Ümit KIVANÇ
Irak’ın kuzeyindeki askerî harekâtta on iki askerin hayatını kaybetmesinin ardından CHP’nin yeni genel başkanınca takınılan tavır, Türkiye siyasetinde önemli hareket alanı açabilir. Şimdiye kadar kapalı tutulan bu alan, siyasetin yapılacağı asıl alandır. Ancak böyle bir değişim tabiî Özgür Özel’in “bildiri krizi”nin doğmasına yolaçan tutumunun yeni CHP yönetimince benimsenen bir çizgiye dayanması ve sürdürülmesi halinde mümkün olacak.
Mâlûm, Türk siyasetinin maalesef bol bulunmasına rağmen en kıymetli ve geçerli motifi “şehitler” sözkonusu olduğunda, biri hariç ezcümle parti ve siyasetçilerin yanyana (ardarda, peşpeşe… artık nasıl tasvir ediyorsanız) dizilmesi, olayların doğal akışına en uygun hadisedir. Bu diziliş öylesine yerleşmiş, kanıksanmış bir nizam içerisinde cereyan eder ki, başlar, boyunlar, kollar-bacaklar bir hizada, aynı pozisyonda durur, bakışlar aynı yere odaklanır, ağızlardan on bin sekiz yüz doksan altıncı defa dökülen benzer sözler, her vakada o ağızdan bu ağıza geçerek fakat toplamda hep aynı kalarak, birbirine dolanır, sesler topluca, büyütülmesine katılmayanın cezalandırılacağı uğultuya dönüşür. “Acımız büyük” müsameresi, bırakın büyüklüğü, acının zerresini hissettikleri şüpheli, kıçtan ısıtmalı (makam) arabalı, takım elbiseli, yüzüklü, ceberrut erkeklerle, riyakârlıkta onlardan aşağı kalmayan tayyörlü şirret kadınların puan toplamak için yarıştığı, uğursuz fırsatçılık oyununa döner. Kim daha çok haykırır, en batıcı-delici ifadeleri bulur, kim en tavizsiz, en kararlı gözükür, “terörü lanetleme” işinde öbürlerini alt ederse şüphesiz potansiyel linççi kalabalıklar gözünde kıymetlenecek, “cepte” sayılan tepki oylarından azıcık daha büyük pay kapacaktır, vesaire.
Siyasetçilerin “acımız büyük” oyununda iş “acımız”la sınırlı kalmaz. Öyle olsa, pısırık, güçsüz gözükülürdü. Burada oyunun, her defasında zorluk derecesi artan ikinci aşamasına geçmek gereklidir. Bu aşamada, “acımız”ın peşine hemen hıncımızı eklemek durumundadırlar. Fakat “asacağız, keseceğiz, işte şimdi bittiler, kahrolacaklar, bu yıl tamam” yollu sözler de hayattaki hemen her şey gibi sonsuz sınırsız değildir ve belki daha fenası, tekrarlandıkça inanılırlıkları azalmaktadır.
İşte, siyasetçi hünerinin yetersiz kalabileceği bu noktada devreye devlet geleneği girer. “Acımız büyük”-“bu sene tamam” ikilisine dayalı oyunun işleyebilmesini, ikinci ayağın inandırıcılık yitirmesi yüzünden doğabilecek zaafı bertaraf ederek, gelenek sağlar. Bunu nasıl yapar? İnandırıcılık etkenini devre dışı bırakarak. Türk siyaset geleneğinin görünmez kaynağında inanılırlık sorunu yoktur. Sözün inanılırlığı belirleyici değildir. O sözün söylenmesi ve başkasının söylenmemesi hususunda, gerçekte bir talimat olan millî mutabakat geçerlidir. “Şehitler” kavramının kullanıldığı yerde herkesin hangi sözün arkasında, kimlerle yanyana -ardarda, peşpeşe- duracağı tanımlıdır. “Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz” başlıklı bir kompozisyon ödevi bu aşamada zihni yeterince açılmamış olanlar için güzel bir idrak idmanı olacaktır.
