı kaygısına kapılsa da, onun Nazizmin merkezinde durup her şeyi belirlediği fikrinde kendinden emin biçimde ısrar ediyor. İşte antisemitizmi ırk doktrininin en etkili en popüler somutlaşması haline getiren de o ‘bilimsel’ ırk öğretisi yaklaşımı.
“…Bilimsel, daha doğrusu sözde bilimsel ırk öğretisi, milliyetçi kendini beğenmişliğin hayal ve taleplerini, her türlü istilayı, her türlü tiranlığı, her türlü gaddarlığı ve her türlü kitlesel kırımı temellendirmeyi ve meşrulaştırmayı sağlar.”
LTI Nasyonal Sosyalizmin Dili, Victor Klempere, İletişim Yayınları, 2018, 419 syf, Çeviren: Tanıl Bora.
Antisemitizm Nazilere özgü değil kuşkusuz. Fakat onlarınkini ‘biricik’ hale getiren unsurlar mevcut. Nazilerin antisemitizmi Yahudilere yönelik Ortaçağ benzeri hak gaspları ve takibatlara yol veriyordu. İkincisi, yok etme faaliyeti eski yöntemlerle değil, üst düzey örgütlenme ve teknolojiyle yapılıyordu. Üçüncüsü, Yahudi nefreti din ayrılığına değil ‘ırk’ fikrine dayandırılıyordu. Yinelemekte yarar var: Naziler cinayetlerinde ‘bilimsel metodlar’ ve ‘üst düzey’ teknolojiyi kullandı. İnsanın aklını, bilimsel yollar ve teknoloji yardımıyla rafa kaldırması çok ürkütücü değil mi!
Bir insanı, hiçbir biçimde insan olarak görmemenin ve gönül rahatlığıyla yok etmenin yolu, kuşkusuz onu değersizleştirmekten geçiyor. Yazara göre Nazilerin hem dillerine hem uygulamalarına sirayet etmişti bu insanlıktan çıkarma isteği. Örneğin hapishanelerdeki ‘numaralandırma’ yöntemi. İnsanı, insan olduğu gerçeğini görmezden gelemeyerek, sıradan bir ‘rakama,’ ‘taneye,’ ‘parçaya’ indirgemek.
“Böylelikle insan olarak varlıkları inkâr edilmiş olmaz, yalnız bir yönetimi nesneleri sıfatıyla listedeki rakamlar olarak görülürler.”
Örneğin düşmana verdirilen kayıp için önce ‘indirildi’ diyorlar. Ardından ‘tasfiye edildi’ye dönüşüyor. Toplama kampında herkesin gaz odasına gönderilmesi ya da kuşuna dizilmesi, “nihai çözüme vasıl olması” ile karşılanıyor. Arî ırka mensup olanlar ise ‘şeyleştirilmek’ istenmedi. Ancak koşulsuz itaatlerinin sağlanması için sorgulamadan sadakat duymaları gerekiyordu. Bunun için ‘körü körüne’ itaat etmeleri bekleniyordu. LTI’nin başat kelimelerinden biri ‘körü körüne’ imiş. Amaç, amirin emrine hiç sorgulamadan itaat edilmesini sağlamak.
“Nasyonal sosyalizm kesinlikle şahsiyete dokunmak istemez, aksine onu yüceltmek ister ama bu aynı zamanda onun makineleşmesini önlemez: Her birey amirin ve Führer’in elinde bir otomat olmalı ve aynı zamanda kendi astı olan otomatın düğmesine basabilmelidir.”
Bu yolda en çok kullandıkları kavram ise teknolojiden devraldıkları ‘uyumlandırma.’ 12 yıl boyunca sürekli başvuruluyor. Teknoloji terminolojisi hemen her konuşmaya sinmiş halde. Goebbels’in, “Yakın zamanda bir dizi alanda yine tam devirli çalışmaya geçeceğiz” açıklaması gibi. Goebbels ‘tam kapasite’yi de seviyor. Bütün mesele, bağımsız düşünme, aklını kullanma ihtimali olan insanı vakit kaybetmeksizin ezmek. Herkes ve her şey, üstün ırk ve Führer için olduğu ölçüde değer taşıyor.
Yahudi ‘yıldızı’ ise düşmanı ‘işaretleyerek’ hiçleştirmenin en feci yöntemi. Yazar, Yahudi yıldızı taşımanın zorunlu hale getirildiği 19 Eylül 1941’i Yahudilerin en zor günü olarak anıyor:
“…bugün hâlâ veba ve karantina anlamına gelen ve Ortaçağ’da Yahudilerin alametini teşkil eden sarı renkte bir bez parçası; kıskançlığın ve kana karışmış safranın rengi, kaçınılması gereken Kötü’nün rengi.”
O yıldız takıldığı andan itibaren artık her yerde ırkçıların açık nefret ve hakaretlerine maruz kalınıyor. İnsanların arasına karışma hayali sona eriyor. Klemperer ‘gettolaşma’nın da asıl olarak o tarihten itibaren gerçek anlamda başladığını belirtiyor: Yahudiler ‘sarı yıldızla birlikte gettolarını da yanlarında taşımaya başladılar! Ola ki ‘yıldız’ kazara kıyafetin altında kalmış olsun; gestapo tarafından toplama kampına gönderilirsiniz!
