Halil BERKTAY
19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarından itibaren, Marksizmin entelektüel, sosyalist mücadelenin siyasal etkisi de dahil bir dizi gelişme sonucu, tarihçilikte yeni akımlar çıktı. Ekonomik ve sosyal tarihin, Annales ekolünün (Lucien Febvre, Marc Bloch ve izleyicilerinin, 1945’ten sonra Braudel ve Duby’lerin), “askerî devrim” yaklaşımının, Carlo Ginzburg ve diğer İtalyan mikro-tarihçilerinin, yeni kültür ve mentalite tarihçiliğinin katkılarıyla, tarihçilik mesleği ve pratiğinin çehresi tepeden tırnağa değişti. Türkiye’de değilse bile dünya çapında, eski siyasî-diplomatik tarihin kuruluğundan kurtuldu. Çok renkli, canlı, heyecan verici bir çehreye büründü. Akademik tarihçiler yer yer, edebiyatçılarla yarışan bir popülarite kazandı.
Bu arada, Marksizmin Marksizm dışıyla ilişkisinde bir değil iki şey oldu. (a) Bir yandan, 19. yüzyılda sadece veya öncelikle Marksizmin taşıyarak çıkageldiği bir takım kilit önerme ve duyarlılıklar (görece kalıcı ve doğru olanları, diyelim), hemen bütün tarihçilerin dağarcığına fiilen girdi. Tabii ki hepsi Marksist olmadı. Ama materyalist realizmin ana fikrini; ekonominin, üretim tarzının, sınıfsal ilişkilerin önemini; ideoloji katmanını çözmeyi; devletin ve özel mülkiyetin ezelden beri mevcut olmayıp ancak bir noktada ortaya çıktığını; köleler olmasa Romalı senatörlerin, serfler olmasa feodal aristokrasinin yaşayamayacağını... kısacası, Brecht’in “Bir İşçi Tarih Okuyor”unda yazdığı “herşey”i, aşağı yukarı “herkes” öğrendi.
(b) Öte yandan, sözünü ettiğim o diğer akımlar Marksistlere ve başka herkese, belki gene Marksizmin ilhamıyla da olsa, biraz daha fazla esneklik ve biraz daha az teorik inatla tarihçilikte başka ne müthiş ve harika şeyler yapılabileceğini gösterdiler. Bu diyalog ve çapraz döllenme, tarihî materyalizmin ilk şeklinde ve sonrasında (meselâ Sovyet veya Çin Marksizmlerinde) görülen birçok önermeyi yanlışladı. Bunlar, sadece kendilerini gayri-Marksist sayanlar tarafından değil, zamanla kendilerini Marksist sayanlar tarafından da terk edildi.
Neler gitti, örneğin ? En başta (i) aşırı materyalizm gitti : “her yer ve durumda, her fikrin illâ önce maddî temeli gelişir; ideolojik ‘yansıma’sı daha sonra ortaya çıkar” diye bir israr kalmadı. Ülkeden ülkeye kültürlenmeye (acculturation), taklit ve ithale geniş bir kapı açıldı. Başarılı resepsiyon “demek ki koşulları zaten hazırdı”nın ispatı sayılmaz oldu. Buna (ii) “ideolojinin göreli özerkliği”nin çok daha fazla hakkının verilmesi eşlik etti. Marksizm başta çok katı bir ekonomik determinizme gitmiş; sonra (meselâ Althusserci açılım sırasında) söz konusu “göreli özerklik” vurgusuyla bunu aşmaya çalışmış; ama bir türlü, maddî temelin “son tahlilde” (de olsa) belirleyiciliğinin ötesine geçememişti. Bu tutuculuk 60’larda uç veren konstrüktivizmle; 70’lerin (Oryantalizme ve yakın akrabalarına ilişkin) söylem analizleriyle; nihayet 80’lerin “geleneğin icadı” yaklaşımıyla yıkıldı. “Tahayyül” veya “tasavvur” veya “icad” etmenin gücü, çok daha özgürce hesaba katılır oldu. Objektif yaklaşıma karşı sübjektif yaklaşım, belki en çok milliyetçilik çalışmaları alanına damgasını vurdu.
