Mehmet ALTAN
Siyasetçinin tek derdi, ne olursa olsun iktidarda kalmak olmaya başlayınca, ilkeden,
tutarlılıktan, dürüstlükten pek de zorlanmadan hızlıca istifa ediveriyor.
Taraf Gazetesi yayımladığı belgelerle askeri vesayetin geriletilmesinde çok büyük ve
kahramanca bir rol oynarken AKP’nin pek sesi çıkmıyordu.
Başbakan şimdiki gibi canhıraş çığlıklar atmıyordu.
Henüz ‘Ankaralılaşma’ ve ‘devletleşme’ tamamlanmamış, ‘alt model’ bir Kemalizm’e geçiş
süreci başlamamıştı.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
O zamanlar Recep Tayyip Erdoğan’ın AB reformlarına hız vererek tavizsiz bir değişim
siyaseti izlemesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni gerçekten demokratikleştirmesi bekleniyordu. O da
bunları gerçekleştireceğini vaat ediyordu.
Askeri vesayet çökünce, onun boş bıraktığı alana sağlam bir devlet ve sağlıklı bir sistem
kurmak yerine, Erdoğan o çöküntünün liderliğini üstlenip ‘tek adam’ olmanın kendisi için
daha iyi olacağına karar verdi.
Bir yıkıntının üstünde krallığını ilan etmeye kalktı, şimdi her gün, her konuşması, her tepkisi,
her suçlamasıyla birlikte o yıkıntının molozlarına biraz daha gömülüyor, ‘eski vesayetin’ tozu
toprağı eline yüzüne daha çok bulaşıyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Tabii hukuku ve demokrasiyi kenara iterek o ‘vesayetin’ yıkıntısında ‘kral’ olabilmesi için
silahlı bir ‘güç’ ile anlaşması gerek… Eski vesayetin molozlarından kurulacak bir ‘tek adam
düzeni’ baskısız ve silahsız yürümez çünkü.
27 Nisan e-muhtırasının üstünü örtmek, birkaç gün sonra iki yılı dolacak olan Uludere
Katliamı nedeniyle Genelkurmay Başbakanı’na teşekkür etmek, Afyon’da paramparça olan
askerlerimizin ölümünü sessizce geçiştirmek, askeriyenin maaşını bile halktan gizlemek,
askeri yargıya dokunmamak, 12 Eylül rejimini sahiplenmek, din vurgulu tek adam rejimi için
askeriyeye verilen o tavizlerin sonucu olarak ortada durmakta.
Ancak ordu ile anlaşarak vesayetin ‘yıkıntısını’ ele geçirirken de ister istemez eski
Genelkurmay Başkanı’na fazlasıyla benzemeye başlar, Başbuğ’laşırsınız.
Genelkurmay’ın kozmik odasına girerken aklınıza gelmeyen ‘devlet mahremiyeti’, sizin
dindarları fişlediğiniz ortaya çıkınca aklınıza gelir; dünkü vesayetin sahibi olan darbeci
paşaların tehdit ve suçlamalarını ödünç alır, gazetecileri ‘vatana ihanet’ ile suçlayarak
korkutmaya yeltenir, ağır bir suç işleyerek yargıya talimat vermeye kalkarsınız.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Başbuğ’laşınca, Başbuğ için atılan manşetler sizin için de atılmaya, Başbuğ’a söylenenler
size de söylenir olmaya başlar.
Hesabını veremeyeceğiniz fişlemeler söz konusu olunca, mesleğini yapmaya çalışan
insanlara ‘vatan haini’ derseniz onlar da size ‘ihanet, halkını fişlemektir’ cevabını verir.
Mesleğin gereklerini yok sayarak ‘sevsinler böyle gazeteciliği ‘ derseniz, işin demokratik
ve hukuksal ilkelerini fütursuzca çiğneyerek yapmaya devam ettiğiniz başbakanlık için
de ‘sevsinler böyle başbakanlığı’ derler.
Avrupa Parlamentosu - Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre,
2004 tarihli MGK kararları ve 2013 yılına kadar süren fişlemeleri haber yapan Mehmet
Baransu ile bunları yayımlayan Taraf Gazetesi’ne yönelik soruşturmayı ‘skandal’ olarak
niteler.
Taraf’ın, ‘vahim bir görev ihlalini’ ortaya çıkardığını belirten Flautre, söz konusu
haberin, ‘istihbaratın açık bir şekilde kanuni çerçeve içinde izah edilemeyecek bir takım
faaliyetlerde’ bulunduğunu gösterdiğini söyler.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bir yandan da nitelik zafiyeti, iktidar süresi uzadıkça iyice sırıtmaya başlar. Bir gün öyle, bir
gün böyle, ipe sapa gelmez konuşmalar yaparsınız. Çelişkiden çelişkiye düşersiniz.
Kendi değerlerinizden, kendi ilkelerinizden, kendi ahlakınızdan vazgeçersiniz.
