Ümit KARDAŞ
Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de gazetesi Agos’un önünde planlı bir şekilde arkasından vurularak öldürüldü. Hrant, 1909’dan katledildiği tarihe kadar öldürülen 62. gazeteciydi. Ancak Hrant’ın hedef olarak belirlenmesinde etnik kimliği kadar hayatın ve toplumun içine taşıdığı değerlerin ve bu değerler uğruna yaptığı mücadelenin etkisi vardı.
Hrant, ruh hâlini son yazısında “ürkek güvercin” benzetmesiyle anlatıyordu. Bu ruh hâlini anlamaya çalışırken bile yüreğimiz acıdı. Vicdanımız yara aldı. Sadece farklılıklarımızla birlikte barış içinde yaşamanın, gerçek bir demokrasinin yollarını arayan, bu konularda düşünen, yazan, konuşan, vicdan sahibi, insaniyet değerlerine bağlı, topluma ışık tutan, değerli bir gazeteciyi hedef tahtası hâline getirmeye kimin ne hakkı vardı?
2002 yılında Urfa’da verdiği bir konferansta “Ben Türk değil Türkiyeliyim ve Ermeni’yim” dediği için “Türklüğü aşağılamaktan” üç yıl yargılanarak, beraat etti. 13 Şubat 2004’te yayınlanan bir makalesindeki sözleri nedeniyle 301. Madde’den “Türklüğe hakaret” suçlamasıyla yargılandı ve aksi yönde verilen bilirkişi raporuna rağmen altı ay hapis cezası aldı ve cezası ertelendi.
Hrant, duruşmalarında faşist saldırılara uğradı. Amaçları çok açık belli olan bu saldırganların hakaretleri, tehditleri, fiilî tecavüzleri, savcı ve hâkimleri tehdit edip baskı altına almaları seyredildi. Hatta bu grup medyada sivil toplum örgütü olarak tanıtıldı ve görüşleri önemsendi. Medya olayı çıkarı doğrultusunda kullanırken, baro sessiz kaldı. Hükümet, özellikle Adalet ve İçişleri bakanları bu saldırıların ve gerisindeki oluşum ve zihniyetlerin üzerine gitmedi. Göstere göstere gelen tasarlanmış bir cinayete siyasi iktidar, bürokrasi, medya tarafından göz yumuldu ve cinayet çok kolay ve basitçe işlendi. Bu cinayet Türkiye’nin kaldırabileceği bir cinayet değildi, çok önemli bir kırılma noktasıydı. Hükümet cinayete giden süreci değerlendirmeyerek, büyük bir aymazlıkla izleyip tavizkâr bir tutum takındı. Türklüğü, cumhuriyeti aşağılamak gibi soyut, ifade özgürlüğünü yok eden, faşist uygulamaların aracı durumuna gelmiş, daha önce de 159. Madde olarak aynı anlayışla kullanılan bir maddeyi samimiyetsiz gerekçelerle kaldırmayan hükümet, ayrıca açık hedef hâline gelmiş, sürekli yoğun tehditler alan Hrant Dink’i koruyamayarak ağır bir hizmet kusuru işledi. Bu gerekçelerle hükümetin hem hukuki hem siyasi sorumluluğu doğdu.
Yine Hrant’ın Valiliğe çağrılıp bir vali muavininin yanında iki istihbarat görevlisi tarafından tehdit edilmiş olması tam bir skandaldı. Bu işin içinde olanların tamamı suç işlediler. Hükümetin bu skandallar zinciri üzerinde oturması, muhalefetin bu skandallar üzerine gitmemesi rejimin çürüdüğünün en önemli göstergesiydi.
Hrant, kimliğini büyük harflerle yaşamayan bir insandı. Evet, bir Ermeni olarak kendi toplumunun yaşadığı acıları içinde duyumsuyor, uğranılan insani, hukuki haksızlıkları dile getiriyordu. Ama demokrasiyi, özgürlüğü bir etnik temel üzerinden değil, insani bir eksen üzerinden savunuyordu. Kimliğine ve toplumuna da eleştirel bakabilen bir anlayışı sergiliyordu. Önemli olan, insandı.
Demokratik kimlik siyaseti, kendisinin ve dünyanın belirsizliğinin farkında olan, tartışmaya açık, bu yüzden de kendisine belli bir mesafe ve ironiyle bakan, ötekine özen gösteren ve yaşamın zenginliğine saygı duyan bir etiğe dayanır. Hrant, böyle bir anlayışın bilincinde olan ve bunu yaşamında da gösteren bir gazeteciydi.
Hrant Dink Vakfı, onun daha adil ve özgür bir dünyaya yönelik hayallerini, dilini ve yüreğini yaşatmaya çalışıyor.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bir ülkeyi yaşanılır kılan adalet ve özgürlüktür!
25.05.2025 - Hukuk devletinin temeli: Adil yargılanma hakkı
11.05.2025 - Türkiye değişebilir mi?
24.04.2025 - İtaatsizliğin erdemi
2.04.2025 - “Meşruiyet"in Kaybı
28.03.2025 - “Gücü, gücü yetene!” dünyası
14.03.2025 - Gücün ve kötülüğün egemen olduğu bir dünyada yaşamak
8.03.2025 - Adaletin yitimi ve toplumsal çürüme
27.02.2025 - Barışın, özgürlüğün, adaletin önündeki engel
20.02.2025 - Hukuk güvenliği bağlamında: Hakimin bağımsızlığı, tarafsızlığı, niteliği
12.02.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Mehmet Akbacak
Kabadayılığında bir raconu vardır,kabadayı mazluma dokunmaz,bunlara dense,dense külhanbeyi denir.Hamam yanmayınca,cascavlak açıkta kalırlar.