“Şehitler”, bir döngü de sayabileceğimiz akış içerisinde, gerçekten hayatlarını kaybetmiş genç adamlar olarak, ruhları ve artık cansız bedenleriyle yeralmazlar. Tamamen kavram olarak yeralırlar. Muktedirler için sadece verilecek demeçler, yaratılacak atmosfer, sıkılaştırılacak bağlar, tahrip edilecek şahsiyetler, cenazede tertiplenecek gösteriler, oyunlar açısından önem taşırlar. Gömüldükleri anda artık yokturlar. Fakat kavram niteliğiyle varolabildikleri kısa zamanda, sırf siyasetçi kastı seviyesinde de değil, daha derinde, -bu nedenle daha yüksekte!- yeralan bir gücün yanında -ardında, peşinde- hizalanılmasına yönelik talimatın şifresi gibi muamele görürler. Bu, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilkedir. Ve bir ayağını o mâhut seviyeye basmak sûretiyle kendini güvenceye almış, benzersiz tahakküm kudretine kavuşmuş mevcut iktidar, geleneksel olarak siyasetçiden esirgenen bir alana girip çıkabilmenin imtiyazlılığıyla, rakiplerini yanına -arkasına, peşine- dizmeyi beceregelmiştir.
Zira “şehitler”in sözkonusu olduğu yerde kimse geleneği, yerleşiği, alışılanı, siyaset üstü talimat gereği olanı tartışma cesaretini gösteremez. Ki, dün Özgür Özel başkanlığındaki CHP’nin yaptığı işte bu.
AKP-MHP, bütün siyaset alanındaki -dolayısıyla devletteki, ülkedeki- hakimiyetlerinin bir vesileyle daha tanınması anlamına gelecek bir adımla, TBMM’deki partilere bildiri imzalatmak istediler. CHP genel başkanı Özel önce, “hop, bir dakika!” dedi. Askerlerin can vermesine yolaçan hadise hakkında Meclis’e bilgi verilmesini istedi. Bu, göründüğünden çok büyük adımdı. Çünkü alışılan, siyasetçinin karışması men edilen alana ait hadisenin tamamen ordunun tasarrufunda oluşu, AKP-MHP-devlet koalisyonunda bunun MİT’i ve dar bir siyasîler elitini kapsayacak şekilde azıcık genişlemiş bulunuşu, siyaset erbâbının, hele muhalefetin bu alana dair soru sorma, bilgi alma hakkının varolmayışıdır. AKP sözcüsünün beylik numaralarla giriştiği suçlama faaliyetini de Özel, tam da muhalefete kapalı alana girme niyetini ilan ederek karşıladı; “terörle savaşan orduyu desteklemek başka, hükümetin hatalarını eleştirmek başka” dedi. Az buçuk işlerliği olan parlamenter rejimde aksi düşünülemeyecek bu son derece olağan vaziyet bize parlamenter rejim zamanlarında dahi çok görüldüğünden, birçok insan Özel’in bu çıkışı karşısında şaşkınlığa düşmüş olabilir. Hattâ bizzat CHP’liler bile, “Girilmez” levhalı bir kapıyı uygunsuz şekilde zorladıkları duygusuna -tedirginliğine- kapılmış olabilirler.
Yeni CHP genel başkanı, askerî harekâttan -eğer devleti asker yönetmiyorsa- iktidardaki siyasetçilerin sorumlu olduğuna ilişkin ilkeyi ortaya sürmekle kalmadı, “şehitler”in siyasî kullanımına dair herkesçe bilinip de bir türlü hakkınca teşhir edilmeyen hakikate de işaret etti. AKP sözcüsünü “çok kolay siyasete alışmış” olmakla itham etti, “Bugün ezberi bozulduğu için ne diyeceğini şaşırmış,” dedi. Seçilen sözlerin başlıbaşına, yukarıda andığım geleneğe, yerleşik alışkanlıklara gönderme işlevi taşıması, Özel’in sözlerini herhangi bir karşılık olmanın ötesine taşıdı: “kolay siyaset” ve “ezber”den kastın ne olduğunu kurcalamaya kalkanın kendini birden siyasetçi için girilmez, siyaset için dokunulmaz alanda bulacağı ortada.
