Kemal CAN
Sigarayı bırakalı on yıl oldu. Bırakma dediysem, günde üç paket içip ‘uyurken içmenin bir yolu yok mudur’ diye düşünmenin sınırından dönmekten söz ediyorum. Geçen on yıl boyunca da –sigara veya herhangi bir şeyi bırakanlarda olduğu gibi– pek sigara düşmanlığı yapmadım. Çevremdeki içenlere, sigaralı ortamlara çok laf etmedim. Epey küçükken “büyüyünce ne olacaksın” sorularına verdiğim “sakal bırakacağım ve sigara içeceğim” cevabını ve hedeflerine varmış olmanın tatminini hep hatırladığım için aslında sevgimi de pek kaybetmedim diyebilirim. Keşke tütün, büyük şefin barış için tüttürdüğü çubuktaki kadar keyifli ve zararsız olmaya ve Şamanların sağaltma malzemesi işlevine devam etseydi.
Son yıllarda sigara karşısında faşizan önlemler ihtiva eden yasaklamalara da özel olarak gıcık olduğumu, zaman zaman yeniden başlamayı kışkırtacak kadar öfkelendirdiğini söylemeliyim. Sadece her türlü yasaklamaya duyulan alerjiden değil bu tepki. Sigara yasaklarını gerekçelendirirken kullanılan argümanların sevimsizliği de çok rahatsız edici. Sigara, yarattığı sağlık sorunları ve özellikle başkalarına verilebilen zarar konusunda çok haklı bir itirazı, biraz zorlamayla kapsamlı bir mücadeleyi fazlasıyla hak ediyor olabilir. Fakat bu durum aynı zamanda bir haklılıktan üretilebilen saldırganlığın, küstah bir yasakçılığın, başka alanlara da ilham veren ötekileştirme pratiklerinin, vicdanı rahatsız olmadan birilerine ikinci sınıf muamelesi yapabilmenin en tatsız örneklerini üretiyor. Haklı, kalabalık ve yasalarla destekleniyor olmanın sağladığı despotizm imkanı, sıradan faşizmin diliyle çok kolay buluşuyor.
Kanıtlanmış bilimsel gerçeklerle ortaya konulduğu gibi ‘pasif içicilik’ nedeniyle sigara, sadece kullananla sınırlı olmayan ölümcül zararlar veriyor. Bu yüzden dumansız hayatı bir çevre sağlığı meselesi olarak görmek son derece doğal. Yıllarca tiryakilerin özensizliğinin, saygısızlığının mağduru olarak, otobüslerde, hatta asansörlerde bile duman altı olan insanların gecikmiş isyanı da çok anlaşılır. Özellikle çocukların sigaradan fiilen ve fikren uzak tutulması, erişimlerinin sınırlanması da çok isabetli. Ancak bu gerçekler, sigara yasakları tartışmalarının, hak ve başkalarının özgürlüğü konusunda kurduğu zemin ve yaklaşımın sorunlarını azaltmıyor. Hem içeriği hem sonuçları itibarıyla hak ve özgürlük meselesini, sağlık-çevre sorumluluğunu, insanların birbirine yönelttiği bir tüketici refleksine çevirmesi, otoriteye istenmeyeni görünmez hale getirme yetkisi tanıması bile büyük problem.
