Namık ÇINAR

Namık ÇINAR
Namık ÇINAR
Haberdar Tüm Yazıları
İş işten geçmeden
18.12.2015
1748

 Sonra dövünseniz ne fayda?

Ben zaten biliyordum, deseniz; doğrusu şuydu diye yırtınsanız.

Önemli olan, ne söylenecekse şimdi söylenecek; ne yapılacaksa şimdi yapılacak!

Savaşa meraklı olduğum için değil, siz meraklı olduğunuz için söylüyorum:

Kara Kuvvetleriniz var ama hiçbir yerde istenmediği için geri çekiliyor.

Deniz Kuvvetleriniz var ama yüzemiyor.

Hava Kuvvetleriniz var ama uçamıyor.

Kaldı ki, Başika’ya altı yüz tane asker göndermekle ne harp olur, ne darp olur. Olsa olsa başınıza dert olur.

Bir su kaplumbağası gibi, olduğunuz yerde tepine tepine bütün misinayı vücudunuza sardırmışsınız. Kolunuzu kanadınızı kıpırdatacak mecaliniz kalmamış.

Her alanda sıkışmış, kıstırılmış bir Türkiye’yle karşı karşıyayız; görmüyor musunuz?

Güneydoğu Anadolu, tıpkı Esad’ın kentleri gibi, ateşler içinde; yalazasını ta yüreğinizde duymuyor musunuz?

Sürdürülen bu politikalarla batmakta olduğumuzu yüreklice söylemeye diliniz ne zaman varacak?

Gazetelerde ve televizyonlarda sabah-akşam yorumdan geçilmiyor.

Ama hepsi kem-küm.

Çünkü içine yuvarlanmakta olduğumuz cehennemin tek ve mutlak sorumlusu olduğu hâlde, adını anmaktan korkmayanın neredeyse kalmadığı “Erdoğan faktörü”nü olayların merkezine oturtmadan, bütün bu olup bitenleri kavrayıp anlamaya ve anlatmaya imkân var mı?

Zaten kurduğu özel mahkemeler ve kendi adamı hâline getirdiği savcılar, kurban bayramlarının eğreti kasapları gibi çalışarak, medyada gerçeği haykıran kim varsa kan revan içinde hepsinin ses tellerini kesmediler mi?

O yüzdendir ki, artık hiçbir analiz ve hiçbir izahat, gerçeği yansıtmaya yetmemektedir.

Zira yaşadıklarımızdaki acı gerçeklerin tüm çıplaklığıyla görülebilmesi ve sorunların çözülmeye başlanması, ancak ve ancak Erdoğan’ın kurduğu baskı rejiminden ve güttüğü politikalardan kurtulmakla mümkündür.

Bunu açık açık ve bağıra bağıra ortaya koymadıkça, Türkiye için herhangi bir kurtuluş reçetesi yoktur.

Kırk katırla kırk satır” arasında sıkışıp kalmış kimi aymaz beyinler ise, bu duruma çare olarak, tıpkı gidişte üzerlerine işediği karpuz kabuklarından dönüşte yeniden medet uman Hoca Nasrettin gibi, askerî vesayet dönemleriyle bugünleri mukayeseye çalışarak, o günlerin yöntemlerine çoktan razı imiş izlenimleri vermektedirler.

Sakın ola ki, zamanın törpüsüne aldanıp da kanmayasınız!

Zira bugünkü kafalarla, âdetâ ahir zamanların o askerî vesayetleri arasında hiçbir fark yoktur.

Nitekim ben genç bir teğmenken, 12 Mart askerî rejiminde içinde benim de olduğum tüm Trakya birliklerini İstanbul’a yığmışlar, “Fırtına 1 Harekâtı” namı altında, tıpkı güneydoğunun bugünlerdeki “Süpürme Harekâtı”na benzeyen bir operasyonla tüm kenti sokak sokak, ev ev hallaç pamuğuna çevirmişlerdi.

Peki, sonra ne oldu?

Bitti mi terör?

Yoksa misliyle artarak, 12 Eylül faşizmini mi hazırladı ve hızlandırdı?

Nasıl ki vesayetçi orduyu yapısal reformlarla demokratik bir çizgiye çekecek yerde, darbeci generallerle yalapşap usûllerle Silivri mahkemelerinde hesaplaşmayı seçtiler ama içinden çıkamayınca da bükemedikleri o eli öperek akladılar ve üstelik yüklü tazminatlarla yaranmaya dahi kalktılarsa; şimdi benzer yanlışı Kürt meselesinde de tekrarlayarak, eninde sonunda PKK ile yeniden pazarlık masasına oturacaklardır; bu şimdiden böyle biline!

Çünkü demokrasinin gereklerini gerçekleştirmek istemiyorlar.

Kafaları vıcık vıcık skolastiğe bulanmış; başka türde hesap ve plânları var.

Birtakım kimseler de, sanki farklı düşünüyorlarmış da Erdoğan’ın baskısı yüzünden hiçbir şey yapamıyorlarmış gibi göstermeye yeltendikleri Davutoğlu ve ekibini masumlaştırmakta, anayasaya aykırı tarzda yürüttükleri bu de facto siyasetin sorumluluğunu sulandırmaya çalışmaktadırlar.

Gerçekte ise, bunların hepsi aynı yolun yolcusudur.

O yüzden derim ki, Türkiye, sır diye saklanan ne varsa her şeyi gün ışığına çıkarmadan, meseleleri özgürce ve uygarca tartışmadan hiçbir yere varamaz.

Öncelikli sorunumuz evvelemirde budur.

Buradan başlanmalı; aksi hâlde, ne yapsanız kâr etmeyecektir.

[email protected]

twitter@cinarnamik

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (3)
  • hüseyin sarıbaş

    hüseyin sarıbaş

    14.09.2013 13:48

    Kaba,soyut sol karşıtlığı şiirsel ifadeyi bozuyor.Ulusalcı,milliyetçilikle bilimsel,evrensel,mayasını hümanizm den alan sol,sosyalist düşünceyi karıştırmamak gerekir.Başarılar enger...

  • hikmet  muti

    hikmet muti

    15.09.2013 09:48

    ilgi ve alakanız için çok çok teşekkür ederim....dünyayı ve hayatı,.ve varolmak ,korkusuzca sesini duyurmak isteyen hemen tüm farklılıkları,hemen tüm sesleri bastırarak tek-biricik merkez komite sesinin duyulacağı sol yada her ne olursa ,.. bizi daha çok ,daha fazla özgürleştirmeyecek tüm baskın ideolojilere sizin de karşı çıkacağınıza eminim...bunun yanısıra elbette özgürlükçü ve evrensel değerleri savunan her görüşe yakın duracağız,.selam ve saygılarımla....

  • hikmet   muti

    hikmet muti

    15.09.2013 10:10

    kaba ,soyut sol karşıtlığı değil,.üstüne basa basa sol karşıtlığı......dünyayı hala derme çatma kahraman solun içine sığdırmak çok zor.....evet solda olmalı fakat sadece sol ,.bizi yeni stalinlere,kahraman ve sorgulanamaz baasçılığa ve merkez komite emirleri ve yeniden,. kaybedilen,kaybedilecek, yiten,yitecek milyonlarca değere , hayata götürür...sorgulayamadığımız hertürlü KABEye hayır diyebilmeliyiz....selam ve saygılarımla....

Yazarlar