Mehmet TIRAŞ
Bu benin Annem ZÜBEYDE hanım.

Artık yaşamıyor.
Bir anneyi bir makale ile ifade etmek şöyle dursun bir kitapla anlatmak imkansız ama...Ben kısa anektodlarla anne-oğul arasında geçen aile ilişkisinin bütünsel kısa bir özetini geçeceğim.
Bir insan kaç yaşında olursa olsun annesini kaybettiğinde yetim kalmış bir çocuk gibi hissediyor ve hüngür hüngür ağlıyor.
İnsan annesinin ölümünü zor kabulleniyor.
Anneniz öldükten sonra artık size herkes şartlı bir sevgi verecek buna hazırlıklı olun.
Anne karşılık beklemeden her şeyin veren,çocukları için yaşamını feda eden birisidir.
Annem 13 Mayıs 2021 Tarihinde Kırşehirin Çiçekdağı İlçesine bağlı Beşikll Köyünde 87 yaşında, kardeşim Hoca(Yusuf) nın evinde hayata gözlerini yumdu.
Annem 1934 Yılında Kırşehir’in Karacaören Köyünde dünyaya gelmiş..
Kendi anlatımıyla Karacaören köyünde Sülalerine “Kürd’ün uşağı” derlermiş.. Nereden Kırşehire sürgün edildiklerini bilmezdi.Anne ve Babasının Kürtçe bilmediklerini söylerdi.
Dedesi Mehmet Çavuş Ulusal Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal’in çok yakınında Çavuş olarak savaşır.
Hatta Atatürk’ün bir Mavzeri Mehmet Çavuş’a hediyesi olmuş.
Büyük dedem Mehmet Çavuş torunu olan Anneme Atatürk’ün annesinin adı “Zübeyde” ismini bu nedenle koymuş.
Annem adının hikayesini böyle anlatırdı. Adı ile de hep övünürdü.
Annem iki erkek çocuğu dünyaya getirir ama ikisi de bebek yaşta ölür.Ben dünyaya gelince,büyük babası Mehmet Çavuş yüz yaşına kadar yaşadığı için, uzun ömürlü yaşamam dileğiyle adımı “Mehmet Çavuş” koyduklarını söylerdi.
Sonra bir ölüm daha olur.Bu daha da hazin bir hikayedir.Annemi anlatırken yok sayamayacağım onun hicran bir yarasıdır. Ölen üçüncü çocuğunun kız olduğunu söyler,anlatırken gözleri dolar ve hüzünlenirdi.
Ölen bebeğinin adı “Fadime” imiş..
Annem Fadime’yi emzirmek için yatağında koynuna alır,yavrusunu emzirirken uykuya dalar ve çocuğun üstüne yatar... Annem uyandığında çocuğun ağzından ve burnundan kan gelmiş vaziyette cansız bedeniyla karşılaşır.
Nasıl bir iş yorgunluğundan uykuya dalmışım ki, yavrumun üstüne yatarak ölümüne neden oldum derdi.
Bu olay jandarmaya intikal eder.
Jandarma annemi sorgularken “nasıl öldürdün bebeğini”anlat diye sorar?
Annem de “o nasıl laf Jandarma anne çocuğunu öldürür mü” diye ağlayarak cevap verir.
Jandarma da “bende öldürmediğinizi biliyorum ama devlet bana böyle sorduruyor” der.
Annemin böyle kanayan ve kabuk bağlamayan bir yarası vardı ve hep vicdan azabı duyardı.
Annem biz erkek kardeşlere kimseye küfür etmememizi,küfürlü konuşmamızı, hiç kimse ile kavga etmemizi sık sık tembihler...”Yalan söylemeyin,hırsızlık yapmayın go-gıybet te etmeyin” derdi.
Sizi arkadaşlarınızdan biri döver veya söverse bana söyleyin ben onları annelerine şikayet ederim derdi.Kavgayı hiç sevmezdi.
Okur- yazar biri değildi.
Ama cinsiyetinin bilincinde olan;imkanları ölçüsünde güzel giyinmeyi seven,en zor şartlarda bakımlı olmaya çalışan bir kadındı.
Anneniz güzel miydi dediğinizi duyar gibiyim...
Kim annesine çirkin diye bilir ki...Herkesin annesi dünyanın en güzel kadınlarından biridir.Hem de kainat güzelidir. Hatta insanın annesi engelli olsa bile insan annesine engelli diyemez.
