Halil BERKTAY
[30-31 Ağustos 2014] Geçmişte, Amerika’da yaşayan eski bir lise arkadaşımdan söz etmiştim. AKP’yi kapkara görme ve baş düşman olarak alma; dolayısıyla gerek hükümet, gerek tabanı (yani dindar, İslâmî kesim), gerekse onu destekleyen veya desteklediği düşünülenler hakkında olabilecek en kötü, en uydurma şeylere inanma; anlamama ve hattâ anlamaya çalışmama noktasına kayması veya itilmesini, “dış kuşatma” bombardımanının nasıl çalıştığına ve etkisine bir örnek olarak zikretmiştim (Ruhunuzun aynası, 22-23 Mart; Hayal ve gerçek hakkında 11 paragraf, 4-5 Nisan 2014).
Artık hiçbir öğretim üyesi hiçbir konuda konuşamayacak, yazamayacak. İnternet tamamen susturulmuş. E-mail almak ve yollamak suç. Basın özgürlüğünün zerresi kalmadı. Ekonomi ha çöktü, ha çökecek. Tahliyeler eşittir yeni Türk Gladio’su. İslâmî terörün ardında da bu hükümet var. AKP, El Kaide’yi ve diğer cihadist örgütleri bile finanse etmekte. Buna karşılık, bütün protestolar yüzde yüz barışçı. Halk neredeyse toptan muhalif. Erdoğan’ın sonu çok yakın. Böyle özetlemişim, arkadaşımdan gelen, onun da başka yerlerden alıp, benimseyip çoğaltarak aktardığı e-mail yağmurunun içeriğini, Mart sonunda. Yerel seçimler geçtikten sonra bunlara, “AKP kendi yaptırdığı ankette tepetaklak” masalına kapılıvermesini de eklemişim (“AKP’nin gizli anketi” (nelere inanıyorlar), 28 Mart ve tekrar bkz 11 paragraf, 4-5 Nisan).
Son gelişme şöyle: Şimdi o arkadaşım maalesef Etyen Mahçupyan konusunda da, düşmanlık, küfür ve hakaret korosunun gösterdiği yere intikal etmiş bulunuyor. Tutmuş, Etyen Mahçupyan’a yönelik son birkaç saldırı yazısının link’lerini vermiş. Bu temelde, Etyen’in yazılarını “anti-azınlık” olarak gördüğünü belirtmiş. Altına, Etyen Mahçupyan’ınBir Ermeni olarak yazısını eklemiş (Akşam, 28 Ağustos). Ona da, — sözde/sahici Ermeniler ayırımı ve Ermeniliğe/ırkına ihanet suçlamalarıyla aynı doğrultuda — “Etyen artık kim olduğuna karar vermeli” demiş.
Bunlar o kadar tipik, o kadar harcıâlem düşünce ve vargı yanlışları ki, burada kapsamlı bir cevap vermek ihtiyacını duyuyorum.
Hayır , değerli ve sevgili kardeşim, durum bu değil. Sizin yazdıklarınızın gerçekle bağdaşmıyor. Uzaktan durumu hiç doğru okuyamıyor; en patırtıcının, en keskinin, en şirretin, en saldırganın “mücadelecilik” adına “en iyi” olduğunu sanmakla çok büyük bir hatâ işliyorsunuz. Bu sürüklenişte, tam da Etyen’in parmak bastığı türden bir çelişkili ruh halinin ve İslâmiyet korkusunun önemli payı olduğunu sanıyorum.
Başlıca iki nokta üzerinde duracağım. (1) Ermeni sorununda doğru tutum ve çizgi, şu anda Etyen Mahçupyan’a saldırmakta birleşen müzahrefâtın çekmek istediği nokta değildir. Tam tersine! Öyle bir saf Ermeni (veya daha genel olarak gayrimüslim) ultra-radikalizmi icat edilmek isteniyor ki, bu çığırtkan ekstremizm, tarihsel bir haklılığın tanınmasının önünde engel oluşturmaya ve o haklılığa zarar vermeye başlıyor. Nedenleri de basit: (a) olabilecek en kötü anlamda sola, Türk solunun o baştan aşağı başarısızlık hıncı üzerine kurulu, nafile kültürüne bulaştılar; (b) bu doğrultuda, habire bağırmak ve daha fazla bağırmak şeklinde tezahür eden “ultra”lık yarışlarına girdiler; (c) bir de üzerine, gene o Türk solunun istediği şekilde, körü körüne AKP düşmanlığı bindi; (d) sonuçta ortaya, solculuk veya devrimcilik adına, ne yapmak ve nereye gitmek istediğini bilmeyen, belirsiz hedefi giderek AKP devirmeciliğine dönüşen (ama bu da tabii sadece lâfta kalan), hayli maksimalist ve gerçekçilikten uzak, çoğalan kalitesizlik unsurları yüzünden saygınlığını yitirmeye teşne bir tür Ermeni neo-nasyonalizmi çıkıyor.
