Yıldıray OĞUR
ABD televizyon tarihinin hala kırılamayan en çok izlenme rekoru, 1977 yılında yayınlanan Roots (Kökler) dizisinin finaline ait.
1767’de köle tüccarları tarafından Afrika’dan kaçırılıp, Amerika’da satılan Kunta Kinte’nin kölelikten özgürlüğe uzanan hikayesinin finalini izlemek için o akşam ABD’deki her iki evden birinde televizyon açılmış, 130 milyon izleyici ekran başına oturmuş.
Dört yıl sonra Türkiye’de gösterildiğinde de büyük ilgi görecek dizi, Alex Haley’in kendi ailesini anlattığı aynı adı taşıyan 6 milyon satmış kitabından uyarlanmıştı.
Aslında 1977 yılına gelindiğinde artık ABD’de siyahlara yönelik ırkçı ayrımcılıklar hukuken bitirilmiş, kölelik ise çoktan tarih olmuştu.
Ama Kunta Kinte’nin hikayesi, gözyaşları içinde diziyi izleyen milyonlarca beyaz Amerikalı’ya şöyle dedirtmişti: “Bunlar gerçekten de Amerika’da yaşanmış, kahretsin.”
Dizi yarattığı bu duyguyla bir aydınlanmaya, yüzleşmeye neden olmuş, hukuken biten ayrımcılıkların, ahlaken de bitirilmesine katkı yapmıştı. Kökler’in açtığı kapıdan hemen orta sınıf sevimli Cosby Ailesi girmişti.
Kökler’in yönetmeni Marvin Chomsky (Noam Chomsky’nin kuzeni), bir yıl sonra o yıllarda üzerine bu kadar çok film yapılmamış olan Yahudi Soykırımı üzerine Holocaust adlı dört bölümlük mini bir dizi daha yaptı.
Meryl Streep’in başrolünde oynadığı dizi ABD’de geniş bir izleyici kitlesine ulaştı.
Ama esas büyük yankı yarattığı yer bir yıl sonra gösterildiği Almanya oldu.
Dizi, Berlinli başarılı bir Yahudi doktor olan Josef Weiss ve ailesinin mutlu burjuva hayatlarından gaz odalarına giden hikayesini anlatıyordu. Dizideki diğer hikaye ise tam tersi yöndeydi. İşsiz ve apolitik avukat Erik Dorf da aynı sırada SS teşkilatında bulduğu işle yavaş yavaş bir Nazi ölüm makinesine dönüşmüştü.
Dört bölümlük dizi, 1979 yılında Almanya’da 20 milyon insanı yani ülke nüfusunun üçte birini ekran başına kilitledi. O ana kadar Almanlar, Nazi döneminde işlenen suçları Hitler ve Nurnberg Mahkemesi’nde yargılanan bir grup Nazi’nin üzerine yıkmış ve o defteri kapatmıştı.
Ama dizi bir uyanışa neden oldu. Yeni nesiller anne ve babalarına o soruyu sordular: “Bütün bunlar olurken sen neredeydin?”
Büyük tartışmalar yapıldı, bir moda olarak gençler ailelerinin ve yaşadıkları şehirlerin utanç tarihlerini araştırmaya başladılar. Yeni Alman nesli bir diziyle, savaş yıllarında Nazi heyecanına kapılmış anne ve babalarının kendilerine hiç anlatmadıkları gerçek hikayeleriyle yüzleşti.
Aslında Almanya, 1979’a gelindiğinde Nazi suçlarının hesabını çoktan vermiş, Başbakan Willy Brandt 10 yıl önce Polonya’daki soykırım anıtı önünde diz çökmüştü.
Ama Holocaust ile Alman toplumun yüzleşmesinde, kanunen suç olan NAZİ savunuculuğunun, ahlaken de büyük bir ayıp haline gelmesinde bu dört bölümlük mini dizi önemli bir rol oynamıştı.