Çok uzun etek giyinmezdi annem, giydiği eteği ve elbisesi diz kapağı seviyesinde olurdu.”Eteğin altına pijama mı giyer kadın derdi...” Evin içinde fırsat buldukça başını açardı.
Düğün veya bir yere gezmeye giderken eşarpı takar muska şeklinde eşarpını bağlar, kakülünü de öne çıkartırdı.Her bayramda kız kardeşlerimin,hem de kendi eline kına vururdu.
İş yaparken bir bürükle saçlarını toplar kulakları dışarıda kalacak şekilde bağlardı..Bu saç toplama ve kapatma modeline bizim oralarda kadınlar “Keçik” derlerdi.
Bir de kadınlar iş yaparken şalvar giyerlerdi.Bu kıyafetin adına Kırşehir kırsalında şalvar demezler “Tuman veya göçmen donu” derlerdi.Annem bu kıyafeti iş yaparken giyer ama, işi bitince de hemen çıkartırdı.
Şimdi bunları anımsarken annemin davranışında, bir farkındanlık yaratığını görüyorum.
Modern yaşama çok özenirdi.
Kız kardeşlerimi eleştirir iyi giyinmiyorlar,kilolular bana hiç çekmemişler diye de sistem ederdi.
Erkek dediğin ‘A’ mintan giymeli derdi.Bana ‘A’ mintana kravat taksan ne kadar yakışır diye,öneri de bulunurdu.
Lezzetli yemekler yapardı, unutamadığım yemeklerinden beyaz lahana sarmasıdır.
Az ama sık yiyen, çok bol su içen bir alışkanlığa sahipti..Çekirdeksiz sarı üzümle leblebiyi, bir de üzümü çok severdi.Elinden pet şişeyi hiç düşürmezdi.. Kız kardeşim Fatma anneme sınava girecek öğrenci gibi elinde pet şişeyle dolaşıyor,diye takılırdı.
Otururken ayak ayak üstüne atarak otururdu.
Şehir hayatına çok büyük bir özlemi vardı,köy hayatını hiç mi hiç sevmezdi.Televizyon kanallarında hep müzik kanallarını seyrerderdi.
Ömrünün son on iki yılını Kırşehirde yaşadı..Ama her yaşlı gibi sağlık sorunu yaşadığı için çok zevk almadı.”Şehire genç yaşta geleceksin Memmet “ derdi.
Kırk beş yıldır kronik astım hastasıydı.
Okur yazar olmamasına rağmen cep telefonu kullanırdı.
Ben, gün aşırı annemi arardım erkek kardeşlerimle seslerimiz birbirine benziyor olmalı ki..
Üçümüzün adını Memmet,Hoca ,Rifat diye sıra ile sayardı.
Ben sesimizi karıştırmaması için:
“Zübeyde hanımı aramıştım hatın anamla görüşebilir miyim” dediğim de..
Memmet “Anan Gurban Sen misin” demesini artık hap özleyeceğim.
Kendisini eleştirmeden sohbetimiz sürerse bana “Muska akıllım” derdi.
Eleştirdiğim zaman da “Allah Kezban’a(eşim için) Peygamber sabrı versin” senle nasıl geçiniyor diye sistem ederdi.
Hoşuna gitmeyen bir sözü tekrarladığımda ise ”hüs la Memmet hüs” derdi.
Her telefonda nasılsın anne diye sorduğumda sağlığından şikayetçi olurdu..
Anneciğim “ha bir defa da iyiyim şükür de” dediğimde.. “İyiyim demekle iyi olunmuyor” der,sonra da hem sen nereden bileceksin benim hasta olmadığımı.. “Gövdemi sen mi taşıyorsun diye esprili tepki gösterirdi.”
Bir de Annemle unutamadığım bir aşk sohbetim var.
Bir gün Ablam annemin hastanede yattığını haber verdi.
Hemen kalkıp İzmit’ten Kırşehire yola çıktım...
Giderken otobüs Düzce’de mola verince annemin çok sevdiği bir şişe tütün kolanyası aldım.
Dört kişilik bir koğuşta bir tek annem yatıyordu..Ben de refaktçı kalıyordum.Gazete,dergi ve kitap okuyarak günümü geçiriyordum.
-Annem birden Memmet dedi.
-Efendim anne,dedim.
-“Ula sen buraya gazete, kitap okumaya mı geldin,anana bakmaya ve sohbet etmeye mi?...”
“Sonra okursun, az konuşalım dedi.”
-Tamam dedim yalnız bir şartla sohbet ederim anne?
-“Ne şartıymış” dedi.
-“İlk aşkını bana anlatırsan ” dedim.
