Halil BERKTAY
Göreli demokratikleşmenin bir yan ürünü, 2002’den bu yana AKP’ye, 2007 sonundan bu yana Taraf’a karşı tırmanan düşmanlık oldu. Ulusalcıları anladık da, “sol”culara ne oluyor ? Bu ikisi çok farklı güçler de olsalar, neden, bir yandan AKP ve diğer yandan Taraf’a düpedüz düşman kesiliyor; militarizmle veya büyük basınla uğraşmaya asla harcamadıkları bir gayreti, kendi açılarından hiç olmazsa “ara güçler” diye tanımlanması gereken kesimlere yöneltiyorlar ?
AKP açısından bir neden, prensip olarak her türlü hükümete muhalif değil karşı olmak; galiba en fazla da (bizi/halkımızı “aldatmayı” başardıkları için mi acaba ?) seçim kazanarak gelmiş hükümetlerden nefret etmek; sadece baştan Atatürkçü ve CHP mahallesine mensup olduklarından değil, “burjuva demokrasisi”ni aşağıladıkları için de, faraza DP, AP, ANAP ve bir adım sonra AKP’yi, “dur biraz, ne yapıyor bakalım bir” demeden, derhal ve kestirmeden hedef tahtasına oturtmak. Ve normal siyasetle yenilgiye uğratmayı değil, anormal siyasetle devirmeyi, alaşağı etmeyi amaçlamak.
İkincisi, bunu pekiştiren şiddet ve heyecan özlemi solculuğun. Bir siyaset yöntemi olarak şiddeti kaçınılmaz ve dolayısıyla arzu edilebilir görme hastalığı. Daima devrimci heyecan ve olağanüstülük peşinde koşmak; “o sabah”ın hayaliyle yaşamak. “Proleter devrimi kalmadı; size şöyle sıcacık bir Üçüncü Dünya darbesi sarsak.” Böyle böyle, 1789 Fransız Devrimini kaçırdığına hayıflanan Julien Sorel’lerin yerini, 27 Mayıs veya 9 Mart’ı (1971) kaçırdığına hayıflanan “kaya gibi” çocuklar alıyor.
Üçüncüsü, tabii AKP’nin Müslümanlığı; buna karşılık, son tahlilde Kemalizm ana gövdesinden türemiş, hattâ daha bile modernist, pozitivist, militan ateist; biraz fazla Politzer okuduğu için hep Aydınlanma çağında yaşayıp Katolik Kilisesi’yle savaştığını hayal eden solculuğun, genel din ve irtica umacısı.
Dördüncüsü, Marksizmin başından beri mevcut, keza abartılı, zaman içinde giderek daha deforme olan liberalizm “ve hattâ neo-liberalizm” düşmanlığı. Yazın hepsini alt alta :
Eşi görülmedik baskı ve sömürü; ekonomik felâket; sivil vesayet, korku rejimi. Tümüyle gerçek dışı. AKP’nin bana göre de çok ciddî sorunları var elbet, ama tam tersi açıdan : reformculuğunun muhafazakar kısıtları; milliyetçiliğe verdiği tavizler; AB, demokrasi, Kıbrıs ve Kürt sorunlarındaki kapanmaları. Lâkin hiç “en kötü”lük bir durum yok ortada. Neden, meselâ 12 Mart ve 12 Eylül’le, ya da hattâ 1965-71 AP’siyle, veya 1970’lerin MC hükümetleriyle, veya 1983-89 Özal dönemiyle, veya 1990’ların o kısır, güdük koalisyonlarıyla karşılaştırıldığında, eh, olabilecek en mütevazı terimlerle, “biraz daha dayanılır” değilmiş bu hükümet ve “biraz daha yaşanabilir” değilmiş bugünkü durum; merak ediyorum doğrusu.
Taraf’a gelince burada sorun çok daha basit : esas faktör kıskançlık. Çünkü Taraf çok başarılı oldu. “Teorik solcu”ların yüzde yüz saf ve temiz bir duruş aramaktan yapamadığı, akıl edemediği her şeyi yaptı; yorgun abilerin vermediği bütün mücadeleleri verdi; herhalde politikanın bütün “sır”larını bildiklerinden, “gerçekçi ol, imkansızı iste” gibi hoş ve boş sözlere sığınan bütün nihilist-maksimalistlere, Pamuk Prenses’teki kötü kraliçe gibi, doğruyu söylediği için paramparça etme hırsıyla yanıp kavruldukları bir ayna tuttu (ve tutuyor).
Tek kelimeyle, lâfta değil pratikte, ülkenin kaderini değiştirdi Taraf. Ve bunu, demokrasi dışında spesifik, tanımlanmış bir ütopyası, (komünizm gibi) yeğlediği bir toplum ve iktidar biçimi olmaksızın daha doğrusu, o sayede başardı. Bu ütopyasızlık, zaafı değil en güçlü yanı oldu Taraf’ın; onu “dolabında iskeletsiz,” müdanaasız, özgür ve yaratıcı kıldı. Ama tabii, “burjuva demokratları”na dayanamayan anti-liberal “sol”cular için bu, artı değil eksi puan anlamına geldi.
Taraf yazar ve okuyucularının Müslüman demokratları da kapsaması ve kibirli, kerameti kendinden menkul “sol”cularca hep “kötü” çıkmaları beklenirken, inatla “iyi” de çıkmaları, hepsinin üstüne tüy dikiyor. Bırakın gazeteyi; herhangi bir sol güç, ilk defa deniyor bunu. Togliatti’nin 1945-46’da biraz yokladığı ama Stalin’in sertleşmesi karşısında (1947-48) hemen terk ettiği, ancak onyıllar sonra Enrico Berlinguer’in (çok geç) gündeme getirebildiği “tarihsel uzlaşma”nın bir benzeri Türkiye’de gerçekleşiyor. Etrafında genişleyen dostluklar oluşuyor; HerTaraf’ta gerçekten her görüşten insan yazıyor; TKP ve ÖDP dışındaki (aklı başında) sol, kendine açık kapı, serbest kürsü buluyor. Böylece birçok tartışma, üç binlerden başlayıp, beş parasız, sırf zeka, cesaret ve alın teriyle 50-53 bine oturan Taraf’ın sayfalarına kayıyor.
Haset ve nefret etmesinler de ne yapsınlar ? Solun geleneğidir zaten; öfkesini en yakınına yöneltir. Teorisi de hazırdır; en sinsi ve tehlikeli oportünist, “doğru”yla en çok örtüştüğü için aldatıp ayartma kabiliyeti en yüksek olandır.
1965 seçimlerinde TİP 15 milletvekili çıkarmış; “eskitüfek”ler fazla bağımsızlaştığını düşündükleri Aybar’a kuşkuyla bakmaya başlamışlardı. Kitle (gençlik) hareketine sırt çevirip “parlamenter eblehliğe” kapılmakla suçluyorlardı (henüz MDD yoktu).
Bizim evdeki bir tartışmada Sadun Aren bu kadar çullanmaya dayanamamış; babama “kıskanıyorsun Erdoğan” deyivermişti. Tüyler uçuşmuştu tabii. İki eski arkadaş bir daha barışmadı. Ama evet, o gece haklılık ibresi Aren’den yanaydı.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024