Osman CAN
6-7 Ekim olayları için Hüseyin Yayman “nihilizm” nitelemesi yapıyor. Esasen bu niteleme, içinde bulunduğumuz tarihsel gelişmeler bakımından anahtar bir işleve sahip.
Geçen yazıda PKK’nın iki farklı gündeminin bulunması sorunundan söz etmiştim.
Şizofreni, yani kişilik yarılması veyahut bir bedende iki farklı kişilik, Ortadoğu’nun, toplumsal meşruiyeti çok bulunmayan ideolojik tüm örgütlü yapıların psikolojisini tanımlayan bir kavram. Self-oryantalizmin ayrılmaz parçası...
Zira bu yapılar ideoloji ve siyaset felsefesi itibariyle bu coğrafyalara çok ait olmamakla birlikte, fiziki ve kültürel olarak bu topraklarda yaşıyor veya yaşamak zorunda kalıyorlar. Bu ontolojik zorunluluk bu tür örgütlerin rasyonelleştirilmesi pek mümkün olmayan tepkiler vermesine yol açıyor. Diğer yandan ait bulundukları kültüre, içinde yaşadıkları toplumun rasyonelliğe çağıran soğuk gerçekliğinin dışında da kalamıyorlar. Bu örgütler başarı için büyümek zorundadırlar. Büyüdükleri ölçüde toplumsal gerçekliklerle ve taleplerle karşılaşırlar. İşte bu karşılaşmanın başladığı nokta, şizofreninin harekete geçtiği bir noktaya tekabül ediyor.
Bir yandan idealini kurdukları bir hedef peşinde koşmak isterler. Zira var oluş amaçlarını kaybetmek istemezler. Ama bunun için büyümek, yaygınlaşmak ve onaylanmak isterler. Lakin bunu yaptıkları takdirde de gerçeklikle temas kurmak zorunda kalırlar. Bu gerçeklik, toplumsallık ilişkisinin dayattığı bir gerçekliktir.
Kolay değildir.
Toplumsallık ilişkisinin dayattığı bu rasyonellik, bir noktada onları bir tercih yapma durumunda bırakabilir.
Ve bu tercih nedeniyle kişiliklerden birini sonsuza kadar ortadan kaldırabilir. Bu yüzden kolay değildir ve savrulmalara neden olabilir. Rasyonelleşme durumunda örgüt eski haliyle biter ve yeni bir aktöre dönüşür. Meşrulaşır.
Ancak eski kişiliğine dönüş tercihi de öne çıkabilir.
Lakin bu dönüş eski kişiliğin konforlu gerçekliğine dönüş şeklinde gerçekleşmez. Zira o bir gerçeklik değil ve üstelik şartlar değişmiş durumda. Tarihsel olarak gelinen aşama, bu geriye gidişi imkânsız kılar. Zorlanırsa, anakronizm olur. Gerçekte olan şey nihilizmden başka bir şey olmayabilir. Çaresizlik ve dünya ve toplum gerçekliğini ıskalamışlık, irrasyonelliği sıcak, cazip ve çekici kılar. Yok oluş, felsefi ve ideolojik bir güzelleme ile ambalajlanıp erdemlilik olarak sunulur ve bu “nihilizm”den başka bir şey değil.
Evet çözüm süreciyle birlikte PKK şizofrenik bir aşamaya geçti. Ama 6-7 Ekim felaketiyle nihilizme kaymış gözüküyor.
Bu yüzden PKK’nın ikili ajandasından söz etmek çok doğru olmayabilir ve yaşanan şey aslında örgüt psikolojisiyle açıklanabilecek bir kişilik sorunu olarak da görülebilir.
Türkiye’de son on yılda Kürtler bakımından neredeyse bir Rönesans yaşanmakta iken, bu kadar büyük bir kin ve hınç psikolojisine savrulmanın hiçbir makul gerekçesi yok. Rasyonelleştirilmesi çok mümkün değil. 90 yıl boyunca yaşanan katliamlara, asimilasyon ve inkârlara, yargısız infazlara, dil yasaklarına, kitlesel sürgünlere karşı gösterilmeyen kin ve öfke, tüm bu uygulamaların sona erdiği ve artık özgür ve gönüllü yurttaşlık temelinde bir toplum sözleşmesine doğru gidildiği, Kürtler açısından bir Rönesans’ın yaşandığı bir dönemde barbarca bir nefret ve kinin gerekçesi ancak psikolojik olabilir.
Bu tespit önemli ama yeterli değil. Zira kişiliklerden birinin tercih edilmesini tetikleyen başka faktörler olabilir.
Örneğin rasyonelleşmenin sonuçsuz bir yok oluşa yol açacağı korkusunu birileri tetiklemiş olabilir. Türkiye’nin kadim entelektüellerinin bu konudaki sicili biliniyor.
Bu coğrafyada normalleşmenin demokratikleşmeye bağlı olduğu, demokratikleşmenin ise çok ciddi bir tarihsel değişimi tetikleyeceğini bilen aktörler ve 3. gözleri de unutmamalı.
Aslında mücadele bu ve PKK’nın bu kişilik yarılması nedeniyle yaşadığı “bıçak sırtı” psikolojik durumu birileri çok iyi analiz etmiş ve ona göre eyleme geçmiş olabilir.
Bakalım yarılma nasıl gerçekleşecek ve hangi kişilik tarihe gömülecek?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- HDP iddianamesi: Kapatma çok zayıf ihtimal
24.03.2021 - Mesele Rektörlük Seçimi Değil: Kaybediyoruz, Hepimiz!
9.01.2021 - Affet, Sevgili Adalet Ağaoğlu!
20.07.2020 - Avukatlık Kanunu Değişiklik Teklifi
12.07.2020 - Almanya Anayasa Mahkemesi Kararı: Hükümet, kamu imkanlarını kullanırken tarafsız davranmalı!
23.06.2020 - Berberoğlu, Güven ve Farisoğulları için çıkış yolu var mı?
20.06.2020 - TBMM’nin Tükenişi-Berberoğlu Vakası
20.06.2020 - 31 Mart Seçimleri: Sorunun yapısal temelleri
24.04.2019 - Anayasal düzenin temel tercihlerine dokunulmuyor
18.01.2017 - Sokak ve demokrasi
1.02.2015
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Kanun Teklifi
1 - Cumhurbaşkanını halk direk seçerse bu ittihatçiler yandı... Seçilen ittihatçi bile olsa. 2 - Kabineyi cumhurbaşkanı seçsin başbakanlık kaldırılsın. Hükümetin başı cumhurbaşkanı olsun. hükümet üyeleri parlamento üyesi olamasın. 3 - il valilerini halk seçsin 4 - il emniyet müdürlerini halk seçsin. 5 - belediye başkanlarını halk seçsin. 6- parlamentoyu halk seçsin . (eskiden atatürk seçiyodu milletvekilini belediye başkanını) 7 - parti başkanı milletvekili ve kabine üyesi olamasın