-“Sapıtma bunu nereden çıkarttın baban duyar da boşar beni ” dedi..
Uzandığı yatağından doğrularak şu yastığımı dikelt dedi.
Anladım anlatacağını..Baban duyar da boşar beni diyen annem kabak çiçeği gibi açıldı ve başladı konuşmaya...Köyümüzde Hamdi isminde bir çocuk vardı,onla bakışırdık..Hamdi yatılı okuyordu yaz tatillerinde izinli geldiği zaman bizim evin etrafında dolaşırdı.
Zübeyde bizim ineği arıyorum buralarda gördün mü diye sorar,kısa konuşmalarımız olurdu.
Maksatı inek aramak değil beni görmek ve konuşmak ... Bizim ev kayalığın üstünde ve hiç etrafında ot bitmez, inek niye gelsin buralara..
-Sordum:
-“ Sen de karşılık veriyor muydun?”
-“Vermesem evimizin etrafında dolaşır mı”,”onu görünce çok heyecanlanırdım ama belli etmezdim”demişti..
Sonra da devam etti:
Babanlar beni istemeye geldiklerini Hamdi duymuş..Amcamın kızı ile haber göndermiş, söyle Zübeyde’ye evlenmeyeceğim desin,ben okulu bitirince onunla evleneceğim,diye.Hamdiler çok fakirlerdi babam vermez di beni ona..Babanı gördüm yakışıklı birisi, birde Babanlar başlık parası olarak 30 koyun vereceklerini söyleyince,hemen babam ve amcalarım zenginler diye babana beni verdiler.
-Anne evlendikten sonra ilk gözağrın Hamdi ile hiç karşılaştın mı?
-Ankara’da kuyumculuk yapıyor... Ankara’ya babamlara gitmiştim Anama Hamdi’lere gidelim deyince , anam güldü.. Hamdi’nin evine gittik, Hamdi’nin karısı mutfakta bir şeyler hazırlarken, Hamdi’ye dedim ki hiç senin dengin değil,bu kötüyü niye aldın dedim.
-Hamdi ne dedi?
-Sen gelin olunca ben de karşıma çıkanla evlendim başka ne yapabilrdim ki, dedi.Haklı ben de bir şey söyleyemedim.
-Yaşıyor mu Hamdi.?
-“Yaşıyor ama çok hastaymış böbrek yetmezliği varmış, hiç çocuğu da olmamış.”
Birden konuyu değiştirip duygusallaştı “ben ölürsem kızları ziyaret et,gelemezsen telefonla ara ve kardeşlerini bir araya topla,yalnız bırakma onları” derken başladı ağlamaya...
Anne boş ver bunları Hamdi’den bahset dediğimde..”Aman Memmet çürütme demesin mi” o kadar çok gülmüştüm ki gözlerim yaşarmıştı, şimdi yazarken de gülüyorum.
Ardından insanın sevdiği başka evlendiği başka birisi oluyor dedi.Bana “sen de Sabriye’yi çok sevmiştin ama ayrıldınız.Kim sevdiğine kavuşmuş ve ömrünü sevdiği ile tamamlamışki”,diyerek, aşk sohbetine nokta koymuştu.
Annemin anlattıklarından aklımda kalan;komşumuz rahmetli Aniş teyze çocuklarına söz geçiremediğinde: ” Biz doğuruyoruz Zibide ama çocuklar akıllarını başkalarından alıyorlar” diye yakınırmış.
Artık Memmet “Anan Gurban Sen misin” sözünü duymayacağım ve bu söz kulağımda yankılanacak...
Anneciğim huzur içinde uyu...
Vasiyetini yerine getimeye çalışacağım.
Seni toprağa verdikten sonra kardeşler olarak karar aldık...
Bizi dünyaya getirdiğin evde Hoca(Yusuf)nın evinde her yıl Kurban bayramının üçüncü günü bir araya geleceğiz.
Hem seni anacağız hem de kardeşler olarak hasret gidereceğiz.
Güle Güle Anneciğim...
Sana evlatların olarak minnettarız.
Gözün arkanda kalmasın.
Huzur içinde uyu toprağın bol olsun.
İnsanda oluşan ölüm korkusunu doğum yeniyor.
Yeter ki ölüm sıralı gelsin yaşlılar gençleri değil, gençler yaşlıları toprağa versin.
Hayat dediğimiz de tezatlarıyla yaşanan ve ölümle sonuçlanan bir oyunun adı değil mi?
Anneciğim seni çok çok özleyeceğim.
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025