Ümit KIVANÇ
Türkiye ile Rusya’nın savaşın eşiğine geldiği, hattâ eşiğe ayak uçlarıyla bastığı 20 Şubat’ın ardından Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “İdlib’de durum vahim,” diye konuştu, “ve çok endişe verici. En kötü senaryoları dile getirmek istemiyoruz, ama öte yandan bir defa daha tekrarlamak gerekiyor ki, biz Suriye ordusuyla birlikte İdlib’teki terörist gruplarla uğraşıyoruz.”
Birkaç gün önce olsa, bilumum haberciler, yorumcular şu son cümleden birtakım anlamlar çıkarmaya çalışır, Moskova-Ankara ilişkileri üzerine, kapalı kapıların ardını görme çabasındaki veya oralardan bildirme iddiasındaki kişilerin ahkâmları birbirini izlerdi. Artık çok şükür bunlara gerek kalmadı. İktidar propaganda aygıtının denetimindeki Türkiye resmî medya alanı hariç her yerde gerçek olduğu gibi görülüyor, konuşuluyor: 20 Şubat günü Rusya savaş uçağı, Türk askerlerinin bulunduğu mevziye doğrudan ateş açtı ve iki TSK mensubu hayatını kaybetti, beşi yaralandı (sayılar bize açıklandığı gibiyse).
Bunun üzerine, birkaç yıldır büyük tezahürat eşliğinde yayımlanan ve iftihar edilen “Dostumuz Putin” dizisi ânî kesintiye uğradı ve o saatte televizyonlar alelacele çekilmiş bir “Yalan Rüzgârı” bölümü sokuşturdular onun yerine. Nihayet mevcut iktidarın her kademesinin iliklerine işlemiş mâhut uyuşturucu, yalan: Türk askerlerine saldıranın “rejim uçakları” olduğu palavrası ortaya atıldı. Kimi yönetici-siyasetçi beyanları ve haberlerdeyse, göklerden meçhul bombalar roketler gelmiş gibi davranıldı.
Oysa 20 Şubat gününden itibaren İdlib’le, hattâ Suriye’yle, TSK’nın oradaki varlığıyla, Ankara’nın bu ülkeye ilişkin planlarıyla ilgili her ne konuşulacaksa, bu çatışmanın, bombardımanın, ne diyeceksek artık, onun gölgesinde konuşulacak. Tabiî önümüzdeki günlerde daha fazla can kayıpları, başka türlü felaketler yaşanmaz, gölge daha da büyümez, koyulaşmazsa.
Zira Rusya ile balayı görünümlü yoklama-kollama dönemlerinin ardından gelinen vaziyet, “Reis bir telefon etti, halletti”lerle filan idare edilebilir vaziyet değil artık. O sahneler geçen sezonda kaldı.
Askerlerine ateş açıp öldüren devletin kimliğini saklayacak hale düşmek, şüphesiz, siyaset ve iktidar yürütme tarzı olarak, hattâ varoluş bakımından haysiyetsizlikle yakından ilişkili. Ancak şimdi bu konuya girmiyor, güncel gelişmelere eğiliyorum. Sözkonusu sefilliği şöyle özetlemeye gayret edeyim sadece:
- Rusya vurdu, iki askerimizi şehit etti.
- Hayır, “rejim” vurdu.
- Peki Rusya yapmadığını biliyor mu?
