Oya BAYDAR
Aradan yedi yıl beş ay geçmiş seni ilk tanıdığım günden bu yana. Sanki on yedi yıl gibi geliyor. Günler acılarla, korkularla, bekleyişlerle, birbiri ardına sönen umutlarla doluysa, ağır geçer. Annenin günleri gibi, babanın günleri gibi, senin ailenin, senin halkının: Kürt halkının günleri gibi, ölen Kürt ve Türk gençlerinin analarının, kardeşlerinin, eşlerinin, yavuklularının günleri gibi. Bizim günlerimiz gibi

Rojbin; Kürt kızım, öz kardeşim, genç arkadaşım benim! Günlerdir çıkmıyorsun aklımdan. Şemdinli’ye bombaların yağdığı, dağları, mezraları dumanların kapladığı, Hakkâri’nin ablukaya alındığı, çileli halkın yollara düşüp köylerin boşaldığı, mayınların patlayıp araçların havaya uçtuğu, karakolların basıldığı, kimi “şehit” olan, “kimi ölü ele geçen” canlarımızın, her iki tarafın acımasız televizyon ekranlarında, yalan makinesi medyalarında, -öldürmek marifetmiş gibi-, onlardan şu kadar bizden bu kadar övünmeleriyle, “tane” ile “adet”le, istatistikle ifade edildiği şu günlerde, en çok seni düşünüyorum.
Pazar günü, annenin mektuba dönüşmüş feryadını okudum Hasan Cemal’in sütununda. Annen... Türk ve Kürt bütün anaların acılarını kendisinde toplamış olan; dağda yitirdiği, gurbete gönderdiği çocukları yetmezmiş gibi, 17 yaşında tıkıldığı zindanlarda 22 yıldır yatan evladının acısına dayanmaya çalışan o eli öpülesi kadın. Yıllar önce Hakkâri’deki evinizde ağırlamıştı bizi. Biz: 9 Kasım 2005’te Şemdinli’de Umut kitabevinin bombalandığı JİTEM-Devlet komplosundan sonra bölgeye giden yirmi kişilik bir barış grubuyduk. Hani zamanın Genel Kurmay Başkanı’nın “Tanırım, iyi çocuklardır” diye arka çıktığı özel timci, JİTEM’ci, devlet görevlisi ajan provokatörleri Şemdinli halkı, iş üzerinde kıskıvrak yakalamıştı da, minare artık kılıfa sığmaz olmuştu.
Seni ilk orada tanıdım Rojbin. Van’dan Hakkâri’ye, ellerinde dedektörlerle yol boyu mayın kontrolu yapan askercikleri izleyerek, ardımız sıra gelen ne olduğu belirsiz siyah arabaların eşliğinde giderken, sınır kulelerine benzer kontrol noktalarından, aramalardan, durdurmalardan geçerken tanıdım. Hakkâri sokaklarında gençler etrafını çevirip Rojbin ablalarına sorular sorarken, Doğu’nun yalnız ve çilekeş insanlarının davalarına bakarken, haksızlığa, adaletsizliğe kafa tutarken, mayın kurbanlarıyla çalışırken, savaşa karşı barışın sesini yükseltirken tanıdım. Seni, Şemdinli’yi çevreleyen derin vadilere, sisli dağlara bakıp da, “Bir gün buralarda barış içinde, kardeşçe ve insan gibi yaşayabilecek miyiz?” sorusunu sorarken tanıdım. Yüksekova’da kaldığımız otelde, bir köşeye çekilip kadın kadına, insan insana konuştuğumuz o anda, “Çocuğum olsun isterdim Oya Abla. Bu ortamda, bu yaşamda nasıl bilmiyorum ama çocuğum olsun isterdim” dediğinde tanıdım. Ah benim Kürt kızım, kardeşim, arkadaşım! Ben seni bütün mağduriyetlere, her yönlü saldırılara karşı barışın, kardeşliğin bayrağını dalgalandırırken tanıdım. Henüz umutlarımızın sönmediği günlerdi. Seni, her şeye rağmen umudu büyütürken, yeşertirken tanıdım.
