Ümit KIVANÇ
HDP eski eşbaşkanı ve Van milletvekili Sezai Temelli’nin “Kürt sorununda asıl muhatap” çıkışıyla, partisini kendi iradesi ve inisiyatifi olmayan bir nevi aracı konumuna yerleştirmesiyle başlayan “muhatap” tartışması, düz ilerleyip, ışıkların orada göbekten U dönüp, uğursuz bir nostaljik vadiye ulaştı: “Kürt sorunu yoktur”a geldik yine. Faşist akla uygun “yoktur” söylemi bugüne kadar sorunu nasıl büyüttüyse, genişletti, derinleştirdiyse, nasıl içinden çıkılmaz hale getirdiyse, “asıl muhatap” tartışması da karşı kıyıdaki başka çemberin içinden çıkılmasını önlüyor, o da -artık!- “Kürt siyaseti”nin çıkmazda patinaj yapmasına yolaçıyor. İmhacıların arayıp da bulamadığı fırsatlar böyle doğuyor. Vadide sıkışmış hasmın üzerine daha kolay saldırıyorlar.
Siyasî konum referansı olarak “Önderlik” müessesesinin bir yandan, “Önderlik”ten fiziken uzak düşmüş silahlı örgüt yönetiminin otorite ve itibarının bir yandan, “Türkiye partisi” olma icaplarının öbür yandan, Suriye’deki zorunlu açılımların dayattığı azıcık ayrışmanın bulandırdığı suların dördüncü kenardan sıkıştırdığı “Kürt siyaseti” o daracık dörtgen içerisinde, kendini yeniden “muhatap” tartışmasına muhatap buldu. Bunun yanısıra, Türkiye haritasında “Kürt realitesini tanıma” ölçüsüne göre bir ara maviye dönmüş gözüken Ankara’nın gerçekte hâlâ turuncu ve kırmızıda olduğu, ismi varlığının aynası, paramiliter kuvvetler sözcüsü parti lideri tarafından hepimizin gözüne sokuldu. “Kürt diye bişey yok!” devrinin tükenmediğinin ilanına yolaçan, CHP liderinin nihayet “Kürt diye bişey var galiba” çizgisine yaklaşmasıydı.
Tutanak oluşturalım, her şey birarada bulunsun. Belli ki bazı şeyleri milyonuncu, bazılarını bininci kez tekrar konuşacağız.
Kılıçdaroğlu’nun mavileşme çıkışı • CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinden pek, partisinden hiç beklenmeyen radikal beyanında, HDP’yi Kürt sorununun birlikte çözüleceği “meşru organ” olarak gösterdi. Çözümün aranacağı ve bulunacağı yer parlamentoydu, Kılıçdaroğlu’na göre. Gazeteci Günel Cantak, Bay Kemal ve İttifakları belgeseli için CHP lideriyle görüşmüş, o da, “Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği bir Kürt sorunu var,” ifadesiyle başlamış, “Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var,” diye sürdürmüştü sözlerini: “…HDP'yi meşru organ olarak görebiliriz. Halkın desteği var. Parlamentoya gelmiş, (…) görevini yapıyor. Dolayısıyla eğer bu sorun çözülecekse meşru bir organla da biz bu sorunu çözebiliriz…”
“Muhatap İmralı” karşı çıkışı • HDP eski eşbaşkanı Temelli’nin acil itirazına yolaçan, Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi muhataplardan biri değil, yegâne “meşru” muhatap ilan edişiydi. “Devlet dediğiniz kurum gayrimeşru bir organla muhatap olmaz,” diye konuşmuştu CHP lideri.
Sezai Temelli, Twitter’dan paylaştığı uyarıcı mesajda, “Kürt sorununun çözümünün yegane muhatabı HDP değil ama,” dedi, “bu sorunun çözümü adına bugün demokratik siyaseti var eden ve kolaylaştıran başlıca aktör HDP’dir. Ama asla unutulmaması gereken şey, demokratik çözümün adresi ve asıl muhatabı İmralı’dır.”
Söylenen yeterince açıktı.
