Ümit KIVANÇ
Beylik fıkradır, çoğunuz biliyordur, lâkin bir defa daha, içinde bulunduğumuz durumu en iyi böyle tasvir edebiliyoruz:
Türk, Kürt, Ermeni, üç kafadar, bu üçünün kafadar olup kırlarda dolaşabildiği bir zamanda, köy civarında dolaşmaktadırlar. Elma bahçesine denk gelirler. Girip birkaç elma koparırlar, suya tutarlar, tam aralarından biri ilk ısırığı alacakken bahçenin Türk sahibi, elinde sopayla yanlarında bitiverir. İrikıyım adama bakarlar, birbirlerine bakarlar, korku içinde, başlarına geleceği beklerler. Bahçenin sahibi doğrudan Ermeni'ye girişir. Sopayı indirirken, “Ulan, haydi bunlar Müslüman, sana oluyor ey gâvur!” diye bağırması, Türk'le Kürt'ün yüreğine azıcık su serper, “yırttık” diye geçirirler içlerinden. Fakat bahçe sahibi, Ermeni'yi yere yıktıktan sonra hiç oyalanmadan Kürt'e girişir. Bir yandan, “Ulan haydi bu Türk, sen hakla giriyorsun bahçeme!” diye bağırmaktadır. Türk, arkadaşlarının dayak yediğine üzülmektedir ama bir yandan da için için sevinir, yırttım diye. Yırtamaz. Bahçe sahibi Kürt'ü de yere yıktıktan sonra Türk'e döner, “Haydi bunların biri gâvur, biri Kürt, ikisi de hırt, sen utanmıyor musun!” diye haykırarak sopayı indirmeye başlar.
Üç kafadar, ağız burun kan içinde, dağılmış halde bahçeden çıkıp yürürken, Türk Kürt'e döner, “Yahu biz baştan bu Ermeni'yi dövdürmeyecektik,” der.
Memlekete dışarıdan bakan biri, şu anda böyle bir Türk'ün yaşamadığını düşünür sanırım. Halbuki yaşıyor. Az sayıda. Herhalde hemen hepsi HDP'ye oy vermiştir.
Günümüz Türkiye'sinin en derin hakikati, ne yazık ki hâlâ bu fıkra aracılığıyla anlatılan şey. Üstelik bir adım daha ilerisi. Fıkradaki Türk'ün torunu, '90'larda Kürtleri dövdürttüğü için şimdi başına birtakım felaketlerin geldiğini idrak etmeli, fakat edemiyor. Askerî vesayet-İslâmcı kavgasının gerisinde, derininde yatan suç ortaklığı ve kader birliğini hâlâ çıkarıp ortaya getiremedik (çünkü belki de çıkarması, getirmesi gerekenler de kısmen suç ortağıydı).
Uçaktan üçüncü Boğaz köprüsü için yok edilen ormanların yerindeki çıplak toprağı görünce ağlamaklı olan TC_Aysun'un nemli gözleri, Cudi'nin kömür olmuş simsiyah yerlere serilmiş ağaçlarını görmüyor; Kürt köyleri ateşe veriliyor, o hissiz. Hayvanlar kor olmuş dalların, kül olmuş yaprakların üzerinde, dumandan boğularak, inleye inleye telef oluyor; köpek barınağı için günlerdir uykusuz kalmış TC_Hakan'ın kulağı, devletin yaktığı ormanlardan gelen sesleri duymuyor.
Devletin -onyıllardır tekrarlayarak- işlediği suçlara dair her bahsin karşısına, “Ama PKK!..” koyarak vatanî görevini yapıyor, Ortaçağ karanlığına karşı Aydınlanma'nın, hurafelere karşı aklın savunucusu çağdaş Türkiye ahalisi. Merkez medya denen, aslında müşterisi bu ahali olan pazarlama şirketleridir -içlerinde mecburen bulundurdukları ufak adacıklar kimseyi şaşırtmasın.
O zaman, bugünlerde çok yüksek sesle sorulması gereken sorular arasında şu ilk sırayı alıyor: Rahatsız olduğunuz, İslâmcıların Kürtleri öldürmesi mi? Sizinkiler mi öldürsün istiyordunuz, bu mudur mesele? Yoksa Kürtler öldürülürken içki mi içilecek, namaz mı kılınacak, bununla mı uğraşıyoruz?
Ermeni soykırımıyla yüzleşilmeyen, bu büyük insanlık suçunun hesabının görülmediği bir yerde, fikir özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, çoğulculuk, çeşitlilik barındıracak bir toplum hayatı kurulabileceğini sanmak düpedüz hıyarlıktı. Bu hıyarlığa az veya çok hepimiz iştirak ettik. Ermeni soykırımı meselesini bilenler dahi, bunun bir aşamada bir şekilde halledilebileceğini sandı. Oysa bu yüzleşme aşaması geçilmeden insanca bir ortama kavuşmamız mümkün değildi. İşte, görülüyor.
