Ümit KIVANÇ
Irak’ın kuzeyindeki askerî harekâtta on iki askerin hayatını kaybetmesinin ardından CHP’nin yeni genel başkanınca takınılan tavır, Türkiye siyasetinde önemli hareket alanı açabilir. Şimdiye kadar kapalı tutulan bu alan, siyasetin yapılacağı asıl alandır. Ancak böyle bir değişim tabiî Özgür Özel’in “bildiri krizi”nin doğmasına yolaçan tutumunun yeni CHP yönetimince benimsenen bir çizgiye dayanması ve sürdürülmesi halinde mümkün olacak.
Mâlûm, Türk siyasetinin maalesef bol bulunmasına rağmen en kıymetli ve geçerli motifi “şehitler” sözkonusu olduğunda, biri hariç ezcümle parti ve siyasetçilerin yanyana (ardarda, peşpeşe… artık nasıl tasvir ediyorsanız) dizilmesi, olayların doğal akışına en uygun hadisedir. Bu diziliş öylesine yerleşmiş, kanıksanmış bir nizam içerisinde cereyan eder ki, başlar, boyunlar, kollar-bacaklar bir hizada, aynı pozisyonda durur, bakışlar aynı yere odaklanır, ağızlardan on bin sekiz yüz doksan altıncı defa dökülen benzer sözler, her vakada o ağızdan bu ağıza geçerek fakat toplamda hep aynı kalarak, birbirine dolanır, sesler topluca, büyütülmesine katılmayanın cezalandırılacağı uğultuya dönüşür. “Acımız büyük” müsameresi, bırakın büyüklüğü, acının zerresini hissettikleri şüpheli, kıçtan ısıtmalı (makam) arabalı, takım elbiseli, yüzüklü, ceberrut erkeklerle, riyakârlıkta onlardan aşağı kalmayan tayyörlü şirret kadınların puan toplamak için yarıştığı, uğursuz fırsatçılık oyununa döner. Kim daha çok haykırır, en batıcı-delici ifadeleri bulur, kim en tavizsiz, en kararlı gözükür, “terörü lanetleme” işinde öbürlerini alt ederse şüphesiz potansiyel linççi kalabalıklar gözünde kıymetlenecek, “cepte” sayılan tepki oylarından azıcık daha büyük pay kapacaktır, vesaire.
Siyasetçilerin “acımız büyük” oyununda iş “acımız”la sınırlı kalmaz. Öyle olsa, pısırık, güçsüz gözükülürdü. Burada oyunun, her defasında zorluk derecesi artan ikinci aşamasına geçmek gereklidir. Bu aşamada, “acımız”ın peşine hemen hıncımızı eklemek durumundadırlar. Fakat “asacağız, keseceğiz, işte şimdi bittiler, kahrolacaklar, bu yıl tamam” yollu sözler de hayattaki hemen her şey gibi sonsuz sınırsız değildir ve belki daha fenası, tekrarlandıkça inanılırlıkları azalmaktadır.
İşte, siyasetçi hünerinin yetersiz kalabileceği bu noktada devreye devlet geleneği girer. “Acımız büyük”-“bu sene tamam” ikilisine dayalı oyunun işleyebilmesini, ikinci ayağın inandırıcılık yitirmesi yüzünden doğabilecek zaafı bertaraf ederek, gelenek sağlar. Bunu nasıl yapar? İnandırıcılık etkenini devre dışı bırakarak. Türk siyaset geleneğinin görünmez kaynağında inanılırlık sorunu yoktur. Sözün inanılırlığı belirleyici değildir. O sözün söylenmesi ve başkasının söylenmemesi hususunda, gerçekte bir talimat olan millî mutabakat geçerlidir. “Şehitler” kavramının kullanıldığı yerde herkesin hangi sözün arkasında, kimlerle yanyana -ardarda, peşpeşe- duracağı tanımlıdır. “Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz” başlıklı bir kompozisyon ödevi bu aşamada zihni yeterince açılmamış olanlar için güzel bir idrak idmanı olacaktır.
