Sezin ÖNEY
Seçimler sonrası, muhalefet partilerinin de, muhalif düşüncenin de yaşadığı, “1956 Sendromu”na benziyor. Macaristan’da, 23 Ekim 1956’da başlayan “güleryüzlü sosyalizm”, hak ve özgürlükler için başlayan ayaklanma, 18 gün kadar sürmüş ve Sovyet tanklarının Budapeşte sokaklarına inmesiyle başlayan çatışmalarla noktalanmıştı. Yüzbinlece Macar, sadece Budapeşte’de değil, ülke genelinde kentler ve kırsal kesimde, “Devlet Koruma Otoritesi” (Államvédelmi Hatóság –ÁVH), yani gizli polise ve Sovyet güçlerine karşı hızla örgütlenmiş ve birkaç haftalık süre zarfında, Sovyetleri yenilgiye uğratacak gibi olmuştu. Ancak, Sovyet güçleri sessiz ve derinden toparlanmış; ayaklananları toptan ve kesin biçimde geri püskürtmüştü.
Elbette, Macaristan’da kısa bir zaman diliminde yaşanan bu dramatik ve son derece kanlı sonlanan olaylarla, Türkiye’deki durum bire bir benzerlik göstermiyor. Gerçi, son hafta Silvan’da oluşan harabe manzarasına bakarsak, 1956 benzetmesini, en azından bölgesel ölçekte “bire bir” görenler olabilir.
Benim kastim, muhalefet ve muhalif düşünceyi, 1956’da ayaklanan Macarlara ve AKP’yi de Sovyetik güçlere benzetip işin içinden çıkmak değil.
Ancak, 1956’da “kazanacaklarını” düşünüp de, “kaybeden” ve bu kaybı çok ağır yaşayıp kaybolan, yitip giden muhalif düşünce psikolojisine dikkat çekmek istiyorum. 1956’da ayaklanan Macarlar, Batı dünyasının yardımlarına koşacağını ve onları destekleyeceğini düşünüyordu. Ancak, Batı ülkeleri, son derece pragmatik hareket etmeyi tercih etmiş ve son kertede, Macar halkına yönelik sempatilerini ifade eden, hoşnutsuzluklarını belirten dekoratif açıklamalar dışında bir şey yapmamışlardı. Özellikle bu açıdan Türkiye’deki muhalif yönelimlerin hâli, uğradıkları hayal kırıklığı 1956’da Macaristan’da başkaldıranlara benziyor.
Mesela…
Bugün, artık, açıklanması geciktirilerek seçimler sonrasına bırakılan Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nun ne anlamı var? 2012’de dönemin TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, İlerleme Raporu’nu çöpe atmıştı. Yıl 2015, tarih “ilerledi” ve rapor, kendini çöpe atıyor artık.
Bu tarz raporlar, açıklamaların önemi, ülkeler üzerinde yarattıkları manevi ağırlıktır; bu ağırlık yoksa, açıklama veya rapor sadece yapan kurum veya ülkenin kendisinin vicdani yükünü hafifletmek için yapılmış, yazılmış demektir.
AKP’nin seçim zaferini, öncelikle mikro ölçekte, yerelde başarıyla kullandığı dinamiklere borçlu olduğunu yazmıştım; yerelde güçlü isimler, “nüfuzlu kişiliklerle” kurulan ittifakların yenilerinin kurulması, olanların tazelenmesi, teşkilatların ve adayların “siyasi hayatları riskte” duygusu ile çalışması ve maddi imkânların maksimum düzeyde kullanılması, yereldeki medyanın imkânlarının seferber edilmesi.
Fakat, makro düzeyde de, uluslararası ilişkilerde AKP’nin prestijinin düşük değil, tersine itibarının yüksek olduğu algısı verildi: tam seçimlerden önce, Brüksel’den Tokyo’ya kesintisiz uçan ve Avrupa Birliği’nin üst düzeyinden kırmızı halı muamelesi gördükten sonra Japonya’nın en iyi özel üniversitelerinden Waseda’dan hukuk fahri doktorası alan bir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan görüntüsü önemliydi. Tabii, Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile altın rengi koltuklarda yan yana görüntüleri de unutmayalım. Son olarak da, 29 Ekim törenlerinin “grand final”ini oluşturduğu, “halkla buluşmalar” yapan devlet adamı, Cumhurbaşkanı Erdoğan imgesini: Altı aylık süre zarfında “Saray” algısı, “Külliye” algısına döndürüldü. Bu sürecin nasıl gerçekleştiğini izlemek, Türkiye’de medyanın, algı oluşturmakta nasıl işlediğini anlamaktır aslında…
Kaldı ki, “ateşkes”, “kutuplaşmaya son”, “büyük toplumsal uzlaşma” ana fikirleri ile, muhalif düşüncenin kendini törpülemesi, dikenlerini dökmesi karşılığında, AKP çizgisine dâhil olmasının da kapıları açılıyor bugünlerde. “Toplum yararı için uzlaşmayı savunuyoruz” gibi de ulvi bir ülkü bahanesi de hazır, muhalifliği bırakıp AKP’yi eleştirmek yerine desteklemeyi seçenler için.
Bu tablo karşısında, muhalefet partilerinin kendi içinde alenen veya sessiz sedasız, kapalı kapılar ardında yaşadıkları iç çatışmaları da hesaba da katarsak, bir “post-1956 Sendromu” kapıda olabilir: yani 30 yıllık bir içe kapanıklığa, otosansüre, umutsuzluğa sebep olabilecek bir dönem Türkiye’de muhalif düşünceyi bekliyor olabilir.
Öte yandan, asıl tuzak, eleştiriden uzak kalmanın ta kendisi: muhalifi olmayan, nitelikli eleştiriden kendini uzak tutan, kendini de içten içe çürümeye mahkûm eder.
Sonuçta, Kasım 1956’nın sonunu da, gene bir kasım ayı getirmişti: 1989’un Kasım ayı…
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024