Özel bir adım daha ileri gitti. Basbayağı, “Bundan sonra öyle yağma yok,” dedi. Bunu elbette bilemeyiz. Kendisi, ordu üniformasıyla işlenmiş bâriz suç hakkında konuşulurken “gözbebeğimize söz söyletmeyiz!” diye ortaya fırlayan yıllanmış siyasetçilerin köşe bucağını pek iyi bildiği bir partinin başında. Bir askerî harekâtın pekâlâ seçilmiş siyasetçilerce tartışılabilir, eleştirilebilir sayılmasını yadırgayacak kadrolar bol o partide. Seçmen bile yadırgayabilir. Mazallah, “bizim acaba bu kadarına hakkımız var mı?” kaygısına, siyasetçiye yasak sahada fazla dolaşılırsa başına sahalarımızda görmek istemeyeceğimiz türden işler gelebileceğine dair korkulara kapılabilir.
Oysa Türkiye’de siyaset o yasaklı alana giremezse hiçbir iktidar değişimi bu toplumu selamete kavuşturamaz. Ve bunun için öncelikle kitlesel etki doğuracak bir haysiyet ve şahsiyet siyaseti lazım. Biz geleneksel siyasetçiden bu yönde hemen hiçbir girişim görmeyiz. Bu yüzden, Özgür Özel’in dünkü davranışının sahici bir değişim adımına işaret olup olmadığını merak etmemiz doğal. CHP’nin her türlü değişim ihtimalini sessizce kemirip yok edebilecek bir yapı, bir mekanizma oluşu, yaşananın içerdiği imkânı derhal yok saymayı gerektirmiyor.
Ve elbette “şehitler” kavramıyla ilgili asıl büyük hakikate yönelik kısa bir hatırlatmayı bu bahse eklemek gerekiyor. Çatışma, kontrol edilebilir, fazla yayılmayan savaş hali, gerçekteki halin kendisinden daha önemli olmak üzere, ruh hali anlamıyla, bizim AKP öncesinden gelen asıl çekirdek devlet rejimimizin temel dayanağı. İç düşman motifi olmaksızın sürdürülmesi imkânsız bir devlet-toplum ilişkisi bina edilmiş. Zaman zaman memleketin biryerlerine “ateş düşmesi”, yani “şehitler” kavramı, sözkonusu ruh halinin dayanıklılığı bakımından elzem. Devletin güçsüzlüğüne işaret olmadığı sürece, millî birlik-bütünlük duygularını ayağa kaldıracak her hadise, toplumu asıl iktidara bağlayan bağları güçlendirecek, sıkılaştıracak vesile olarak görülür ve değerlendirilir. İstenirse buna cenaze protestoları, “Meclis”te terörist istemiyoruz” eylemleri gibi daha doğrudan siyasî ataklarla daha dinamik içerik, daha geniş kapsam ve somut sonuçlar da kazandırılabilir.
Şunu unutmayalım: Genç insanların savaş alanlarında can vermesi yönetenlere sahiden “büyük acı” veriyorsa bunu önlemek için uğraşmaları beklenir. Görüyor muyuz böyle bir çaba? Belki bugünün gençleri -nedense artık eskisi kadar da tekrarlanmayan- “terörü bitiriyoruz” laflarına kanıyorlardır, bilmiyorum. Ama epey zamandır aklı ererek bu ortamda yaşayanlar, büyük acı, vatan, bayrak, terör, lanet… laflarının kâh öyle kâh böyle üstüste yığılmasıyla meydana gelen yükü onyıllardır sırtımızda taşıyoruz ve belkemiğimizden, dizlerimizden evvel ruhumuz, vicdanımız eciş bücüş oldu.
Hakikatten ve iyilikten kaçarak nereye kadar? Kimbilir, belki de CHP’de birileri nihayet buna benzer bir soruyu yüksek sesle sormaya karar vermişlerdir. Umalım.
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024