Nikâhında şahitlik yaptım iki yıl sonra. Senin gibi özeldi nikâhın da. Hakkâri’nin, açıkta kıyılan, kadın erkek halay çekilen ilk resmî nikâhı dedi oradakiler. Bir ilk daha yaşandı, ırmak kıyısındaki o kır düğününde. Bana verdiğin onur için unutmadan teşekkür etmeliyim sana: Hem Hakkâri’nin, hem de benim bir ilkimi yaşattın: İki kadın şahitten biri bendim. Aşiret büyükleri, Hakkâri’nin kostaklı, ağır beyleri yadırgasalar da, iki kadın şahitle ve kadın nikâh memuruyla kıyıldı nikâhınız. Ben seni kına gecende, düğününde güzel, pervasız, özgür halinle tanıdım.
Güzeldin. Irkının, bölgenin, soyunun güzeliydin. Öyle televizyon ekranlarına çıkan nazeninlerin yapay, yapma güzelliği değil; vahşi, isyankâr, vakur, cesur, çarpıcı güzelliğinle tanıdım seni.
Şemdinli Yanıp Yıkılırken
Şimdi, Bölge ateş altındayken, Şemdinli kırsalı, dağlar, mezralar, karakollar ve son umut kırıntılarımız yanıp yıkılırken seni düşünüyorum.
Biz Batı’dakilerin yıllar yılı yaptığımız gibi uzaktan bakıldığında Hakkâri, Şemdinli, Dağlıca, diğerleri haritada bir nokta; gazetelerde, televizyonlarda sansürlü yalanlı savaş haberleri ve ölü insan sayısından ibarettir. Ama orada sen varsın Rojbin. “Dersim’i hak saklasın, bir yarim var içinde” türküsündeki “ötekilere ne olursa olsun, tek yarim kurtulsun” bencilliği değil benimki. Sen tek değilsin; o topraklarsın, o halksın benim için. Barıştan umudu kestiğim şu günlerde, düşen her bomba, atılan her kurşun ikimize birden saplanıyor. Ateş hangi taraftan gelirse gelsin ikimizi birden vuruyor. Kurşun aramıza giriyor, bizi ayırıyor Kürt kardeşim, öz kardeşim benim. Şimdi savaş Şemdinli’de, Hakkâri’de hem Türke hem Kürde saplanan bir hançer.
İnşallah yanılıyorumdur ama yedi yıl önce, oralarda birlikte kurduğumuz barış düşünün sonuna geldik. Güzel bir rüyadan kötü uyandırıyorlar bizi.
İki taraflı savaş baronlarının kirli savaşı sürerken, seni düşünüyorum Rojbin. Seni, anneni, babanı, aileni, halkını düşünüyorum. Çünkü sizler, Kürt ve Türk siyasetçilerin, askerin ve gerillanın, Türk ve Kürt savaşçıların, Türk ve Kürt milliyetçilerinin, ardlarındaki büyük güçlerin hesaplarının insanı yok sayan kirli savaşlarının, gaddar hesaplaşmalarının ötesinde ve dışında, Kürt insanının gerçek acılarının ve sorunlarının taşıyıcısı, temsilcisi, mağdurlarısınız. İttihatçı milliyetçi Türk devlet ideolojisinin doğurduğu Kürt sorunu canavarının nasıl büyüyüp serpildiğini anlamak isteyenler, bir tek senin ailenin örneğinde kavrayabilirler her şeyi. Bölgedeki Kürt ailelerin ortak hikâyesidir sizinki; en acısı da değil üstelik.
Sadece Kürt olduğu, Kürt kimliğine ve haklarına sahip çıktığı için Diyarbakır işkencehanesinden geçen babalar, kardeşler; basılan evler, sözde ev araması diye yere yatırılıp enselerine postalla basılan analar, babalar, en hafifi “şerefsiz Kürt” olan hakaretleri, küfürleri duyarak büyüyen çocuklar. On beşinde, on altısında tutuklanıp içeri atılan, işkence gören, serbest kaldığında yaşamını ve onurunu korumak için tek çareyi dağa çıkmakta bulanlar, orada yaşamlarını yitirenler, ya da yıllarca zindanlarda kalanlar....Senin kardeşin, 22 yıldır zindan zindan dolaştırılıyor değil mi Canım? Hem de bildiğim kadarıyla ne bir ölü, ne de çatışma var arkasında. Öz be öz Türk ve Ülkücü katil olsaydı çoktan özgürdü şimdi. Ne çare ki o Kürt, ne çare ki siz Kürtsünüz.