Bu kadar travmatik olaylar hakkında olmasa da ve bu kadar açık politik, tarihi bir epiklik içinde derdini anlatmasa da “Bir Başkadır” da aslında benzer bir iş görüyor.
Bu kadar ilgi görmesi ve insanların üzerinde bu kadar çok konuşmak istemesinin sebebi hem sert bir yüzleşmeye çağırarak yarattığı rahatsızlık hem de mevcut siyasi ve sosyal tıkanıklığın aşılabileceğiyle ilgili verdiği ümit.
Üstelik bunu ülkedeki dertten tasadan kaçan eğitimli, şehirli insanların sığındığı elit bir dijital platformda yapıyor.
Zaten tam da dizinin mesajının muhatabı bu elit Netflix izleyicisi.
Yoksa derdini ‘total’e anlatabilmesi mümkün değil.
Total izleyiciye izletilseydi muhtemelen sekülerlere yönelik eleştirileri anlaşılmaz, muhafazakarlarla ilgili dedikleri de Akit’in yaptığı gibi yanlış anlaşılırdı.
Dizinin kısa sürede yarattığı bu rahatsızlık, huzursuzluk hissi, üzerine konuşma ve yazma isteği yüzünden müthiş oyunculuklara rağmen başrol unvanını bir kişi hak ediyor: Yönetmeni ve senaryo yazarı Berkun Oya.
Koç Lisesi mezunu, Türkiye’nin en yaratıcı, zeki tiyatro yönetmeni olarak dizide Robert Kolejli Peri’ye yaptırdığı şeyi bu diziyle aslında kendisi yapıyor. Bu kariyeri için riskli, damgalanmaya neden olabilecek bir cesaret.
Genel toplum ve devlet katında olmasa da sanat dünyasında Kürt meselesiyle ilgili tabular uzun süre önce kırıldı, yüzleşmeler başladı. Film festivallerinde Kürt meselesini gören çok sayıda film ödüller aldı. Bunu yapmak artık en azından o camiada o kadar cesaret istemiyor hatta siyaseten takdir görüyor.
Takva, Ahlat Ağacı gibi çeşitli filmlerde de İslam ve Müslümanlar seküler sanatın içinde ustalıkla görünür oldular.
Ama ilk defa bir filmde kamera sekülerlerin yüzüne çevriliyor, üstelik onların bir defosuna...
Başörtülülere ayrımcılıkla ilgili bugüne kadar seküler camiada görülmemiş ölçüde açık ve acımasız bir yüzleşmeye şahit oluyor izleyici.
Bunu İslamcı bir yönetmen veya senarist ATV’de ya da Kanal7’de yayınlanacak bir hidayet filminde yapmıyor.
O yüzden Berkun Oya’nın yaptığı cesurca bir iş.
Bu dizinin 2008’de, 2009’da yapılması Türkiye’nin iklimini değiştirebilirdi. O yüzden bazılarına göre bu geç kalmış klişe bir çaba, ayrıca bugün için cesaret de gerektirmiyor. Çünkü başörtüsü meselesi zaten aşıldı, hatta tam tersine ayrımcılıklar yaşanıyor bugün.
Evet belki, başörtülülere ayrımcılık siyaseten ve hukuken aşıldı ama aslında bu bir toplumsal uzlaşmanın, zihniyet dönüşümün sonucu olmadı, seküler kesim iktidarın mutlak gücü nedeniyle bunu kabul etmek zorunda kaldı ve zamanla buna alıştı. Ama uzun yıllar çok büyük bir heyecanla desteklediği bu ayrımcılıkla bugüne kadar yüzleşmedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun özeleştirisi dışında bu konuda edilmiş bir özeleştirel bir söz dahi duymadık.
O yüzden bu bir norm haline gelemedi, dizinin İngilizce adıyla bir ‘ethos’a dönmedi. O yüzden de hala muhafazakar kesimde seküler alternatiflere karşı güvensizlik sürüyor.