Dürüst ve inançlı olduğunu söyleyip şikeyi adeta suç olmaktan çıkarır, kamu ihalesine fesat
karıştırmanın cezasını indirir, Deniz Feneri yolsuzluğunu toprağa gömer, Sayıştay raporlarını
imha etmek için çırpınıp durur, Kamu İhale Yasası’nı işlevsiz kılarsınız. Yolsuzlukların
kapısını ardına kadar açarsınız.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bütün bunlara bakarak bugün içinde bulunduğumuz durumu değerlendirdiğimizde bunca uzun
maceradan sonra ulaştığımız noktanın hiç iç açıcı olmadığını görüyoruz. Bir faşizmden başka
bir faşizme savrulduk.
Kemalist vesayetin yıkıntısını koruyup içeriğini din sosu ile doldurmaya kalkınca, ‘alt
model’ bir Kemalizm’e, lümpen bir faşizme geçtik… ‘Seçkinci’ baskı yerini ‘lümpen’
baskıya bıraktı… Birkaç dil konuşan, iyi okullardan mezun, halkı ‘dans edemiyor’ diye
küçümseyen, Batılılara benzemiyor diye başörtülü kadınları sokaktan silmeye kalkan şık
kravatlı Kemalistlerin yerini gevşek kravatlı, kötü yetişmiş, erkek kadın meselesinde içlerinde
cehennemler yanan, heykelden, baleden, tiyatrodan, sinemadan nefret eden lümpenler aldı.
Halkın kafasına inen kalın ve kirli sopanın iki ucunu oluşturdular.
Dans edebilen faşistlerle dans edemeyen faşistler arasından birini seçme hakkının tanınması
da demokrasi olarak sunuldu halka… Her türlü özgürlükleri boğulurken dans edebilmek
isteyenler seçkin Kemalistleri, özgürlükleri iğdiş edilirken ‘kadınlarla erkekler el ele
tutuşmasın’ diye bağırmak isteyenler de lümpen Kemalistleri destekledi.
Bugün Türkiye’de kendilerinin ‘solda ya da sağda’ olduğunu söyleyen ‘kitle partileri’
arasındaki siyasi mücadele bu işte.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bir üçüncü yol çıkabilirdi…
İki ayrı ucu özgürlük potasında birleştirebilir, herkesin birbirinden bir şeyler öğrendiği,
toplumun kendi kendini eğittiği, hastalıklarından birlikte kurtulduğu, hem dinini hem sanatını
sevebildiği, sadece cinselliğe teslim olmayan yeni bir ahlakın yaratıldığı, özgürlüğün ve
yaratıcılığın yolunun açıldığı bir ülke kurabilirdik.
Doğrusu bu hayalin eşiğine kadar da gelmiştik.
Başbakan Erdoğan bu muhteşem hayali gerçekleştiren tarihi lider olmak yerine, Ortadoğu’nun
diktatörleri arasında yer almak sığlığının peşine düşünce bu ihtimal de şimdilik ortadan kalktı.
Geriye seçkinci faşizmin yerini alan bir lümpen faşizm kaldı.
Askeriyenin metot ve hırslarına kapılarak ülkeyi beyhude bir şekilde tek tipleştirme çabasının,
bireysel ve toplumsal felaketler getirebileceğini unutmuş olmak da çabası…
Büyük bir toplumsal imkan heba edildi de bir de felakete dönüşmese bari.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Basın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…”
4.07.2025 - Basın Tarihi: Sahur Pilavı…
26.06.2025 - Basın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası”
20.06.2025 - Basın Tarihi: Ey Mübarek…
15.06.2025 - Basın Tarihi: Uçağı Kim, Neden Düşürdü?
29.05.2025 - Basın Tarihi: Konuşmadığımız Bir 19 Mayıs Daha Var…
23.05.2025 - Basın Tarihi: Fenerbahçe, Deniz Gezmiş, Yunanistan…
10.05.2025 - Basın Tarihi: “Batıda düello vardır, doğuda pusu”…
25.04.2025 - Ankara duymaz, U2 ve Bono duyar
4.04.2025 - “Yetmez Ama Evet” Referandumu…
20.03.2025
Yazarlar
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuVahim ama ciddi değil… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Palalı hukuk… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERDenizli teleferiğindeki kayıt dışı 25 milyon nerede? 9.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞErdoğan’ın büyük siyasi gafı: “CHP Ankara merkezli siyaset yapmalı” 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
faruk tuncay
Bu insanları PKK’ya mecbur etmek ... politikasının uzun vadede amacı, PKK’ya mecbur olmayacak insanlarla olacaklar arasında çatışma çıkarmaktır. Barzani, bu mecbur olmayanların ağalarından biridir. Hizbullah, vb. de cabası. Bu hafta sonu Şivan- İbo konserinde kitlesel güçlerini görürsünüz. PKK budalalık edip bombalamazsa elbette.
Mehmed Ali Hayadar
yorumcularda bir garib TCnin savas axalarina sikiyor lafatmak ama barzaniye baska kürd önderlerine bol keseden söver sayarsiniz ama akp olsun devlet memurlari olsun onlara laf atan yok neden yok bilen varsa söylesin yoksa türklerin kendi hirsizi mubarek cennetlikmi ama kürdün cennetli olana bile türkler düsman niye ama apoya veryansin eden nerdeyse yorumcu yok cünki annesi türk birde apo rte nen kanka haydi hayrinizi görün parali yorumcular