“Şehitler”, bir döngü de sayabileceğimiz akış içerisinde, gerçekten hayatlarını kaybetmiş genç adamlar olarak, ruhları ve artık cansız bedenleriyle yeralmazlar. Tamamen kavram olarak yeralırlar. Muktedirler için sadece verilecek demeçler, yaratılacak atmosfer, sıkılaştırılacak bağlar, tahrip edilecek şahsiyetler, cenazede tertiplenecek gösteriler, oyunlar açısından önem taşırlar. Gömüldükleri anda artık yokturlar. Fakat kavram niteliğiyle varolabildikleri kısa zamanda, sırf siyasetçi kastı seviyesinde de değil, daha derinde, -bu nedenle daha yüksekte!- yeralan bir gücün yanında -ardında, peşinde- hizalanılmasına yönelik talimatın şifresi gibi muamele görürler. Bu, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilkedir. Ve bir ayağını o mâhut seviyeye basmak sûretiyle kendini güvenceye almış, benzersiz tahakküm kudretine kavuşmuş mevcut iktidar, geleneksel olarak siyasetçiden esirgenen bir alana girip çıkabilmenin imtiyazlılığıyla, rakiplerini yanına -arkasına, peşine- dizmeyi beceregelmiştir.
Zira “şehitler”in sözkonusu olduğu yerde kimse geleneği, yerleşiği, alışılanı, siyaset üstü talimat gereği olanı tartışma cesaretini gösteremez. Ki, dün Özgür Özel başkanlığındaki CHP’nin yaptığı işte bu.
AKP-MHP, bütün siyaset alanındaki -dolayısıyla devletteki, ülkedeki- hakimiyetlerinin bir vesileyle daha tanınması anlamına gelecek bir adımla, TBMM’deki partilere bildiri imzalatmak istediler. CHP genel başkanı Özel önce, “hop, bir dakika!” dedi. Askerlerin can vermesine yolaçan hadise hakkında Meclis’e bilgi verilmesini istedi. Bu, göründüğünden çok büyük adımdı. Çünkü alışılan, siyasetçinin karışması men edilen alana ait hadisenin tamamen ordunun tasarrufunda oluşu, AKP-MHP-devlet koalisyonunda bunun MİT’i ve dar bir siyasîler elitini kapsayacak şekilde azıcık genişlemiş bulunuşu, siyaset erbâbının, hele muhalefetin bu alana dair soru sorma, bilgi alma hakkının varolmayışıdır. AKP sözcüsünün beylik numaralarla giriştiği suçlama faaliyetini de Özel, tam da muhalefete kapalı alana girme niyetini ilan ederek karşıladı; “terörle savaşan orduyu desteklemek başka, hükümetin hatalarını eleştirmek başka” dedi. Az buçuk işlerliği olan parlamenter rejimde aksi düşünülemeyecek bu son derece olağan vaziyet bize parlamenter rejim zamanlarında dahi çok görüldüğünden, birçok insan Özel’in bu çıkışı karşısında şaşkınlığa düşmüş olabilir. Hattâ bizzat CHP’liler bile, “Girilmez” levhalı bir kapıyı uygunsuz şekilde zorladıkları duygusuna -tedirginliğine- kapılmış olabilirler.
Yeni CHP genel başkanı, askerî harekâttan -eğer devleti asker yönetmiyorsa- iktidardaki siyasetçilerin sorumlu olduğuna ilişkin ilkeyi ortaya sürmekle kalmadı, “şehitler”in siyasî kullanımına dair herkesçe bilinip de bir türlü hakkınca teşhir edilmeyen hakikate de işaret etti. AKP sözcüsünü “çok kolay siyasete alışmış” olmakla itham etti, “Bugün ezberi bozulduğu için ne diyeceğini şaşırmış,” dedi. Seçilen sözlerin başlıbaşına, yukarıda andığım geleneğe, yerleşik alışkanlıklara gönderme işlevi taşıması, Özel’in sözlerini herhangi bir karşılık olmanın ötesine taşıdı: “kolay siyaset” ve “ezber”den kastın ne olduğunu kurcalamaya kalkanın kendini birden siyasetçi için girilmez, siyaset için dokunulmaz alanda bulacağı ortada.