Annen Hasan Cemal kanalıyla bir mektup göndermiş Tayyip Bey’e. Hani bir zamanlar analar ağlamasın diye gözü yaşlı şov yapan sonra da sadece Kürt değil, Türk Kürt hepimizin anasını ağlatan Başbakan’a. İşe yarar mı bilemem. Arkadaşımızı yedirtmeyiz diyerek tescilli işkencecilere sahip çıkmaktan ar duymayan, yasa paketlerine müebbede mahkûm kanlı faşist katilleri hapisten kurtarmak için özel madde eklenmesine yeşil ışık yakan Başbakan’ın, başkalarının, hele de Kürtlerin mağduriyetlerine kör olduğunu artık biliyoruz.
Bir Teşekkür, Bir Çaresiz Özür
Sana teşekkür borçluyum Kürt kızkardeşim benim. Her zamanki alçakgönüllü, saygılı halinle “Neden Oya Abla, ne yaptım?” dediğini duyar gibiyim.
Gerçeklerin siyasetten, kitaptan, ideolojiden, savaştan değil; insanın yüreğinden, umutlarından, acılarından öğrenildiğini seni tanıyınca kavradım. Ben soldan geliyorum. Kürt sorunu sosyalizmin klasik metinlerindeki “Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı”ydı benim için. Sosyalist düşünce ve ahlâk sömürüye, baskıya karşı ezilenin, emekçinin, yanında olmayı emrederdi. Bu yüzden savunurdum Kürtlerin haklarını. Kürt meselesi: ağanın, beyin, şeyhin ve de burjuva devletinin sömürüsüydü; devrim olunca çözülecekti. Bu kadar basit, şematik, insansız.
Sen bana Kürt sorununa da bölgeye de başka gözlerle ve yürekle bakmayı öğrettin. Senin özelinde Kürt insanını yüreğimle, vicdanımla kavradım. Şemaların yetmediğini, insanın gerektiğini anladım. Kayıp Söz romanını yazamazdım seni tanımasaydım. Biraz övüneyim; Kayıp Söz 20 ülkede, 20 dilde basıldı, basılıyor. O romanı sen armağan ettin bana. Kayıp Söz’deki sözünü yitirmiş yazarın dediği gibi, “Duyduğum sesin, şiddetten doğan acının sesi olduğunu bilmiyordum, öğrendim. O sesi izledim. Sözü buldum. Barışa, insana dair söyleyecek bir sözüm var artık.”
Ama söz yetmiyor. O kadar çok söz söyledik ki bugüne kadar, kendi sözlerimizde boğulduk. Barış diye diye barışı boğduk. Ne biz Türkler ne de Kürtler savaşı, ölümü, silahı çözüm sanan kendi muktedirlerimize yeterince güçlü karşı çıkabildik. Ne Türkler ne Kürtler, savaşmak istiyorsanız bize güvenmeyin, oturun, konuşun, uzlaşın, biz barış istiyoruz diye yüksek sesle haykıramadık. Bugünlerde çaresizlik ve panik halinde başladık biraz böyle konuşmaya ama artık çok geç. Savaşı tek çözüm sayan muktedirlere karşı tek yürek, tek çığlık olamadık. Ölecek, öldürecek kadar cesur olanlar barışa cesaret edemediler, edemedik.
Biliyorum Rojbin, umutsuz, kötümser bir yazı oldu bu. Bu ülkeye hükmedenlerin akıllarının, bilgilerinin hele de vicdanlarının bu kadar sığ; hırslarının, kinlerinin, kibirlerinin böylesine engin olduğunu gördükçe, artık korkuyorum. Senin için, küçük oğlun için, geleceğimiz için, halklarımız için korkuyorum. Ya sen?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024