Şaşırtıcı değildir bir bakıma; her ferahlamadan sonra, katedilen yolun, geçmiş mücadelenin, kazanımların kıymetini bilmeyen bu tür aşırılık yarışları baş gösterir; hele bir önderlik boşluğu varsa, olgun bir öndelik oluşmamış veya kalmamışsa, bir takım kısa pantalonlu, kendini gösterme peşindeki yeniyetmeler sahneye fırlar; geçmişe burun kıvıran azamicilikler, çatışma ve boyölçüşme zorlamaları, üç adım ötesini hesap edemeyen kavga aranmalar alır yürür; ortalığı toz duman kaplar. 1960’lar ve 70’lerin, benim de dahil olduğum sol kuşakları bunu aynen yaşadı. Gerek TİP’i kapattırmamanın üzerine titreyen Aybar önderliğine, gerekse bütün diğer yanlışlarına (daha o gün çağın gerisinde kaldığını fark edemediğimiz, Komintern Marksizminden beslenen Leninizm-Kemalizm kırması, darbeciliğe yatkın “millî-demokratik devrim”ciliklerine) karşın, gene de çoğu bizlerden daha fazla dirayet ve itidal sahibi olan (çünkü devleti daha fazla tanıyan) Eski Tüfeklerin “ürkek”liğine burun kıvırdık, hattâ onları da radikalizm tırmanışlarına sürükledik.Düpedüz şımardık, 1960’ların görece demokratik ortamında. Her şeyi kendimizle başlıyor sandık ve aynı zamanda geleceği de zerrece düşünmeksizin “bizden sonra tufan” mentalitesine girdik. Legalitenin değerini bilmez ve yaşlı kuşaklara saygı göstermezken, aslında her bakımdan kendi saygınlığımızı aşındırıp giderek toplumdan tecrit olduk. Yiğitliğimize toz kondurmayan afur tafurumuz içinde, her adımda kendimizi haklı bula bula, hiç farkına varmadan 1971 ve 1980 felâketlerine savrulduk.
Küçüklüğünü bir yana bırakalım. Yeni bir baskı rejimi kâbusunun muhtemelen üzerine (üzerimize) çökmeyeceğini — çünkü aslında Türkiye’nin bal gibi iyileşmekte olduğunu ve bunu da içten içe pekâlâ bildiğinizi (bildiğimizi) — de bir yana bırakalım. Bu kayıtlarla, bugün Ermeni sorunu ve/ya solu ve/ya cemaati benzer bir tehlikeyle yüz yüze. Kötümserlik palavra; öfke patlamaları yapmacık; ardında, başarıyla, özgürleşmeyle ve (Etyen’in sözünü ettiği) özel “ilgi”yle neredeyse sarhoş olmuşluk hali yatıyor. Aşırı-politizasyon bu coşkudan beslenmekte. Şöyle anlatmaya çalışayım: Ermeni sorununda (Türkü, Ermenisi ve başka herkesiyle) bu toplumun mantıkî hedefleri neler olabilir? (i) Konunun tartışılmasına tam ve mutlak özgürlük (ki önemli ölçüde gerçekleşti, gerçekleşiyor). (ii) Resmî söylemin eski klişelerinin hem iktidarın dilinden çıkması, hem de aynı zamanda medyadan silinmesi (ki bunun için de aynı şey söylenebilir). (iii) Devletin 1915’te tam ne olduğunu ve nasıl olduğunu kabul etmek, bu anlamda inkârcılığın esasına son vermek açısından daha net adımlar atması (illâ soykırım sözcüğünü kullanmasa bile). (iv) daha genel olarak, TC tarihi boyunca da süren, azınlıklar üzerindeki baskıların ve ayırımcılığın son bulması; açık-gizli ırkçılığın silinmesi; eşit vatandaşlığın ve birlikte gönül rahatlığıyla yaşama hoşluğunun bir norm ve normalite halini alması.