HDP’yi figüranlaştırma eleştirileri • Temelli’nin “durduk yerde” kalkışılmış gözüken tashih girişimi kimilerimizin gözünde bariz işgüzarlıktı. Eleştiriler öncelikle, Kürt sorununun, meşru zeminler üzerinde diyalog mekanizmaları kurularak tartışılmasını talep edenlerden geldi. Kürtlere düşman ırkçılardan değil. “Kürt siyaseti”nin güç ilişkilerini ve taban koşullarını, bu siyaset etrafındaki bütün tartışmaları biçimlendiren manevî-moral değerleri bilmeden, hesaba katmadan, “terörle araya konacak mesafe”ye sihirli anlamlar yükleyenlerden de değil yani. Sağduyulu siyasî analizlerde, tam da CHP’den HDP’yi hakkı olan meşruiyetle birlikte yeniden “tanıma” çağrısı gelmişken, Temelli’nin İmralı’yı adres gösteren Twitter açıklamasının partiyi nasıl odaktan uzaklaştırıp ufak yardımcı role mahkûm etme riskiyle yüklü olduğu yazılıp çizildi.
“İmralı da Kandil de muhatap değil” • Halk TV sitesinde yazan Fikret Bila, Kılıçdaroğlu’na “Temelli’nin ‘Öcalan’ı adres göstermesi’ni” sordu. CHP lideri, gazeteciye şöyle cevap verdi: “Parlamento dışında bir adres yoktur. İmralı da Kandil de muhatabımız değildir.”
Kılıçdaroğlu’nun Meclis’e yüklediği işlev, parlamentonun bugünkü acınası haline değil, artık hiç, eskiden de söylendiği kadar varolmayan tabloya dayanıyordu: “…bu Meclis, Mustafa Kemal Atatürk’e başkomutanlık yetkisini bile 3 aylık süreyle vermiştir. (…) Türkiye Büyük Millet Meclisi, yetkileri konusunda çok hassastır. Bu nedenle Türkiye yine kritik, çok önemli sorunlarını Meclis’te çözmelidir. Kürt sorununun çözüm yeri de Meclis’tir. Parlamentoyu çözüm yeri olarak gösterirken sadece HDP’ye çağrı yapmış olmuyorum. Bütün partilere çağrı yapıyorum. Bu sorunu Meclis’te hep birlikte, konuşarak, görüşerek çözebiliriz, çözmeliyiz.”
Kılıçdaroğlu’nun bugünün koşullarında ancak temenni sayılabilecek bu sözleri, kabul edilmeli ki, isabetli ve -hele CHP ölçülerinde- cesurca. CHP lideri ayrıca, benimsediği yeni söylemi geçmişin kirinden arındırmaya da niyetli görünüyordu. Vaktiyle Çözüm Süreci’ni verimli ve gerçekçi kılmayı, sağlam zemine oturtmayı değil baltalamayı görev bilmiş partisinin o zamanki güdülerini sağduyulu tavırlar ambalajında ortaya sürüyordu: “…Meclis dışında çözüm denendi ve başarısız oldu. Ben o zaman da Meclis dışında çözüm aramanın yanlış olduğunu, stratejik bir hata olduğunu söylemiştim. Eleştirilerimi, uyarılarımı dile getirmiştim. Çözüm Süreci olarak adlandırılan o dönem başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü adres yanlıştı. Strateji yanlıştı.”
CHP genel başkanına göre doğru adres, HDP’ydi, çünkü HDP “meşru bir parti”ydi: “Vatandaştan oy alarak Meclis’e gelmiştir. Meclis’te grubu vardır. Meclis Başkan Vekilliği vardır ve sırası gelince Meclis’i HDP’li başkan vekili yönetmektedir. Bu bakımdan sorunların çözümünde muhataptır.”
“Yoksa tabiî onu da yapacağız...” • Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş da “adres” bildirmeye niye ihtiyaç duyduğunu Sezai Temelli’ye sordu. “Haklı-haksız eleştiriler” için, “Hepsi kabulümdür,” diyen Temelli, tweet’lerle “elbette kişisel görüşünü” açıkladığını, bunun “partiyi elbette bağlamayacağını”, parti adına “bağlayıcı açıklamayı tabii ki yetkili organların yapacağını” belirtti.