Bilmiyor. Çünkü olayın hemen ardından başlayarak, Moskova, bu işi kendisinin yaptığını özellikle belli etmeye çalıştı. Çünkü TSK mevzisine ateş açmak o an için, yalnız askerî gereklere göre verilmiş karar değildi. Bunu yapmak ve alenen ilan etmek, aynı eylemin, bundan sonrasına dair yol da gösteren parçalarıydı. TSK’yı değil de “teröristleri” vurduğunu ileri süren Rusya’nın yaptığını “alenen ilan”a benzetemediysek, Moskova’nın “alenen ilan” pratiğine âşinâ olmadığımızdandır. Kaldı ki, Ankara’nın Moskova ile sürekli iletişim halindeki askerî ve siyasî yetkilileri elbette daha ilk andan neyin ne olduğunu biliyorlardı. Ancak “ana muhalefet lideri”ni de kapsayan çembere, failin gizleneceği, mecbur kalınırsa Suriye uçağı olduğunun söyleneceği, belli ki süratle tebliğ edilmişti ya da herkes bünyesinin orijinal kas reflekslerinden daha iyi bildiği devlet refleksleriyle, bunu kendiliğinden derhal kavramıştı.
Vedomosti gazetesi, 20 Şubat günü haberine, “Rusya Türkiye’yi militanları desteklemekle ilk defa resmen itham etti” başlığını attı. Haberde, 20 Şubat günü olanlar, Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı “Uzlaştırma Merkezi”nin resmî açıklamasına dayanılarak şöyle özetleniyordu: Türkiye topçusunun desteğinde “militanlar”, tanklarla, Suriye ordusu hatlarını yararak ilerlediler. Suriye komuta kademesinin talebi üzerine Rusya’ya ait Su-24 savaş uçağı devreye girdi ve Suriye birliklerinin saldırıyı püskürtmesini sağladı. Bir tank, altı silahlı personel taşıyıcı araç ve ağır silahla donatılmış beş kamyonet tahrip edildi. Rusya’nın girişimi üzerine Türk topçusunun ateşi kestiği de haberde yeralıyordu. Moskova, “orada askerimiz var, ateş etmeyin” demişti.
Vedomosti’nin haberinin kaynağı, yani “Uzlaştırma Merkezi”nin açıklaması, Rusya Savunma Bakanlığı’nın, dolayısıyla Kremlin’in resmî değerlendirmelerini içeriyor, takınacağı tutuma ışık tutuyor, dolayısıyla ilk anda yapılacak değerlendirme için gerekli bilgiyi ve ilgili gelişmeleri ya içeriyor ya da bunlara dair işaretler barındırıyordu. Haberdeki başka unsurlar gibi.
“Savunma Bakanlığı’na yakın bir kaynak”, Türkiye’yi kim olduğu belirsiz “militanlara” değil, doğrudan Heyet Tahrir el-Şam’a destek vermekle suçlamıştı meselâ:“Böylece fiilen HTŞ’ye bağlı militanları desteklediklerini kabul etmiş oldular,” demişti. “Geçtiğimiz aylarda yüzlerce zırhlı araç, tank, top ve çoklu roket fırlatıcı sistemi [Türkiye’den] aktarıldı, bazı [HTŞ militanları] Suriye hükümet kuvvetlerine yapılan saldırılara katıldı. Türkiye’nin hareketlerini kısıtlamak için sadece Suriye değil, Rusya savaş uçakları da İdlib bölgesinde devriye uçuşları yapacak.”
“Uzlaştırma Merkezi”nin, Vedomosti’nin haberine kaynaklık eden, 20 Şubat tarihli açıklaması, hayli dikkat çekici bu cümleyle sona eriyordu: “Şu olguya dikkat çekeriz ki, bu, Türk silahlı kuvvetlerinin [teröristlere] destek sağladığı ilk olay değildir. Türk tarafını teröristlerin eylemlerine destek vermeyi ve onlara silah teminini durdurmaya çağırıyoruz.”
Topluca “daha ne diyelim!” anlamına gelen satırlar.