O yüzden asla geç ve klişe değil.
Berkun Oya, bilerek ya da bilmeyerek siyasi bir açılım yapıyor.
Kürt açılımı, Alevi açılımı gibi bu da sekülerlerin muhafazakar açılımı.
Bugün CHP’nin, solun, laik kesimin en çok ihtiyacı olan şeyi bir diziyle başarıyor.
Sekülerlere büyük ittifakların üzerine inşa edilebileceği kurucu ve kapsayıcı bir anlayışın nasıl olabileceğini gösteriyor.
Ve bunu 2020 yılında yapması, 2008’de yapmasından daha büyük bir cesaret istiyor.
Çünkü arada yaşananlar yüzünden, uzun süreli aşırı güçlü ve baskıcı bir iktidar yüzünden artık seküler kesimde yüzleşme, kendini sorgulama itibar görmüyor. Hele başörtüsü konusundaki duygu; “Tamam işte daha niye ağlıyorsunuz”, “Yetti sizin mağduriyetiniz.”
Ayrıca jeep içindeki ya da yoksul kadınların başörtüsü, muhalifler için çok güçlü ve otoriter bir iktidarı ne pahasına olsun destekleyen hazır kıta kitleleri de temsil ediyor ve yeniden öfkeye neden oluyor.
Böyle bir konjonktürde karşısındakine öfke yerine hatayı kendinde aramayı teklif ediyor dizi. O yüzden de cesur.
Hatta bunu yapabilmek için Nurettin Yıldız’dan plastik çiçek- gerçek çiçek nasihatini copy-paste ederken, dizideki hocayı Nurettin Yıldız’a benzetmiyor, sekülerlerin hacı-hoca tiplemesinin dışında pastoral, naif, insana dokunan bir hoca tiplemesi yaratıyor, her an hocadan bir falso bekleyen izleyiciyi önyargısıyla yüzleştiriyor.
Muhafazakarlığı İstanbul’un etrafta atların, koyunların gezdiği uzak ve fakir taşrasına taşıması fazla klişe, belki bu sadece çekim kolaylığı ve güzel manzaralar için yapılmıştır.
Ama o taşraya yine seyirciyi şaşırtmak için, Jung tartışan İslamcı gençler yerleştiriyor.
Artık kimse başörtüsü altına beyaz bone takmadığı gibi, yoksul ve uzak İstanbul’da da öyle gençler yok.
Ama Jung’ın muhafazakar dünyadaki anlamını bilmek bu hataları örten bir detaycılık.
Jung, muhafazakar entelektüeller için her şeyi cinsellikle açıklayan, dinsiz Freud’un, bir papazın oğlu olan, dine değer veren ve onu anlamaya çalışan, her şeyin cinsellikle açıklanmasından hoşlanmayan, İslam’la ilgili güzel sözleri de olan, tasavvufa, metafiziğe kapıları açık zıddı.
O yüzden pek çok kitabını muhafazakar yayınevlerinin yayınları arasında bulmak mümkün.
Ama anlaşılması çok zor metinler bırakmış olan Jung ile ilgili daha derinlemesine bir kavrayış yok. Sadece muhafazakarlarda değil, bütün kesimlerde.
Anlaşılmasının zor olması bunun nedenlerinden tabii biri. Ama esas neden ona hiç ihtiyacımız olmaması.
Çünkü Jung okumak iyi ve kötü arasında bir varoluşu kabul etmeyi gerektiriyor. Aydınlanma ve gerilik arasında bir pozisyon almayı.
“Kimse tarihi iyi veya kötü olarak yargılayamaz. Çünkü insanoğlunun yarısı kötüdür ve her insanın da yarısı kötüdür” diyen birinin tarihin ululaştırıldığı bir ülkeye söyleyecek çok sözünün olmaması normal.