Bu da beni, Geleceğe bakış (1) ile başladığım siyaset ve muhalefet tarzı problemine geri getiriyor (Serbestiyet, 14 Ağustos). Açık konuşalım: “tek yol devrim” değil “tek yol reform”dur, günümüzün dünya ve Türkiye gerçekliği. Ve daha bir yığın mesele gibi, olabilecek hemen bütün meseleler gibi, yukarıdaki (i-iv) maddelerinin de hepsi, tek tek ve birlikte, reformların konusudur; uzun bir reform mücadelesi ve sürecinin amaçlarına girer.
İyi de, bunlar için gerekli tavır, söylem, ses tonu, siyaset yapış tarzı nasıl bir şeydir? Son tahlilde kime dert anlatılır? Hangi diyaloglar kurulur, ne gibi ittifaklar gözetilir? Kendilerini “sahici Ermeni” sayanlarda somutlanan yeni Ermeni milliyetçiliği — evet,milliyetçiliği, çünkü özcü; çünkü sözde/sahici ayırımı yapıyor; çünkü Ermeniliğe başlı başına bir içerik, bağlayıcı bir çizgi, bir değer atfediyor; hattâ bunu Ermeniliğe ihanetten, bir adım ötede “ırkına ihanet”dem dem vurmaya vardırıyor — bu sorulara berrak bir amaç ve amaca uygun yöntemler çerçevesinde cevap verebilmekten binlerce ışık yılı uzak.Niyetleri üzüm yemek değil bağcıyı dövmek; bu halk deyişinin bu kadar cuk oturduğu durum az bulunur. Aynen Yaprak Zihnioğlu’nun Kategorik retçi muhalefete reddiyeyazısında tarif ettiği gibi, “[b]ir kodlar sistemiyle… iktidarın en küçük bir yanlışını yakaladığında ya da yoruma açık bir pozisyon bulduğunda en ağır saldırıları” gerçekleştiriyor; “2007’den beri ortama hâkim olan yüksek dozlu siyasal şiddet”i habire tırmandırıyor; İslâma karşı duyulan korku ve nefretleri sermayeleştirmeye çalışıyorlar (Serbestiyet, 30 Ağustos). Etyen Mahçupyan işte buna karşı “[o]lumsuzluk üzerine oturan her kimlik onu taşıyanı kurutur” uyarısını yapıyor; böyle bir “Ermeni kimliği”ne dâvet edilmesi veya raptedilmek istenmesini reddediyor; bu anlamda, “şu anki Ermenilikten çok sıkıldım” demek ihtiyacını duyuyor (Akşam, 28 Ağustos 2014).
(2) Öte yandan bu nihilist negasyonizmi, sol/liberal havalardaki bir kısım Beyaz Türkler var güçleriyle alkışlıyor ve destekliyor. Bunda da, solun 1960’lar ve 70’ler serüvenini hatırlatan bir taraf var. O yıllarda bize de yaşa, varol diyenler vardı (ve tabii, aynı zamanda MHP’ye, Ülkü Ocakları’na da) — asıl darbeciler, darbe pususuna yatmış olanlar; solda Doğan Avcıoğlu ve ekibi dahil 9 Martçılar, sağda Memduh Tağmaç’tan aşağı emir-kumanda hiyerarşisi içindeki 12 Martçılar; ha, bir de, son anda birinden diğerine transfer oluveren Faruk Gürler’ler, Muhsin Batur’lar. 2000’lerin ortalarında “AB’ye girelim ama onurumuzla girelim” diye bir terane vardı, ulusalcıların dilinden düşmeyen. Daha yakın zamana gelelim; iki yıldır hemen aynı sol/liberal kılıklı Beyaz Türkler, sırf AKP’ye puan kazandırmasın diye çözüm sürecini sabote etmek uğruna, Kürtlere dik durup onurlarını korumalarını ve aldatıcı bir barışa razı olmamalarını (yani savaşmaya devam etmelerini) telkin ediyor. Aşağı yukarı aynı Beyaz Türk ayaklanmacılığı, Gezi öncesi, sırası ve sonrasında Alevilere de bel bağladı, potansiyel bir AKP karşıtı kalkışma unsuru olarak. Ve şimdi, hep aynı Beyaz Türk solcuları, Ermeni cemaatini sadece ve sadece AKP’ye düşmanlık açısından “sözde ve sahici Ermeniler” ya da “biat etmiş ve direnen Ermeniler” diye kesip biçiyor; hangi yeni Ermeni düşmanı baskı ve zulüm dalgasına karşı “direndikleri” (?) belli olmasa da, en azından retorikte aşırılık mecrasına girmiş bulunan solcu Ermeni gençlerini “sahici”likle ödüllendirirken, Etyen Mahçupyan veya Markar Esayan gibi, “ırklarına ihanet” eden “sözde Ermeni”lerle savaşmaya sevkediyor.