Sigara yasaklarının siyasi kullanımı, Türkiye’de olduğu gibi Cumhurbaşkanı’nın yolda gördüğü sigara içen sürücüye ayar olup bunun yasaklanması gerektiğini söylemesiyle harekete geçen polis teşkilatı ile sınırlı değil. Sağlıktaki kamusal (siyasi) sorumluluğun algılanışında yarattığı zihniyet bozulması çok daha derin. Sağlıkla ilgili kaygıların ve devamında sorumluluğun üretim alanından son tüketim noktasına doğru sürülmesi, tedavide bireysel yükün düzenli olarak artırılması ile son derece uyumlu. Sağlıklı kalmak da tedavi olmak da giderek daha fazla insanların sırtına yükleniyor. Bu yetmiyor bu konudaki bilgilenme de bireysel yükümlülük alanına terk ediliyor. Daha da ileri gidiliyor ve bu konudaki bilimsel çalışmalar da devletin gizli bilgileri olarak kapalı hale geliyor. Bu yüzden açılması bile büyük bir garabet olan bir davada, insanlar için hayati bilgileri veren Bülent Şık yargılandı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan peşinden gelen yüzlerce araçlık konvoyun saldığı gazlara bakmadan arabasında sigara içen birini çok kınamış. “Söyleyeceğim arkadaşlara, yasağın kapsamı genişletilsin” demiş. Bu görüşü emir telakki eden trafik polisleri de –daha çok trafik kazalarını engelleme gerekçesiyle konulan ve uygulanmayan- mevzuatta bulunan bir yasağı aktive ederek cezalar kesmeye başlamış. Bu yasakların tartışıldığı gün, akademisyen Bülent Şık da kanser araştırmalarının sonuçlarını yayınladığı için hakim karşısına çıkartıldı. Davacı da bu raporlarda dikkat çekilen bilgiler nedeniyle sağlıkları tehdit altındaki insanları korumakla yükümlü Sağlık Bakanlığı. Neresinden tutulsa elde kalacak bu davada, mahkeme Bülent Şık’ı “göreve ait bilgileri açıklamaktan” mahkum etti. Son yıllarda çok örneğini gördüğümüz gibi görevlerini yapmayanlar, görevini yaptığı için birini cezalandırmaya kalktı.
Siyasi otorite meşru zemini bulunabilen, toplumsal rıza üretimi kolay olan her kontrol (yasak) imkanını büyük bir zevkle kullanmak ve genişletmek ister. Sigara yasakları ve kamusal bilginin gizliliği meseleleri bu konuda çok çarpıcı örnekler sunuyor. Filmlerde seyir zevkinin içine eden sigaralı sahneleri blurlama işinin, önce içki bardaklarına, sonra öpüşmelere ve giderek bikinilere kadar nasıl yayıldığını hatırlayalım. Sağlığa verilen zarardan başlayan yolculuğun, hassasiyetlere halel gelmesine varması fazla uzun sürmedi. Bazı hukukçuların “kamusal alana temas eden özel alan” olarak tarif ettiği arabada sigara yasağına da bu saçma tanımlamanın sağlayacağı imkanlar açısından bakmak önemli. Çünkü bu “temas” meselesi, binlerce ağır ceza davasının dayanağı haline getirilen “iltisak” kavramı ile yakın temasta. Kamusal alanla temasa gelebilecek her özel özgürlük alanı da tehdit altında. Henüz karışılmayan –ama bu fikrin de akıldan da çıkmadığı- domuz eti yiyenler veya vapurdan inen mini etekli kızlara ayar verme isteği gibi.
İnsanların özel alanının, özel bilgilerinin hiçbir kıymeti kalmazken devletin, şirketlerin, sorumluların bilgilerinin gizliliği her türlü kamu çıkarının üzerine doğru yükseliyor. Hatırlanacağı gibi MİT Tırları davasından başlayarak Panama dosyalarına kadar uzanan geniş bir alandaki bilgiler, açıklayan insanların yargılanmasına, ceza almasına neden oldu. Şimdi bizi neyin kanser yaptığına ilişkin bilgilere de aynı muamele yapılmaya kalkılıyor. Arabada sigara içerek çocuğunu riske atanlara kızan devlet, binlerce çocuğu ölüme sürükleyecek bilgilerin saklanmasına ortak olmayan sorumlu bilim insanını cezalandırıyor.
İşte böyle durumlarda şöyle derin nefesler çekerek sigaraya yeniden başlasam, başkalarının verdiği zarara katlanmak yerine kendi zararımı temin etsem diye aklıma geliyor.
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025