(iii) Daha genel olarak, her türlü tahlile, (cebir, şiddet, savaş gibi) ekonomi dışı kerteler eskisiyle mukayese edilmeyecek ölçüde girdi. Tarihte devletin ilk ortaya çıkışı, örneğin, emek verimliğindeki artışın yarattığı artı-ürünün yarattığı sınıfsal ayrışmaya, bu denli doğrudan bağlanmak yerine, bir yanda potansiyel artı-ürün ile diğer yanda, ekonomi haricinde oluşan savaş örgütlenmesi ve zümrelerinin yanyana gelmesi, ilk çiftçilerin tepesine bu savaşçıların oturması ve onları fiilen artı-ürün üretmeye zorlaması ile açıklanır oldu. Bu yaklaşım modern devletin doğuşuna da teşmil edildi. Modern devletin “burjuva devrimi”yle, kapitalizmin üstyapısı olarak doğmuş olması gerektiği dogması gitti; yerini, askerî alandaki gelişmeler sonucu bir araç, bir mekanizma olarak modern devletin çok önceden ortaya çıktığı, sonra Fransız Devrimiyle fethedildiği kavrayışı aldı.
(iv) Bu çerçevede, saf ve orijinal haliyle Marksizmin aşırı sınıfsallık ayağı da çöktü.
Marx anlamında “sınıf” toplumsal yapının tek belirleyicisi ve analiz kategorisi olmaktan çıktığı gibi, her fikir ve politik eylemin (meselâ her parti veya devrimin) illâ bir “sınıf karakteri” olduğu veya tarihin sırf “sınıf mücadelesi”yle ilerlediği gibi önermeleri, Marksist tarihçiler de her saniye tekrarlamaz, militan bir teorik ve metodolojik kavganın konusu yapmaz oldu. “Sınıfa karşı sınıf” basitçiliği politikadan önce tarihçilikte terk edildi. Örneğin benim neslim Osmanlı tarihini bir yanda devletin ve timar sahiplerinin zulüm ve sömürüsünden, diğer yanda köylü ve göçebelerin ezilmişliğinden ibaret görür; dolayısıyla (Şeyhe Bedreddin ve diğer) halk isyanlarına odaklanır; başka pek bir şeye bakmaz, meselâ Osmanlı kültür ve medeniyetiyle hemen hiç uğraşmazdı. Şimdi ise yeni Osmanlı tarihçiliğinin öncü kenarı çok daha dengeli anlayışlarla ilerliyor.
Benzer bir şekilde (v) tarihin her yerde ve her zaman devrimlerle ilerlediği, yani devrimin zorunlu, kaçınılmaz ve dolayısıyla evrensel olduğu da, herhalde hiçbir ampirik gözlemle doğrulanmadığı için, en kolay terkedilen önermelerden biri oldu. Bu çerçevede (vi) “burjuva devrimleri” özellikle zikredilmeli. Çünkü bu, “şimdi sırada proletarya devrimi var” fikrine giderken Marx’ın kullandığı çok önemli bir basamaktı. Oysa şimdi evrensel ölçülerde yapılan ciddî tarihçilikte, Fransız Devriminin bile burjuva devrimi olduğu (ekonomide de siyasette de burjuvazi pek gözükmediğinden) çok şüpheli. Daha genel olarak “burjuva devrimi,” teori öyle olmasını gerektirdiği için icat edilmiş ve sonra her yerde “görülmeye” başlanmış sayıldığından, yerine, modernleşme devrimleri veya ulus-devlet inşası devrimleri gibi, olayı “yapan”ına (yaptığı farzedilene) göre değil yapılana, içeriğine göre tanımlayan kavramlar kullanılıyor.
(Ki bu da faraza Kürt hareketine bakışla çok ilgili bir husus. PKK’yı olduğu gibi görüyor muyuz ?) Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları





































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024