Halil BERKTAY
[5 Haziran 2015] Madalyonun bir yüzünde, AKP’nin son zamanlarda daha çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’da yoğunlaşan, şimdiye kadar birkaç defa yazdığım yanlışları. Madalyonun diğer yüzünde, yurtiçi ve yurtdışı muhalefetin muhalefet tarzı (üslûbu ve içeriğiyle). Bunun son, küçük ama ilginç örneklerinden biri, Aydınlar Bildirisi. Şimdiye kadar çeşitli Serbestiyet yazarları eleştirdi. En kapsamlı olarak Yıldıray Oğur, imzacılarından önemli bir bölümünün tek yanlı (sol) demokrasi anlayışına; geçmişte nelere karşı çıktıkları ve neler karşısında sustuklarından hareketle, tutarsız demokratlıklarına değindi (Bir gün bir adam bir ağaçtan düşmüş, 29 Mayıs 2015). Ben sadece içeriğindeki kritik birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Bu bildiri 23 Mayıs’ta internet üzerinden bana da geldi. Baktım ve çeşitli yerlerinde, Erdoğan’ın seçim sürecine fazlasıyla karışıp açıkça parti propagandası yapmasına yönelik eleştiriler gördüm. Bu kadarına benim de katıldığım açık (bkz Rahatsızlık, şüphecilik, bağımsızlık, yalnızlık, 16 Mayıs; Geçmişten bugüne, düello mantığı ve düşman kültürü, 30 Mayıs; Sorular (I) Fetih Şöleni ve Ermeni soykırımı, 2 Haziran); dolayısıyla metin sırf bundan ibaret olsaydı, ben de tereddütsüz imzalardım. Ama değil işte; biraz daha dikkatli okuduğunuzda, haklı bir yerden yola çıkarken, işin içine kabul edilmesi olanaksız eklentileri sokuşturduğu görülebiliyor.
(1) “Hukuk sistemine ‘paralel yapı’ ile mücadele gerekçesiyle yapılan müdahaleler” ibaresinin, altını benim çizdiğim sözcüklerde somutlanan özü, püf noktası, hukuk sistemine müdahale edilip edilmediği değil; paralel yapının gerçek olmadığı ya da ciddi bir tehlike arz etmediği, dolayısıyla paralel yapıyla mücadelenin de bir keyfilik bahanesinden ibaret kaldığı. Bu çok yanlış ve yanıltıcı. Eski sol aydın elitinin kör noktalarından birini yansıtıyor.
(2) Buradan hareketle sıçranan “Saray’ın yönlendirdiği yeni bir vesayet rejimi” değerlendirmesi, keza Türkiye’de varolan demokrasi gerçeğini eğip bükmeye yönelik. Üstelik bildiri metni genelinde değilse de özel olarak bu noktada maalesef vülger bir Sözcü ağzına tevessül ediyor.
(3) Çok daha mantıksız bir sıçrama, HDP’yle ilgili şu cümlede barınmakta: “Bu ortamda HDP’nin barajı geçmemesi için yürütülen kampanya ile eşzamanlı olarak peş peşe fiziki saldırılara uğraması ve son olarak öldürme amacıyla yollanan bombalar endişelerimizi daha da artırmaktadır.” İlk yarısı, olağan siyasî mücadeleyi anormal gösterdiği için sakat. İkinci yarısı, bununla bombalar arasında bir ilişki olabileceğin imâ ettiği için, bırakın gerçekçiliği, dürüst değil. HDP’nin oyunu arttırmaması (ve dolayısıyla barajı geçmemesi) için çalışmak, siyasetin normal bir parçası. Siz beğenmeyebilirsiniz ama, nasıl HDP için çalışmak politikanın meşru sınırları içindeyse, HDP’ye karşı çalışmak da politikanın meşru sınırları içinde. Bunu başkası da yapsa meşru, AKP de yapsa meşru -- ki öncelikle AKP’nin yaptığı biliniyor ve bildiri de bu yaygın kabulden yola çıkmakta. Dolayısıyla bunun üzerine, cümlenin ikinci yarısında HDP’ye yönelik saldırı ve bombalamaların gelmesi, zaten HDP liderlerinin de ilk anda derhal iddia ettiği gibi, bu kriminal eylemlerin de AKP’den kaynaklandığını imâ ediyor. İşte bu, çok ama çok vahim. Bu saldırıların AKP’den değil, AKP dışı, aşırı milliyetçi ve/ya derin devletçi provokatörlerden geldiği son derece açık. AKP’nin her kademesinde bu saldırıları kınadığı ve ayrıca, hükümet olarak, sorumluların yakalanması için devletin güvenlik güçlerini seferber ettiği de çok açık. Ayrıca, söz konusu saldırıların tâlî kaldığı ve kısa sürede kesildiği de açık. Ve çok muhtemelen bildiri sahipleri de bunu biliyor, yani aslında o bombalarla AKP’nin herhangi bir ilgisi olduğunu sanmıyor. Hal böyleyken, bu kadar alâkasız öğelerin birbirine bu kadar yapay ve inandırıcılıktan uzak biçimde yapıştırılıp yamanabilmesi, en azından bildiriyi ilk kaleme alanların, pek öyle somut ve samimî endişelerle değil, dogmatik ve toptancı bir AKP düşmanlığının oportünizmiyle hareket ettiklerini, diğerlerinin de üç aşağı beş yukarı aynı kafayla metne imza koyduğunu düşündürüyor.
(4) Gelelim, bildirinin bütün bunlardan hareketle nereye varmak istediğine. Metnin son cümlesi şöyle: “Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü, Türkiye’nin adil bir seçime her zamankinden daha çok muhtaç olduğu bugün, Hükümeti, Cumhurbaşkanı'nın toplumsal barışı ve hukuku hiçe sayan müdahalelerine teslim olmayarak, huzurlu bir seçim ortamı sağlamaya çağırıyoruz.” Gene üç yeri ben siyahladım. Çok da örtük olmayan bir şekilde şu deniyor: “Adil” bir seçim söz konusu değil; “huzurlu” bir seçim ortamı yok; “toplumsal barış” tehlikede. Öyle mi? Ben bunu da tümüyle gerçek dışı görüyorum. Bu bildiriyi yazan ve imzalayanlar bu açıdan da sanal bir âlemde yaşıyor. Erdoğan’ın konuşmaları, evet, yetki aşımı ve hukuk ihlâli. Ama hiç öyle genel bir gerilim ve huzursuzluk yaratmış, toplumsal barışı sarsmış, adil ve serbest seçimleri tehlikeye sokmuş değil. HDP dahil bütün partiler, seçim kampanyalarını bütün ülke sathında, rahatça sürdürmekte. Aksini söyleyen dürüst ve namuslu davranmıyor; doğru söylemiyor; nasıl desem, gerçeklerle bağdaşmayan bir şeyi, bir falsehood’u, aslı esası olmayan bir sahteliği dile getiriyor.
Nihayet, Aydınlar Bildirisi’nin bunu hangi konjonktürde yaptığı da ilginç ve önemli. Her nasılsa, yurt dışında bir seçim güvensizliği masalı aldı yürüdü. New York Times, seçim kampanyasının eşi görülmedik derecede habis, vahşi, yırtıcı ve kötücül (vicious) olduğu gerekçesiyle, NATO’yu ne idüğü belirsiz bir şeyler yapmaya çağırıyor. Bunu Guardian alıp tekrarlamanın ötesinde büyütüyor ve “dünyanın en adaletsiz seçim sistemi”nden dem vuruyor. Şimdi, Akın Özçer’in bugünkü yazısından öğrendiğime göre, ABD’deki Bipartisan Policy Center da aynı kafada (BPC seçimler ve ertesini nasıl değerlendiriyor, 5 Haziran). Hep aynı minvalde son bir gelişme de, giderayak Financial Times’ın da, HDP’nin barajı aşmaması için Erdoğan’ın seçim sonuçlarıyla oynayacağına dair “ciddi şüphe”ler olduğunu yazması. Yuh. Tümüyle zırva, ama davulcunun şahidi zurnacı misali, ülke içindeki muhalefette de yankılanıyor. Örneğin Taraf’ta Cengiz Aktar, serbest seçim mi, haydi canım sen de demeye getiriyor. Ceren Kenar, geçmişte Türkiye’deki seçimlerin hilesizliğini savunan Tarhan Erdem’in dahi, hükümetin HDP için sandıkta “özel tedbir” alabileceğini imâ ettiğini yazdı (Şaibeler, şaibeler, 2 Haziran). Oral Çalışlar Diyarbakır’da hemen bütün HDP gençliğinin “hile yapacaklar” havasında olduğunu; çok tartıştığını, bunun mümkün olmadığını uzun uzadıya açıkladığını, ama bu beklentiyi değiştiremediğini aktarıyor.
Şu çok açık bir gerçek: Türkiye’de 1946’dan bu yana seçimlerde önemsenecek bir hile olmadı, hileli seçim yapılmadı, sonuçlar daima halkın gerçek tercihlerini yansıttı. Askerî diktatörlükler altında veya hemen sonrasında dahi, örneğin 27 Mayıs’ı izleyen 1961 ve 1965 seçimlerinde, ya da 12 Mart rejimini izleyen 1973 seçimlerinde, ya da 12 Eylülcüleri şoke eden 1983 seçimlerinde olduğu gibi, sandığa müdahale olmadı, olamadı. Bütün bu serüveni, ardındaki prosedürün adım adım açımlanmasıyla birlikte, Yıldıray Oğur etraflıca anlatmış (Açılmayan sandıklardan çıkan ilk sonuçlar, 27 Mayıs 2015). Ve aslında bunlar herkesin, daha doğrusu, en azından aydınların pekâlâ bildiği şeyler tabii. Buna karşılık birileri, iki gün sonraki 7 Haziran Pazar seçimlerinin üzerine bir sis çökmesini istiyor. Buna çalışıyor.
Kısmen, cehaletle karışık Oryantalizm; kısmen de ondan güç alan yerli ahlâksızlık. Belki de sandığa hile karıştırılamayacağını biliyor; ama bu korkuyu habire pompalarlarsa sandık başlarında gerginlik doğacağını ve olaylar çıkabileceğini, seçimlerin ve seçim sonrası AKP iktidarının bu yüzden töhmet altında kalacağını hesaplıyorlar.
Bir tarihsel paralellik kurmama izin verin. Sovyetler Birliği 1956’da Macaristan’ı, 1968’de (Romanya hariç diğer Varşova Paktı ülkelerini de sürükleyerek) Çekoslovakya’yı istilâ etti. Gerekçesi, bu ülkelerin “sosyalist sistemden koparılmak istenmesi”ydi. İşgal, koparttırmamanın çaresi oluyordu. Biliyor musunuz; bir süredir Amerikan ve Avrupa medyasının bir bölümü Türkiye’ye tamamen “Batı sisteminden [hegemonyasından] kopmaya/koparılmaya çalışılan ülke” muamelesi çekiyor. Nedir, bunun mantıken varacağı nokta? Evet, Gürbüz Özaltınlı’nın iki defa yazdığı gibi, AKP yönetimindeki Türkiye masif ve konsantre bir taarruzun hedefi (Büyük oyun, 27 Mayıs; Tehlikeli oyunlar üzerine düşünceler, 3 Haziran). Viciousness’tan, yırtıcılık, habaset ve kötücüllükten söz edeceksek, asıl viciousolan da bu. Ve Aydınlar Bildirisi de bu ortamda yayınlandı; aynı seçim güvensizliği propagandasıyla rezonansa girmiş bulunuyor.
Hani, o çocuk tekerlemesi vardır, Türkçenin aglütinatif karakteri sayesinde ne kadar uzun sözcük-cümleler kurulabileceğin göstermeye yönelik. Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız (toplam 43 harf). Bize Batıdan bu soru mu soruluyor acaba? Öyleyse, evet, bırakınÇekoslovakyalılaştıramadıklarınızdan kalalım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024