Temelli, “siyasî nezaket anlayışının polemiklere izin vermeyeceğini” öne sürmesine rağmen, gerçekte doğrudan Kılıçdaroğlu’na cevap veriyordu: “2013-2015 arasında yaşanan ve toplumun meşruiyet algısında önemli bir değişim yaratan siyaset bugün meşru değil diye yorumlanamaz. Çünkü ortada çatışma varsa, bunu sonlandırmanın yolu, başlangıç adımı müzakeredir. Bu da bir meşruiyet zeminine oturmak zorunda. Yoksa tabiî Meclis’te demokratik zeminde çözüm arayışlarımız devam ediyor ve edecek…”
Temelli’nin sözlerinden, çözüm arayış ve temaslarında partisine ve Meclis’teki “arayış”lara ikincil rol öngördüğünü çıkarmak zorlama mı olur? O kadar da olmaz gibi duruyor. Yukarıdaki, “yoksa tabiî onları da yapacağız” hatırlatmasına şunu eklemeliyiz: “Meselenin çatışma tarafını sonlandırmanın yolu müzakere zemininin yaratılmasıdır. Müzakere de bir meşruiyeti zorunlu kılar. Toplum nezdinde karşılığı varken yokmuş gibi ortaya koymak diğer adımları atmamızı engeller. Öcalan’ın muhataplığı da bu bağlamda önemlidir. (…) HDP elbette meşru muhataptır. Meclis’in üçüncü büyük partisidir ve bu konularda çözüm üretme anlamında en önemli partidir.”
“Bütünlüklü çözüm” • Ve söz sırası HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar’a geldi. Sancar, “Aslında HDP’nin rolü konusunda bir tartışmanın olmaması gerekiyor,” dedi. “HDP, Türkiye'deki tüm sorunları çözmeye talip ve aday bir siyasi aktördür. Ayrıca güçlü bir toplumsal tabana dayandığı için de Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümünde göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir faktördür. (…) HDP, Kürt sorununun çözümü için her türlü görevi ve sorumluluğu yerine getirme amacıyla kurulmuş bir partidir. (…) HDP, Kürt sorununun çözümünü Türkiye’deki demokrasi sorununun temeli olarak görmektedir.” Mithat Sancar, Kürt sorununun “çok boyutlu ve çok aktörlü niteliğine” dikkat çekti, “bütünlüklü yöntemler” ile “incelikli, iyi tartışılmış, sağlıklı mekanizmalar” geliştirme zaruretine işaret etti.
“Muhatap” meselesini de şöyle toparladı: “Öncelik siyasî çözüm ise bunun ana adresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca eğer kalıcı bir barış istiyorsak çok geniş bir toplumsal mutabakata ve meşrutiyete de ihtiyaç vardır. Bunun için de Kürt sorunundaki aktörlerin tümünü hesaba katmak gerekir.” Somutlama gereği de duydu: “İmralı’nın da bu konuda önemli rolü vardır ve olacaktır. (…) Şimdi İmralı ile HDP’nin rolünü karşı karşıya getirmek, Kürt sorununa bütünlüklü yaklaşımı zorlaştırıyor.” Mithat Sancar, “İmralı’nın rolü tartışması”nı “çoktan aşılmış olması gereken mesele” saydığını belirtti:
HDP Eşbaşkanı, Sezai Temelli’nin uyarı tweet’lerini fazla mesele etmiyordu: “Sezai arkadaşımızın açıklamaları kişisel görüşüdür. (…) HDP’nin yaklaşımını merkezi organları açıklar. En üst düzeyde de eş başkanların sözleri HDP’nin politikasını temsil eder. (…) HDP, çoğulcu bir partidir. Birçok konuda farklı düşünen arkadaşlarımız olabilir. Ama aynı zamanda HDP, temel ilkeleri etrafında çok sağlam kenetlenen bir yapıya ve tecrübeye sahiptir.”
“Tükenmiş tartışma” • Partinin eski eşbaşkanlarından Selahattin Demirtaş da tartışmaya Twitter’dan katıldı: “Benim bildiğim,” dedi Demirtaş, “HDP, Kürt sorunu dahil olmak üzere, Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümüne taliptir, irade sahibi siyasi bir aktördür ve elbette muhataptır.” Eski eşbaşkan, “çözümün adresi” konusunda da kesin konuştu: “doğal olarak TBMM’dir”. Muhatap tartışmasını o da ömrü dolmuş buluyordu: “Tabiî ki HDP, Kürt sorununun çözümünde tüm tarafların ve her kesimin açık ve şeffaf katılımını, muhataplığını bilecek siyasî birikime ve deneyime sahiptir. Faydasız ve çoktan tükenmiş tartışmalar gündeme getirmek çözüme katkı sunmaz.”