Kürt siyaseti bu rolü reddetti, ama ultra-sol gözüken bazı Ermeni gençleri sürdürmeye hevesli gibi. Şimdi gelelim Etyen Mahcupyan’a. Etyen’in yaptığı, işte bu yönelim ve mevzilenmeleri eleştirmek oldu, hem de içeriden, bilerek, yaşayarak; kimsenin “dışarıdan suçlama” diyemeyeceği biçimde. Bunu yapabildi, çünkü kendini öncelikle Ermeni değil, ya da Ermeni (kökenli) olmaktan gelen bir bağlayıcılıkla değil, öncelikle bir Anadolulu, bir Türkiye vatandaşı, bir demokrat ve bir aydın olarak tanımlıyor; Türkiye siyasası içindeki konumunu, bu ilkeleri benimsemiş bir homo politicus (siyasal insan) olarak belirliyor. Dolayısıyla (Amerika’dan yazan eski arkadaşıma dönüyorum), yanılıyorsun kardeşim, hiçbir kimlik veya “ne olduğuna karar verme” sorunu yok Etyen’in; adam gayet onurlu, gayet sakin, gayet telaşsız, konumunu öncelikle etnik-dinî kökeni ve mahallesiyle değil,sahici bir entellektüel olarak düşünceleriyle belirleyen bir yerde duruyor.
Bu tavrıyla Etyen Mahçupyan’ı “anti-azınlık”çılık, “sözde Ermeni”lik veya “ırkına ihanet”le suçlamanın ne kadar saçma olduğunu; bu tür suçlamalara yeltenenler açısından, neden düpedüz milliyetçiliklerini ele verdiğini; üstelik bir de solculuk iddiaları varsa, nasıl bir bilgisizlik, düşüncesizlik ve tutarsızlığı yansıttığını, kısmen tekrar pahasına, son birkaç mantık egzersiziyle göstermek istiyorum. (A) Diyelim ki Etyen Mahçupyan’ın siyasal tercihini beğenmiyor; sağcı buluyorsunuz. Olabilir; sağcılık açısından eleştirin o zaman. O ayrı bir tartışma. Fakat neden işin içine Ermenilere veya daha genel olarak gayrimüslim azınlıklara karşı olmak gibi şeyler katıyorsunuz — bu kesimlerin “olması gereken” tavırlarına, ancak milliyetçi ideolojinin talep ettiği türden bir yekparelik arayışıyla yaklaşmıyorsanız? (B) Türkiye’de AKP’ye oy veren 21 milyon insan var. Ayrıca, oy vermese bile düşmanlık gütmeyenler de var (benim gibi). Bunların içinde (dindar veya laik) Türkü de var, Kürdü de var, Ermenisi de var, Rumu da var, daha bilemeyeceğim herhalde hemen her kesimden vatandaş var. Ermeni kökenli bir aydın, homo politicusolarak AKP’den yana tavır aldığı için “ırkına ihanet” ediyorsa diğerlerine ne oluyor? Diyelim ki benim tavır ve tercihlerim de Etyen’inkine yakın. Herhalde benimle bir “ırkıma ihanet” tartışması yapmazsınız, bu açıdan. Olsa olsa sağcı dersiniz; dönek dersiniz; bunun gibi şeyler söylersiniz; zaten söyleyen söylüyor da. Vız gelir tırıs gidersiniz; o ayrı. Ama asıl soru ve sorun şu: bir Türk aydını ile bir Ermeni aydını benzer siyasî tercihlerde buluşuyorsa, niçin özellikle birini etnik-dinî “ihanet”le suçluyorsunuz — Ermeni veya gayrimüslim azınlık kimliğinin otomatik olarak tek bir (karşıt) siyasî tercihi gerektirdiğini düşünmüyorsanız?
