Cafer Solgun
“Barış” adı üzerinde, bir sorun, bir çelişki, çıkarları karşıt tarafların varlığı etrafında şekillenen savaş veya çatışma halinin son bulması için ortaya konulan iradedir. Sorun veya çelişkinin “savaş” gerekçesi olmaktan çıkartılması ve asgari manada çözümünü amaçlayan bir iradedir söz konusu olan. Bu yönüyle yeni bir sayfa açmak, yeni bir durumun önünü açmak demek olduğu için, ciddi, kararlı, cesur bir irade, sorumluluk ve tutarlılık gerektirir.
Bilinir ki, öngörülen, gerçekleşmesi amaçlanan barış ve çözüm, bazen, hatta çoğu zaman tarafların gönlünden geçen bir nitelik taşımayabilir.
Fakat taraflar savaşmaktan yorgun düşmüşse, istedikleri, hedefledikleri sonuçları elde etmekten uzaksa, birbirinin iradesini yenilgiye uğratmayı, yok etmeyi başaramamışsa ve başaramıyorsa (Carl Von Clausewitz savaşın amacını bu şekilde tanımlar), yürürlükteki savaş hali başka güçlerin çıkarlarına hizmet ediyorsa ve uzadıkça uzayan savaş halinin toplumsal dayanakları (halk desteği) giderek zayıflıyorsa, bu durumda, “en kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir” (Cicero) noktasına gelinmesi kaçınılmazdır. Hiç değilse geleceği kurtarmak gereği ve sorumluluğundan uzak durulamaz.
Peki Kürt sorunu özelinde ufukta beliren barış imkân ve ihtimali, tarafların arzuladığı, hedeflediği şekilde olmasa bile nasıl bir gerçekçi yol izlenerek doğru ve sorumlu bir anlayışla realize edilebilir?
— En genel, en ortalama, en olabilir ve uygulanabilir boyutlarıyla kalıcı, nihai bir barış sürecinin inşası, kuşkusuz öncelikle sorunun silah ve şiddet mecrasından çıkartılmasını gerekli kılar. PKK’nin örgütsel varlığını feshetmesi ve silahlı mücadeleden vazgeçtiğini deklare etmesi, açık ki bu anlamda ön açıcı ve önemli bir ilk adım olmuştur.
— Dolayısıyla bu adımı takiben, sorunu ortaya çıkartan neden ve gerekçelerin giderilmesine yönelik yapıcı ve barış inşasının zeminini güçlendiren reform hazırlıklarının gündeme gelmesi beklenir. Bu reformların nitelik ve içeriği, mümkün olan en geniş toplumsal mutabakat ile netleştirilir. Daha somut söylenecek olursa, fiilen aşılmış Kürt inkârının eşit yurttaşlık temelinde anayasal bir güvenceye kavuşturulması, ana dilde eğitimin bir hak olarak tanımlanması, bunun önündeki engellerin kaldırılması tartışılmak durumundadır. Hiç değilse, kamuoyunu ikna etmek, “hazırlamak” adına bu yönde bir irade beyanı sergilenmesi gereği var.
— Dünyadaki örneklerinden de biliyoruz; “Barış” ve “çözüm”ün söz konusu olduğu durumlarda, yeni bir sayfa açmak adına ayrımsız bir siyasi genel af ilan edilmesi, denilebilir ki, ilk elde gündeme gelmesi gereken konulardan biridir.
— Parlamento bünyesinde oluşturulan bir komisyon aracılığıyla ve konuyla ilgili sivil toplum ve insan hakları kurumlarıyla iş birliği yapılarak sorun ve çatışmaların hüküm sürdüğü yıllar boyunca işlenen savaş ve insanlık suçlarının tespit edilmesi gerekir. Bu tespitlerin araştırılması, soruşturulması, tarihi ve hukuki açıdan sorumlularının mahkûm edilmesi gerekir. Örneğin yakın bir tarihe değin bir devlet politikası olarak yürürlükte olduğu bilinen “kayıp” ve “faili meçhul” vakalarının açıklığa kavuşturulması, deyim yerindeyse devletin namus borcu ve sorumluluğudur. Kirli, karanlık geçmişiyle yüzleşmeyen, hesaplaşmayan bir devlet nasıl bir barış ve demokrasi düzeni inşa edebilir?
— Kuşkusuz örgütsel varlığını fesheden PKK’nin de kendi bünyesinde işlenen savaş ve insanlık suçlarını soruşturması ve sonuçlarını kamuoyuyla paylaşması gerekir.
Bunlar hemen yarın olmasa bile kısa sürede “gereği” yapılabilir, en azından hedef olarak deklare edilebilir konular.