“Türkiye’nin karşısına geçmiş” • MHP lideri Devlet Bahçeli’nin CHP için kullandığı söz bu. Bahçeli’ye bakılırsa, CHP, “siyasî mihrak ve militan haline gelerek milli güvenlik tehdidine dönüşmüş”tü, “meşum ellerin denetimine girmiş”ti, “kökünden ve kimliğinden tehlikeli ölçülerde kopmuş”tu, “başkalaşıp melezleşerek siyasî merkezini ve ahlâkî metabolizmasını kaybetmiş”ti, “küresel merkezkaç güçlerin tesir ve telkiniyle yörüngesinden kaymış”tı, “geçmişiyle çatışan, milli gerçeklerle çelişen bir duruma savrulmuş”tu, “siyasî ikbal ve istikbalinin çürük şifrelerini Kandil mağaralarının pespaye karanlığında bulmak üzere harekete geçmiş”ti. Bu fantastik ithamların üzerine sıralandığı kaide, beton gibi bir kurucu devlet anlayışıydı ve Bahçeli’ye göre Kılıçdaroğlu CHP’si bu betona hiltiyle yaklaşmaktaydı: “CHP yönetiminin gayri milli tavır, tutum, teklif ve temennileri vahim bir noktaya dayanmış, tamiri ve telafisi neredeyse imkânsız bir çizgiye kapılanmıştır.” Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi “meşru organ” sayması, “Sezai”nin de bu “çürük sözler” üzerine, “adres ve asıl muhatabın” İmralı olduğunu ilan etmesi, “kimin kimlerle beraber olduğunun itirafı ve ispatı niteliğinde”ydi; “su katılmamış bir ihanet ve millet iradesine meydan okuma alçaklığı”ydı. “Kalbi Türk milletiyle bir atmayan namertler”, “küresel emperyalizmin dümen suyuna girmişler”di, Kılıçdaroğlu’nun “iradesi rehin alınmış, vicdanı haczedilmiş”ti, CHP yönetimi, “Türkiye üzerinde hesapları olan zalimlerin gözüne girmek”, “onların hain desteklerini alabilmek” için “iblisle bile ortaklığa hazır kıvama gelmiş”ti. Herkes hain, yalnız Bahçeli ve seçtikleri değil. Klasik faşistlikler.
“Eşya topluyoruz” • Bahçeli “Kürt sorunu diye bişey yok” açıklaması yaparken, Akçakoca’da, fındık toplamaya Mardin’den gelmiş Kürt işçiler saldırıya uğradı. Onların anlatımını aktarıyorum. Akşam evlerinde otururlarken atılan taşla camları kırıldı, dışarı çıktıklarında karşılaştıkları iki kişi onlara, “Sizi burada istemiyoruz!” dedi. “On dakika içinde burayı boşaltmazsanız evi başınıza yakarız, taşla ve tüfekle geliriz.” Evdekiler “ne yapacağız” diye aralarında konuşurken evin önüne yirmi-otuz kişi daha toplandı. Kürt işçiler polisi aradılar. İki defa. Polis, “Olay çıkmadan gelemeyiz,” dedi. Onlar da, “O zaman cenazemizi almaya gelirsiniz,” diyebildiler.
İşçilerden birinin anlatımına göre, bir süre sonra polis geldi. Saldırgan topluluğa “dokunmadı bile”. İşçilerin üstünü aradı, aralarından üçünü Emniyet’e götürüp ifade aldılar. İmzalasınlar diye önlerine konan tutanakta işçiler suçlu gösteriliyordu. “Evimize saldıran kişilere bıçak çektiğimizi yazmışlardı,” diyor aralarından biri. Tutanağı imzalamamışlar: “Daha sonra bizi hastaneye götürdüler. Elime cam girmişti. Orada darp raporu almak istedik, ancak polisler buna engel oldu. Polis hastane girişimizi de sildirdi. Ayrıca bize alkol testi yaptırdı. 30 kişilik gruptan iki kişiyi getirmişlerdi. Onlara yapmadılar. Daha sonra tekrardan Emniyet’e götürüp olayı kapatmamızı istediler.”
İşçilerin evine taşlı saldırıyı ve sonrasını bazı komşular videoya çekmişti. Ancak saldırganlardan korkuyorlardı ve kayıtları Kürt işçilere vermediler.
Duvar’daki haberin sonunda, işçiler hâlâ saldırıya uğradıkları evdedirler, aralarından biri ifade için savcılığa götürülmüştür, onu beklemekte ve “memleketlerine dönmek için eşyalarını toplamakta”dırlar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları



































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024