Kürtlere reva görülen zulümler karşısındaki genel tutum, bu tarihî kökten bağımsız değildir. 1990'larda yapılan edilenler ve şu anda birden tekrar yapılmaya edilmeye başlananlar, öyle yenilir yutulur işler değil. Diyarbakır Cezaevi'ndeki rezaleti herkesin mâlûmu sanıyoruz; belki değil. '90'lar, '90'lar deyip duruyoruz; şu anda 25-30 yaşlarındaki insanlar hiçbir şey bilmiyor, hatırlamıyor olabilir. Ancak, faili meçhul cinayetler (binlerce), gözaltına alıp kaybetmeler (yüzlerce), köylüleri ortayerde toplayıp erkekleri yere yatırıp üzerlerinde gezinmek, gerilla cesetlerini panzer arkasına bağlayıp sokaklarda sürümek, dışkı yedirmek, günlerce haftalarca en ağır işkencelerle sakat bırakmak, akla hayale gelmedik yöntemlerle insanları topluca aşağılamak, gündelik, sıradan bir pratik olarak “Türk devleti” ile özdeşleşti. Bundan öyle kolayca kurtulunamaz. Hesaplaşılması, yüzleşilmesi gereken bir vahşet var ortada. Kürtlerin hakkı hukuku, rehabilitasyonu ayrı, vahşete alet edilmiş askerlerin, polislerin ruh sağlıklarına yeniden kavuşmaları için dahi gerekir böyle bir yüzleşme.
Bazıları, “Ama PKK!..” diye parmak kaldırdıklarında bu tarihî ve toplumsal ve insanî ihtiyacın ortadan kalkacağını sanıyor olabilirler. Yanılıyorlar. Olacak tek şey, her birilerini yere yatırıp “Türk'ün gücünü göreceksiniz!” diye aşağıladığınızda beş yüz, her köy yaktığınızda bin, orman yaktığınızda iki bin... gencin daha dağa koşması. Çünkü 12 yaşındaki çocuğu 13 kurşunla öldürüp yanına Kaleş koymak, öldürenleri cezalandırmamak, üzerinden atlanıp geçilecek bir şey değil; fakat böyle bir vahşetin, bırakın tepkiyi, toplu bir üzüntü yaratmaması, asla unutulmaz. Dolayısıyla telafi gerektiren bir durumdur. O çok lafı edilen '90'ların bugüne uzanan en utanç verici ve tehlikeli özelliği, Kürtler perişan edilirken ortalama Türk'ün oralı olmayışıydı.
“Ama PKK!” diye bir durum yok mu? Var elbette. PKK'nin kınanması gereken çok eylemi, önderliğine sorulması gereken çok soru var. Türkiye tarihinin ilk çoğulcu-demokratik kalkışmasını sabote eder görünüyorlar. Nedendir? Mesele “Varız, buradayız!” demekse, otuz beş senelik gerilla örgütü için bunun yolu, yatağında uyuyan iki genç polisi öldürmek, bunu gayet şaibeli bir duyuruyla üstlenmek, sonra “yapmadık” demeye getirmek, bu arada da, Suruç katliamının toplumda yaratacağı infial ve devlet karşıtı havayı ortadan kaldırmak mıydı? Ayrıca, sahici bir DAİŞ hedefi yok muydu “misilleme” yapılacak? Bugüne kadar Kürt özgürlük mücadelesini desteklemek isteyen pek çok insanın, PKK'nin cinayeti ve intihar eylemlerini meşru mücadele yöntemi saymasından ötürü bu mücadeleye mesafeli kaldığını, oysa HDP'nin açtığı kitlesel-barışçı mücadele yolunda bütün dostlarının Kürtlerle birlikte yürüyebildiğini PKK önderleri görmüyorlar mı yoksa bu hal hoşlarına mı gitmiyor?
(Bu yazıyı yazarken haber aldım ki, PKK Siirt'te askerî araca bombalı tuzak kurup sekiz askeri öldürmüş. HDP çizgisine de hepimize de tuzak kuruyorlar gibi.)
Velhâsıl PKK önderliğine sorulacak bin türlü soru var, buraya sıkıştıramayız. Lâkin, akıl-mantık-muhakemenin sadece gizli saklı özel dükkânlarda eser miktarda bulunduğu memleketimizde maalesef hatırlatmak gerekiyor ki, bizler, sıradan insanlar, PKK önderliğini seçmiyoruz. Onlar bizim yöneticilerimiz değil. Onlara laf geçirmemiz mümkün mü? Hayır. Buna karşılık, devletin, hükümetin, partilerin yapıp ettiklerini etkileme şansımız var. Olmalı. Yoksa da yaratmalıyız.
Çünkü, olan bitenden sorumluyuz.
Türk İslâmcısı, mutlak iktidarı için Kürt ve Türk gençlerini öldürtmeyi, karşılıklı yeni kin ve düşmanlık tohumları ekmeyi, toplumsal hastalıklarımızı ağırlaştırmayı, Kürt köylerini, ormanlarını yakmayı, memleketin bir bölümünü insanî ve ekonomik bakımdan harap etmeyi seçti. Türk İslâmcısına soru sormamızın anlamı yok. Yalan dışında cevap alamayız.
Ama Türk İslâmcısının iktidarından muzdaripliğini neredeyse hayatının özü, varlığının anlamı kılmış “modern” Türk'ün yakasına yapışılması gerekiyor. PKK'nin şusu busu, devletin Kürtlere reva gördüğü zulme karşı çıkmamanın gerekçesi olamaz.
Oluyorsa, Kürtlere karşı Erdoğan'la aynı cephedesindir. Bu kadar basit.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024