Bir de ‘imtiyazlılar’ var. Karma evliliklerden çocuk sahibi olanlar yıldız taşımıyor ve Yahudi evlerinde oturmak zorunda değil. Daha az vergi ödüyor, herkesin arasına karışabiliyorlar. Klemperer, “Ben imtiyazlıyım” kibri kadar acınası, kıskançlık ve nefret kışkırtan bir ayrımcılığa tanık olmadığını belirtiyor: “…acınasıydı, çünkü neticede onlar da bizimle aynı cehennemde, sadece cehennemin daha iyi muhitindeydiler, sonunda gaz fırınları imtiyazlıları da yurttu zaten…”
Yahudi nefretini alevlendirmek, mutlak sadakat göstermesi beklenen Alman’ın içindeki ilkelliği keşfetmesi için elzem. Nihayetinde en ilkel, insanlığın en aşağı basamağına ait bir bilinç, ‘ırk’ bilinci. Sadakat için gerekli ilkelliği sağlamanın yolu, her yola başvurup Yahudi nefretini meşrulaştırmak. Faşizmin temel gıdası nefret duygusu. Buna ‘aşırılık’ için gereksinimleri var. Almanları nefret ortak paydası altında toplamanın en kolay yolu Yahudilerin şeytanlaştırılması. Eğer tümüyle yok edilebilselerdi başka bir şeytan bulunması gerekecekti.
Söz konusu nefreti körüklemenin başlıca aracı ise hiç kuşkusuz dildi. Nasyonal sosyalizmin dili. Yahudi nefreti yalnızca büyük toplantılarda, broşürlerde, sokağın rutininde değil; sıradan sohbetlerde kullanılan konuşma kalıplarında görülebiliyordu. Örneğin, olaylara ‘Yahudi gözlüğüyle’ bakmak gibi! Nazilerin, özellikle Gestapo’nun diline yerleşmiş hitap tarzının ‘sen’ olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Bu yazının okuruna çok tanıdık gelecektir, özellikle ‘resmî’ şahısların yurttaşa ‘sen’ sözcüğüyle seslenmesi. İnsanı çileden çıkaran ve çaresiz-değersiz hissettiren, sen!
Klemperer, galibin dilinin toplumun en makul mensuplarını dahi nasıl dönüştürdüğünü çok çarpıcı örneklerle anlatmış: “Galibin dili… cezasız kalmaz onu konuşmanız, nefes gibi içinize çeker, ona göre yaşarsınız. Herhalde bir kurtarıcı bekleyen, onuru zedelenmiş, zor durumdaki halk kadar uygun olanı yoktur faşizm için. Führer ve devleti bu ihtiyacı giderdi savaş mağlubu Almanya’da. Her şeyin ‘en’ iyisini yaparak. ‘En’ üstün olduğunu iddia ederek. ‘En’ abartılı sözcükleri, rakamları kullanarak. ‘En’ büyük yalanları söyleyerek. ‘En’ büyük orduya ve ‘en’ iyi silahlara sahip olarak. Vasat bir olayın, kararın, toplantının, uygulamanın başına ‘tarihsel’ sıfatını ekleyerek. Bıkıp usanmadan ‘laf kalabalığı’ yaparak. Yalan söylemekten bir an olsun çekinmeyerek ve üstelik en aptalca yalanları söyleyerek:
“Burada şaşırtıcı olan, sayılarla söylenen yalanların utanç verici ölçüde kısa ömürlü olmalarıydı; kitlenin düşüncesizliğinden ve tamamen aptallaştırılabileceğinden emin olmak, Nazi doktrininin esasları arasındadır.”
Savaş sona ermeden yalnızca birkaç ay önce Goebbels, Alman direnişinin muazzamlığını, müttefiklerin ‘Alman mucizesinden’ söz ettiklerini ve savaşın daha yıllarca sürebileceğini anlatıyordu!
Nazi yönetim ve propaganda dilinin en belirgin özelliklerinden biri de, bir yandan üstünlük taslayıp böbürlenirken diğer yandan hasımlarıyla alay etmeleri, onları sürekli aşağılamaları. Hatta neredeyse başka türlü konuşamadıklarını söylemek mümkün:
“Führer’in herhalde tek bir söylevi yoktur ki, bu ikisi geniş geniş yer almasın; kendi başarılarının sayılıp dökülmesi ve hasma alaycı hakaretler.”
Klemperer’in LTI’sini edinip sık aralıklarla göz atmanızı öneririm. Faşizmin, yalnızca adı sanı tarih kitaplarında geçen faşistlerin değil, kendi halinde yaşayan sıradan insanın ‘da’ marifeti olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatarak bitirmek istiyorum yazı dizisini.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları





































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025