Ama ‘Bir Başkadır’ın kendisine referans olarak Jung’u seçmesi tam isabet.
Jung’un şu sözü dizinin girişinde karşımızda çıksaydı kimse yadırgamazdı:
“Düşünmek zordur, o yüzden çoğu insan yargılar”
Düşünmek yerine yargılamak üzere bir kültür içinde yetişmiş ama bunun duvara çarptığını gören Türkiye’nin okumuş, şehirli insanları da herhalde günlerdir Meryem gibi Google’a soruyor: “Jung diye bir bilim adamı var mı abla?”
Dizi Peri ile birlikte izleyenlerini Jung’un terapi koltuğuna oturtuyor.
Boğaz kenarında oturan bir ailenin, çocukluğunda, gençliğinde her yazı Avrupa’da tatilde geçirmiş, Robert mezunu psikiyatr kızı Peri’yi kardeşi başörtülü bir Kürt psikoloğun karşısına oturtup, başörtülü hastasına karşı içinde oluşan, engelleyemediği ama utandığı öfkenin sebebi olarak şu cümleyi kurdurmak için mevcut Türkiye ile epey mesafe almış olmak gerekir:
“Bunlar hep anne ve babamın b.k yemesi.”
Bir insanın çok sevdiği sadece iyiliklerini istediği ve şefkat duyduğu anne ve babasının ayrımcılığı ve kötülüğüyle yüzleşmesi kolay değil.
Sürekli Halk Tv’nin açık olduğu, Facebook’tan gelen her şeye inanılan ev tasvirinde çok insan kendi ailesini görüp, iyice ürkmüş olabilir.
Dindarlar 80’lerde ve 90’larda daha az eğitimli olan, taşralı anne ve babalarının dünyasından, ‘atalarının dini’nden daha kolay sıyrılıp yeni dünyalara açılabilmişti.
Şehirli, seküler ailelerde daha eğitimli anne ve babaların evlatları için ‘ataların dini’nden kopmak daha da zor. Hele anne ve babasının ayrımcı fikirleri olduğunu kabul etmek...
Peri bu defosunun üzerine cesaretle ve gönüllü olarak gidiyor. Belki de bir psikiyatr olduğu için bunu yapabiliyor.
Ama bunun bir defo olduğunu tespit etmesi, bununla mücadele etmeye çalışması bile tek başına cesur bir mesaj, bir iyi niyet adımı.
Evinden kurtulmaya, anne ve babasını aşmaya çalışıyor Peri. Toplumların ilerlemesi aslında bunun da hikayesi. Ancak yeni nesilleri anne ve babalarını aşan toplumlar ilerler.
Ama Berkun Oya’nın biraz torpil geçtiği imamın kızının Konya’daki üniversitesine gitmek için evden başörtüsüz olarak çıkarken söylediği söz evlerinden çıkmak isteyenlerin sadece seküler mahallelerde oturmadığını söylüyor:
“Evden çıkmaya hazırım baba!”
Dizideki hem sekülerler hem de muhafazakarlar mutsuz. Ülke ve toplum herkesin üzerine çökmüş gibi.
Zenginlik, şöhret mutsuzluğu değiştirmiyor.
Çarpık şehirlerde yalnız kalmış insanların haz merkezli hayatlarından, komando travmasını atamamış sinirli kocaya, köyde üzeri örtülen tecavüzden, karnına asker tekmesi yediği için engelli doğan çocuğa, onu sakinleştiren Kürtçe şarkının Dersim Katliamı için bestelenmiş bir ağıt olmasına kadar bu memleketi mutsuz edenler ince ince işlenmiş.
Ama dizi, bölüm sonunda olayların geçtiği 2019’un mutsuzluğundan 80’lerin tanıdık bildik mutluluğuna, şehirli orta sınıf eğlencesine çıkarıyor bizi.
Beyaz pianosu, bağrı açık altın zinciri ile 80’lerdeki bir konser kaydından Ferdi Özbeğen’le yıllar sonra karşılaştırıyor bizi.