Özel bir adım daha ileri gitti. Basbayağı, “Bundan sonra öyle yağma yok,” dedi. Bunu elbette bilemeyiz. Kendisi, ordu üniformasıyla işlenmiş bâriz suç hakkında konuşulurken “gözbebeğimize söz söyletmeyiz!” diye ortaya fırlayan yıllanmış siyasetçilerin köşe bucağını pek iyi bildiği bir partinin başında. Bir askerî harekâtın pekâlâ seçilmiş siyasetçilerce tartışılabilir, eleştirilebilir sayılmasını yadırgayacak kadrolar bol o partide. Seçmen bile yadırgayabilir. Mazallah, “bizim acaba bu kadarına hakkımız var mı?” kaygısına, siyasetçiye yasak sahada fazla dolaşılırsa başına sahalarımızda görmek istemeyeceğimiz türden işler gelebileceğine dair korkulara kapılabilir.
Oysa Türkiye’de siyaset o yasaklı alana giremezse hiçbir iktidar değişimi bu toplumu selamete kavuşturamaz. Ve bunun için öncelikle kitlesel etki doğuracak bir haysiyet ve şahsiyet siyaseti lazım. Biz geleneksel siyasetçiden bu yönde hemen hiçbir girişim görmeyiz. Bu yüzden, Özgür Özel’in dünkü davranışının sahici bir değişim adımına işaret olup olmadığını merak etmemiz doğal. CHP’nin her türlü değişim ihtimalini sessizce kemirip yok edebilecek bir yapı, bir mekanizma oluşu, yaşananın içerdiği imkânı derhal yok saymayı gerektirmiyor.
Ve elbette “şehitler” kavramıyla ilgili asıl büyük hakikate yönelik kısa bir hatırlatmayı bu bahse eklemek gerekiyor. Çatışma, kontrol edilebilir, fazla yayılmayan savaş hali, gerçekteki halin kendisinden daha önemli olmak üzere, ruh hali anlamıyla, bizim AKP öncesinden gelen asıl çekirdek devlet rejimimizin temel dayanağı. İç düşman motifi olmaksızın sürdürülmesi imkânsız bir devlet-toplum ilişkisi bina edilmiş. Zaman zaman memleketin biryerlerine “ateş düşmesi”, yani “şehitler” kavramı, sözkonusu ruh halinin dayanıklılığı bakımından elzem. Devletin güçsüzlüğüne işaret olmadığı sürece, millî birlik-bütünlük duygularını ayağa kaldıracak her hadise, toplumu asıl iktidara bağlayan bağları güçlendirecek, sıkılaştıracak vesile olarak görülür ve değerlendirilir. İstenirse buna cenaze protestoları, “Meclis”te terörist istemiyoruz” eylemleri gibi daha doğrudan siyasî ataklarla daha dinamik içerik, daha geniş kapsam ve somut sonuçlar da kazandırılabilir.
Şunu unutmayalım: Genç insanların savaş alanlarında can vermesi yönetenlere sahiden “büyük acı” veriyorsa bunu önlemek için uğraşmaları beklenir. Görüyor muyuz böyle bir çaba? Belki bugünün gençleri -nedense artık eskisi kadar da tekrarlanmayan- “terörü bitiriyoruz” laflarına kanıyorlardır, bilmiyorum. Ama epey zamandır aklı ererek bu ortamda yaşayanlar, büyük acı, vatan, bayrak, terör, lanet… laflarının kâh öyle kâh böyle üstüste yığılmasıyla meydana gelen yükü onyıllardır sırtımızda taşıyoruz ve belkemiğimizden, dizlerimizden evvel ruhumuz, vicdanımız eciş bücüş oldu.
Hakikatten ve iyilikten kaçarak nereye kadar? Kimbilir, belki de CHP’de birileri nihayet buna benzer bir soruyu yüksek sesle sormaya karar vermişlerdir. Umalım.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları

































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024