(C) Bu, Ermenilikte (veya gayrimüslim azınlık mensubiyetinde) değişmez bir öz ve bir erdem görmekten başka neyle açıklanabilir? Öyle mi — ve bu mecra açılırsa nereye varır? Ermenilik başlı başına bir üstünlük vasfı ve “sahici Ermenilik” bir paye ise, bir kere, Etyen’in Müslümanları aşağılama tesbitini doğrulamış olmadınız mı? Dahası, o zaman Rumluk ve “sahici Rumluk” nedir? Yahudilik ve “sahici Yahudilik”? Kürtlük ve “sahici Kürtlük”? Tabii nihayet Türklük ve “sahici Türklük”; Müslümanlık ve “sahici Müslümanlık”? Her biri kendi erdemi ve ahlâkî üstünlüğünü savunmuyor mu zaten; benim gibi eleştirel tarihçi ve sosyal bilimciler de hep bununla baş etmeye çalışmıyor muyuz? Nihayet bu “sahicilik” israrının, her millet veya cemaatin kendi milliyetçilerinin homojenlik talebini, “milletçe birlik ve bütünlük içinde olma” (ve farklılık tanımama) vurgusunu yansıttığını hiç mi duymadınız? Faşizmden söz ettiğiniz oluyor zaman zaman; faşizmi AKP, AKP’yi faşizm sanıyorsunuz. Acaba sizin de içinizde farkına varmadığınız faşizan bir damar mevcut olabilir mi; bu ihtimali üzerinde durmaya değer bulur musunuz? Ya da en azından, faşizmin milleti mutlak yekpareliğe zorlaması hakkında ne düşünüyor; yekpare bir Ermenilik özleminizi bununla ilişkilendiriyor musunuz?
(D) Herhangi bir etnik-dinî grubun zaaflarını, hatâlarını, ideolojik deformasyonlarını, milliyetçi yönsemelerini eleştirmek, bir bütün olarak o gruba düşman veya “ihanet” içinde olmak mı demektir? İsterseniz şu örnekler üzerinde bir daha duralım (tam da yeri geldi) – (a) İsrail’i eleştirmek anti-semitizm mi oluyor? (b) Bir ABD vatandaşı nın, Amerika’nın şu veya bu emperyalist müdahalesini, faraza Vietnam savaşını eleştirmesi, anti-Amerikan olması anlamına mı gelmeli? Bunu McCarthyciliğin en koyu döneminde HUAC, House Anti-American Activities Committee, adı üstünde Meclis Amerikan Aleyhtarı Faaliyetler Komisyonu (altını ben çizdim), yeterince söyledi zaten. Etyen’i Ermeni aleyhtarlığıyla suçlayan sizlerin, affedersiniz HUAC kafasından ne farkınız var? (c) Dahası, yıllar boyu Türk devletçi-milliyetçiliğini eleştirmenin “Türk düşmanlığı” veya “Türklüğe hakaret” sayıldığı şu ülkede — Türk sözcüğünü çıkarıp Ermeni sözcüğünü koyun — değişmeden önceki haliyle 301. Madde zihniyetinden ne farkınız var? (d) Ya sev ya terk et sloganı kimlere aittir? Sizin Benedict Anderson anlamındaki “hayalî cemaat”inizde (imagined community), mutasavver “sahici Ermenistan”ınızda, Etyen Mahçupyan’lara yer var mı? Yoksa “sözde Ermeni” ve “ırkına ihanet” içinde olduğuna göre, siz de ona ve benzerlerine ya sev ya terk et mi diyeceksiniz? (e) Son olarak, özellikle eski ve yaşlı solcular, hele tarihsel TKP geleneğinden gelenler, sizlerin bilgi, tecrübe ve vicdanınıza sesleniyorum. Nesiller boyu en küçük bir eleştiri yöneltene derhal yapıştırılan (yapıştırdığımız) “anti-parti” ve “anti-Sovyet” yaftalarını hatırlıyor musunuz? Hatırlıyorsanız, Etyen Mahçupyan’a yönelik şu saldırılara, bir de bu açıdan bakar mısınız?
