Halil BERKTAY

Hani nerede bilim ahlâkı
20.12.2012
4754

 Torosyan’ın kitabı sorunu kesinlikle bitti. Hık mık edecek bir durum kalmadı. İkincisine, Ayhan Aktar (AA) sorununa geçiyorum.

28-29-30 Kasım küfürnamesinde AA, bilim ahlâkını da sorgulamama ateş püskürüyor. Yok yere mağdur edilmişlik havalarında. Acaba öyle mi gerçekten? Bırakalım, zaten yazdıklarımı. Yeni bir tek örnekle bu işi sonuca bağlayalım.

Torosyan’ın çevirisi genellikle kötü; yer yer ise, tarihî gerçeklere aykırılığını yumuşatmak için, orijinalinden uzaklaşmak pahasına oynanmış bulunuyor. Hakan Erdem ayrıca bir de AA ile değil, sırf Torosyan’la uğraşmak istediğinden, bunları dipnotlarına almış. Belki asıl sorumlusu adına utandığından, zikredip geçiyor. Yalnız biri var ki ana metninde üç sayfa ayırmış (Erdem, 127-129). Tarifi imkânsız bir facia söz konusu.

Malûm, Torosyan’da bir İstanbul görüşmesi var. Güya Enver Paşa, 18 Mart deniz harekâtından iki ay sonra, Torosyan’ı İstanbul’a çağırıyor. Von Sanders ve von der Goltz paşalar da orada. Tarih 18 Mayıs. Bazı konuşmalar geçiyor; Torosyan gene herkese askerlik dersi veriyor ve memnun mesut Çanakkale’ye dönüyor.

Şimdi bütün kitapla birlikte bu toplantının da fabrikasyon olduğu ortaya çıkmış bulunuyor. Ama daha önce, Hakan Erdem de, ben de işaret ettik ki sırf bir “iç kritik” açısından bile içeriği baştan aşağı fauldür. Çünkü Enver Paşa, ilkin Torosyan’a kıyı savunması hakkında bir soru soruyor. Torosyan da cevabında, kıyı boyunca yerleştirilecek hafif topçu bataryalarıyla mayın tarlalarının koruma altına alınmasını öneriyor. Oysa bu, Boğaz’da daha 1914 sonlarından itibaren kurulan ve 18 Mart 1915’te başarı sağlayan savunma sistemi. Torosyan’ın, her şey olup bittikten çok sonra, tâ 18 Mayıs 1915’te bu fikri ilk kendisi söylemiş gibi yapması, oldukça eğlenceli. Tabii AA’nın bunu algılamaması da.

İkincisi, Enver Paşa bir de çıkarma olasılığını soruyor Torosyan’a. İngilizce orijinali şöyle: Can the British succeed in capturing Constantinople by landing forces on the Dardanelles and making advances by land?

Tutuk bir ifade; son kısmının normali making advances by land (karadan ilerlemeler yapmak) yerineadvancing by land (karadan ilerlemek) olmalıydı. Ne olursa olsun, ilk Türkçe baskıdaki çevirisi doğru sayılır: İngilizler Çanakkale’de karaya çıkarma yapıp ilerleyerek İstanbul’u almayı başarabilirler mi? Ben olsam şöyle derdim: İngilizler Çanakkale’ye asker çıkarıp karadan ilerleyerek İstanbul’u alabilirler mi? Ama eh, kitaptaki hali de orijinalini yansıtıyor.

Yansıtmasına yansıtıyor da iki minik problem var. Birincisi, çıkarma zaten gerçekleşmiş: 24-25 Nisan’da. İkincisi, hedef İstanbul’a yürümek değil, Kilitbahir’e inmek. Ama çıkarma harekâtından üç hafta sonra, genelkurmay başkanı Enver Paşa her ikisinden de habersiz görünüyor.

Bu kadarı, Torosyan’ın sahihliği açısından yıkıcı. Hakan Erdem buna, Agos’ta yayınlanan röportajında işaret etmişti. Öyle anlaşılıyor ki, daha da önceden, AA’yı bu kitaba kendisini angaje etmemesi noktasında arkadaşça uyarma çabaları sırasında, şahsen de söylemiş bunu (bkz Erdem, 127, ilk paragraf). AA hak vermiş vermesine, ama ne yapmış? Gidip çeviriyi değiştirmek suretiyle, en azından kitabın Türkçesinde, Torosyan’ın “açığını” kapatmaya kalkışmış. İşte ispatı: ikinci baskıda bu cümle şu hale gelmiş: İngilizler Çanakkale’deki çıkarma birlikleriyle ilerleyerek İstanbul’u almayı başarabilirler mi? (Torosyan 2. baskı, s. 164; Erdem, 128).

Şimdi birincisi, İngilizce orijinali kesinlikle bu şekilde tercüme edilemez; bu Türkçenin geçerli olabilmesi için, orijinal ifade Can the British landing forces at the Dardanelles advance to capture Constantinople veya Can the British advance with their landing forces at the Dardanelles to capture Constantinople gibi bir şey olmalıydı. Düpedüz tahrifat. AA çeviriyi değiştirmiş ki, 18 Mayıs’ta Enver kara harekâtını bilmiyor gözükmesin ve Hakan’ın işaret ettiği teknik “mahzur” elçabukluğu marifet ortadan kalksın. Bu noktada, kitabın kurmaca olduğuna dair bir şüphe doğmasın.

Burada duralım. Allah rızası için bana söyler misiniz; yeni bir tarih kaynağı sunuyorum diye yayınladığı metinle böyle oynamaya kalkan adama ne denir? Bunun bilim ve araştırma ahlâkında nasıl bir yeri ve adı vardır?

İşin komik tarafı orijinali olduğu gibi duruyor; AA okunmayacağını mı sandı, nedir? Daha feci bir husus var; İngilizcesinde olduğu gibi Türkçesinde de, Torosyan çıkarma harekâtından ancak Haziran başında Çanakkale’ye döndüğünde haberdar olduğunu apaçık yazıyor (Torosyan 164, Erdem 129). AA açık kapatmak uğruna çeviriyi tahrif etmeye kalkmasaydı, metin kendi içinde tutarlı kalacak; 24-25 Nisan çıkarmalarından 18 Mayıs görüşmesinde söz edilmiyor, Enver de bilmiyor ve Torosyan da hemen oracıkta öğrenmiyor olacaktı. Oysa AA böyle küçük hilelere tevessül ederken sonraki sayfaları dikkatli okumayınca, 18 Mayıs’ta Enver’in dümdüz söylemesine karşın Torosyan çıkarma harekâtından gene ancak iki hafta sonra, Haziran başında haberdar olmuş gibi oluyor.

Kendi kazdığı kuyuya düşmek, böyle bir şey olmalı.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar