Halil BERKTAY
[7-8 Şubat 2017] Başlıktaki sorunun çok basit bir cevabı var: aslen bir Avrupa (hattâ İngiltere) icadı olan parlamenter sistem, Avrupa’nın kendi dışına yayılma ve denizaşırı imparatorluklar kurma sürecinde egemenlik istilâ ve işgal edilen, sömürgeleştirilen, ama sonra bağımsızlıklarına kavuşan toprakların bir bölümünü, gerek ölçek gerekse nüfus ve yerleşim örüntüsü itibariyle etkili bir şekilde yönetmeye yetmediği için.
Bu Ara nağme yazılarımın üçüncüsünde (5 Şubat) “geçmiş çağlarda ölçek ve güçlü yürütme ihtiyacı” üzerinden anlatmaya çalıştığım; ya da dördüncüsünde (6 Şubat) Avrupa’da Ortaçağın şafağından beri mevcut olduğunu ama başka yerlerde rastlanmadığını (ya da aynı bütünsellik içinde rastlanmadığını vurguladığım faktörler yüzünden.
Şöyle de diyebiliriz: modern devlet de, demokrasi de, demokrasinin modern devlete monte edilmesinin uzun süre biricik biçimi olan parlamenter sistem de insanlık tarafından aslında bir kere icat edildi. Bu icat da batı Avrupa’da gerçekleşti. Gerisi, bu modelin ya örnek alınmasıdır (taklit), ya da denizaşırı imparatorluklar aracılığıyla dünyanın diğer köşelerine taşınmasıdır (yayılma). Ama bazen de, uygulanamıyacağının düşünüldüğü yerde uygulanmaması; kralın veya Eski Dünya’da kalan eski imparatorun yerine, cumhuriyete geçilirken güçsüz ve yetkisiz değil güçlü ve yetkili bir başkanın şahsında başkanlık sisteminin vücut bulmasıdır.
Neden ve nasıl? Öyküyü anahatlarıyla biliyoruz da, sanırım bu hükümet sistemleri meselesiyle bağlarını kuramıyoruz. Kabaca 1500 dolaylarına kadar, “yatay” diyebileceğimiz bir dünya söz konusuydu. Kapitalizm öncesinin “büyük gelenek”lerinden her biri yeryüzünün farklı bir köşesinde yaşıyor; kendine özgü bir niş içinde kendine özgü bir “kültür dairesi” oluşturuyor; bu zeminde belki birkaç devlet birbiriyle rekabet ediyor, belki bir büyük imparatorluk diğerlerine hükmediyor, ama zamanın maddî-teknik koşulları itibariyle efektif eylem yarıçapı kendi nişinin, kültür dairesinin çok ötesine uzanamıyor, giderse de ergeç dönmek zorunda kalıyordu (2). Dolayısıyla dünya çapında bir hiyerarşi mevcut ve mümkün değildi. Bu “büyük gelenek” veya modernite öncesi imparatorluklardan herhangi biri diğerine üstün sayılamazdı. Her biri kendi nişi içinde en güçlüydü, “cihan hâkimi”ydi. Bir yanlışlık yoktu bu tür iddialarda. Zira her biri için önemli olan “cihan” işte o nişten, o kültür dairesinden ibaretti.
Buna karşılık 1450-1500 arasından, ya da Bartolomeo Diaz’dan, Vasko de Gama’dan, Kolomb’dan, Magellan’dan itibaren durum değişti; nişlerin göreli izolasyonu sona erdi; eski “yatay” dünya yerini adım adım “dikey” bir dünyaya bıraktı. İngiltere’den kıtaya ve kıta içinde batıdan doğuya parlamenter sistemin doğup gelişmesi, gene Avrupa’nın diğer kıtalar ve nişler üzerinde yükselişiyle elele gitti (biri diğerine yol açmadı; ikisi birlikte oluştu). Giderek güçlenen bir yoruma (örneğin Clive Ponting’e) göre, ilk adımlar açısından coğrafya ve askerî teknoloji tâyin edici oldu. Avrupa’nın büyük şansı, (a) üç tarafının denizlerle çevrili olmasından; (b) bütün Avrasya’nın Atlas Okyanusu’na doğru çıkıntı yapan en sivri ucunu oluşturmasından; ve (c) “yatay”ındaki bütün diğer nişlere ve kültür dairelerine (meselâ bu dönemde Osmanlı veya İran ordularına) karşı olmasa da, Atlantik ötesinde karşılaştığı (devletsiz) yerli kavim ve kabilelere karşı çok büyük bir askerî-teknolojik üstünlüğe sahip olmasından ibaretti. Bu sayede, önce Amerikaları ele geçirdi. Yeni Dünya’nın yağmalanması ve Atlantik ticareti sayesinde, 1500-1750 arasında Marx’ın deyişiyle “sermayenin ilk birikimi”ni (the primitive accumulation of capital) gerçekleştirdi. Muazzam servet ve sermaye yığdı. Ancak bu zenginlikler temelinde, 1750’lerden itibaren kapitalizm öncesi dünyanın gerçek ekonomik merkezi olan Hint Okyanusu’na girdi ve adım adım egemen oldu. Gene aynı “ilk birikim” temelinde, Sanayi Devriminin onsuz olamıyacağı yatırım temelini oluşturdu.
Burada en basit ve kalın çizgileriyle hatırlattığım bu genel süreç, önce İspanya ve Portekiz’in, devamında İngiltere, Fransa ve Hollanda’nın büyük denizaşırı imparatorluklarının kurulmasıyla elele gitti. 1500-1700 arasının ilk dalgasını, 1870-1914 arasının Yeni Emperyalizmi izledi. İster “top ve yelken” ister “buhar ve çelik” çağının sömürgeciliği, kapısını yıkıp içeri girdiği Avrupa-dışı toplumların bünyesini kökten değiştirdi. Afrika’da da, Güney Amerika’da da, modern devlet ve hükümet sistemi, otokton halkların kendi içsel evrimi üzerinde yükselmedi. Yani meselâ İnka veya Azteklerin, ya da Zulu veya Aşantilerin halefleri, kesintisiz bir evrim içinde çağdaş demokrasiyi nasıl inşa edelim, parlamenter sistemi mi başkanlık sistemini mi yeğleyelim noktasına gelmediler. Bunu bırakın; millet öncesi bir aşamada yaşarken millet haline gelmeleri bile kendi kendilerine olmadı (ve bir kısmı, bugün bile millet olabilmiş değil). Bir kere, kâh 16.-18. yüzyıllarda, kâh 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında, bağımsız karar verme iradeleri diye bir şey kalmadı. Yerli halkın fiziksel varlığını koruduğu, dışarıdan gelen-getirilen beyaz yerleşmcilerin ise küçük azınlıklardan ibaret kaldığı (daha çok Afrika tipi) koşullarda, parlamenter sistemi İngiliz veya Fransız (bazı hallerde Portekiz) sömürge imparatorlukları getirip yerleştirdi. Bazı durumlarda, eh, az buçuk işledi; bazı durumlarda ise hiç işlemedi ve millet olamamışlığın üstesinden gelemeyen kabilesel iç savaşlara, hattâ soykırımlara yol açtı (açmaya da devam ediyor). Bu takdirde başkanlık sisteminin vaat ettiği güçlü (veya daha güçlü) yürütme,i gerek milletleşme, gerekse henüz hazır olunmayan bir parlamenter sistemin yol açtığı hasarı tamir etme ve tümüyle parçalanmayı önleme çabalarının enstrümanı olarak gündeme geldi.
Latin Amerika’da ise farklı bir örüntü yaşandı. Afrika eninde sonunda hâlâ Eski Dünya’ydı; hayvan ve bitki örtüsüne Avrupa ve Asya ile ortak birçok mikro-organizma da dahildi; dolayısıyla benzer hastalıklara karşı edinilmiş bir muafiyetleri de vardı. Latin Amerika’da ise, Kolomb’dan sonraki iki üç yüzyıl içinde yerli halkın belki yüzde doksanı Eski Dünya’dan gelen mikroplara hiçbir dayanıklıkları olmadığından çiçek ve su çiçeği, kızamık ve kızamıkçık gibi hastalıklarla telef olup gitti. Aynı süreçte, bu büyük demografik çöküntüyle oluşan boşluğa (i) Avrupa’dan gelen beyaz kolonizatör yerleşimciler ve (ii) Atlantik köle ticareti yoluyla batı Afrika’dan getirilen siyahlar girdi. Güney Amerika’da İspanyollar, Kuzey Amerika’da İngiliz ve Fransızlar, bu kıtaların uçsuz bucaksızlığı içinde hayli seyrek ve dağınık yerleşimler kurdu. Çoğaldılar; yeni nesiller anavatana gidip gelmeksizin hep gelip de kök saldıkları bu diyarlarda birbirini izledi. Sonuçta, başlangıçtaki metropol ülkeden bağımsızlık savaşlarını da bu creole beyazlar verdi. Kuzeyde George Washington, güneyde Simon Bolivar gibi ikonik isimler etrafında, istiklâllerini kazandılar kazanmasına. Ama çok geniş alanları ve (özellikle güneyde, her biri ayrı bir yerel junta teşkil etmek eğilimindeki) dağınık creole yerleşimlerini bir arada tutup yönetebilmek; milletleşebilmek ve “organik devlet”in tarihsel eksikliğini aşabilmek için, pek çoğu daha baştan yürütmenin daha güçlü olduğu başkanlık sistemini seçti. Hattâ, daha önce de işaret ettiğim gibi, Kuzey Amerika’daki İngiliz kolonileri, tek tek “kongre”leri ve hepsinin üzerinde kabul edilen Continental Congress (Kıtasal Kongre) yoluyla parlamenter sisteme adım atmışken, coğrafî ve demografik koşulların keskinleştirdiği hep aynı güçlü yürütme ihtiyacı yüzünden, bir noktada özerklik ve çeşitlilik ihtiyacını federal bir yapıyla karşılamaya, ama aynı zamanda o federal yapıyı yetkili bir başkanlıkla tamamlamaya yöneldi.
Bu ara nağmeler parantezi biraz uzun sürdüğü için, bir kere daha hatırlatayım: Neden anlattım bu öyküyü? Parlamenter sistem ile görece olumlu ekonomik göstergeler, başkanlık sistemi ile de görece olumsuz ekonomik göstergeler arasındaki korrelasyonun bir sebep-sonuç ilişkisi demek olmadığının altını çizmek; her ikisini belirleyen kıtalararası dağılımın hangi tarihsel makro-süreçlerden kaynaklandığını açıklamak için.
NOTLAR
(1) Hemen altını çizeyim: Bu “taklit” ve “yayılma” sözcüklerini kötüleyici anlamda kullanmıyorum. Demek alınmamalıymış, kabul edilmemeliymiş gibi çağrışımlar yüklemek istemiyorum. Resepsiyon (dışarıdan almak) illâ kötüdür diye bir şey yok; tersine, tarihte eşitsiz gelişim genel kural ve insanlık hep resepsiyon yoluyla ilerliyor. Kâh ateşi alıyor başka topluluklardan, kâh tarımı, kâh yazıyı ve alfabetik yazıyı, kâh devleti, kâh ateşli silâhları, kâh moderniteyi. Dolayısıyla “millî ve yerli çizgi” anlayışı ne uygarlık tarihi, ne bilim ve teknoloji tarihi, ne düşünce tarihi açısından gerçeklik ve geçerlilik taşır. Ben burada sadece somut bir patikayı tarif etmeye çalışıyorum.
(2) Örneğin bkz Osmanlıların Macaristan ve İran limitleri; Orta Avrupa’da kalabilmelerinin (kabaca 1526-1683) zaman ve mekân sınırları.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024