Yüksel TAŞKIN
Uygarlık Tarihi ve Modern Ortadoğu Tarihi dersleri veren bir öğretim üyesi olarak öğrencilerimize tarih adına belletilenleri birinci elden gözlemleme şansına sahibim. Tarihin bir endoktrinasyon aracı olarak istismar edilmesinden kaynaklı sorunlardan bahsediyorum.
Özellikle Osmanlı tarihinin “belletilmesi” sürecinde gözlemlediğim sorunlar “tarihe nasıl yaklaşılmalı” sorusunun güncelliğini gösteriyor. Sadece devlet değil, farklı ideolojik akımlar da tarih yorumlarını oluştururken fazlasıyla basite kaçıyorlar. Yer yer samimiyetsiz de bulduğum abartılar ve bilinçli görmezden gelmeler dikkatimi çekiyor.
Öte yandan Osmanlı ve Cumhuriyet tarihini dünya tarihi içerisinde konumlandırarak mukayeseli bir bakış tutturduğunuzda, yukarıda bahsettiğim çarpıtılmış tarih yorumlarının kolayca inandırıcılığını yitirdiği bir zemin ortaya çıkabiliyor.
Başka bir ifadeyle söylersek, özellikle milliyetçi muhafazakâr Osmanlı tarihçiliğinin ne kadar zayıf olduğunu görmek ve göstermek giderek kolaylaşıyor.
Türkiye’nin kendi içine kapandığı Soğuk Savaş döneminde, tarihle kurguyu kasten karıştırmak çok dikkati çekmeyebiliyordu. Oysa 1990’lardan beri dünya tarihini mukayeseli olarak yorumlama imkânları daha da arttı.
Özellikle milliyetçi muhafazakâr tarihçilerin, farklı farklı ülkelerde birbirine oldukça benzer kurgusal anlatılar oluşturduklarını görmek kolaylaştı. Gözlerimizdeki demir perdeler kalkmaya başladı.
Sözgelimi Türk-merkezci tarih anlatılarını eleştirmek istiyorsanız, Pers-merkezci tarih anlatılarını öğrencilerinizle paylaşmanız, gerekli mukayeseleri öğrencilerin yapabilmesi için elverişli bir zemin sağlıyor.
Başka bir imkân da Osmanlı İmparatorluğu’nu, Çin ve Rus tecrübeleriyle kıyaslamak. Bu imparatorluklarda oluşan ideal toplum ve devlet algılarının nasıl benzerlikler gösterdiğini; Batı karşısında yaşanan gerilemeyle ne türden kimlik meseleleri yaşandığını paralel okumalarla incelemek, oldukça öğretici olabiliyor.
Yine bu ülkelerde küresel ve bölgesel hâkimiyete duyulan özlemin hem kendi tarihleri hem de Batı karşısındaki incinmişliklerinden bağımsız yorumlanamayacağını görebiliyorsunuz.
Son dönemde Osmanlı’ya dair İslamcı tarihçilerin çalışmalarına baktığımızda, Osmanlı’yı adeta bir inanç alanına dönüştürdüklerini ve dünyevi unsurları ya yeterince analiz edemediklerini ya da bundan kaçındıklarını söyleyebiliriz.
Burada bizim entelektüel geleneğimizde zaten kuvvetli olan bir eğilim ortaya çıkıyor: Beğendiğinin altını kalın çizgilerle çiz, rahatsız edici olanı sessizce geçiştir. Bu da entelektüel samimiyet konusunu gündeme getiriyor.
Sözgelimi Kanuni’yi anlatırken onu İslami kimliğin şaşmaz sembolü olarak gösterme çabalarına tarihçilik denemeyeceği aşikârdır. Kanuni’nin yaşlanmaya yüz tuttuğunda daha dindar bir padişah olmaya gayret ettiğini teslim etmek, meseleyi bizlerin aşina oldukları insani bir boyuta taşımayı da kolaylaştırır. Böyle bir anlatıda samimiyet vardır. Ama “at sırtından inmeyen mücahit padişah anlatısı” tarihçilik değil, menkıbeciliktir.
Yine Osmanlı’nın kuruluşuna dair yorumlarda da benzer bir zaaf kendisini gösteriyor. Halil İnalcık gibi tarihçiler, belge olmadan konuşmamaya özen gösterir ve kuruluş sürecini anlamak adına daha çok yol almamız gerektiğini vurgularken, bazıları adeta mitsel anlatıları tarih diye sunma yarışındalar.
Osmanlı’nın kuruluşundan iki veya üç yüzyıl sonra ortaya çıkan ve Osmanlı’ya soylu bir başlangıç verme amaçlı kuruluş mitlerini tarih diye anlatmak, ne kadar samimi bir tavırdır?
Son bir örnekle bitireyim: Hakkında çok az şey bilinen Şeyh Edebali’yi, sanki hakkında çok şey bilinen bir kurucu figür olarak anlatmak, entelektüel samimiyet bakımından ne anlama gelir? Tarık Buğra’nın romanlarında kendince şekil verdiği bir ismi, sanki o şekilde yaşamış birisi olarak anlatmak doğru mudur?
Bu tarz tarihçiliğin giderek karikatürleşmesi, tarihi başka türlü bir imkân olarak görenler için de anlam taşımaktadır elbette. Ama önce samimiyet.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017