(E) Etyen Mahçupyan ne yapmış, “anti-azınlık”çılık adına? Azınlıklara karşı Türk ulus-devletinin baskı ve ayırımcılığını mı savunmuş? Ne alâkası var; bütün yaptığı, “kendi” cemaatini ve/ya “kendi” milliyetçiliği ya da potansiyel milliyetçiliğini eleştirmekten ibaret. İyi ama, eğer solculuk konuşacaksak, bu aslında Leninist enternasyonalizmin çok temel bir ilkesi değil mi? Biz, bugün artık eski sayılabilecek, eskilik sırası bize gelen sol kuşaklar, neredeyse gözümüzü dünyaya açtığımızdan beri “herkes önce kendi milliyetçiliğini eleştirsin” düsturuyla yetişmedik, eğitilmedik mi? Tekrar edeyim; milliyetçiler bizlere hep bu yüzden saldırmadılar mı zaten? Ben bir Türk olarak Ermeni sorununda bilim ve ahlâk adına gerçek bildiğim şeyleri bu Marksist geçmişim ve evrenselci namusumdan güç alarak dile getirmedim mi, — ve bunu yaptığımda, “Türk tezleri”ne karşı “Ermeni tarafı”nı savunmak ve dolayısıyla “ihanet”le suçlanmadım mı? Etyen Mahçupyan ben bu tür Ermeni olmaktan sıkıldım diyor; ben de 2000 Ekim’inden itibaren bu tür Türk olmaktan sıkıldığım için konuşmadım mı ve hâlâ da konuşmuyor muyum? Mefhumun muhalifinde, ben “anti-Türk” değilsem Etyen Mahçupyan neden “anti-azınlık” veya “sözde Ermeni” oluyor?
Buyurun, size bir fikir daha. Diyelim ki uluslar arası bir tarih konferansı düzenleyeceğiz, “karşılaştırmalı milliyetçilikler” konusunda. Türk tarihçiler Türk milliyetçiliğini, Yunanlı tarihçiler Yunan milliyetçiliğini, Ermeni tarihçiler de Ermeni milliyetçiliğini eleştirecek. Haber vereyim; gerçekten var böyle bir projem. Olur veya olmaz; diyelim ki oldu. Bu konferansa kimler, nasıl saldıracak? MHP’nin ne diyeceği malûm; Yunanlı ve Ermeni tarihçiler iyi ve erdemli olur da, biz eleştirel Türk tarihçileri elbet kötü oluruz. Yunanistan’daki Stochos’çuların, Altın Şafak’çıların ya da bizdeki ulusalcılara zihnen çok yakın KKE’cilerin ne diyeceği de malûm; onlara göre, Helenizmi eleştirmeye cüret eden kendi vatandaşları hain olur da biz eleştirel Türk tarihçileri iyi oluruz. Fakat ey bugün Etyen Mahçupyan’a demediğini bırakmayan “sahici Ermeni”ler! Diyelim ki ABD ve Avrupa’dan üç beş Ermeni kökenli, uluslar arası üne sahip, bilimsel otoritesi tartışılmaz tarihçi geldi. Gene üç beş çok saygın Yunan tarihçisiyle birlikte hepsi, geç dönem Osmanlı İmparatorluğu’ndaki durum ve Rum-Ermeni cemaatlerinin ideolojik yapısı hakkında, üç aşağı beş yukarı Etyen Mahçupyan’ın (3 Ağustos’ta) söylediklerini tekrarladı, genişletti, teyid etti. Pekâlâ mümkündür, çünkü bu literatürü siz bilmiyorsunuz (veya bilinmemesine oynuyorsunuz) ama ben biliyorum, biz profesyonel tarihçiler biliyoruz. O zaman sizler ne dersiniz, nerede durursunuz? Tek başına Etyen’e saldırıp hain ilân etmeye cüret ediyorsunuz. Bunu bütün bir enternasyonal bilim âlemine karşı yapıp kendinizi maskara etmeyi göze alır mıydınız? Alacak mısınız?