Özbeğen ne elitlerin gözbebeği ne de halkın sanatçısıydı. Ama ortak bir zevke hitap ediyordu.
Belki de bu tercihin sebebi bu ortak, ulaşılabilir mutluluk hissini tattırmaktı.
Mutlu finalde çalan Melih Kibar’ın Çoban Yıldızı da 80’lerde herkesin aynı kanalı izlediği, Eurovision günlerine götürüyor izleyiciyi. O şarkı Eurovision’da Türkiye’nin resmi müziğiydi. Eurovision izlemek bizi bir toplum yapan ender zamanlardan biriydi.
Dizinin müzikleri 70’lerin, 80’lerin Türk filmlerindeki müzikleri hatırlatıyor. Yeşilçam melodramlarından tanıdık yaylılar, yavaş akan filmin, entel filmi hissi verip snobize olmasını engellediği gibi sonunun da diğer Türk filmlerinde olduğu gibi mutlu sona çıkacağının da habercisi.
Ama beklentilerin aksine dizinin hiçbir yerinde “Bir başkadır benim memleketim” şarkısı çalmıyor.
Çünkü memleketin mevcut haline herhangi bir övgü yok.
Herhalde bu yüzden dizinin adı “Bir başkadır benim memleketim” değil, “Bir Başkadır”.
Ama diziyi bitirince bir başka Türkiye mümkün hissine kapılıyor insan.
Böyle bir yüzleşmeye ve yeniden başlamaya açık olanlar için ümit vesilesi...
Ama henüz buna hazır olmayanları, kendi mutlak hakikatlerinden taviz vermek istemeyenleri de rahatsız edeceği de açık.
Günlerdir diziyi fazla klişe bulanlar, “Cihangir kafası”, “gizli yetmez ama evetçilik”, “2008’lerde bitmedi mi bu işler” diyenler, dizinin meselesinin asla laiklik-muhafazakarlık çatışması olmadığına yemin billah edenler, topu oradan çıkarmak için zorlama sınıfsal analizler yapanlar var.
Dizinin oyuncularından biri verdiği röportajda “Bir Başkadır”ı sadece laik-muhafazakar tartışmasına indirgemek, diziye ve emek veren herkese haksızlık olur” dedi.
Dizideki laik anne ve babanın evlerinde açık olan Halk Tv yayınında görünen gazeteci Gürkan Hacır, “Başörtülüleri “uzaylı gibi gördüğünü” söyleyen anne-babayı, benim ve Yılmaz abi üzerinden karakterize etmesi saçmalıktır. Önyargıdır” diye tepki gösterdi.
Dizinin ne kadar cız yerlere dokunduğunu gösteren tepkiler bunlar.
O cız yeri görmek, konuşmak ve aşmanın da mümkün olduğunu gösteriyor “Bir Başkadır.”
Televizyon tartışmalarında, sosyal medyada ortaya çıkmayan kamusal alanın evlerimizde sessizce bir diziyi izleyerek ortaya çıkması büyük bir imkan.
Beğenenlerin çoğunlukta olması da evlerinden çıkmak isteyenlerin sayısının, evlerinde kalmak isteyenlere yaklaştığının işareti.
Asla yıkılmaz denen önyargıların fark edildiğini, üzerinde açıkça konuşulduğunu görmek film icabı bile olsa insana iyi geliyor.
“Bir Başkadır” mutsuz ve huzursuz evlerinden çıkmaya hazır olan ama bunu bir türlü yapamayanlar, karşı mahallede nasıl karşılanacağından endişe duyanlar için terapi niteliğinde bir dizi.
Ancak evlerimizden çıkıp konuşmaya başlarsak bir toplum olabilir ve “Bir başkadır benim memleketim” şarkısını da ancak o zaman inanarak söylemeye başlayabiliriz çünkü...
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025