TSK ile Rusya ordusunun resmen başlayan çatışmasının kısa sürede, fazla da alevlenmeden durulması beklenirdi normal şartlarda. Artık normal şartlarda değiliz. Yine de Rusya savaş uçağının doğrudan Türk askerlerinin bulunduğu yere ateş açması ve iki askeri öldürüp beşini yaralaması arızî vaka kabul edilip, 2017 Ekim’inde El-Bab’ta (“Fırat Kalkanı” harekâtı sırasında) üç askerin Rusya bombardımanında “kazaen” vurulup can vermesinin (on birinin de yaralanmasının) üzerinden atlanışı gibi, bir şekilde hasıraltı edilebilir mi? İktidar sözcülerinin ve propaganda aygıtının ilk andan itibaren faili gizlemek için canla başla yalan söylemesine bakılırsa, Ankara’nın Moskova ile gerilimi artırmaya ya niyetinin olmadığı ya da bunu göze alamadığı anlaşılıyor.
Peki nasıl olacak? Bu yazı yazılırken, Rusya ve Suriye uçakları, Serakib’den batıya, Cisr el-Şuğur ve Lazkiye kuzeyine uzanan M-4 karayolu üzerindeki Eriha civarını, Serakib-İdlib yolu üzerinde, TSK’nın da mevzi kurduğu Sarmin’i, bu yolun güneyinde, M-4’ün kuzeyinde, ikisinin arasında yeralan, yine TSK’nın mevzisinin bulunduğu Kemines’i bombalamayı sürdürüyorlardı. Yani TSK’nın son büyük gerilime yolaçan operasyonu yüzünden yavaşlayan Rusya+Suriye taarruzu duracağa benzemiyor. Buna karşılık, Ankara da hâlâ muazzam miktarda askerî araç, silah, cephane ve askeri Suriye’ye sokmaya devam ediyor.
Karar verme, karar verecekleri etkileme bir yana, “içeriden” bilgi alma şansı bile olmayan bizler içinse durum ilaveten vahim. Bize sürekli yalan söyleniyor, üstelik Ankara’daki karar vericiler niyetlerini hep gizliyor. İktidara yakın okur-yazar tayfasıysa, akıl almaz şuursuzluk içerisinde, savaş çığırtkanlığı, yer yer de provokatörlük yapıyor. Öbür tarafta, diplomasi şaheseri bir ifadeyle dile getirecek olursam, Moskova’daki iktidar sahiplerinin de dünyanın en açık fikirli, dürüst ve samimi insanlar olduğunu sanırım söyleyemeyiz. Ne yazık ki karşılıklı sergilenen ip canbazlığı birçok cana mal oluyor, olacak.
Ve Suriye ordusunun -“rejim” desek ölenler geri mi gelecek?- Rusya desteğindeki ilerleyişinin karşısına, eğitilip donatılıp maaşa bağlanmış cihatçılar değil de bizzat TSK mensupları dikilirse hem şehit haberleri birbirini izleyecek hem de Ankara “dostumuz Putin” dizisini bugüne kadarki akışından başka yöne çevirmek zorunda kalacak. Birden çıkagelen ve esas oğlanımızın başını derde sokmuş, esas kızla birleşmesine engel olmuş büyük meseleyi çözen zengin dayı, meğer mafyacıymış, maksadı da bizim oğlanın ailesine dededen miras mülkü ele geçirmekmiş! Kızınca mahallenin elektriğini suyunu kesiyor, falan… Esas oğlan yanına vardığında, “E, baban iş tutmasaydı itle kopukla, vermeseydi senetleri!” diyor, buz gibi suratla. Bir kötü adam kahkahasını bile çok görüyor bizim oğlana. Oğlanın kardeşini de öldürtmüş arada. Ama bizimkinin dengi bir kötü adam var, alt sokakta, ufak mafya; oğlan herkese kardeşini bunun vurduğunu söylüyor. Herkes işin aslını biliyor. Oğlan giderken ardından “kendi etti, kendi buldu” ifadesiyle baş sallıyorlar. Oğlan mafyacı dayıya gizlice haraç veriyor. Kız öldürülüyor, “o saatte o kılıkta gezmeseydi” diyorlar. Karıştı dizi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024