Fesih ve silahlı mücadeleden vazgeçilmesi konusunda örgüt ciddi bir adım attı. Yıl sonuna kadar “silah bırakma” ile ilgili neticeye ulaşılmasının beklendiği söyleniyor. Ancak sorunu bununla sınırlı tutmak, besbelli ki ne sorunun bütünüyle çözülmesi ne de “barış” demek olacaktır.
Süreçle ilgili devlet adına konuşanlar sık sık “Pazarlık yok, müzakere yok” açıklamaları yapıyorlar. “Pazarlık” neyse de “müzakere” kavramından neden bu denli rahatsız olunuyor, tuhaf. Ama bu bir yana, insan düşünmeden edemiyor, “müzakere” olmaksızın yürütülen bir sürecin hedefinde barış inşa etmek var mıdır gerçekten?
Mesele PKK’nin feshedilmesi ve silah bırakmasından ibaret ise, o zaman önceki “çözüm süreci” girişimlerinin neden başarılı olmadığını sorgulamak gerekir. Hatta biraz daha geriye giderek de sorulabilir; “Başından beri aynı şeyleri söylüyordu” denilen feshedilmiş PKK’nin lideri Öcalan’a neden çok istekli olduğu o “PKK’yi üç ayda bitirebilirim, devletle bütünleştiririm” (1999) “fırsatı” verilmedi? Aradaki yıllar boyunca binlerce insan hayatını kaybetti… Kimse bunun hesabını vermeyecek mi?
Cumartesi Annelerinin talepleri
Cumartesi Annelerini temsilen geçtiğimiz 20 Ağustos günü İkbal Eren, Maside Ocak ve Besna Tosun, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna Cumartesi Annelerinin taleplerini içeren bir rapor sundu. Raporda dile getirilen talepler sahici, kalıcı, nihai bir barışın inşasında pekâlâ bir “yol haritası” olarak ele alınabilir:
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları uygulansın.
- Galatasaray Meydanı’ndaki keyfi yasaklama son bulsun.
- Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun alt komisyonu olarak gözaltında kayıpları araştırmak üzere “Hakikat Komisyonu” kurulsun.
- Devlet, gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluğunu kabul etsin.
- Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti açıklansın, kalıntıları ailelerine teslim edilsin.
- Gözaltında kaybetme suçunun fail ve sorumlularını koruyan cezasızlığa son verilsin ve adalet sağlansın.
- Gözaltında kaybetme fiilinin insanlığa karşı işlenen suç olarak düzenlenmesine, önlenmesine ve cezalandırılmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılsın. Zamanaşımı kurumu cezasızlığın aracı olmaktan çıkarılsın. Bir daha hiç kimse gözaltında kaybedilmesin.
- Türkiye, imzalamaktan kaçındığı, BM Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşme ile Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni Kuran Roma Statüsü’nü imzalasın, onaylasın ve uygulasın.
Ablam…
Okurun hoşgörüsüne sığınarak kişisel bir maruzatımdan, Solgun ailesi olarak acı bir kaybımızdan söz edeceğim.
Dersim Pulur’un, sonradan yakılıp yıkılarak boşaltılan, haritadan silinen (1994) bir dağ köyünde dünyaya geldi. Ailemizin en büyüğüydü. Boylu poslu, alımlı bir genç kız iken ağlaya ağlaya “gelin” gitti. İzmir’e yerleştiler. Dört oğlan çocuğu doğurdu, büyüttü, okuttu. Okuma yazma bilmemek, hayata dair en çok hayıflandığı şeydi. İşçiydi. İşçi sınıfının en alt ve en çok sömürülen kesimini oluşturan tekstil sektöründe. İnançlı bir Aleviydi. Dilinden dualar eksik olmazdı, iyilik, sağlık, güzellik adına. Doğruluk, dürüstlük, iyilik timsali bir insandı. Kadındı. Anneydi. İşçiydi. Hapishane kapılarında ziyaretçi…
Bu dünyadaki hayatı dur durak bilmeden çalışmakla, kocasına, çocuklarına “bakmakla” geçti. Emekli oldu ve emeklilik nedir bilmeden, yaşayamadan “kanser” olduğu anlaşıldı. Yorgun bedeni bu illet hastalıkla mücadele ediyordu. 18 Ağustos 2025 günü sabahın erken saatlerinde son nefesini verdi; Hak’ka yürüdü. Ablamdı. Sıdıka (Solgun) Saro. Bana hep, “Zerya’nın elini sakın bırakma” diye nasihat ederdi, “yoksa hakkımı helal etmem!” Nasihati, vasiyeti imiş…
Oxir be, waye. Hardo dewres ci rê cil û balişna bo. Caê xo zerre gul û nur de. Dewre to daim bo…
-Başsağlığı dilekleriniz için sağolun, varolun. Telefonla arayıp da cevap veremediğim dostlar lütfen kusuruma bakmasın, telefonla aramazsanız memnun olurum…
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomideki Gelişmelerin Değerlendirilmesi 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025