(F) Gelelim, belki hiç aklınıza getirmediğiniz, ama sizin için en tehlikeli olabilecek bir kırmızı çizgiye. Etyen Mahcupyan’ı evrensel aydın hüviyetiyle “kendi” milleti ve milliyetçiliğini eleştirdiği için “anti-azınlık” ve “ırkına ihanet”le suçlayacaksanız, aynı mantıkla Hrant Dink’e ne derdiniz acaba? Sahi, siz Hrant’ın yazılarını oturup okudunuz mu hiç? Sırf 1915’teki İttihatçı zulmünü, ya da “Türk tarafı”nı mı eleştiriyordu Hrant? Biz neden çok iyi anlaşırdık sanıyorsunuz? Tam da bana çok benzer şekilde, Maocu fraksiyonculuktan esnek bir yapılabilirlikler reformculuğuna, Marksist-sol düşünce geleneğinin iyi taraflarını özümleyerek geldiğinden, aşağı yukarı aynı etik evrenselcilik perspektifinden, Ermeni milliyetçiliği ve maksimalizmine karşı ne kadar eleştirel bir tavır aldığının farkında mısınız? Lütfen dürüst olalım; tam da bu yüzden “şahin” diyaspora kesimlerinde o kadar da sevilmeyen bir insan değil miydi Hrant? Bırakalım her şeyi; sırf “zehirli kan” yazılarını alalım. Bu yazıların aslında Türkleri ve Türk milliyetçiliğini hedef almadığını o kadar söyledik; yanlış anlaşıldığından, Hürriyet ve Ertuğrul Özkök’ler tarafından çarpıtılıp haksız yere yargılanarak hedef haline getirilmesine yol açtığından yakındık. Peki, şimdi madalyonun diğer yüzüne geçelim; Türk milliyetçiliğin eleştirisi değilse hangi milliyetçiliğin eleştirisiydi o yazılar? Dümdüz söyleyelim; “damarlarınızdaki zehirli kan” yazıları çok ama çok sert, bomba gibi bir Ermeni milliyetçiliği hicvi değil miydi, özellikle Ermenistan’ı hedef alan?
Aslına bakarsanız, Etyen Mahçupyan o yazılardan ve Hrant’ın diğer birçok yazısından çok daha az ve çok daha yumuşak eleştirdi, Ermeni ve diğer gayrimüslim cemaatlerinin iç dünyasını. Ne ki, Etyen hedef seçildi ve kriminalleştirildi, çünkü yaşıyor ve Hrantsız yaşıyor; Hrant ise dokunulmaz, çünkü öldürüldü ve bir aziz mertebesine yükseldi — aşırı sağcı bir Türk milliyetçisinin alçakça, vahşice katlettiği bir Ermeni aydını; 1915’te gerçekte ne olduğunu canını vererek ispatlayan masum bir güvercin, tam bir kahraman. Ölümle başkalaşırız; öldükten sonra ne olacağımız bize ait değildir artık. W. H. Auden, Yeats’in hastanedeki son saat ve saniyelerini anlatırken “Kendisi olarak geçirdiği son öğle sonrasıydı” der (it was his last afternoon as himself): “Hemşireler ve söylentilerle dolu bir ikindi vakti; / Bedeninin eyaletleri ayaklandı, / Kafasının meydanları tenhalaştı, / Sessizlik kapladı varoşları” (An afternoon of nurses and rumours; / The provinces of his body revolted, / The squares of his mind were empty, / Silence invaded the suburbs). Ve ardından her şey biter, daha doğrusu bitmez: “Cereyan kesildi, bilinci söndü; şair yerini hayranlarına bıraktı” (The current of his feeling failed; he became his admirers). Aynı vurguyu bir sonraki kıtada da sürdürür: “Ölülerin sözleri / yaşayanların bağırsaklarında değişime uğrar” (The words of a dead man / Are modified in the guts of the living). Fakat ah işte, bu “hayranları olup çıkmak” veya “hayranlarına indirgenmek” veya “yerini hayranlarına bırakmak” var ya, tam tercüme edemediğim, ama hepimizin kaderinde olan. Maalesef Hrant’ın da geldi başına. Kuşatıldı, anısına tutunuldu; herkesin her şeyi yükleyebileceği, izafe edebileceği, “kendi Hrantı”nı yazabileceği bir template, boş bir şablon muamelesine tabi kılındı.
Oysa hayatının en olgun doruğunda, ne dar anlamda bir solcuydu Hrant, ne bir AKP düşmanı, ne de bir “sahici Ermenilik” ikonası. Ve zaten en yakın, et ve tırnak gibi ayrılmaz arkadaşı, kafa dengi can yoldaşı da Etyen’di bu yüzden. Kendisine ve mirasına yakınlık iddiasını bir süs gibi taşıyanların, böyle gösterişçiliklerden alabildiğine uzak (ve herhalde bunları telaffuz etmekle acılı bir suskunluğun mahremiyetini zedelediğim için bana çok kızacak olan) hakiki kavga arkadaşına reva gördüğü şu sefil, şu haddini bilmez muameleye tanık olsaydı, ne derdi acaba?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024